A3 Haber

Günah vergisi: Bu konunun Mehmet Şimşek’le ne ilgisi var demeyin…

Günah vergisi: Bu konunun Mehmet Şimşek’le ne ilgisi var demeyin…

Günah vergisi: Bu konunun Mehmet Şimşek’le ne ilgisi var demeyin…
Şubat 18
10:57 2020

İlk kez 1791 yılında sigara için ardından da 1794 yılında viski için Amerika’da uygulandı.

İngilizce “sin taxes” olarak da bilinen “günah vergisidir” sözünü ettiğim.

Çıkışı tamamen dinsel kökenlidir.

Bir süre sonra günah vergisi kavramı devletler için giderek ekonomik ve sosyal yanı çok daha ağır basan bir vergi çeşidine dönüştü.

2019 yılında Türkiye’de devletin sadece alkol üzerinden elde ettiği günah vergisi 15 milyar lirayı bulmuş durumda.

AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından sonra yayınlanan verilere göre, 2004 yılından bu yana Türkiye’de bira ve viski satışları artarken, yerli ve milli içki rakının satış rakamları sürekli düşüyor.

2012 yılında piyasaya sürülen rakı miktarı 44 bin 611 litre iken, bu rakam 2010 yılında 35 bin 934 litreye kadar düştü.

Bu düşüşte iktidarın alkol üzerindeki özel tüketim vergisini sürekli artırması sonucu evde rakı imal edilmesini göz ardı etmeyin.

Türkiye’de alkol ve sigara tüketimi TEKEL’in elindeydi.

Elbette AKP iktidarına kadar.

Tekel’in alkollü içki bölümü 17 fabrika, hammadde, stok ve varlıklarıyla, 2004 yılında 292 milyon dolara Nurol-Limak-Özaltın-TÜTSAB ortak girişim grubu MEY İçki’ye satıldı.

MEY İçki de iki yıl sonra bu kez 810 milyon dolara ABD’de kurulu Texas Pacific Group’a satıldı.

Bitmedi.

2011 yılında Amerikalılar da şirketi satışa çıkardı.

MEY İçki, 2011 yılında 2 milyar 100 milyon dolara İngiliz DIAGEO şirketine satıldı.
292 milyon dolara özelleştirilen TEKEL, 7 yıl içinde 2 milyar 100 milyon etti.

Bu dönemlerde AKP iktidarının maliye politikalarında en etkili isim Mehmet Şimşek’ti.
Kamuoyu Şimşek’i “İngiliz Mehmet” diye tanıyordu.

Bu satışlarda etkisi nedir bilinmez ama, satış öncesi Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanlığı döneminde önemli bir gelişme yaşandı.

O zaman gümrükler Maliye Bakanlığı’na bağlı değildi.

Kürşat Tüzmen’in başında bulunduğu Devlet Bakanlığı’na bağlıydı.

O bakanlığa bağlı Gümrük Müsteşarlığı, yaptığı araştırma sonunda aralarında İngiliz DIAGEO’nun da bulunduğu üç şirkete milyonlarca dolar ceza yazdı.

Sonra ne mi oldu?

Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, dönemin Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazdı.

Blair’in mektubunda 500 milyon dolara yakın vergi cezası ile karşı karşıya kalan İngiliz şirketlerinin yargı ile sorunlarının çözümünde yardım istedi.

Yardım istediği konu, İngiliz şirketlerin yazılan ceza üzerine Danıştay’da açtığı davaydı.
“Sevgili Tayyip” diye başlayan mektupta Blair şunları yazıyordu:

Danıştay’daki dava konuya ilişkin tüm olguların değerlendirilmesine fırsat kalmadan kısa zamanda sonuçlanacağa benziyor. Şirketler aleyhine karar verilmesi durumunda Diageo, Maxxum ve Pernod Ricard gibi şirketlerin Türkiye’deki faaliyetlerini durdurmaktan başka çareler kalmamaktadır. Bakan, Danıştay’daki sürece müdahalenin zorluluklarını açıkladı. Şirketlerin aleyhine makul olmayan yüksek tutarlarda geri ödeme kararının alınmamasının sağlanması konusunda yardımcı olursanız minnettar olacağım. Bu, Türkiye’yle ticaret yapma ve bu ülkede yatırım arayışındaki İngiliz firmaları ve AB üyesi ülkeler için olumsuz bir sinyal olur.

Mektubun içeriği açıklandıktan sonra Türkiye’de yer yerinden oynadı.

Sonuçta ne oldu biliyor musunuz?

Önce Gümrük Müsteşarlığı’nın şikâyeti üzerine kesilen cezalara yapılan itiraza ilişkin Danıştay 7. Dairesi, yerel mahkemenin verdiği cezanın bir kez daha görüşülmesini isteyerek bozdu.

3 Şubat 2011 tarihinde ise TBMM’ye bir yasa tasarısı sunuldu.

“Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” diye meclise sunulan tasarı kabul edildi ve 6111 sayılı yasa olarak yürürlüğe girdi.

Vergi borçlularına uzlaşma yolunu açan torba yasa ile İngiliz şirketlerini de kapsadı. Çifte fatura düzenleyerek Türkiye ’ye ürün getirdikleri saptanan firmaların 8 yıllık faizleri ile 500 milyon doları bulan vergi cezaları da tasarı kapsamında yer aldı.

Cezası affedilen İngiliz Diageo da 2 milyar 100 milyon dolara ödeyerek Mey İçki’yi satın aldı.

Sözünü ettiğim 6111 sayılı yasa TBMM’de görüşülürken bayağı tartışma yaşandı.

Muhalefetin ısrarı üzerine yasa maddeleri görüşülürken kapalı oturum yapılması kararı alındı.

Biliyorsunuz, kapalı oturum tutanakları 10 yıl boyunca açıklanmıyor.

O süre dolduğu için TBMM tutanakları açıklamış.

Tutanaklara göre, yasa görüşülürken mecliste Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen yok.

O dönem Maliye Bakanı olan Mehmet Şimşek soruları yanıtlıyor.

Çok ilginç sözler yansıyor tutanaklara.

Durumu şöyle açıklıyor Şimşek:

Değerli arkadaşlar, bu konu ilk gündeme getirildiğinde ben dışarı çıktım ve gümrükten sorumlu bakanımızı aradım, ulaşamadım. Sonra Gümrük Müsteşarıyla saat 12’de görüştüm. Arkadaşımızın açıkladığı gibi üç tane firma, doğrudur, incelenmiş. Tamamen gümrükle ilgili bir konu, orada transfer fiyatlamasına ilişkin bir inceleme. Bu incelemeler tamamlandıktan sonra bu iş yargıya götürülmüş. Faizinden vazgeçiyoruz ama enflasyonla anaparayı güncelliyoruz. Dolayısıyla aslında o firmalar varsayalım ki mahkemeye gitmeselerdi, yargıya gitmeselerdi ne kadar ödeyeceklerse üç aşağı beş yukarı bunu tıkır tıkır alacağız yani zerre kadar burada hiçbir şirketi kayırma yoktur, olamaz.

2004 yılından bu yana alkollü içki satışlarının dağılımına bakıldığında, ithal içkilerin satış oranı sürekli yükselirken, yerli üretimin ise düştüğünü yeniden anımsatayım.

Yani Mehmet Şimşek’in “tıkır tıkır” alacağız dediği cezalardan vazgeçtim, ülkede neredeyse alkol üretimi kalmamışken, şimdi de evde rakı üretmek derdine düştük.

Anlayacağınız, bizimkisi tamamen günah vergisi.

Aynı zamanda kandırılmamızın da bedeli…

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER