A3 Haber

Sağlık çalışanları koronavirüs mücadelesini anlattı: Silahsız cepheye sürülmüş gibi hissediyoruz

Sağlık çalışanları koronavirüs mücadelesini anlattı: Silahsız cepheye sürülmüş gibi hissediyoruz

Sağlık çalışanları koronavirüs mücadelesini anlattı: Silahsız cepheye sürülmüş gibi hissediyoruz
Mart 27
14:19 2020

Koronavirüs nedeniyle sağlık çalışanlarına korku ve çaresizlik hakim… Ailelerine virüs bulaştırma stresi ile ekipman yetersizliği nedeniyle can güvenliği endişesi yaşayan sağlık çalışanları, “Vatandaş bize cüzzamlıymışız gibi yaklaşıyor” diyor.

A3 Haber Merkezi-Coşkuyu veriyorlar ama silah vermeden cepheye sürüyorlar gibi hissediyorum ki bu genel anlamda hepimizin hissettiği bir duygu…” İstanbul’da bir devlet hastanesinde görev yapan erkek hemşire A.’nın sözleri bunlar… Nöbet sonrası uykusundan henüz kalkmış. Bugünlerde hissettikleri epey karışık ancak iki duygu ağır basıyor: Endişe ve korku.

Sağlık çalışanlarının alkışlanması “gaz almaya yönelik

Hastalarla sürekli ilgilenmek zorunda olan hemşireler ile hasta bakıcıların Kovid-19 nedeniyle büyük risk altında olduğunu ancak arka plana atıldıklarını düşünüyor. Ne hastane yönetimine ne de Sağlık Bakanlığı’na güveni var: “Herhangi bir şekilde önemsendiğimizi düşünmüyoruz. Elimizde malzeme yok ama her türlü malzeme var diyorlar. Bazen çok sinirleniyor, bazen de korkuyorum. Her an değişebiliyor hissettiklerim ne yazık ki…

Hemşire A.’ya göre, her akşam saat 21:00’da sağlık çalışanlarının alkışlanması bir nevi “gaz almaya yönelik” bir eylem… Tam da bu nedenle kendisini silah verilmeden cepheye sürülen bir asker gibi hissediyor. Bir de tabii, ailesini düşünüyor: “Sabah nöbetten çıkıyorsunuz, üstünüzde başınızda ne varsa halka dağıtarak eve gidiyorsunuz. Eve gittiğinizde aileniz var ve onlara bulaştırmaya korkuyorsunuz. Zaten artık pek çok arkadaşım kendisinden vazgeçti, ailesi için endişeleniyor.

“Maske yok, ‘ya eldiven de biterse’ diye korku içindeyiz”

Ailesi için endişelenenlerden biri de, Ankara’da devlet hastanesinde görev yapan ve iki kızıyla yaşayan 45 yaşındaki bir kadın hemşire… “Çalışanların psikolojisini malzeme eksikliği bozuyor, başka hiçbir şey değil. Ailemiz var, çocuğumuz var. Kendimizi düşünmüyoruz artık” diyor. Çalıştığı hastanede dezenfektan sınırlı, maske neredeyse yok… “Ya eldiven de biterse diye korku içindeyiz ve personel olarak psikolojimiz malzeme yüzünden bozuluyor” diye konuşuyor. Hemşirenin talebi, sağlık çalışanlarının otel ya da misafirhane gibi bir yerde izole edilmesi…

Öte yandan İstanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikoterapi Eğitim ve Tedavi Merkezi, sürecin uzun olacağını öngörerek meslektaşları için yeni bir hizmet devreye soktu. Merkez, Kovid-19 salgını ile mücadelede çalışan sağlık çalışanlarına yönelik psikososyal destek hizmeti vermeye başladı. Sağlık personelinin ruh sağlıklarını koruma ve güçlendirmeyi amaçlayan hizmete telefon hattı üzerinden ulaşılabildiği gibi sanal ortamdan da erişim sağlanabiliyor.

“Alkışları duyduğumda ağladım ama alkış beni kurtarmayacak”

İstanbul’da devlet hastanesinde görev yapan 30 yaşındaki F., sekiz yıllık hemşire… Severek başladığı mesleğinden çalışmaya başladıktan bir sene sonra nefret etme noktasına gelmiş. “Çünkü yaptığın işin karşılığını alamıyorsun. Ne insanların minnettarlığı var, ne de maddi karşılığı” diyor. Koronavirüs salgınının konuşulduğu bu günlerde, işine sarılmak için alkış eylemi gibi mesleğinin manevi kısmına tutunmaya çalışıyor ancak bir süre sonra onun da yetmeyeceğini düşünüyor: “Alkış eylemini duyduğumda ağladım ama sonra düşündüm ki bu alkış beni kurtarmayacak.

Şu an hiçbir güvenlik tedbiri olmadan çalışmayı sürdürüyor. Kendisine bulaşırsa ailesine de bulaştırmaktan korkuyor. Can güvenliğinin tehlikede olduğunu düşündüğü için de tedirgin hissediyor. “Şu an maske ve gözlükleri kendimiz satın alıyoruz. İşler ciddileştiğinde maske bulamayacağız, herkes bu konuda inanılmaz endişeli ve devlete güvenmiyor.

Türkiye’de her anlamda sağlık çalışanlarına gereken ilginin gösterilmediğini savunan genç hemşire, bu nedenle sağlık personelinin meslekle bağının zayıfladığını, hatta yok olmaya yüz tuttuğu görüşünde: “Hastane evin gibi oluyor bir süre sonra, bazen evinden çok orayı düşünüyorsun. Bir süre sonra sevmeden de yapsan bu durum otomatikleşiyor.” Virüs gibi kaygının da bulaşıcı olduğunu hatırlatıyor. “Öyle bir durum var şu an hastanelerde” diyerek, acil servislerin panik atak geçirenlerle dolduğunu, hekimlerin giderek gerginleştiğini söylüyor. “Maddi durum nedeniyle en çok ihtiyacım olduğu dönem kendimi rahatlatacak bir hobi bile edinemiyorum” diyen hemşire, bu süreçten hem maddi hem de manevi olarak yıpranmış şekilde çıkacaklarını düşünüyor; “Stres var, ölüm korkusu var, kaygı var. Obsesif kompülsif davranışlarımız başladı, sürekli el yıkıyoruz. Bu süreç bitince sağlık çalışanlarına kafa izni gerekecek!

“Vatandaşlar doktorlara cüzzamlılarmış gibi yaklaşıyor”

Hastane ortamı bir çeşit distopyaya benziyor. Herkes birbirinden korkuyor, vatandaşlar cüzzamlıymışız gibi yaklaşıyor ki haklılar…” Bu sözlerin sahibi, Gaziantep’te çalışan 30 yaşındaki asistan hekimin iki kızı var. Hastane ortamında gördüğü muameleden değil, kızları için tedirgin… Şu an iyi hissediyor ama gelecek planlarını düşündükçe endişe sarıyor.

Genç hekim için de sağlık çalışanlarına yönelik alkış eylemi etkileyici değil. “Bu tebrik ve alkışların insanların ölüm korkusundan geldiğini biliyor, korkudan ileri gelen bu tebriği ciddiye alamıyorum. Bu kriz atlatılınca insanların normal haline döneceğini biliyorum” diyor. Normal hale dönmek ile kastı, bir süredir ülke genelinde şahit olduğumuz sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin devam edecek olması…

Bir de, doktorların da insan olduğu algısının kamuoyunda yaygın olmadığını düşünüyor. “İstifa eden doktorlar hakkında ağır hakaretler edenleri görüyorum. İşine devam eden ve etmeye devam edecek biri olarak hissiyatım şudur ki; insanlar doktorların acıdan kaçma, güvenli yere sığınma hakkını tanımıyorlar” diyor.

“Sürecin şeffaf olmaması hekimlerde endişe yaratıyor”

DW’den Burcu Karakaş’ın haberine göre Manisa’da devlet hastanesinde görevli uzman doktor Ö., Türkiye’de ilk vaka tanısı konduktan sonra virüsün bu denli yayılabileceğini hiç beklememiş. “Süreç çok hızlı gelişti” diyen doktor, virüsün sanılandan ya da söylenenden daha önce Türkiye’ye girdiği kanaatinde… Kendisi karantina hastanesinde görevlendirilmemiş ancak giden arkadaşlarının korkularından çok etkilenmiş. “Ayrıca oraya görevlendirilmemek için rapor alan hekimlerin olması, hekimler arasında ciddi sorunlara yol açtı. Hem birbirimize düşer gibi olduk hem de bir anda kucağımıza düşen virüsle baş edemeyişimiz yüzümüze çarptı” diyor.

Karantina hastanesinde görevlendirilen doktorların en büyük kaygısının virüsü eve taşımak olduğunu söylüyor. Ailesini başka yerlere gönderen ya da arkadaşında kalan hekimler olduğunu ifade ederek, “Bütün rutinler bir anda değişince uyum sağlamak gerçekten zor” diye ekliyor. Bazı meslektaşlarıyla bu aralar video-konferans ile görüştüğünü ve bu görüşmelerin ona iyi geldiğini dile getiriyor. Dertleri ve deneyimleri paylaşmak ona iyi gelmiş ancak arkadaşlarının halini iyi görmüyor; “Onlardan güvende olmadıkları hissini alıyorum. Çünkü süreç hiç şeffaf değil. Doğrudan koronavirüs ile çalışan hekimler alt kattaki vakasını ilişkiler üzerinden öğrenmeye çalışıyor. Bir şeyler gizlenmeye çalışılıyor. Bu durum endişelendiriyor herkesi. Birçok kişi kendini çaresiz hissediyor.

“Kendi başımızın çaresine bakacağımızı anladık”

İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan bir hemşire, “Orada görevlendirilen kişilere ne öncesinde bir eğitim veriliyor, ne de kıyafetler böyle kullanılacak, girip çıkarken buna dikkat edeceksiniz gibi bilgilendirmede bulunuluyor. Çalışanlar çat diye alanlara yollanıyor” dedi.

Sağlık alanında bile “Bize bir şey olmaz” düşüncesiyle hareket edildiğini, koruyucu ekipmanların rastgele dağıtıldığını belirten sağlık çalışanı, “Örneğin sürüntü örneği alınacak, normal cerrahi maske vermişler. Oysa bir metreden kısa mesafede filtreli maskelerden vermeleri gerekiyor. İlla sürekli sizin savunma halinde olmanız lazım. Hani ‘almıyorum, bakmıyorum’ diyeceksiniz ki o zaman önlem alsınlar, doğru ekipmanı size versinler” dedi.

“Kendi kendimize malzeme yapmaya başladık”

Kişisel koruyucu ekipmanlar konusunda o kadar çok eksiklik olunca kendi malzemelerini kendilerinin yapmaya başladığını aktaran sağlık çalışanı, “Bizi destekleyecek yerler bulduk. Bez maske diktirdik. Verilen cerrahi maskeler inanılmaz derecede ince. Çift kat falan değil. Çift kat olsa sizi koruyabilir” diyerek maskeleri kendi imkanlarıyla edinmek durumda kaldıklarının altını çizdi.

Filtreli maskelerin 8 saat kullanım ömrünün olduğu söyleniyordu şimdi bize verilen maskeleri 24 saat kullanmak zorunda olduğumuzu söyler oldular” diyen sağlık çalışanı önlüklerin de nöbet boyunca kullanıldığını, salgının önlenebilir olduğunu ancak bu yöntem ve önlemlerle asla önlenemeyeceğini de sözlerine ekledi.

“Karantinada bir sürü hemşire arkadaşımız var”

Test sayısının beklenenin çok çok altında olduğunu ifade eden sağlık çalışanı, karantina da bir sürü hemşirenin olduğunu, test sonucu pozitif çıkan sağlık çalışanı sayısının çok olduğunu ve açıklanan rakamlara karşı hiçbir güvenin olmadığını ifade etti.

Sağlık çalışanlarının sağlık kurumlarına ulaşımı konusunda servislerin ayarlanması gerektiğini, toplu taşımada riskin böyle azaltılabileceğini ifade eden sağlık çalışanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık çalışanları hala toplu taşıma araçlarına biniyor. Düşünsenize hastaneden çıkıp ona biniyorsunuz. Benim de bulaştırma riskim var. Başkalarına da bulaştırma riskim artıyor. Belediyelerle bağ kurulup servisler ayarlanmıyor. Şimdi yeni yeni konaklama yerleri haberleri gelmeye başladı. Onu da belediyeler kendisi yapıyor. Beşiktaş Belediyesi haber yollamış işte bir tane yurt.. Çünkü ailesiyle yaşayanlar var. Yaşlı anne babası olan var. Geniş aile ile yaşayan arkadaşımız var. Onlar zaten en başından beri sürekli kaygılılar. ‘Ben eve nasıl gideyim, ne yapayım’ gibi. Kreşler kapandığı gün hastaneye çocuğuyla gelen arkadaşımız vardı.

“Sağlık Bakanı Koca’nın ‘Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin’ dediği gün bizler de kendi başımızın çaresine bakacağımızı anladık” ifadelerini kullanan sağlık çalışanı siperlikleri de üretmeye giriştiklerini belirtti. Plastik, asetat kağıdı ve lastikten siperlikler ürettiklerini anlatan sağlık çalışanı diktirdikleri maskeleri üzerine cerrahi maskeleri takıp işe öyle devam ettiklerini anlattı. Bu maskelerin tek kullanımlık olmadığını, 8 saatin ardından 80-90 derecede yıkayıp tekrar kullanmak durumunda kaldıklarını da sözlerine ekledi.

Sağlık çalışanı yeni açılan birimlerdeki eksiklikleri ise şöyle ifade etti: “Haseki’nin Sultangazi tarafında bir birimi açıldı. Oradaki arkadaşlar bize ulaştı. ‘Arkadaşlar burada hiç maske yok. İmza karşılığı günde bize bir tane veriyorlar’. Şimdi bizim arkadaşımız böyle yazarsa biz tabiî ki ona maske bulacağız. Ben bunların hepsini devletin halletmesi gerektiğini biliyorum. Ama virüs bu yani solunum yoluyla bulaşıyor. Bir sürü bulaş yolu var ayrıca. Hani zamanımız yok ki mücadele edelim, arkadaşlarımızı kaybedeceğiz gerçekten.”

“Dayanışma falan diyoruz ama…”

Dayanışma lafının çok abartıldığını aksine yanlış ve eksik önlemlerin üzerini kapatabildiğini ifade eden sağlık çalışanı, “Ben artık şeye de inanmıyorum dayanışma falan diyoruz ama.. Devlet herhalde bu şeyi anladı ‘biz zaten yapmasak bir sürü gönüllü çıkacak’ gibi düşünüyor. Artık böyle birbirimize dayanma haline geldi mesele. Ya da bilmiyorum ben öyle düşünüyorum. Çünkü sürecin çok başında bu kadar ciddi sıkıntı bana biraz fazla geldi” ifadelerini kullandı.

Sendika.Org’un haberine göre sağlık çalışanı, savaştaymışçasına cepheye atıldıklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi alkış yapıyorlar ya hani biz hayatımızda ilk defa alkışlandık. Bizim sürekli payımıza, şiddet, hakaret, dayak düştü bu zamana kadar. İlk tamam, sağolun da sanki bir savaş var, işte en öne atmışlar gibi bizi. Ben tabiî ki işimi yapacağım ama sen de karşılığında benim güvenliğimi alırsın ya da hiç olmazsa hayati tehlikemin olmadığını görmek isterim.”

Sağlık Bakanı Koca’nın sağlık çalışanlarına ödeneceğini söylediği ek ücretlerle ilgili de konuşan sağlık çalışanı aldıkları ek ödemelerin 70-80 lira bandında olduğunu en çok 200 lira alabileceklerini ifade ettikten sonra “İnsanlar ‘Aa para mı mevzu’ diyorlar. Bizim kendi şahsi tüketimimiz de çok arttı. Düzgün beslenmeye çalışıyoruz. Kendimize malzeme almaya çalışıyoruz. Başkalarına da almaya çalışıyoruz. Bunların hepsi para yani. Sürekli bütçe oluştur, bir yer bul, ihtiyacını karşıla” diye devam etti.

“Korona şüphesiyle her gün 15-20 hasta geliyor”

İnsanların hala sokakta olduklarından da bahseden sağlık çalışanı sokakta kalabalıkları gören bazı arkadaşlarının kendisine “Boşuna çırpındığımızı hissediyorum” dediğinin de altını çizdi. 65 yaş ve üstü yurttaşların sokağa çıkmalarının yasaklanmasına ilişkin “Onların çıkmamasının sebebi hastalığı kaldıramamaları yani yaştan dolayı zorlanmalarıdır. Ancak onlara yapılan vebalı muamelesi bizlerin de motivasyonunu düşürüyor” diyen sağlık çalışanı fabrikaların, işyerlerinin işlemeye devam ettiği bu koşullarda 65 yaş üzerine yasak koymanın da pek bir anlam taşımadığını” ifade etti.

Çoğu kliniğin kapandığını, tüm servislerin enfeksiyon hastalıkları servisine dönüştüreceklerini ifade eden sağlık çalışanı altyapı hazırlıklarının hala sürdüğünü ifade etti. Enfekte olan sağlık personelinin yerine başka ekiplerin geldiğini ancak bunun çok hızlı gerçekleştiğini ifade eden sağlık çalışanı “Peki herkes enfekte olunca ne yapacaksınız” diye sordu.

Vakadan alınan numunelerin Ankara’ya gittiğini ve numuneleri gönderen doktorların 3 gün sonra test sonuçlarını gördüklerini belirten sağlık çalışanı “Bizim karantina altına alınan hiçbir arkadaşımıza test yapılmadı” diyerek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Acile geliyor korona pozitif hasta. İlgilenen personelin hepsi maruz kaldığı için ilk etapta 6-7 kişi karantina altına alınıyor. Şimdi bir grup daha alındı. Bunları eve yolladılar. Hiçbirine test yapılmadı. ‘Bir belirtiniz olursa ateş, kuru öksürük, kas ağrıları olursa haber verin bize. Size ona göre test yapacağız’ dediler. İlk geldiğinde bilmiyor tabi hastanın korona pozitif olup olmadığını. Hastaya bakıyorlar, takiplerini yapıyorlar, serum takmak gerekiyorsa, kan almak gerekiyorsa falan o arada sürüntüyü de alıp yolluyorlar. Sonuç gelinceye kadar 3 gün boyunca bakıyor ona birileri. Ve 3 gün boyunca 4 5 tane ekip değişiyor. Planlama olmadığı için herkes sudan çıkmış balık gibi. Bu salgınla mücadelede atılması gereken adımlar atılana kadar da çok kişinin canı yanacak muhtemelen.”

About Author

Uğraş Vatandaş

Uğraş Vatandaş

Related Articles

TÜM HABERLER