A3 Haber

AKP’nin iki yüzü: Para gelirse Ensar/Muhacir edebiyatı, gelmezse sığınmacılar üzerinden Avrupa’yla pazarlık!

AKP’nin iki yüzü: Para gelirse Ensar/Muhacir edebiyatı, gelmezse sığınmacılar üzerinden Avrupa’yla pazarlık!

AKP’nin iki yüzü: Para gelirse Ensar/Muhacir edebiyatı, gelmezse sığınmacılar üzerinden Avrupa’yla pazarlık!
Mart 01
15:53 2020

AKP iktidarının, sığınmacılar için “açık kapı” politikasını başlatmasıyla birlikte, Türkiye yeni bir krizle daha karşı karşıya… AKP iktidarının yıllardır sığınmacılar için kullandığı Ensar/Muhacir söylemi, istenen para gecikince, “insan kaçakçılarına yönlendirilen sığınmacılar” politikasına dönüştü. Dr. Ergün Demir, AKP iktidarının sığınmacılar üzerinden başlattığı pazarlığı ve bu politikanın olası sonuçlarını yazdı…

İdlib’te inşa edilmesi düşünülen biriket barınaklar için Şansölye Merkel’in söz verdiği para gecikince, yıllardır mülteciler için yapılan Ensar/Muhacir söylemi, “25 milyon avro vermiyorsanız alın size sığınmacı” politikasına dönüştü.

İnsan kaçakçılarının “Reis de izin verdi, biz de yolumuza çıktık” açıklaması ile de yasadışı yapılan insan kaçakçılığı işi kişi başı 600-800 dolara adeta resmi hizmete dönüşmüş oldu.

AKP iktidarının iki yüzü: Para gelirse Ensar/Muhacir; para gelmezse sınır dışı politikası

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, partisinin milletvekilleriyle Dolmabahçe ofisinde düzenlenen buluşmasında yaptığı konuşmasında kelimesi kelimesine şunları söyledi:

Şansölye Merkel’e idlipte 25-30 metrekare biriket barınaklar için söz verdiği 25 milyon avroyu niçin göndermediğini sordum, Merkel prosedür olarak paranın Birleşmiş Milletler’e verilecek onlar Kızılhaç’a Kızılhaç’ta Kızılay’a verecekmiş. Ben de diyorum ki, kapıları açtık alın size mülteci, birde üzerine 100 milyon avro ben veriyorum.

Bizde ne yaptık, kapıları açtık, bugün 18 bin, yarın 25 bini geçecek. Neden? Avrupa Birliği sözünde durması lazım. Biz bu kadar mülteciye bakmak, onları beslemek durumunda değiliz. Eğer dürüstseniz, samimiyseniz o zaman sizde burada bir paylaşımda bulunacaksınız. Bulunmadığınız takdirde kapıları açarız.

Avrupa Birliği ve Türkiye arasından sığınmacı pazarlığı

Avrupa’ya sığınmacı akının Türkiye’de bloke edilmesi karşılığında, Türkiye’ye mali destek pazarlıklarının yapıldığı görülmekte. Önerilen ise “Misafir ettiğimiz Suriyeli sığınmacılar için Türkiye yarı açık göçmen cezaevi olsun, siz sınır bekçiliği yapın, biz de size para verelim.”

Özetle Suriyeli sığınmacılar ile Avrupa ülkeleri arasında tampon ülke olmamız isteniyor.

“Kapıları açık tutacağız” politikası önceden mi planlandı?

“Kapıları açtık Avrupa’ya gönderiyoruz” açıklamasının üzerinden dakikalar geçmeden binlerce kişinin Edirne’de sınır kapısına ve Ege sahillerine koşturulmaları, bu işin daha önceden planlandığını gösterir nitelikte.

Basına yansıyan görüntülerde sınırda ve Ege kıyılarında çoğunluğu geçici koruma altındaki Suriyeliler olmak üzere Irak, İran, Tunus, Afganistan, Bangladeş, Pakistan ve diğer Asya ülkelerinden gelen sığınmacıların olduğu ve Geri Gönderme Merkezleri’nden gelmeleri, “kapıları açık tutacağız” politikasının önceden planlandığını işaret ediyor.

Kan, gözyaşı ve acılar üzerinden ticaret yapılıyor

Ülkelerinde devam eden çatışmalar nedeniyle, yurtlarından göç etmek zorunda kalan, göç ettikleri ülkelerde ve Türkiye’de geçirdikleri süre boyunca, sistematikleşmiş sömürü, temel hak mahrumiyetleri, nefret söylemi ve ayrımcılık gören sığınmacılar, ülkelerine dönme umudunu kaybedince ve sığındıkları ülkelerdeki yaşam koşulları kötüleşince, Avrupa’ya doğru sürükleniyorlar.

BM çerçevesinde sorunlara çözüm aramayan, kendi menfaatlerine ve politik çıkarlarına göre durumdan vazife çıkaran politikacılar, geçici koruma altındaki sığınmacıları, insan tacirleri aracılığı ile 500-800 dolar karşılığında Ege Denizi’ne salıyor. Suriyeli sığınmacılar üzerinden insan ticareti adeta bir sektör haline getiriliyor.

Milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilmesinden hangi ülkeler sorumlu?

Daha fazla petrol, daha fazla doğalgaz için Irak’ta, Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da ve Suriye’de, “istikrarsızlık ve kaos” oluşturularak tezgâhladıkları iç savaşlarla, yüz binlerce insanın katledilmesinden, milyonlarcasının yerinden yurdundan edilmesinden sorumlu olan ülkelerin başında ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye geliyor. “Arap Baharı” yalanıyla ülkelerin paramparça edilmesinden, süregiden vahşetten emperyalistler ve işbirlikçileri sorumludur.

Suriye’de vekâlet savaşlarını verenler sizler değil miydiniz?

Kendi halkına karşı baskıcı, antidemokratik uygulamalarda bulunan ülkeler, para vererek, silahlandırarak, sınırdan geçirdikleri ve destek oldukları eli kanlı uygulayıcıları ile yürüttükleri vekalet savaşlarında, üç ay içerisinde rejimi yıkacak, Emevi camisinde cuma namazı kılacak, Suriye’ye demokrasi ve özgürlük getireceklerdi. Üç ayın üzerinden haftalar, aylar, yıllar geçti, stratejik derinlikli bahar gelmedi!

Sığınmacılar Avrupa ülkelerine neden gitmek istiyorlar?

Suriyeli sığınmacılar, bir lokma ekmek ve güvende kalabilmek için sığındıkları ülkelerde ve Türkiye’de geçirdikleri süre boyunca sistematikleşmiş emek sömürüsü, temel hak mahrumiyetleri, nefret söylemi ve ayrımcılık gördüler. Onurlu yaşamak, gelecekleri üzerinde söz sahibi olmak, daha iyi bir yaşam umuduyla özellikle Türkiye’nin sahte şefkatini reddederek Avrupa’ya gitmek istiyorlar.

Sonuç olarak;

  • Dünya Sağlık Örgütünün Covit -19 için kırmızı alarm verdiği bir dönemde bu soğuk havalarda “kapıları açtık” politikası, yeni Aylan bebeklerin cansız bedenlerinin denizde görülmesine, salgın hastalık riskinin artmasına neden olacaktır.
  • Sınırlar arasında yaşam savaşı veren sığınmacıların trajedisinin sona ermesi öncelikle Suriye’de ve bölgede savaşın bitirilmesine bağlıdır.

Beş yıl önce ailesiyle Suriye’den savaştan kaçan, Macaristan’da polisin geçişlerine izin vermesini bekleyen 13 yaşındaki Kenan, “Suriyelilerin şimdi yardıma ihtiyacı var. Siz sadece savaşı durdurun, biz zaten Avrupa’ya gitmek istemiyoruz. Sadece savaşı durdurun” diye haykırıyordu. 13 yaşındaki Suriyeli Kenan’ın haykırışını neden duymak istemiyorsunuz?

Savaşlarda ve göç yolunda insanların katledilmemesi için, emperyalizmin taşeronluğu ile Ortadoğu’yu ölüm bataklığına çevirenlere, savaş ve sömürü politikalarına, kin ve nefretten beslenenlere, laikliğe savaş açarak toplumu kuşatan gericiliğe, diktatörlüğe ve baskı düzenine, her türlü şiddete karşı barışı, özgürlüğü, adaleti, eşitliği, bir arada yaşamı savunmaya devam edeceğiz.

Bu haykırışı bugün altın varaklı koltuklarda oturup sığınmacılar üzerinden “külfet paylaşımı” yapanların duyabilmesi dileğiyle!

About Author

Ergün Demir

Ergün Demir

Related Articles

TÜM HABERLER