A3 Haber

Urla’da kayyum: Duy ve inan!

Urla’da kayyum: Duy ve inan!

Urla’da kayyum: Duy ve inan!
Aralık 21
16:42 2019

Ekonomi yazılarının konforu bir başka, inanın.

Her şeyden önce ortada “somut veri” var. İşin teorisi var. Bilgi birikiminiz ve deneyiminiz var. Kısacası ekonomi yazarken tam teçhizatlı gibiyim.

Ekonomi dışına çıkınca kendimi “çıplak” hissediyorum. Hele konu siyaset olunca karanlıkta el yordamıyla ilerlemeye çalışıyor gibiyim.

Gelin görün ki ülkede mutlaka bir şey oluyor ve ekonomi dışında da yazmak gerekiyor.

Düşünsenize 15 yıldır Urla’yla “iltisaklıyım”… Dokuz yıldır orada oturuyorum.

Bugün cezaevinde olan Burak Oğuz’u şahsen tanıyorum. Belediye’de başka tanıdıklarım var. 31 Mart öncesi adaylık sürecinde başka bir adayı desteklemişim. Ne yazık ki o aday CHP’nin içindeki ince hesapları geçememiş.

Bugüne gelmişiz. Burak Oğuz’u görevden almak yetmemiş yerine kayyum atanmış! Urla ülke gündemine düşmüş. İktidarın bu tasarrufu bir şeylerin işaret fişeği olarak görülmüş.

Yazmadan olur mu?

Bu ülkede 12 Mart’tan bu yana neler gördük neler. Kayyum görmemiştim, o da oldu!

Aynen 12 Mart’ta, 12 Eylül’de olduğu gibi kendimi “taciz edilmiş” hissettim! Yıl olmuş 2020, hâlâ daha enerjimizi nerelere harcadığımızı düşündüm. Bir kez daha “yazık bu ülkeye” diye mırıldandım.

Biliyor musunuz Urla’da ikinci kez bir belediye başkanı tutuklanıyor. 2007’de o zamanki Başkan Selçuk Karaosmanoğlu “ihaleye fesat karıştırma” iddiasıyla tutuklanmıştı. Sonrasında belediye meclisi yeni başkanı seçmiş yola devam edilmişti. Olması gereken olmuştu.

O zaman Başkan’la beraber tutuklanan iş insanları arasında sevgili dostum Nafiz Gönen de vardı. İzmir’in yükselen iş insanlarından biriyken bu yüzden hem maddi hem manevi büyük zarar görmüştü. Beş yıllık yargılama sonunda beraat ettiğinde, sevgili Nafiz’e şöyle demiştim: “Beraat ettin, o arada iş hayatındaki onca yılın emeğini ezip geçtiler, nasıl bir adaletsizliktir bu?” O da yapılan haksızlığın takipçisi olacağını söylemişti. Sonuç alabildi mi bilmiyorum.

Burası Türkiye!

İsterseniz Urla’nın seçmen tabanına geçmiş yerel seçim sonuçları üzerinden bakalım.

AKP en iyi sonucu yüzde 31 oy oranıyla 2004’te almış. 2009’da aldığı oy yüzde 30… 2014’te oy oranı yüzde 17’ye gerilemiş. Yani AKP seçimle gelemediği belediye yönetimine kayyumla gelmiş oluyor.

CHP de ülke iklimindeki anormalliği, herkesin her şeyle suçlanabileceği gerçeğini ya iyi okuyamamış ya da çok ciddiye almamış görünüyor.

Kimi koysa seçtireceği bir ilçede, adayı bugünün şartlarına göre değil de yoğun kulis ve pazarlıklara göre belirlediği anlaşılıyor.

Şimdi de kayyumun yöneteceği Urla’nın nesi var nesi yok ona bakalım.

Urla’nın 2019 bütçesi topu topu 136 milyon TL… Mali durumu parlak sayılmaz.

Ancak Urla 700 kilometrekare alanı ve 14 köyü ile bütçesinden iri bir ilçe. Kuzeyden ve Güneyden denize sahili var. Kuzeyde bakir adaları var.

Urla şehir dışı yeni yerleşim alanı olarak son yıllarda giderek popülerleşti. Nitelikli göç alıyor, insan kaynakları açısından zengin.

Aslında Urla’nın keşfi gecikmiş bir keşif. Yarımada’nın tam ortasındaki konumuyla lojistik olarak mükemmel bir noktada… Havaalanına yarım saat, Alaçatı-Çeşme’ye yarım saat, Seferihisar’a yarım saat, İzmir merkeze kırk dakika…

Bölge son yıllarda şarap üretiminde epey bir mesafe aldı. Bu sayede ilçeye gelen ziyaretçi sayısı arttı. Sadece bir üreticinin bu kriz yılında yüz bin ziyaretçi ağırladığını biliyorum. İlçede tarıma dayalı ekonominin de güzel örnekleri veriliyor.

Urla’da gastronomi alanında da iddialı girişimciler var. İlçe merkezi Alaçatı’nın on beş yıl önceki özgün halini andırıyor. Bu arada belirtelim Urla’nın geleceği Alaçatı’ya benzemesin, mümkün olduğu kadar dokuyu korusun, koruyarak gelişsin diye ciddi bir çaba var.

Kayyum olarak atanan Urla Kaymakamı’nın belediye meclisini toplamayacağını, işleri encümenle götüreceğini okuyunca, aklıma Gezi Hareketi sırasında atılan bir tweet geldi. Mealen şöyle bir şeydi: “Van gölü kıyısında oturmuş viski içiyoruz, ne olacak bu Nişantaşı’nın hali onu konuşuyoruz”

Öyle ama… Şu ara Cizre’de Urla’nın hali konuşulsa yeridir.

Güneydoğu’da HDP-PKK bağını öne sürerek belediyelere kayyum atayan merkezi irade, bu kez çokça beyaz Türk’e rastlanan Urla üzerinden CHP-FETÖ bağı kurgulamaya karar vermiş gibi…

Yeni deneyimiz bu olmalı. Urlalı kayyuma ne diyecek, ne tepki verecek? Ses çıkmazsa belki başka ilçelerle devam… Çok gürültü çıkarsa “iyi o zaman meclisi toplayıp yeni başkanı seçin” jesti… Umarım…

Öncelikle kayyum uygulamasına ilke olarak karşı olduğumu, herkesin de karşı olması gerektiğini belirteyim.

Nedeni basit. Seçilmişin yerine atanmışın gelmesi, gerekçesi ne şekilde sunulursa sunulsun kabul edilemez. Belediye Meclis iradesinin yok sayılması siyaseten kastını aşan bir tasarruftur. Hayatın doğal akışına, yerel idare anlayışının özüne, ruhuna aykırıdır. Bunun kayyumun kimliği ile falan da bir ilgisi yoktur.

Eğer mesele Belediye’nin “sakıncalı icraatlarının” önüne geçmekse, bugünün dünyasında bir belediyeyi ve belediye başkanını denetlemek son derece kolay olmalı…

Belediyeyi bilgisayar sistemine bağlarsınız. Gelen para, çıkan para, gelen personel, giden personel, günlük her türlü hareket, yapılan her türlü işlem anbean Ankara’dan izlenir. Bunu zaten en küçük belediye bazında bile yapmanız gerekir.

Yetmedi mi? Devamlı bir müfettiş oturtur belediyeyi yerinde denetlersiniz. Çok sağlam bir mekanizma kurar ve gerekirse belediyeye nefes aldırmazsınız. Atanan kayyum, zaten bundan iyisini yapamaz ki! Kayyum çözüm değil, yeni bir sorun merkezidir.

Bu iktidar 17 yıldır seçilmişi atanmışın önünde tutuyor. Bunu her fırsatta vurguluyor. Yerelde seçilmiş olan görevden alındığında, yakışan yerine yerel Meclis tarafından “seçilenin” gelmesi.

Yerelde atanmışa yer yok…

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER