A3 Haber

Batmaya doğru yol alan sosyal güvenlik sistemi: SGK’yi aslında kim batırdı?

Batmaya doğru yol alan sosyal güvenlik sistemi: SGK’yi aslında kim batırdı?

Batmaya doğru yol alan sosyal güvenlik sistemi: SGK’yi aslında kim batırdı?
Mayıs 14
12:13 2020

AKP yandaşı “gazete”lerden Yeni Şafak’ın dünkü sayısında yer alan “CHP sağlığa zararlıdır” manşeti, birden fazla yanlış bilgiyi ve çarpıtmayı içeriyor. Her seçim döneminde siyasi propagandaya malzeme yapılan, bugünlerde de koronavirüs salgınında “başarı hikâyesi” adı altında bir algı yaratılmaya çalışılan sosyal güvenlik sisteminin gerçekleri neler? Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç resmi verilere dayanarak yazdı…

Dr. Ergün Demir – Dr. Güray Kılıç | AKP iktidarın temsilcileri, her seçim döneminde mevcut yaşanan sorunları ve kendi sorumluluklarını gizlemek için Sosyal Güvenlik Kurumunu (SGK) “kim batırdı, zarar ettirdi, açık verdirdi’’ türü söylemlerle geçmişe gönderme yaparak siyasi propagandaya malzeme yapmaktadırlar.

Bugünlerde ise iktidarın yandaşı bir gazetede “CHP sağlığa zararlı: Bugün bütün dünyaya örnek olan sağlık sistemimizi iki yıl engellediler” manşetiyle yayımlanan bir “haber”, olaya yeni bir boyut getirmiştir.

Yazıda, CHP’nin 2006 yılında yasalaşan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurarak bazı maddelerini iptal ettirmesiyle yürürlüğe girmesinin iki yıl geciktirildiği belirtilmekte; böylece de mevcut mükemmel(!) sağlık sistemimizin bugün COVİD-19 mücadelesinde dünyada daha fazla ilgi odağı olmasının engellenmiş olduğu ifade edilmektedir.

Sağlık ve sosyal güvenlik üzerinden erken seçim hazırlığı mı?

Yapılanlara bakıldığında AKP iktidarının salgın yönetmek yerine daha çok algıyı yönetme gayreti içinde başarı hikâyesi yazmaya çabaladığı görülmektedir. Son günlerde erken “normalleşme” girişimleri bulaşın yayılımını önlemeden çok, salgını fırsata çevirmeye ve seçim için oya tahvil niyetini oraya koymaktadır.

Sosyal güvenlik sisteminde gerçekler

Her seçim döneminde siyasi propagandaya malzeme yapılan, bugün de COVİD-19 pandemisinde “başarı hikâyesi” ile dünyanın daha fazla ilgi odağı olacağı algısı yaratılmaya çalışılan Sosyal Güvenlik Sisteminin gerçekleri nelerdir?

Sosyal Güvenliğin Asgari Normları nelerdir?

Sosyal güvenlik, Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında temel insan hakkı olarak ilan edilmiştir. Asgari çerçevesi de ILO sözleşmesi ile çizilmiş ve Avrupa Sosyal Şartı ile standartları belirlenmiştir.

1952 yılında 35. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 Sayılı Sözleşme ile hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm, aile ödenekleri sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamına alacağı riskler olarak belirlenmiştir. Dünyadaki bütün sosyal güvenlik sistemleri 102 sayılı sözleşmeyi model kabul etmiştir. Türkiye de bu sözleşmeyi 29 Temmuz 1971’de 1451 Sayılı Kanun’la kabul etmiştir.

Anayasanın 60’ıncı maddesinde Sosyal Güvenlik Hakkı; ‘’Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar’’ hükmü yer almaktadır. Çağdaş dünyada bütün ülkeler sosyal güvenliği devletler için bir kamu görevi, kişiler içinse bir hak olarak tanımışlardır.

2006 yılında karadelik dediler, ne oldu?

Hatırlamak gerekirse, AKP hükümetince uluslararası finans kuruluşlarının (IMF ve Dünya Bankası) talepleri doğrultusunda hazırlanan ve TBMM’de kabul edilen yeni “sosyal güvenlik sistemi’ ‘devrim’, ’reform’ iddiaları ile 2008 yılında 5510 sayılı Kanun’la yeniden yapılandırılmıştır.

O dönem kamuoyunu hazırlamak için sosyal güvenliğe yönelik saldırının ideolojik kılıfı olarak sosyal güvenliğe bütçeden aktarılan kaynaklar “açık” ya da “karadelik” olarak ilân edilip, mevcut sosyal güvenlik yapısı karalanarak tam bir “bilgi kirliliği” yaratılmış, gerçekler tersyüz edilmiş ve çarpıtılmıştı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve “Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Önerisi” başlığıyla Temmuz 2004’te kamuoyuna sunulan ve Nisan 2005’te revize edilen ve nam-ı diğer Beyaz Kitap olarak bilinen rapor, “reformun” temel yaklaşımını ve amacını ortaya koymaktaydı.

Beyaz Kitap’ta yer alan şu ifadeler:
“Devlet bütçesinden karşılanan bu açıklar, ülkemizin borçlarını ve faiz oranlarını artırmakta, hayat pahalılığına, yatırımlarda daralma ve işsizliğe yol açmaktadır. Bunun sonucunda işsizlik oranı artmakta ve gelir dağılımı giderek bozulmaktadır. ” ( Sosyal Güvenlik Reform Önerisi Temmuz 2004, Önsöz).

Sosyal güvenlik “reformu”, bütçeden karşılanan “sosyal güvenlik açıklarını” kapatma gerekçesine dayandırılmıştı.

Sosyal güvenlik sisteminin gelir ve giderlerini hangi kalemler oluşturmaktadır?

Sosyal güvenlik sisteminin finansmanı SGK tarafından oluşturulmaktadır. SGK, en yüksek bütçeli kurumlardan biri olup, en önemli gelir kalemlerini çalışanlar ve işverenler tarafından ödenen primler (sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası prim gelirleri) ve devlet katkısı oluştururken, giderlerinin en önemli kısmını ise emekli aylık ve ödenekler ile sağlık harcamaları oluşturmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu, sigortalılarına sunduğu sağlık hizmeti için genel sağlık sigortası (GSS) fon gelirinden, emekli aylık ve ödenekleri için ise sosyal sigorta fon gelirinden ödeme yapmaktadır. GSS fon gelirleri giderlerini karşılarken, sosyal sigorta fon gelirleri ise giderlerini karşılamamakta ve “açık” vermektedir.

Dönemin AKP hükümeti “sosyal güvenlik reformunu”, bütçeden karşılanan “sosyal güvenlik açıklarını” kapatma gerekçesine dayandırmaktaydı. Sosyal Güvenlik Kurumunun açıkları kapatıldı mı?

SGK’nın resmi verilerinde de görülmektedir ki, AKP hükümetleri döneminde (2003-2019) SGK’nın gelir-gideri arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiş ve parmak hesabı ile toplam 357,9 milyar TL “açık” oluşmuştur.

Sosyal güvenlik kurumunun gelir gider dengelerinde önemli bozulma nedenleri olan işsizliği, kayıt dışı çalışmayı, prim afları, ucuz iş gücü, kaçak işçilik, çocuk işçiliğin doğal hale getirilmesini görmezden gelen AKP iktidarı siyasi sorumluluğunu gizlemeye çalışmaktadır.

“Açık” kapanır mı yoksa artmaya devam mı eder?

Her ne kadar AKP iktidarı kamuoyuna sosyal sigorta kolları ile ilgili olarak efektif kapsam bakımından gerçekçi olmayan, sanal bir iyilik hali göstermek istese de gerçek durum şudur: Rakamlarla sabit olduğu üzere kriz ve dövizdeki artışın sonucu olarak yüzlerce işyeri, fabrika kapanmış ve binlerce işçi işten çıkarılmıştır. Prim ödeyemeyenlerin sayısının giderek artması ve prim alacaklarının tahsil edilememesi ile SGK gelir gider dengesi olumsuz etkilenmektedir. “Açık” artmaya devam edecektir.

SGK’nin mali gelir gider dengesinin giderek bozulması ve böylece SGK finansman açığının tarihi zirve yapması işçiler, emekliler, sağlık hizmetine gereksinimi olanlar ve sağlık işletmeleri açısından sıkıntılı günlerin geleceğine işaret etmektedir.

Kıdem tazminatı ve emekli maaşlarının yeniden yapılandırılması, sağlıkta cepten ödemelerin artırılması, Genel Sağlık Sigortasına ek olarak vatandaşın cebinden tamamlayıcı sağlık sigortası için ek finansman çıkması gibi konular bu bağlamda gündemimizde olacaktır.

Gelir-gider dengesinin bozulmasının en önemli nedenleri nelerdir?

İşsizlik oranın yüksekliği: Bu oran genelde yüzde 13.6, genç nüfusta (15-24 yaş) yüzde 24.4’tür.
Aktif/pasif oranı düşüklüğü: 1.78
Kayıt dışı istihdam oranın yüksekliği: Yüzde 30
İşgücüne katılım oranının düşüklüğü: Yüzde 49.9
İstihdam oranının düşüklüğü: Yüzde 43.1’dir.

Siyasi müdahaleler, denetim yetersizliği, prim tahsilatı oranlarının yetersiz olması, prim afları.

Sisteminin “aktüeryal dengesi sağlanmış, mali açıdan sürdürülebilir ” haline gelmesi yaşanan bu sorunların minimalize edilmesi ile gerçekleşir.

Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bütçe transferi azaldı mı, arttı mı?

AKP iktidarının sosyal güvenlik sisteminde yaptığı “reform”a karşın bütçe transferleri bırakın azaltmayı her yıl artmaktadır. SGK’ye yapılan bütçe transferleri içerisinde açık finansmanı, devlet katkısı, ek ödeme, faturalı ödemeler, teşvikler ve ödeme gücü olmayanların GSS katkısı olmak üzere altı kalem transfer bulunmaktadır..

Sosyal güvenlik sisteminin en temel göstergesi olan aktif/pasif oranı neden giderek düşmektedir?

Aktif/pasif oranı, aktif olarak sosyal güvenlik sistemine katkı sağlayan sigortalıların sayısının, sistemden aylık alanların sayısına bölünmesi ile hesaplanır. Bu oran bir emekliyi kaç çalışanın finanse ettiğini ortaya koyar. Bir sosyal güvenlik sisteminin mali bakımdan ayakta durabilmesi için aktif/pasif sigortalı oranının asgari 4 olması gerekir. Aktif-pasif oranının bu kadar düşük olmasının önemli nedenlerinden biri işsizlik oranlarıdır. Bu durum, konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır.

Nüfusun yüzde kaçı sosyal güvenlik kapsamı dışındadır?

Sosyal sigorta kapsam dışı nüfus oranı yüzde 15’tir. Sosyal Güvenlik Kurumunun aylık istatistik bülteni 2020 Şubat sigortalı istatistiklerinde hiç bir sosyal güvencesi olmayan, çalışmayan, 18 yaşını doldurmuş öğrenci olmayan 11 milyon 629 bin 102 kişi sosyal güvenlik kapsamı dışındadır. Öyle iddia edildiği gibi nüfusun yüzde 99.9’u sosyal güvence kapsamındadır söylemi gerçeği yansıtmamaktadır.

Sayıştay Denetim Raporu’nda SGK’nin mali rapor ve tabloları konusunda hangi tespiti yer almaktadır?

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın açıklamalarına bakılırsa SGK “yurt dışında büyük hayranlık uyandıran ve Batı Avrupa ülkelerinin bile erişemediği” bir kurumdur. Oysa Sayıştay Başkanlığı’nın SGK denetim raporlarında, Kurumun “mali rapor ve tablolarına” 2012 yılında olumsuz denetim görüşü verilmiş, 2014-2017 yılları arasında ise doğru ve güvenilir bilgi içermediğine dair tespit raporda yer almıştır.

Yani Avrupa’nın kıskandığı ve imrendiği SGK’nin mali rapor ve tabloları aşağıda göreceğiniz gibi doğru ve güvenilir değildir.

Dünyaya örnek gösterilen ve dünyanın ilgi odağı olan Sosyal Güvenlik Sistemi’nin son durumu nedir?

SSK’nin tüm taşınır taşınmaz mallarına, gayrimenkullerine el konularak geçilen ve kamuoyuna o dönem “açık ve kara delikleri kapatıyoruz, devrim yaptık” diye sunulan mevcut sosyal güvenlik sisteminin, geçmişten daha fazla “açıkla” yönetildiği görülmektedir.

2008 yılında 5510 sayılı kanunla yeniden yapılandırılan sosyal güvenlik sistemi ile ilgili söyledikleri tüm iddialı beklentiler 10’uncu yılında çökmüştür. AKP iktidarının uluslararası finans kuruluşlarının (IMF ve Dünya Bankası) talepleri doğrultusunda hazırladığı ve uyguladığı bu sistem hızla su alarak batmaya doğru gitmektedir.

Dönemin AKP hükümeti “sosyal güvenlik reformunu” bütçeden karşılanmak zorunda kalınan “sosyal güvenlik açıklarını kapatma” gerekçesine dayandırmaktaydı.

Kamuoyunda “bilgi kirliliği” yaratan, gerçekleri tersyüz eden ve çarpıtanlara şimdi sormak gerekiyor:

  • Karadelik neden hâlâ kapatılamıyor?
  • Sosyal güvenlik sistemi “aktüeryal dengesi sağlanmış, mali açıdan sürdürülebilir bir sistem” haline geldi mi?
  • Aktif/pasif sigortalı oranı neden artmıyor da azalıyor?

O dönem “Türkiye’yi ilaç tekellerinin kâr hesaplarına mahkum etmeyin” diyen emekçileri dinlemeyerek, kamunun elindeki tek ilaç fabrikasını kapatan AKP hükümeti bugün yerli ve milli ilaç üretiminden bahsetmektedir.

Türkiye’nin tek yerli ve milli olan SSK ilaç fabrikasını niye kapattınız?

AKP iktidarı, sosyal güvenlik sisteminin mali açıdan sürdürebilirliğinin sıkıntıda olduğu gerçeğini gizlemeye ve üzerini örtmeye, reklamlarla halka pembe tablo pazarlamaya çalışsa da resmi rakamların gösterdiği gerçek durum bunun tam tersidir.

10’uncu yılında hızla su alarak batmaya doğru giden sosyal güvenlik sistemi…

***

Kaynaklar:

 

About Author

Ergün Demir

Ergün Demir

Related Articles

TÜM HABERLER