A3 Haber

ABD İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye nasıl yer aldı?

ABD İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye nasıl yer aldı?

ABD İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye nasıl yer aldı?
Mart 12
09:51 2020

ABD Dışişleri Bakanlığı, ülkelerdeki insan hakları uygulamalarını değerlendirdiği yıllık raporunu açıkladı.

ABD İnsan Hakları Raporu’nun Türkiye bölümünde “Bireyin Onuruna Saygı”, “İşkence ve İnsanlık Dışı Muamele”, “Keyfi Gözaltılar”, “Cezaevi Koşulları”, “Toplanma Özgürlüğü”, “İfade ve Basın Özgürlüğü”, “İnternet Özgürlüğü”, “Seçimler ve Siyasete Katılım” gibi başlıklar altında uygulamalar değerlendirildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geçtiğimiz ekim ayında Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekatı’na raporda geniş yer verildi. Raporun bu bölümünde, “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Uluslararası Af örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü bölgedeki insan hakları aktivistleri ve medya kuruluşlarının, Türk askerlerinin ve Türkiye destekli silahlı grupların sivil can kayıplarına yol açtığı, Türkler’in kontroluna geçen bölgelerde yargısız infaz, yağma ve mülke el koyma vakalarının yaşandığı yönünde iddiaları aktardı” ifadeleri kullanıldı.

Türk hükümetinin bu iddiaları yalanladığı ancak iddialara ilişkin soruşturma açılması gerekliliğini kabul ettiği, hükümetin ordunun operasyon sırasında sivil can kayıplarından kaçınmak için yoğun çaba gösterdiğinin altını çizdiği belirtildi.

Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin değerlendirme kapsamında, “Washington Post ve çeşitli insan hakları gruplarına göre, Türkiye destekli silahlı grup Ahrar El Şarkiya, 12 Ekim’de Gelecek Suriye Partisi’nin Genel Sekreteri Hevrin Khalaf’ın konvoyuna pusu kurarak Kürt siyasetçiyi ve şoförünü öldürdü” ifadeleri kullanıldı.

Raporda Suriye’nin kuzeydoğusunda YPG bağlantılı yönetimin sağlık idaresinin Türkiye’nin operasyonu sırasında 218 sivilin öldüğü yönündeki iddiasına da yer verildi. “Türk yetkililer de Suriye’deki YPG güçlerinin sorumlu olduğunu söyledikleri saldırılarda aralarında bir bebeğin de olduğu 18 sivilin hayatını kaybettiği, 150 kişinin de yaralandığını bildirdi” denildi.

“Gözaltında ya da cezaevinde şüpheli ölümler”

Türkiye’de cezaevlerinde ya da gözaltında şüpheli ölümler de bu başlık kapsamında değerlendirildi. Yetkililerin Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda 2018 yılında öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle bağlantılandırdığı ve Birleşik Arap Emirlikleri adına casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanan Zaki Hasan’ın geçtiğimiz Nisan ayında tutulduğu Silivri Cezaevi’nde ölü bulunmasına değinildi.

Zaki Hasan’ın cezaevinde intihar ettiğinin bildirildiği ancak aile fertlerinin bu iddialara karşı çıktığı ve Mısır’da savcılığın yaptığı iddia edilen otopside ölümle sonuçlanan işkence bulgusuna rastlandığı” belirtildi.

İşkence iddiaları

Raporun “İşkence ve İnsanlık Dışı Muamele” bölümünde Türkiye’de anayasa ve kanun uyarınca işkencenin yasaklanmasına rağmen, uluslararası insan hakları gruplarına göre, hükümet görevlilerinin gözaltındaki kişilere yönelik tehdit, kötü muamele ve işkencede bulundukları savunuldu.

Mayıs ayında kamuoyuna yansıyan haberlere göre, Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları şüphesiyle 2016-2018 dönemini kapsayan olağanüstü hal kararnamesi uyarınca ihraç edilen Dışişleri Bakanlığı’nın eski çalışanları dahil olmak üzere 100 kişi gözaltı sırasında işkenceye uğradı” ifadeleri kullanıldı.

Raporda, Ankara Baro Derneği’nin görüştüğü altı kişiden beşinin polis tarafından işkence gördüklerini, gözlerinin bağlandığını, diz çökmelerinin istendiğini, yerde sürüklendiklerini, copla darp edildiklerini ve konuşmazlarsa copları rektumlarına sokmakla tehdit edildiklerini anlattıkları kaydedildi.

“Hükümetin adımlarını eleştirenlere soruşturma”

Raporun “Sivil Özgürlükler, İfade ve Basın Özgürlüğü” başlığı altında da, hükümetin ifade özgürlüğü hakkını kullandıkları için yüzlerce kişiyi mahkum ettiği belirtildi. Reuters’ın 2018 yılında “Dijital Haber Raporu” kapsamında yaptığı ankete göre, Türkiye’de ankete katılanların yüzde 65’inin görüşlerini açık bir şekilde internette ifade etmenin yetkililerle soruna yol açacağından kaygılı olduklarını söyledikleri belirtildi.

Hükümete yönelik eleştirel yorumların sıklıkla terör gruplarıyla bağlantılı olduğu gerekçesiyle soruşturma ile sonuçlandığı, Suriye’deki Barış Pınarı Harekatı sırasında, hükümetin Suriye’de attığı adımları eleştirdiği belirtilen sosyal medya paylaşımları yüzünden 800’den fazla kişi hakkında soruşturma açıldığı kaydedildi.

Bireylerin pek çok durumda devleti ya da hükümeti kamuoyu önünde soruşturma açılması riski olmadan eleştiremediği, hükümetin bazı dini, siyasi ya da kültürel görüşlerine sempatiyle bakan kişilerin ifade özgürlüğünü kısıtladığı ifade edildi. “Zaman zaman hassas konularda veya hükümeti eleştiren şeyler yazan ya da konuşanlar soruşturma, para cezası, işten atılma ya da hapis cezası riskiyle karşı karşıya kaldı” denildi.

Tekrarlanan yerel seçim ve medya

Ülkede radyo ve televizyon kuruluşlarının siyasi partilere yayınlarda eşit şekilde yer vermediği, medyanın genel olarak iktidardaki AKP’den yana tavır aldığına yönelik eleştirilerin dile getirildiği ifade edildi.

YSK’nın İstanbul’da yerel seçimlerin tekrarlanması yönündeki kararına yönelik eleştiriler ve tepkilere de raporda yer verildi. “Seçimin yenilenmesi kararı, YSK’nın kararı siyasi bir bağlamda ve cumhurbaşkanlığından gelen baskı sonucu aldığını iddia eden Avrupa Komisyonu, AB Konseyi’nde tepkiyle karşılandı” denildi.

Yerel seçim kampanyalarının ve seçimlerin temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortamda yapıldığı belirtildi. “Adayların çoğu seçim kampanyalarını yapabilse de hükümet yetkilileri çok sayıda adayı ve parti liderini soruşturmayla tehdit etti. Örneğin, bir savcı muhalefetin Ankara belediye başkanı adayı (Mansur Yavaş) aleyhinde daha önce sonuçlanmış bir dava dosyasını yeniden açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu adayın belediye başkanı seçilmesi halinde bu dava dosyası yüzünden görevini tamamlayıp tamamlayamayacağı konusunda şüphelerini kamuoyu önünde dile getirdi” ifadeleri kullanıldı.

Raporda, “Medya haber ve yayınlar büyük ölçüde iktidar partisi ve seçimdeki müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi yanlısıydı. Örneğin bir RTÜK üyesine göre, seçimden önceki 57 günlük süre zarfında devlet kanalı TRT, AKP’ye 150, CHP’ye 50, HDP’ye de 3 saat ayırdı. Muhalefet partileri destekçilerine erişmek için sosyal medyayı kullanmak zorunda kaldı” denildi.

İnternet özgürlüğü

Raporun “İnternet Özgürlüğü” bölümünde, “Cumhurbaşkanı dahil hükümet liderlerinin interneti izlemek ve kendilerine hakaret ettiklerini düşündükleri kişiler hakkında soruşturma başlatılmasını sağlamak amacıyla ekip oluşturduğu bildiriliyor” denildi.

Bilişim Teknolojileri Kurumu’nun (BTK) dört saat içinde içeriklerin kaldırılması ve internet sitelerine erişimin kısıtlanmasını talep etme yetkisinin olduğu, BTK’nın 24 saat içinde konuyu mahkemeye taşıması ve mahkemenin de 48 saat içinde bir karara varması gerektiği, teknik olarak söz konusu içeriğin belirli bir zaman içinde kaldırılmasının mümkün olmadığı durumlarda da internet sitesinin tamamına erişimin kaldırılabileceği bilgisine yer verildi.

“SUSAMAM” hakkındaki suç duyurusu da raporda

Raporun “Akademik Özgürlük ve Kültür Etkinlikleri” bölümünde de, Cumhurbaşkanı’nın devlet ve vakıf üniversitelerine rektörleri atadığı, bu durumun da kurumların akademik ve siyasi bağımsızlığına zarar verdiğine yönelik eleştirilere neden olduğu ifade edildi.

“Barış için Akademisyenler” olarak bilinen davada, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından alt mahkemelerin 486 akademisyen hakkında beraat kararı verdiği ancak çoğu akademisyenin eski görevlerine iade edilmediği belirtildi.

Türkiye’de terörle mücadele adı altında alınan önlemlerin sanat ve kültür faaliyetlerini de etkilediğinin altı çizildi. Eylül ayında, bir dizi sosyal konuları işleyen 15 dakikalık rap klibi #SUSAMAM adlı projede yer alan 18 rapçi hakkında suç duyurusunda bulunulduğu da bu kapsamda örnek olarak verildi.

8 Mart’ta kadınların yürüyüşüne gazlı müdahale

8 Mart’ta Taksim Meydanı’nda binlerce göstericinin yürüyüşüne polisin göz yaşartıcı gazla müdahale etmesi de raporda yer aldı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan bazı katılımcıların gösteriye ezan sırasında da devam ettiklerini iddia etti, bunun da dine hakaret teşkil ettiğini belirtti. Hükümet yanlısı medya olayları kapsamlı bir şekilde haberleştirerek göstericileri kınadı. Hükümet yanlısı bazı medya kuruluşları ise dinin bu şekilde kullanılmasını eleştirdi” değerlendirmesi yapıldı.

Ayrıca Türkiye’de hükümetin ve bağımsız izleme gruplarının kadına karşı şiddet vakalarının ve kadın cinayetlerinin 2018 yılına kıyasla artış gösterdiğini kaygıyla rapor ettiği belirtildi. “Hükümet kanunları etkili ve kapsamlı şekilde uygulamadı, mağdurları korumadı” denildi.

Osman Kavala davası

Amerika’nın Sesi’nin aktardığı raporda “Anadolu Kültür” adlı kuruluşun kurucusu Osman Kavala da yer aldı. İnsan hakları gruplarının Kavala hakkındaki 657 sayfalık iddianameyi “tek bir parça bile delil içermediği” gerekçesiyle eleştirdikleri, davada sanıkların savcı tarafından sunulan delillerin suç teşkil etmediği, gerçek veriler yerine öznel varsayımlara dayanarak sonuca vardığı” ifade edildi.

About Author

Uğraş Vatandaş

Uğraş Vatandaş

Related Articles

TÜM HABERLER