A3 Haber

Çizgilere halk katan adam: Karikatürist Yalçın Çetin ölümünün 43’üncü yılında anılıyor

Çizgilere halk katan adam: Karikatürist Yalçın Çetin ölümünün 43’üncü yılında anılıyor

Çizgilere halk katan adam: Karikatürist Yalçın Çetin ölümünün 43’üncü yılında anılıyor
Nisan 15
11:01 2020

1977’de aramızdan ayrılan karikatürist Yalçın Çetin, 43’üncü ölüm yıldönümünde anılıyor. Faşizm ve emperyalizm karşıtı çizgileriyle tanınan Çetin’in ölüm yıldönümü nedeniyle Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker bir anma yazısı kaleme aldı.

60’lı ve 70’li yıllarda Medet, Hafta, Akbaba, Ulus, Tanin, Dönüşüm, Ant, Yedigün, Özgür İnsan dergi ve gazetelerinde çizen, dönemin önemli sanatçılarından Yalçın Çetin, ölümünün 43’üncü yıldönümünde anılıyor.

İlk karikatürü 47’de Doğan Kardeş dergisinde yayımlanan Yalçın Çetin, bir süre Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etmiş, basın çalışmalarının ağır basması yüzünden okulu bırakmıştı. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin 1959 ve 1960 yıllarında düzenlediği yarışmalarda birincilik ödülü ve mansiyon kazanan sanatçı, çizgi film çalışmak için 1961’de gittiği Almanya’dan döndükten sonra bir reklam şirketinin çizgi film bölümünde çalışmış, yapıtlarını iki karikatür albümünde toplamıştı. Yalçın Çetin 1977 yılında aramızdan ayrıldı.

Yalçın Çetin’in çizgilerinden örnekler:

Yalçın Çetin anısına Metin Peker yazdı

Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker, Yalçın Çetin için bir anma yazısı yayımladı. Derneğin sitesinde yayımlanan yazı şöyle:

ÇİZGİLERE HALK KATAN ADAM: YALÇIN ÇETİN

Ah hafıza! Nasıl da unutuluşa yazgılı. İyiler, yetenekliler, iz bırakanlar, çizgi ve hayat bırakanlar, toplumsal kurtuluşun bayraktarları unutulmuşluğun galerisinde tekrar teşhis edilmeyi, tazeliklerinin ve eskimemişliklerinin tekrar ve tekrar keşfedilip zihin haritalarında çiçek açmasını bekliyor. Çünkü dayanışma ve yetenek; yetenek ve vefa sürekli keşfedilmeyi bekliyor.
Yalçın Çetin, çetin ceviz olarak, bükülmeyen bir iradenin dimdik duran bir çizgi çiçeği, özgürlüğün ezgisi olarak yaşadı.  Emperyalizm ve faşizm, onun karşısında bir ömür durduğu  ve durmaktan da hep gurur duyduğu iki kötülük abidesiydi. Durmadı. Yılmadı. Yıkılmadı. Karamsarlığa kapılmadı. Kalemini ve aklını insanlığın kurtuluşuna adadı, sömürgen ve vahşi baskıların karşısında işlek tuttu. Çünkü, eşitsizliğin ve baskının yanıltıcı çemberinde ömür tüketenler vardı ve bu tüketmeye dur demek gerekirdi. Şimdi o bayrak, onun kalemle yükselttiği bağımsız ve özgür Türkiye bayrağı orada duruyor ve daha da yükseklere çıkarılmayı bekliyor.
Daha güzel, daha anlamlı bir dünya istemek; şık ve arındırıcı bir ruhsal dinginlik aramak ve görkemli bir gölgede serinlemek, devrimci saflığın inceliklerini bulut gibi yukarılarda tutmak, gezdirmek…işte Yalçın Çetin, bunu istedi, bunun için yaşadı. Davasını büyük bir meydana kurarcasına, herkesi davet edercesine, yüreğiyle ve kendisine duyduğu güvenle sevdi, sahiplendi. Onun mazlumlardan yana insanca kıvrılan kaleminden daima eşitlik daima adalet döküldü. Şimdi solgun günlerin ortasında devrimci bir ruhla umudu tazelemek, Yalçın Çetin naifliğinde hayatı ve sevgiyi ve özgürlüğü kurcalamak gerek…
Onun gülümsetme gücünün yine suda yüzen kayık gibi görünür olmasını inatla istemeliyiz bugün. Çünkü, dünyanın vahşileşmiş yüzünün, ani bir dayanışma dayatan bu günlerinde nasıl şaşkın, nasıl aciz, nasıl nobran ve noksan kaldığını hep birlikte görüyoruz. Dayanışma olmadan ne sağlık, ne insanca yaşam ne de özgür zihinler var olabilir, var kalabilir…
Yalçın Çetin’den,  her şeyden evvel, bu genç, çok genç yaşta yitirdiğimiz delifişek zekadan ve onun hünerli elinden yansıyan o ant-emperyalist çizgi coşkunlukları, yurtsever haykırış ve devrimci kararlılık, bir sorumlu aydın ve sanatçı portresini imliyor bize. O çizgi bugün her zamankinden daha daha elzemdir…
Yalçın Çetin sanatsal düşüncelerini ve onun vücut bulmuş hali karikatürlerini, içten gelen, net ve sarsılmaz bir çekim kuvvetiyle açığa vurur. Onun çizgileri mesajını, özlü ve açık bir biçimde sunuma bırakır. Bunu sanatının duyarlılığı ile açıklayabileceğimiz gibi, sanatı halkın uyanışının bir parçası kılma arzusuna da bağlayabiliriz. Çünkü, sanat halka giden yol üzerinde görülmeyi bekler hep…
Yalçın Çetin o en genç hallerinde, karikatürün saf haliyle yetinmemiş, teknoloji ile çizgi bireşimine doğru giden yolda, çizgi film dolayımında sayısız taslaklar ve denemeler de gerçekleştirmiştir. Yenilikçi ruhunu, sanatın dinamik ruhuna katmayı bilmiştir.
Yıllar yıllar derken, vefatının üstünden on yıllar geçti. O gülümsemesi , çizgisi kadar parlak Yalçın Çetin yeniden kendisine dönülmeyi bekliyor. Bir büyük yazarımız, “Bir gün bana döneceklerdir,” dememiş miydi? Kendi değerini bilen sanatçı edasıyla. İşte Yalçın Çetin’e de çizgiyi hakiki kardeş sayanlar elbet bir gün, ama bir gün mutlaka döneceklerdir.
Yalçın Çetin, kısa duyuşları, etkili sunuşlarla aktarmanın özüne varmıştı. Onun “güm güm” diye yürek titreten çizgilerinden öğrenilecek çok şey vardır, ki kendisi de sanatını daima bir öğrenen olarak icra etmenin derdinde ve inceliğindeydi. Öğrene öğrene, öğretmek; öğretirken, hep öğrenen olmak, hep öğrenen kalmak, bunu becermek, bunu başarmak…işte, sanatçının asıl durması gereken nokta burasıdır. O burada durmayı bildi…
Çizgileriyle bugünün güncelliğini dahi yakalamayı bilen, çünkü sanatın hep güncel kalabileceğini bilen Yalçın Çetin, kendisini bilen sanatçıların vakurluğu ve içten huzuruyla yukarılarda bizi seyreylemektedir. Ona şimdi buradan yeni bir dayanışma ruhuyla el sallayabilirsek, ne mutlu bizlere…

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER