A3 Haber

Gazeteci, emekçi, kadın: Bir 8 Mart günü Hülya niçin hapiste?

Gazeteci, emekçi, kadın: Bir 8 Mart günü Hülya niçin hapiste?

Gazeteci, emekçi, kadın: Bir 8 Mart günü Hülya niçin hapiste?
Mart 08
08:37 2020

20 yıldır tanırım Hülya’yı.

Meslektaşım, arkadaşım, dostum.

Tanıdığım günden beri emekçi, yıllardır gazeteci. Bir basın emekçisi.

Yaşamında ilk kez 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü cezaevinde geçiriyor.

Niçin?

Merak etme yetisinin, soru sorma yeteneğinin dikenli tellere takılıp yok edildiği günümüzde, hâlâ merak edebilen, hâlâ soru sorabilen bir gazeteci olduğu için.

İşini yaptığı için yani.

Yani mesleğini icra ettiği için.

Hülya ne yaptı?

Yaşadığı kentin yakın bir ilçesinde, Libya’da yaşamını yitiren bir askerin ya da bir devlet görevlisinin cenazesi olduğunu duyar Hülya. Ama bu cenaze, alışılmış diğer asker cenazeleri gibi değildir. Örneğin iktidar partisinin mebusları, bakanları ön safta gerdan kırıp poz vermemiştir. Ya da ne bileyim, cumhurbaşkanlığı koltuğunda da oturan AKP Genel Başkanı musalla taşının başına geçip bir eli tabutta diğer eli mikrofonda “şehitler tepesi” dememiştir.

Bir gariplik sezer, hisseder Hülya.

Ve gazetecilik refleksiyle, merak ederek, kendi kendine sorular sorarak, atlar Akhisar’a gider. Her gazetecinin yapması gerekeni yapar. Bu cenaze neden sessiz sedasız defnedilmiştir, niçin törensizdir, şehitsever AKP’li zevat neden boy göstermemiştir bu cenazede, nedir bu işin sırrı?

Soru sorar Hülya. Yanıt arar sorularına. Hepsi budur.

Cenazeden birkaç gün sonra, defin işlemleri tamamlanıp herkes evine çekildikten sonra gider Hülya Akhisar’a.

Eline geçen üç dört parça bilgiyi de oturup yazar.

Bir dosya kağıdını bile doldurmayan, dört kısacık paragraf, üç-dört kare fotoğraftan oluşan bir haber. Yazıp yazdığı da budur Hülya’nın.

Ortada ne bir ifşa vardır ne de gizli bilgi.

Akhisar halkının gözleri önünde icra edilen bir defindir anlatılan. Aleni bir cenaze. Kamusal alanda, apaçık ama sade bir cenaze. Kaymakam var. Siyasi partilerin ilçe başkanları ve yöneticileri var. Akhisar halkı var. Sosyal medyada yayımlanan fotoğraflar var.

Peki nede hapiste Hülya?

Peki nedir iktidar sahiplerini bu kadar korkutan, Hülya’yı hapse attıracak kadar, Barış’ları yıllar sonra yeniden demir parmaklıklar ardına koydurtacak kadar?

Yaşamını yitirdiği için bundan sonra görev yapması mümkün olmayan bir devlet görevlisinin adı ve soyadı mı sırdır, doğum tarihi mi sırdır?

Madem soru sormaktır gazeteciliğin temeli ve merak etmektir her şeyi, o halde biz de sıralayalım merak ettiklerimizi…

Sade, net, berrak üç soru

18 Şubat’ta pek çok medya organında bir haber yayımlandı: “Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu, Trablus’ta Türkiye’ye ait bir gemiyi vurduklarını duyurdu. Facebook hesabından bir açıklama yapan Libya Ulusal Ordusu, Trablus limanında demirli bulunan, silah ve mühimmat taşıyan bir Türk gemisini vurduklarını; Türkiye’nin, Libya’ya silah satışını yasaklayan uluslararası anlaşmayı ihlal ettiğini savundu.”

Bu haberin yayımlandığı gün, Akhisar’da cenaze vardı.

Soru şu: Akhisar’daki cenazede defnedilen görevli, Libya Ulusal Ordusu’nun “vurduk” dediği o gemide mi görevliydi ve orada mı yaşamını yitirdi?

İkinci soru şu: AKP iktidarı, BM Güvenlik Konseyi’nin 2011’den beri uyguladığı Libya’ya her türlü silah satışının yasaklanması kararına muhalefet ettiği için mi, yani işlediği uluslararası suçu perdelemek, örtmek, gizlemek için mi, bu cenazeyi sessiz sedasız ve de törensiz defnetti?

Üçüncü soru şu: Perdelenmek, örtülmek, gizlenmek istenen bir suçun ortaya saçılmasına vesile olabilecek bir haberi yazan muhabiri, yani Hülya’yı bunun için mi hapse attı? Bu mudur bunca telaş, bunca gözaltı, mahkeme, tutuklama?

Sadece soruyorum.

Hülya gazeteci olduğu için sordu.

Gazeteciysek sormak boynumuzun borcu.

Ne diyorduk: Gazeteciysen boyun eğmeyeceksin, boyun eğiyorsan gazeteciyim demeyeceksin.

Hülya boyun eğmez. Barış’lar boyun eğmez.

Biz boyun eğmeyiz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’n kutlu olsun Hülya. Böyle bir günü cezaevinde geçirmene neden olan bu hukuksuz, bu ucube düzen elbet bir gün yerle yeksan olacak Hülya.

Gelecek güzel günlere inancını asla kaybetme Hülya.

Gazetecilerin soru sorabileceği, özgürce merak edebileceği günler düş değil, hülya değil çünkü Hülya.

 

 

 

 

 

About Author

Ahmet Çınar

Ahmet Çınar

Related Articles

TÜM HABERLER