A3 Haber

Uyarılara rağmen süren vurdumduymazlığın nedeni: Sıtma mantığı

Uyarılara rağmen süren vurdumduymazlığın nedeni: Sıtma mantığı

Uyarılara rağmen süren vurdumduymazlığın nedeni: Sıtma mantığı
Mart 23
15:07 2020

Tüm dünyayı tehdit eden koronavirüs, yüzlerce yıllık demokrasi kazanımlarını da etkiledi. Dünyanın dört bir yanı yeni bir terimle karşılaştı. Sokağa çıkma yasağı.
Demokrasisinin gelişmişliği ile övünen Avrupa bile, olmazsa olmazı olarak gördüğü kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlamakta bir an bile düşünmüyor.
Nedeni insan sağlığı.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hazırlanır ve imzalanırken, insanlığın yaşadığı geçmiş tecrübelere de dayanılarak çeşitli kısıtlamalara izin verildi.
Bunlardan biri sözleşmenin 15. maddesi.
O maddeye göre; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her yüksek sözleşmeci taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
İşte bu maddeye dayanarak artık Türkiye’de sokağa çıkma yasağını konuşuyoruz.

Türkiye de zaman zaman sözleşmeyi askıya aldığını duyurdu. Özellikle 2015-2018 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da terör nedeniyle sokağa çıkma yasağı uyguladı.
Resmi rakamlara göre bu sürede Diyarbakır’da 190, Mardin’de 53, Hakkari’de 23, Şırnak’ta 13, Bitlis’te 18, Muş’ta 7, Bingöl’de 7, Tunceli’de 6, Elazığ’da 2 ve Siirt’te 7 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Türkiye, en uzun sokağa çıkma yasağını 12 Eylül darbesinde yaşadı.
Darbe sabahı beşte başlayan yasak günlerce sürdü. Sonunda gece saatlerinde başlayan ve sabaha biten hale evrildi.
Kişisel tarihim ise ilk sokağa çıkma yasağımı 12 Eylül darbesi öncesine götürüyor.
İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti yeni kurulmuş.
Sokaklar, kendilerini Pol-Bir’li olarak niteleyen polislerle birlikte gezen bellerindeki tabancaları göstermekten hiç çekinmeyen sivil militanlarla kuşatılmıştı.
Memlekette solcu avı vardı resmen.
Hiç ummadığınız anda, ummadığınız yerden çıkıp üstünüzü başınızı ararlar, çoğu zaman arabaya bindirip bir güzel döverler, kimi zaman da sizi yanlarındaki sivil militanlara teslim ederlerdi.
En kötüsüydü o.
Bir daha haber alınamamanız olasılığı yüksek bu hareket, sonunda ben de dahil pek çok gencin kendi sokağa çıkma yasağını ilan etmesiyle sonuçlandı.

Gece karanlığında dolaşmanın aslında ne kadar tehlikesiz olduğunu o zaman öğrendik.
Birkaç ay kendi kendimize ilan ettiğimiz sokağa çıkma yasağı sonunda, geceleri mezarlıktan korkmadan geçmeyi öğrendik.
Karanlıkta da denize girilebileceğini, güneş kadar olmasa da ayın da insanı mutlu edebileceğini öğrendik.
Ve en önemlisi, insan ruhunun aslında ölümü görünce terbiye edildiğini.

Dünyayı saran virüs salgını ile getirilen kısıtlamalarla şimdilik belli bir yaş grubuna uygulanıyor.
Belki önümüzdeki günlerde herkese.
Şimdilik sıtma var sanıyoruz.
Devlet de biraz bunu körüklüyor, panik olacak sanıyor.
Tedbir almakta gecikiyor, aldıklarını uygulamıyor.
Ve ne acıdır ki, yaşadığımız tecrübeler, günlerdir uyarılara rağmen vurdumduymaz tavırlar, kendi sağlığını geçtik, başkalarınınkileri de tehlikeye atmaların tek bir nedeni var.
İnsanımız artık ölümü görüp sıtmaya razı olmuyor.
Bizzat ölümü görmesi gerekiyor.
İşte bu yüzden herkes kendi sokağa çıkma yasağını ilan edene kadar bir sürü masum insan sopa yiyecek gibi görünüyor.
Ama arabada ama teslim edildiği sivil militanlarca.
Dilerim, ölüm gelmeden ruhlarımızı terbiye edebiliriz.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER