A3 Haber

Sorular kendime, cevaplar ortaya: Koronavirüse dair kritik beş soru, beş yanıt

Sorular kendime, cevaplar ortaya: Koronavirüse dair kritik beş soru, beş yanıt

Sorular kendime, cevaplar ortaya: Koronavirüse dair kritik beş soru, beş yanıt
Mart 30
12:19 2020

1- Virüsün laboratuvarda üretilme meselesi nedir?
Uzmanı değilim, onu söyleyeyim. Okuduğum ve anladığım kadarıyla yarasalar evrimleşerek uçacak noktaya gelmese bu virüslerin bir bölümü bize musallat olamayacaktı.
Uçan memeli olarak yarasa çok güçlü bir bağışıklık sistemine sahip… Bu da Covid-19 gibi virüslerin yarasanın ölümüne yol açmadan üzerinde üreyebileceği ortam yaratıyor. Virüs bir noktada yarasadan başka bir hayvana geçip onu konak olarak kullanmaya başlıyor. Bulaşıcılığı bu şekilde başlıyor.
Yapılan bilimsel çalışmalarda Covid-19’un laboratuvar yapımı olmadığı saptandı. Bu saptama ileride yanlışlanırsa onu da paylaşırız.

2- Covid-19 günün sonunda kime yarar?
Çin’e mi yarar, ABD’ye mi, Avrupa’ya mı, Türkiye’ye mi? Ben E şıkkını, yani “hiçbiri” şıkkını işaretleyeyim.
Olay Mart başındaki tabloda kalsaydı bu soruyu tartışabilirdik. Ancak Mart sonu itibariyle hiç kimseye yaramamış, yaramayacak hatta bir takım yıkıcı etkileri olacak gibi görünüyor.
Günün sonunda bu tablodan elbette yarar sağlayacaklar olacak. Kimileri de fırsata çevirmeye çalışacak. Mesela istisnai durum için alınan bazı kararlar kalıcı hale gelebilir. Dünya “gözetime” kişisel özgürlüklerinden taviz vererek göz yumabilir. Ancak bu, oyunu birilerinin kurduğunun değil, krizi fırsata çevirmeye çalışanlar olduğunun işareti olur.

3- Abartılıyor mu?
Abartı elbette var. İnsanoğlu ani gelişen beklenmedik durumlarda genelde abartır zaten. Ancak dünya üzerinde her gün on binlerce insanın açıklıktan, hastalıktan ya da HIV’den, gripten ölüyor olması Covid-19 vakasının yıkıcılığını hafifletmez.
Covid-19 dünyanın gelişmiş tarafında kol mesafesine kadar geldi. Başbakanlardan futbolculara, mavi yakalılardan Hollywood yıldızlarına kadar herkese dokunuyor. Hiper bireysel, doğaya hükmettiğini düşünen ve ölümsüzlük hayalleri kuran “kutsal ben” hiç hazır olmadığı bir anda ölüm korkusuyla yüzleşti. Henüz ne ilaçtan haber var, ne aşıdan… Abartacak ne var ki?
An itibariyle can kaybı 30 bini geçti. Bu virüs bu bulaşıcılıkla gidecek olursa dünyada 300 bininci ölüm ne zaman olur acaba? İnsani boyut veri haline, grafik haline getirilip servis edilse bile kurulu düzen bu kadar ölümü kaldırabilir mi? Esasen uluslararası neoliberal koalisyon, bir virüs tarafından sarsılıyor… Yıkılıp yıkılmayacağını göreceğiz.
Bu virüs öyle bir zamanda vurdu ki, hani “bunu dünyaya gıcık uzaylılar yollamış” deseler inanırım.
Gezegen ürettiğinin üç katı borçlu… 2008 krizini tam anlamıyla aşamamış. Bırakın iki üç ay durmayı, sistemin bir tek gün bile ticaretin aksamasına tahammülü yok. Böylesine kırılgan bir yapıyı iki üç ay kapatıyorsunuz!
İleride Covid-19’un ne gibi sosyolojik, psikolojik, kültürel değişimlere yol açacağını göreceğiz.
Bu kadar derin ve yaygın etkisi olacak olan bir virüsü abartmayalım da ne yapalım?

4- Biz Türkiye olarak buradan nasıl çıkarız?
Bizim için zamanlama çok kötü oldu. 2018 krizinin yaraları sarmaya başlamıştık. Ekonomik aktörler 2020’den ümitliydi. Gelin görün ki ticari hayat adeta durdu. İstihdamın ve yurt içi hasılanın yüzde 60’nı taşıyan hizmet sektörü doğrudan darbe aldı.
ABD ve Avrupa ikinci çeyrekte sert, yılın bütününde %2-4 kadar daralacak gibi görünüyor. Bu durumda bizim büyümemiz de zor.
Evet, Ocak-Şubat aylarında toparlanma vardı. Kredileri hızlı genişliyordu. Arka planda bir miktar kırılganlık vardı ama olsundu! Mesela yatırım yapılmıyordu. Hazinenin bütçesi vaziyeti idare ediyordu.
Fakat 24 Şubat küresel piyasalar için bir milat oldu. Tüm virüs algısı değişti. Yeni bir dünya kurulmaya başlandı.
Sürecin bize yansımasıyla beraber Hazine bütçesi dağıldı gitti. Gelirler çöktü, giderler el mecbur artacak. Zaten Mart’ta Hazine 36,5 milyar TL borçlanmak durumunda kaldı.
Son iki yılda ekonomimizi taşıyan ihracat ve turizmin yeniden ne zaman toparlayacağı belli değil. Bu kaygı verici…
Merkez Bankasının rezervleri zayıf… Dışarıdan portföy girişi yok. Bırakın girişi yılbaşından bu yana yabancıların hisse senedi ve tahvilden çıkışları 6 milyar doları buldu.
Önümüzdeki bir yıl içinde çevrilmesi gereken 170 milyar dolar dış borç var. Bunu %80’le çevirsek bizi 34 milyar ödeme bekliyor demektir.
2018 krizinden yüzde 10 yani 250 milyar TL kadar donuk kredi bankalarca taşınıyor. Bu süreçte de bir yüzde 10 batık kredi daha binerse sorunlu krediler toplamı 100 milyar dolara yaklaşmış olacak.
IMF’den fon temini, FED’in başka ülkelere açtığı swap kanalını bize de açması için bir takım çalışmalar var gibi görünüyor. Bu desteğin siyasi bedelinin ne olacağı önemli. S400’den vaz geçilmesi en düşük bedel, Suriye’de ABD’nin öncülüğünde bir çözüme onay verilmesi ise en yüksek bedel olur gibi görünüyor.

5- Virüs kontrol altına alındıktan sonra ne olur?
Bu kadar insan ve para kaybının elbet siyasi bedelleri olacak. Yerleşik düzen direnecek, faturayı yaymaya, ötelemeye çalışacak. Bence değişim sanılandan çabuk ve sert olacak. Bu elbette bir temenni aynı zamanda…

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER