A3 Haber

İnsanlık trajedisi sürerken rakamlarda boğulmak: Veri pornografisi nereye kadar?

İnsanlık trajedisi sürerken rakamlarda boğulmak: Veri pornografisi nereye kadar?

İnsanlık trajedisi sürerken rakamlarda boğulmak: Veri pornografisi nereye kadar?
Nisan 03
14:15 2020

Son beş altı yıldır hemen her gün ekonomik veri yorumlayan, grafik analizi yapan, manşet rakamların arkasındaki detaylara bakıp gerçek resmi görmeye çalışan bir insanım.
İstatistiklere hep meraklıydım. Rakamlarla aram her zaman iyiydi. Grafiklere, grafiklerdeki eğilimlere fazlasıyla güvenirim. “Hakikati” oralarda kovalarım.
Veri üzerinden konuşmak, yazmak, düşünmek benim için “post truth” ikliminin dayatmalarına bir karşı çıkış aslında. “Post modern” dünyaya köşeli bir itiraz… Ayrıca zamanın ruhunu yakalama iddiası… Ana akımın farkındayım, hatta tam da içindeyim demenin bir yolu…
Son zamanlarda kendimde “veri fetişizmi” belirtileri görmeye başlamıştım. Açıkçası işin “veri budalalığına” kadar varmasından ürküyordum.

Koronavirüsten sonra

Sonra bu salgın geldi işte. O da ne?
Günlük açıklanan yurt içi rakamlar, ilgili sitelerde beş dakikada bir güncellenen küresel rakamlar, grafikler (logaritmik olanı bile var), çan eğrileri havada uçuşmaya başladı.
“Tepe noktayı ne zaman görürüz” muhabbeti aldı yürüdü.
Sayın Sağlık Bakanı’nın bir görseli var mesela. Arada bir kaldırıp gösteriyor. Yazılar küçük, rakamlar kocaman! Bu kadar test yaptık, bu kadar yeni vaka… Yoğun bakımda şu kadar, entübe edilmiş şu kadar…
Hasta mahremiyeti nedeniyle ölenlerin adı yok. İsim olmaz da nerede olduğu, hangi hastanede hayatını kaybettiği gibi “yumuşak veriler” olabilir. Hayır, sadece rakam… Haber niteliği taşıyan ölümler olursa, onun insani boyutu biraz…

Çan eğrisinin sol tarafı

Her biri ayrı bir dram, ayrı bir hikaye olan bu ölümler bu ara maalesef çan eğrisinin sol tarafında bir nokta olmaktan öteye geçmiyor.
Bu da bir iletişim stratejisi herhalde… Onlar genelde 65 yaş üzeri, geçmişlerinde başka hastalıkları olan sürünün zayıf halkaları sanki! Bu stratejinin doğru olup olmadığını iletişimciler bilir. Ben sevemedim, onu söylüyorum.
Geçen gün Trump’ı izliyorum. Sağlık danışmanının öngörüsünü aktarıyor: “ABD’de 100 bin ile 200 bin ölüm bekleniyor, biz bunu 100 bine yakın tutmaya çalışıyoruz” diyor.
Biri diğerinin iki katı olan sayıları öyle pişkin, öyle kolay telaffuz ediyor ki. İnanın içinde en ufak bir “acı” hissetmiyor. İnanın…
Onun kafasındaki ana denklem şu: Acaba ölü sayısı 100 binde kalırsa borsa endeksi yüzde kaç yükselir, işsizlik nereye iner, bu gelişmeler Kasım’daki seçimde oylarımı yüzde kaç etkiler?

Veri pornografisi nereye kadar?

Bizde de haber siteleri, televizyon kanalları şimdiye kadar pek yapmadıkları ölçüde “veri gazeteciliğine” yatay geçiş yaptılar. Veri görsellerini bolca kullanıyorlar. Kolay da oluyor bu tür gazetecilik… Rakamı alıyorsun, veriyorsun bitiyor!
Ben buna izninizle “veri pornografisi” diyeceğim. Ortalıktaki veri gürültüsünden ölümün sıradanlaşması… Abartılı sayısallaşmanın insani boyutu adeta ezip geçmesi…
Evet, anlıyorum kamuoyu olayları “kaç kişi” bazında merak ediyor. Çan eğrisinin neresindeyiz onu duymak istiyor. Ancak bazıları da “ölen bir an önce ölsün de ekonomi yeniden dönmeye başlasın” şeklinde mırıldanıyor gibime geliyor.
Bir veri bağımlısı olarak bu kadarı bana bile fazla geldi, geliyor.

İnsan, bir özne bile olamıyor

Onlarca kez tekrar etmişimdir. Günde 30 bin çocuğun açlık, kötü beslenme nedeniyle öldüğü bir dünyadayız. O ölümler haber bile olmuyor. Ama Covid-19 nedeniyle ölüm dünyanın güya gelişmiş kısmının kol mesafesine gelmiş, orada bile özne insan olamıyor! Durum vahim!
Bu arada kendime de bir soru sordum:
Peki, sen ekonomik veri yorumlarken insani boyutu dikkate alıyor musun? Öyle ya, aylık “sanayi üretimi” verisini yorumlarken o ayki “iş cinayetlerini” nereye sığdırıyorsun mesela? Ya da “işsizlik” verisini analiz ederken “bağımlı gençler” nerede yerini alıyor? “Gayri safi yurt içi hâsıla” verisine “kadın cinayetleri” dâhil mi?
Günün sonunda ekonomi “insan” için değil miydi?
Çan eğrisinin tepesi aşıldığında günlerce evlerine hapsedilmiş hiper bireysel tüketim makineleri olarak sisteme geri dönüşümüz başlayacak. Siz bütün bunları dijitalleşen dünyanın normali olarak görebilir hayatınıza kaldığınız yerden aynen devam edebilirsiniz.

Veri severlikten tiksinmek…

Ben öyle yapmayacağım. İnsani boyutu umursamayan bu “veri severlikten” tiksinmek üzereyim.
Post Covid-19 günleri için kendime her zeminde “daha az veri, daha çok insan” sözü verdim. Bu sözü tutmaya çalışacağım.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER