Site icon A3 Haber

Menderes iktidarının sona erişinin 60’ıncı yıldönümü: 27 Mayıs’ta ne oldu?

27 Mayıs 1960’ta Adnan Menderes’i ve Demokrat Parti’yi iktidardan indiren ihtilalin üzerinden tam 60 yıl geçti. 10 yıl süren Menderes iktidarı “Türk askerlerinin NATO üyeliği uğruna Kore’ye gönderilmesi”, “Akademisyen, yazar ve gazetecilerin tutuklanması”, “Tahkikat komisyonlarının kurulup fişlemelerin başlaması”, “Toplumun Vatan Cephesi aracılığıyla kutuplaştırılması”, “Sol düşmanlığı”, “Amerikan hayranlığı” gibi kodlamalarla hatırlanıyor bugün. Ülkeyi 27 Mayıs’a götüren süreçte Adnan Menderes iktidarı neler yaptı ve 27 Mayıs günü ne oldu… Hatırlatıyoruz…

1950 yılının Mayıs ayında yapılan seçimlerde yüzde 52 oyla iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilk başbakanı Adnan Menderes oldu.

10 yıllık Menderes iktidarı döneminde neler yaşandı?

27 Mayıs’a giden süreç

Fatih Yaşlı: Menderes iktidarının tarihi 10 yıllık bir despotizmin tarihi

Akademsiyen, yazar Fatih Yaşlı, bugün soL’daki köşesinde “19 Mayıs’tan 27 Mayıs’a, Vahdeddin’den Menderes’e” başlıklı bir analiz yayımladı.

Yaşlı, bu yazısında Menderes iktidarını ve 27 Mayıs ihtilalini şöyle anlattı:

Tarihsel bağlamından kopararak baktığınızda, 14 Mayıs 1950’yi bir “demokratik devrim”, 27 Mayıs 1960’ı ise “anti-demokratik bir darbe” olarak görebilirsiniz. Ne de olsa 14 Mayıs 1950’de 27 yıllık tek parti iktidarının sonuna gelinmiş, 27 Mayıs 1960’ta ise seçimle işbaşına gelmiş bir iktidar askerler tarafından devrilmiştir.

Oysa tarihsel hadiseler tarihsel bağlamından koparılıp tikelleştirildiğinde anlaşılamazlar. On yıllık Menderes iktidarının tarihi, NATO üyeliği uğruna gencecik hayatların Kore’de ABD’ye satışından tutun da 6-7 Eylül yağma ve talanına, gazetecileri hapse atmaktan, gazeteleri kapatmaktan tutun da seçim yasasında yapılan değişikliklerle sonsuza kadar iktidarda kalmayı hesaplamaya, katıksız bir Amerikancılıktan tutun da katıksız bir sol düşmanlığına, Vatan Cephesi’nden tutun da Tahkikat Komisyonları’na uzanan on yıllık bir despotizmin tarihidir.

27 Mayıs ise bir askeri darbe olmasına rağmen, getirmiş olduğu 1961 Anayasası Türkiye’nin gelmiş geçmiş en demokratik anayasasıdır. Bu anayasa sadece siyasi hak ve özgürlükleri değil, sosyal hak ve özgürlükleri de garanti altına almış, grev ve toplu sözleşmeyi anayasal bir hak haline getirmiş, sosyal adaleti, kalkınmayı ve planlamayı ekonominin temeline yerleştirmiş, devletin görevi olarak görmüştür. Hem 12 Martçıların hem 12 Eylülcülerin 1961 Anayasasına düşman olmaları nedensiz değildir; Türkiye yönetici sınıfı toplumsal mobilizasyonun ve kitlelerin yüzlerini sola dönüşünün dayanaklarından birinin bu anayasa olduğunu fark etmiş ve onu 12 Mart’ta budamış, 12 Eylül’de de ortadan kaldırmıştır.

Liberal-muhafazakâr anlatı ise bize tam tersini söyler ve bambaşka bir Demokrat Parti/Menderes ve 27 Mayıs tablosu çizer. DP Türkiye’yi demokratikleştirmiştir, Menderes bir demokrattır, halkın içinden gelmiştir, milletin değerlerine saygılıdır, DP döneminde büyük kalkınma hamleleri yapılmıştır, tüm bunlardan rahatsız olan vesayetçi güçler ise emperyalistlerin desteğini arkalarına alarak Menderes’i devirmiş, demokrasiyi ortadan kaldırmış ve despotik bir rejim kurmuşlardır vs.

Bu nedenle 14 Mayıs, “demokrasi bayramı”, “milli iradenin iktidara geldiği gün”, “milletin sessizliğinin sona erişi” adı altında kutlanırken, 27 Mayıs mahkûm edilir, “vesayetçiler”e, “demokrasi düşmanları”na, “milletin değerlerine karşı olanlar”a lanetler yağdırılır. Özellikle son yıllarda ise Menderes’ten Özal’a ve oradan da Erdoğan’a uzanan bir silsile içerisinde bu üç isim “demokrasinin yıldızları” olarak siyasal İslamcı mitolojinin içerisine yerleştirilir.

***

Bu içeriğin hazırlanmasına şu akademik çalışmalardan yararlanılmıştır: 

Exit mobile version