A3 Haber

AKP tipi normalleşme: AVM labirentinde yitip gitmek…

AKP tipi normalleşme: AVM labirentinde yitip gitmek…

AKP tipi normalleşme: AVM labirentinde yitip gitmek…
Mayıs 07
09:59 2020

AVM’si yoksa bir şehrin, şehir bile sayılmıyormuş artık. Öyle diyorlar!
Açık değilse AVM’ler, normal sayılmıyormuş orda hayat. Öyle buyuruyorlar!
Bakın…
Normalleşme deyince akıllarına ilk gelen AVM’leri açmak oldu.
AVM’lerin mantardan daha hızlı, sarmaşıktan daha karmaşık biçimde çoğalıp büyüdüğü yıllar, AKP’li yıllar.
Neden peki?
Nedir bu AVM sevgisi, merakı, ilgisi?
Yalnızca müteahhitlere rant, zincir mağazalara kâr sağlamak mı?
Sadece bunlar olamaz sanırım.

***

AVM müdavimi kalabalıklara bakmak lazım bir de…
AVM’de voltalarken kendilerini farklı bir dünyanın insanı gibi görme yanılsamasına kapılır, hem sosyalleştiklerini sanıp hem de neoliberal dünyanın onlara asla sunmayacağı tatmin duygularını yaşıyormuş hissi içinde dolanıp dururlar.
Toplumuzda eskiden “parka gitmek”, “sahilde turlamak”, “bir kır kahvesinde hava almak”, “martı sesleri eşliğinde iyot kokusunu içine çekmek”, “eş dostla bir çınar altında oturup dertleşip söyleşmek” gibi davranış biçimleri vardı.
Şimdi yeni moda: AVM gezmek!
Demir, tuğla, cam yığınlarının içinde, yapay olarak soğutulup ısıtılan devasa yapıların arasında, labirentte kaybolmuş gibi gezmek marifet sayılabiliyor.
Toplumu tek tipleştiren yapılar AVM’ler.
Eskiden film izlenecekse sinemaya, yemek yenecekse lokantaya, sohbet edilecekse bir parka, kır kahvesine, kafeye, alışveriş yapılacaksa çarşıya, pazara gidilirdi. Şimdi bunların hepsini yapmak için kentlerin çeperini ve gövdesini kaplayan AVM’lerin yolu tutuluyor.
Hepsi bir arada: Yeme, içme, sinema, kahve, alışveriş, sosyalleşme tek çatı altında.

***

AVM’ler bir virüs gibi sarıyor kentleri.
Kapitalizmin kutsal mabetleri.
İhtiyaç olmayan “ihtiyaçların” satışa sunulduğu alanlar.
“İcat edilen” ihtiyaçların pazarlandığı mekânlar.
AVM’ler “temel ihtiyaçlarınızı” gidereceğiniz yerler değil, “moda haline getirilen” ve “ihtiyaç sandığınız nesneleri” satın almaya zorlandığınız bir tezgâh aslında. Kitleler halinde AVM’lere girer, üst katlarda fastfood tüketir, “moda” olan filmleri izler, orta kata iner “moda haline getirilen” kitapları, CD’leri, DVD’leri alır, alt katta da çokuluslu zincir firmaların dayattığı “moda” ürünleri satın almaya zorlanırsınız.
Evinize dönerken “sosyalleştiğinizi” düşünürsünüz.
Konserveleşmişsinizdir oysa!
Tornadan çıkmışsınızdır!
Bir örnekleşmişsinizdir!
AVM’de iki insan, iki dost, iki arkadaş, iki sevgili, iki kardeş, karı-koca “hiçbir zaman” birbirlerinin gözlerinin içine bakarak sohbet edemez; herkes çevresiyle meşguldür, etrafı seyreder, büyülenmiş gibi vitrinlere, ses ve ışık gösterilerine kilitlenir. AVM kafeslerinde yapılan “sohbet”, “dertleşme”, “dayanışma” değildir, herkes oturur ve çevreyi süzer, izler, bakar. Edilgenleşir. Maruz kalır. Efektlerle, müzikle, görsellikle çevrelenir.
Bir yalan dünyadır AVM’ler.
Gerçeklikle bağlarını koparmış bir dünyadır.
Sahicilikten uzaktır.
Sentetiktir. Naylondur. Plastiktir.
Elbette AVM’lerle sarılan “insanın” yaşamı da giderek sentetikleşecek, naylonlaşacak, plastikleşecektir.
Bir “yaşam” üretemezsiniz AVM’lerde.
Ancak “yaşamlarınızı” tüketebilirsiniz: Zamanlarınızı, anlarınızı, biriktirdiklerinizi.
Çünkü…
Birer tüketim mabedidir ünkü AVM’ler.

***

Fransız filozof Jean Baudrillard, “Tüketim Toplumu” adlı kitabında şöyle der: “Eski Roma’daki Pantheon gibi, bizim kendi Pantheon’umuz, bizim Pandemonium’umuz olan Süper-Alışveriş-Merkezimizde tüketimin tüm tanrıları ya da iblisleri, yani aynı soyutlamayla yok edilmiş tüm etkinlikler, tüm işler, tüm çatışmalar ve tüm mevsimler buluşuyor. Bu şekilde birleşmiş hayatın özünde, bu evrensel özette artık anlam olamaz.”

***

Akademisyen-yazar Fatih Yaşlı da şöyle anlatıyor AVM’leri: “Tüketim ve tüketimin mekanı olarak AVM, alt sınıfların ehlileştirilmesinin, düzene entegre edilmesinin en önemli mekanizmalarından biridir. AVM’de ‘sınıf bilinci’ bütünüyle ortadan kalkar, yerini ‘statü bilinci’ alır; alt sınıflar tüketim ve AVM’ler aracılığıyla kendilerinden üst sınıflarla özdeşim kurdukları gibi, sınıf atlama hayallerini de muhafaza etmeye devam ederler. Asgari ücretle çalışan milyonların, üç beş aylık kazançlarına denk düşecek fiyatta cep telefonları taşımaları ya da AVM’lerde çalışan genç kadınların ve erkeklerin izin günlerinde başka AVM’lere gezmeye gitmeleri bunu kanıtlar niteliktedir.”

***

Gökyüzü yoktur AVM’lerde.
Mavisizdir.

About Author

Ahmet Çınar

Ahmet Çınar

Related Articles

TÜM HABERLER