A3 Haber

Rabia Naz olayında iki kilit kelime: ÇANTA ve DOBLO

Rabia Naz olayında iki kilit kelime: ÇANTA ve DOBLO

Ocak 16
09:18 2020

Tarih 12 Nisan 2018…

11 yaşındaki Rabia Naz Vatan, Giresun’un Eynesil ilçesindeki evlerinin önünde yaralı halde bulundu.

İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerince kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Rabia Naz’ın ölüm nedeni, “genel beden travmasına bağlı omur, pelvis ve ekstremite kemik kırıkları ve gelişen komplikasyonlar” olarak açıklandı.

Vücudundaki yaralanmaların “çatıdan düşmeyle mümkün olduğu” ifade edildi.

Rabia’nın ailesi olayın düşme ya da atlama olmadığını söyleyerek itiraz etti.

Olayın üzerinden aylar geçti.

Baba Şaban Vatan işin peşini bırakmadı. Kızının otopsi raporu ve yaşananları araştırdı.
Kamuoyu oluşturmak için sosyal medya dahil her platformu kullandı. Ortaya çıkanlar, soruşturma konusunda kafalarda soru işaretleri oluşturdu.

İşte o acılı baba, 11 yaşındaki kızı Rabia’yı kaybettikten sonra mücadelesinin nasıl başladığını, yaşadıklarını a3haber.com’a anlattı.

Karadeniz sabahı.

Yeni yılın ilk ayında dalgalar öfkeyle kıyıyı döverken, Eynesil sahilinde ayaz var.
Kısa bekleyişin ardından Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan’ın gönderdiği araçla bürosuna gidiyorum.

Sokaklar neredeyse boş.

Yolda gördüğüm insanların yüzünden memleketin genel durumunu anlamak çok da güç değil.

Derken o an geliyor.

Kızının ölümünü aydınlatmak için yirmi aya yakın zamandır mücadele eden, zaman zaman öfkelenen, çoğu zaman da acısını içinde yaşayan bir adam var karşımda.

Biraz soluklanmak istiyorum. İmdadıma uzatılan sıcacık çay yetişiyor.

Nereden başlasam…

Süleyman Gençel bu söyleşiyi görüntülü yapmamı önerdi.

Çok da anlamadığım bir işi yapacak olmanın sıkıntısı ile isteğimi iletiyorum.

Şaban Vatan olgunlukla karşılıyor.

Çantamdan kamerayı, sehpasını çıkarıp kurarken hala aklımda nasıl başlayacağım sorusu var.

Acıları yineletmek…

Artık hazırım.

Cesaretimi toplayıp, havadan sudan sohbete son veriyorum.

Olay gününe geri dönmek, yaşananları yeniden yaşamanın zorluğuna ekleniyor.

Hüzün saatleri başlıyor.

Ne oldu? Nasıl haber aldınız? İlk tepkiniz neydi diye peş peşe yöneltiyorum sorularımı.

Şaban Vatan bir an duruyor, soluklanıyor.

Bir babanın duyduğu acıyı, öfkeyi, özlemi içine atıp başlıyor anlatmaya.

“O gün haber geldiğinde ben Rabia Naz’ın bulunduğu bölgeye yetiştiğimde ambulans yeni gelmiş sedyesi yanındaydı. Fiziki görüntüsü üzerine bunu buraya kim bırakmış diye ben bağırdım. Çünkü haliyle kucaktan bırakılmış bir hali vardı. Üzerine çeşitli tozlar vardı. Benim gördüğüm odun hızarı, saman otlu tozlar, kahverengimsi kurumuş çalı dışı renkleri ve hatta bu orman yünü dediğimiz orman yünü gibi çeşitli tozlar vardı. O zaman da herkesin de belirttiği gibi o zaman sürecinde Rabia Naz’a araba çarptı ve bırakıldı. Herkes bunu söylüyordu. Hatta polisler olayın ilk zaman süreçlerinde gece saat on bire kadar bir nevi araç arama ve araç çarpması durumu ile ilgili çalışma yaptı. Ta ki 21.50’de kaybolan okul çantası, hiçbir yerde olmayan okul çantası, hatta eşimin çalıştığı eczaneye dahi açılıp bakılmasına rağmen olmayan, teraslar bakılmasına rağmen, fındıklıklar bakılmasına rağmen, işyerleri, alttaki mağaza katları bakılmış olmasına rağmen olmayan çanta nedense olaydan hemen hemen 5 saat sonra terasta kapının hemen kenarında bulunuyor. Bu çanta ile ilgili görüntü de aylarca savcılık dosyasında yoktu…”

Kızını yerde yatarken gören babanın şaşkınlığı var yüzünde.

Açık kameraya bakarken, öfkesini ve acısını yatıştırmaya çalışıyor, ellerini birbirine kavuşturup sakinleşmeye ve anlatmaya devam ediyor.

“Savcılık dosyasında bize savcı Halil Bey’in bizzahi belirttiği şöyle. Sadece emniyetteki masa var, masanın üzerindeki kitapları herşey masanın üzerine dökülmüş, çanta bir yere konulmuş bu şekilde emniyetteki masanın üzerindeki çanta görüntüsü vardı. Olay yeri mevkisinde, terasta bulunduğu yerde bir fotoğraf yoktu. Biz bu konunun üzerine gittiğimiz zaman yani 22.50’de çantayı bulan kişilerin anlatmasına göre orda bir fotoğraf çekilmiş ve o çekilen fotoğrafın üzerine gittim. Ta ki HSK müfettişleri incelemeye geldiği zaman o fotoğraf nasıl olduysa savcılık dosyasına girdi. Bugün hatta onun çalışmasını yaptım. Çünkü Cuma’dan kaldı. Cuma günü bizzahiti başvuru yaptım. Başvurum da şudur: Yazılı olarak ve resim olarak savcılık dosyasına girdirmiş olduğunuz, ek olarak sunduğunuz çanta görüntüsünün UYAP sistemi tarihini istiyorum. UYAP sistemi online sistemdir. Geri dönüşü yoktur. Bakalım bana ne cevap verecekler. Çünkü olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü o polis memuru, fotoğrafı çeken polis memuru, Giresun’dan gelen o sivil polis memuru aylarca saklamış. Neden savcılık dosyasına girdirmemiş?”

Araya girip biraz nefeslenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tekrar tekrar aynı duygularla günler, geceler geçirmek zor olsa gerek.

Olaydan sonra çantanın bulunduğu söylenen terasa çıkmış mıydı? Kızının elbiselerindeki tozları bile bu kadar ayrıntılı anımsarken etrafı kontrol etmiş miydi?

Siz daha önce çıkmış mıydınız terasa, böyle bir kontrol etme durumunuz olmuş muydu?

“Benim terasa çıkma durumun şöyle oldu. Hastaneden geldikten sonra saat 22.30 civarında eve gelmişiz biz de zaten. Beş on dakika, artık oralarda gelen gidenlerle görüşür durumum olmuş haliyle. Ve orda bir çanta mevzu söz konusu oldu ben apartman kapısının içine yöneldiğim zaman polisle karşılaştım aşağıda apartman kapısında elinde çanta bana böyle göstererek gitti. Şok oldum hatta bu ne anlama geliyor, ne oldu, bu çanta nerdeydi diyerek.Ve terasa çıktım. Terasa çıktığımda Eynesil ilçe emniyeti başpolisi Ruhi Kalkan da vardı. O şöyle yapıyordu; elini başına vuruyor, (nasıl olur ya. Burda bir çanta yoktu. Ben saat beş buçuktan sonra buraya çıktım, olaydan hemen sonra buraya çıktım burda bir çanta yoktu, bu çanta nerden çıktı) diye elini kafasına vurup haysınıyordu. Hatta saat beş buçuktan sonra oraya herkes gelip gitmiş. Halktan kim varsa hepsi terasa çıkmış. Etrafa bakmak için. Halk merak halinde, herkes birşeyler araştırıyor. Bir süre, araç çarpmasının ardından bir süre çanta bulunmadan olayı düşmeye çevirmişler. Ve çeviren savcı. Ve bu savcı, biliyorsunuz herkes çocuğunun otopsisini izlemez izleyemez, evet ben de izleme taraftarı değildim. Hiç de izlemeyi düşünmüyordum. Savcılık dosyasını ilk aldığım 28 Haziran 2018 tarihinde otopsi ile ilgili durumu gerekirse ben değil avukatım alır demiştim.”

Bir babaya çocuğunun otopsi görüntülerini izletmek.

Düşüncesi bile tüylerimi ürpertti.

Hafızanıza kazınacak o görüntüler, artık her yerde sizinle.

Karadeniz’in uçsuz bucaksız griliğinde kaybolup giden milyonlarca görüntülerden biri değil.
Başınızı ne yana çevirseniz artık o görüntülerle yaşamak zorundasınız.

İnsan için olağanüstü zor bir durum.

Ne hissetmişti?

“Ondan önce şunu söyleyeyim. O otopside savcı, doktor beraber yaptıkları Görele Devlet Hastanesi’nde yaptıkları otopside orada doktor ayaktaki durum ile ilgili yorum yapıyor. Savcı diyor ki, videoda, (bu araç çarpması, düşme olabilir mi?) diyor, doktor da diyor ki (hayır düşme değil. Burda sürtünme var) diyor. Hemen videoyu orda kesiyorlar.”

Araya giriyorum.

Devamı yok mu?

Duraksamıyor bile.

Aklına kazınmış görüntülere bakarak yanıtlıyor:

“Yok… Aynı durum Trabzon adli tıpta da var….”

Türkiye’nin teknoloji ile sınavını her gün her olayda görüyoruz.

Henüz standardımız yok ama, en çok da bu sıra dışı gelişmeler canımızı sıkıyor.

Memlekette ne kadar cinayet, suikast ve benzeri olay yaşanmışsa, hepsinde bir aksaklık, eksiklik bulursunuz.

İyi niyetli bakarsanız ihmal, kötü niyetli bakarsanız ise karartma.

Peki, Rabia Naz’ın bulunmasından hastaneye kaldırılmasında, daha sonra yapılan olay yeri incelemesinde teknolojiden yararlanılmış mı?

Şaban Vatan’ın ses tonu değişiyor.

Öfke, acının içine karışınca anlıyorsunuz ki olaylar insanları uzman yapıyor.

“Bizim olayımızın en büyük skandal açıklaması da budur. Bunun açıklamasını bana kimse vermedi veremedi ve hatta durumu korumak için çalıştılar. Dört ayrı yer inceleniyor hatta beş ayrı yer hastanede elbisenin incelenme yeri dahil beşinci yer olmuş olur. Çünkü Rabia Naz’la ilgili bir durumdur hiçbir yerde kamera çekimi yok. Ne hikmetse saat 20.00’den önce hiçbir görüntü olayı yok. Nasıl olur? Video çekimi neden yok? Neden bir ölümlü durumda video çekimi yok? Ama Mürsel Küçükal olayı yaşandığında gece saat 12’de ben de çıktım atölyemin önüne polisler elinde küçük kamera ile video çekimi yaptılar. Olay yeri incelemeymiş, ondan öyle olması gerekiyormuş. Rabia Naz’ın canına kıyıldı. Video kaydı yoktu. Dört defa ifade değiştirmiş kişinin yalan ifadelerine göre gelip çekim yaptılar. Neden? Hatırlı kişi olunca bunu yapıyorlar. Çocuk kanı olunca ise umurlarında değil. Durumlar budur.”

Bir yanda öfkesini yatıştırmaya, diğer yanda ise içinden geçenleri anlatmaya çalışıyor.

Söyleşiyi kesmek istiyorum.

Kapıdan dışarı çıkmak, denize doğru koşmak, bir babanın gözlerindeki onlarca duyguyu bağırarak anlatmaya çalışmasına ortak olmak istiyorum.

Ben de sakin olmalıyım…

Biraz dedektiflik yapalım o zaman.

Hem de konu başka tarafa doğru yönelir, sürekli birbirine bakan gözlerimiz dinlenir.

Olayın hemen ardından gündeme gelen ve kazaya karıştığı söylenen bir araç var. Şaban Vatan aracı bulmak için oto yıkamacısına gidiyor. Oto yıkamacı, aracın varlığını doğruluyor. Olay yerine gelen ambulansın kamera kayıtları, daha sonra ortaya çıkan park halindeki beton mikserinin kamera kayıtları ne durumda?

Konu araştırmaya gelince Şaban Vatan kendinden emin.

İşin peşini hiç bırakmamış.

Sokak sokak, insan insan olayı aydınlatabilecek ipucu aramış.

Derin bir nefes alıp anlatmayı sürdürüyor:

“Olaydan üç ay sonra. Bizim bilmediğimiz, ama polislerin bildiği ama komşunun da bildiği va hatta o civarda herkesin bildiği siyah doblo araç mevzu. Biz bu durumu üç ay sonra öğrendik. O da eşim komşumuz Şermin Dede, işyerinden, eczaneden eve giderken bir pazar günü nöbetçi oldukları için, onun torunlarına çikolata vermek için saptığında orda anlatıyor. (Ne yaptınız, ne ettiniz işte falan) diye Şermin Dede soruyor. Haber almak için soruyor tabi. Çünkü sonradan öğrendik ki Şermin Dede de artık o kumpasın içinde olmuş. Şermin Dede orda bir siyah doblo arabadan bahsedildiğini, bunu kadınların söylediğini, o mahallede tarla belleyen üç kadının içinden bir tanesinin net olarak o siyah doblo aracı gördüğünü ve o kadınların olayın hemen ardından polisler olay yerine geldiği zaman onların da orda olup polislere söylediğini, polislerin de ona rağmen gerekeni yapmadığını, ifadelerini almadığını söylüyor.”

Olay yerinde görüldüğü idia edilen araç konusu, aslında Rabia Naz’ın başına gelenleri açıklamak için tek delil olabilir.

Üzerine ne kadar gidildi, ne kadar araştırıldığı konusu hala tartışmalı.

Örneğin kamera kayıtlarının incelenmesi için baba Şaban Vatan’ın başvurduğu beton mikserinde polis kaza yapıp yapmadığını araştırıyor.

İstenilen ile yapılanlar arasında sürekli çelişki var.

Bu yüzden polisin asıl görevi olan araştırma işini baba yapmak zorunda kalıyor.

Türkiye’deki benzeri pek çok olayda da aynı şeyler yaşanmıyor mu?

Aileler ya da yakınları pek çok gerçeği araştırıp buluyor.

Şaban Vatan’a olay yerinde görüldüğü iddia edilen araçla ilgili araştırmadan ne sonuç çıktığını soruyorum.

Eksik ya da yanlış gördüklerini tek tek sıralıyor.

“Doblo arabasıyla ilgili ekpertiz çalışması yaptılar. O gün Eynesil’de mi, değil mi onun çalışmasını yapmadılar. Doblo arabasıyla ilgili o gün nerdeymiş hangi bölgedeymiş, bir gün öncesi, o gün ve daha sonrası onun çalışmasını yapmadılar. Bizim ilk belirlediğimiz siyah doblo araç gündeme çıktığı zaman benim de ilk şüphelendiğim siyah doblo araçtı. Hemen ardı ardına durumlar gelişmeye başladı. Siyah doblo araç durumunun önce ben görüşmesini yaptım. Önce o gören kadınla görüşmesini yaptım. Ve kadın eşimle beraber görüştüğümüz ve hatta yanında olan Leyla isimli kadın da, hatta Leyla isimli kadının evinde buluştuk. Orda yaptığımız görüşmede özelllikle ambulanstan önce yani o seslerden önce süratle bir araba geçtiğini ve siyah doblo araba olduğunu, camının aşağı kadar olduğunu ve özelllikle siyah olduğunu belitti. Doblo olduğunu da özellikle belitti şöyle ki, ben önce hangi araç olduğunu sormadım. Siyah doblo araç olduğunu söylemedim. Hangi araç diye belitmedim. Şöyle dedim. Bu dedim senin belirttiğin siyah araç şahin mi, kartal mı, cornet mi özellijle dobloyu söylemiyorum. Ben böyle sordukça döndü, (hayır dedi siyah dobloydu) dedi böyle, (çok iyi biliyorum dedi doblo araba olduğunu) dedi. Dedim nerden biliyorsun? Ben o an doblo aracın nasıl bir araç olduğunu anımsayamadım hatta internetten baktım. Ben dedi (komşularımızın arabasından iyi biliyorum. O siyah araba doblo araba) dedi. (Eminim) dedi. Hatta (bir kaç tane araba vardı) dedi. (Ama benim iyi gördüğüm ve çok dikkatimi çeken siyah doblo arabaydı, süratle geçti) dedi.”

DEVAMI: Sosyal medyadan gelen bilgi harekete geçirdi: “Aracı imha edeceklerdi”

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER