A3 Haber

Bilim insanlarından ortak görüş: Kanal İstanbul’u yapacağınıza, İstanbul’u depreme hazırlayın

Bilim insanlarından ortak görüş: Kanal İstanbul’u yapacağınıza, İstanbul’u depreme hazırlayın

Ocak 11
14:50 2020

İBB’nin düzenlediği “Kanal İstanbul Çalıştayı”, İstanbul Kongre Merkezinde yapıldı. Çalıştay’a 2 bin 685 kişi katıldı. Kanal İstanbul’un her yönüyle ele alındığı gün boyu süren Çalıştay’da birbirine paralel sekiz oturum ve tüm katılımcıların kürsü kullanabildiği bir forum yapıldı. Söz alan bilim insanlarının ortak görüşü, “Kanal İstanbul’u yapacağınıza, İstanbul’u depreme hazırlayın” şeklinde özetlendi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul’un vereceği zararları bilimsel verilerle kamuoyuna duyurmak için “Kanal İstanbul Çalıştayı’’ düzenledi.

Alanında önemli isimler, projenin İstanbul’a vereceği zararları bilimsel verilerle gözler önüne serdi.

İstanbul Kongre Merkezi’nde, sekiz ana başlıkta yapılan çalıştaylardan biri de Emirgan Salonu’nda düzenlenen “Afet Riski ve Depremsellik” oturumu oldu.

İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman’ın yönlendiriciliğinde düzenlenen oturuma, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümünden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Ortadoğu Üniversitesi (OTDÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Balamir, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümünden emekli ve Bilim Akademisi Kurucu Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna konuşmacı olarak katıldı.

Görür: Kanal depremi tetiklemez ama deprem kanalı ciddi şekilde etkiler

İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümünden emekli ve Bilim Akademisi Kurucu Üyesi Prof. Dr. Naci Görür konuşmasına, “Benim söylemediğim ama bana atfedilen ‘kanal depremi tetikler’ şeklinde doğru olmayan bir ifade var. Hiçbir zaman böyle bir söz etmedim bu doğru da değildir. Kanal depremi tetiklemez ama deprem kanalı ciddi şekilde etkiler” diyerek başladı.

“Kanal en zayıf halkaya yapılıyor”

Son günlerde en sık tartışılan konular arasında yer alan “Kanal depremi tetikler mi” tartışmasına ilişkin Görür şunları söyledi:

Yok böyle bir şey. Ama bakalım kanal depremi nasıl tetikleyecek? Marmara’nın altındaki fay kılırsa en az 7.2 deprem üreteceğini düşünüyoruz. Bu depremi ilan ettik, bekliyoruz. Fay kırıldığında kanal 9 şiddetinde etkilenecektir. Kanal özellikle, Küçükçekmece- Marmara arasındaki en zayıf halkaya yapılıyor. Bu kesim depremden en şiddetli şekilde etkilenecek. Kanalın altında canlı fay yok deniliyor. Bu söylemi de olumlu anlamda kullanıyorlar. Ama gerçekten Marmara kısmında canlı fay yok mu? Araştırma gemileri ile yaptığımız çalışmalar sırasında Küçükçekmece’nin açıklarında kıta sahanlığında ana faya gelen fayların olduğunu tespit ettik. Bazıları canlı ve bunlar çok sığ da değil. En az 2-2.5 km derinliğinde. Bu bize neyi gösteriyor? Kanalın Marmara’ya bağlandığı yerin kıta sahanlığı parça parça faylarla kesilmiş durumda. Zafiyet zonu oluşmuş, bir zayıflık zonu oluşmuş. Asıl büyük canavar da burada. 9 şiddetinde etkilenecek demiştim ya bu faylar da harekete geçerse o kanalın Küçükçekmece ile Marmara arasını hangi güç hangi mühendislik yapısı tutar onu bilemiyorum. Ama yapılmaz mı? Japonlar yapıyor ama Japonlar da yıkılıyor. Belki yapılır ama neden bu kadar riski alalım?

“Mühendislerin korktuğu bir zemin”

Büyükçekmece-Küçükçekmece arasındaki alanı “heyelan cehennemi” olarak belirten Görür, “Küçükçekmece civarında kazı yapıp oraların tabanıyla oynadığınız zaman yatırımlar yaparak ve inanılmaz önlemler alarak ancak topografyası yüksek zeminlerin kanal içine yürümesini engelleyebilirsiniz. Bu dediğim de daha deprem yokken olacaktır. Deprem ayrı bir parametre” diye konuştu.

Güney kısımlarda ise arazinin olumsuzluklarına değinen Görür konuşmasını şöyle sürdürdü: “Son derece çürük, zayıf, yumuşak, killi, kabaran, şişen, dağılan, akan bir zemin var. Mühendislerin korktuğu bir zemin. Daha kuzeye geldiğimizde son derece ayrışmış, dağılmış bir yapı var. Karadeniz’e geldiği zaman da güncel çökeller var. Genel anlamıyla bu kanal olabilecek en çürük en mühendislik bakımından sorunlu zeminlerden geçiyor. Zaten İstanbul’un zemin bakımından en sorunlu bölgesi de bu alan.”

Eyidoğan: Öncelik Kanal değil, İstanbul’u depreme hazırlamak olmalı

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümünden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, kanal kazısı sırasında yapılacak patlamalara dikkat çekti.

Eyidoğan, “ÇED raporunda diyor ki ‘her biri 19.96 tonluk atımla patlatma yapılacak. Bir atımda 57 bin ton hafriyat çıkarılacak.’ Bu 4 yıl sürecek. 4 yıl boyunca her gün 57 bin ton hafriyat çıkarılacak. 10 bin tona yakın dinamit patlatılacak bir atımda. Bu büyüklükte bir dinamit atımı sismik enerji olarak 3.8 büyüklüğünde depreme eş değer enerji çıkacak. Öncelik İstanbul’u depreme hazırlamak olmalı coğrafyamızı parçalayan kanala değil” dedi.

Balamir: 75 milyarımız varsa bunu büyük depreme hazırlık için harcayalım

Kamuoyunda sıkça tartışmalara sebep olan ÇED Raporuna değinen Ortadoğu Üniversitesi (OTDÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Balamir, “Kapsamlı bir veri analizi gerekirdi. ÇED’de ancak bunun bir parçası olurdu. Elimizdeki o raporu defalarca katlayan analizler ve raporlar olmalıydı. Böyle bir süreç ise ancak aklın ve bilimin egemen olduğu bir toplumda, yönetim biçiminde gündeme gelebilecektir” dedi.

Balamir ayrıca 1999’da yaşanan Büyük Marmara Depremi’nden ders çıkarılmadığını ve aralıklarla beklenen büyük İstanbul depreminin kendini hatırlattığını anlatarak şunları söyledi: “75 Milyar TL paramız varsa eğer, bu parayı İstanbul’un gelecekteki büyük depreme hazırlanması ve yıkım ve ölüm risklerinin azaltılması için harcamak yerine, neden bu kadim şehrin doğasını mahvedecek İstanbul Kanalı’na harcayalım?”

Nusret Suna: İstanbul’un böyle bir projeye ihtiyacı yok

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ise konuşmasında Kanal İstanbul’un neden yapılmaması gerektiğine dair harcanan enerjiye ve emeğe üzüldüğünü belirterek, “Akla zarar projeyi konuşmak ve neden yapılmaması gerektiğini yetkili mercilere anlatabilmek çok yorucu” dedi.

Suna sözlerini şöyle sürdürdü:

Şehrimizde henüz depreme hazırlık yapılmamışken bizler açısından temel soru şudur; İstanbul’un ihtiyacı olan nedir? Kanal İstanbul kentin ihtiyaçlarını karşılayacak bir proje midir? Yanıtımız nettir. İstanbul’un böyle bir projeye ihtiyacı yoktur. İstanbul’un mevcut sorunları çözüm beklerken, nüfus yoğunluğunu iki katına çıkaracak Kanal İstanbul gibi projelere yönelmek kente taşıyamayacağı bir yük bindirmektir.

“Bu yük İstanbulluların omuzlarına binecektir”

Suna, Kanal İstanbul için harcanacak para ile ilgili de şüphelerinin olduğunu ifade eden Suna konuşmasını şöyle tamamladı:

Kaldı ki rakam doğru olsa bile; böyle bir bütçenin kentsel yatırımlara yöneldiğini, altyapıya, ulaşıma, derelerin ıslahına, deprem önlemlerine, tarihsel değerlerin korunmasına, yeşil alanların çoğaltılmasına harcandığını düşünün. Açıkça, İstanbul’un daha yaşanılabilir bir kent olması yolunda epey bir mesafe kat edebilir. Bırakın böyle bir projenin sağlayacağı faydaları, Kanal İstanbul’a akıtılacak paraların bizleri yeni sorunlarla karşı karşıya bırakacağı açıktır. Projenin İBB bütçesine 35 milyar liralık bir yük getireceği, doğal olarak belediye çalışmalarının aksamasına yol açacağı şeklindeki iddia da ne yazık ki dayanıklıdır. Bu yükün yol açacağı yoksulluk ve yoksunluk İstanbulluların omuzuna binecektir.

Kapanış konuşması: Geri dönülmez sonuçlara neden olacaktır

Tüm gün süren Çalıştay’ın kapanış konuşmasını İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Mehmet Çakılcıoğlu yaptı.

Çakılcıoğlu, “Bugün sekiz oturumda, kırk konuşmacı görüşlerini bildirdi. Bu görüşler için teşekkür ediyoruz. Dünyada tek olan İstanbul’un tarihi ve mistik yapısı zedelenecek. İstanbul için üst ölçekli planlar yapılmıştı. Yapılan planlarda Kanal İstanbul bölgesi, korunması gereken alanlardan biriydi. Küçükçekmece Gölü yarı tuzlu bir sudur. Biz yapılacağına inanmıyoruz; ama Kanal gerçekleştiği durumda bu göl de yok olacaktır” dedi.

Çakılcıoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “İstatistikler Boğazlar’dan geçiş sayısının her yıl azaldığını ortaya koyuyor. Bütün çevresel riskleri ele aldığımızda Kanal, iyi bir karar gibi görünmüyor. Kanal İstanbul’u başka kanallarla karşılaştırıyorlar oysa burada Kanal, mesafede bir kısalma meydana getirmiyor. Ayrıca Türkiye’nin sözleşmelerden doğan bazı taahhütleri de vardır.”

Biraz da depremden bahsetmek istiyorum diyerek, bu konuda da bilgiler veren Çakılcıoğlu, “İstanbul’un en önemli sorunu deprem ve paralelinde kentsel dönüşüm. Geçtiğimiz aylarda küçük bir deprem yaşadık ama İstanbul’un depreme hazır olmadığını gördük. Acil olarak yıkıp yeniden yapmamız gereken konutlar var. Madem bu denli bir kaynağımız var belki burada harcamamız gerekir diye düşünüyorum. Eğer suyu, ormanı ve tarım topraklarını da konuşuyorsak Kanal İstanbul mantıklı olmaz. Bilimsel bakışlardan uzak olarak tartışmaya açılan Kanal İstanbul, geri dönülmez sorunlara sebep olacaktır” şeklinde konuştu.

Çakılcıoğlu konuşmasını “Son sözümüz Ya Kanal Ya İstanbul” diyerek tamamladı.

Çakılcıoğlu’nun konuşmasının ardından katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi. (ANKA)

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER