A3 Haber

10 şehir hastanesi ‘iş’ yapsın diye 30 devlet hastanesi kapatıldı: Bakanlık dört ayda 2,5 milyar ödedi!

10 şehir hastanesi ‘iş’ yapsın diye 30 devlet hastanesi kapatıldı: Bakanlık dört ayda 2,5 milyar ödedi!

10 şehir hastanesi ‘iş’ yapsın diye 30 devlet hastanesi kapatıldı: Bakanlık dört ayda 2,5 milyar ödedi!
Mayıs 31
14:12 2020

Şehir hastanelerinde kiracı olan Sağlık Bakanlığı, ev sahibi şirketlere 2020’nin ilk dört ayında 1 milyar 483 milyon TL kira ve 1 milyar 37 milyon TL hizmet bedeli olmak üzere toplam 2,5 milyar TL ödedi. Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, resmi kaynaklardan derledikleri verilerle kamunun “kira” adı altında özel şirketlere aktardığı parayı analiz etti.

Dr. Ergün Demir – Dr. Güray Kılıç | Bugünlerde Japon şirketlerinin ev sahibi ve finansör olduğu Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ile yeniden gündem olan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “15 yıllık rüyası” olan şehir hastaneleri için, Sağlık Bakanlığı bütçesinden ilk dört ay için çıkan bedel belli oldu: Toplam 2,5 milyar TL.

Bilindiği gibi Sağlık Bakanlığı bütçesinden yapımcı konsorsiyuma mevcut Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) hastanelerinin yapım bedeli olarak kira adı altında dövize endeksli, 25 yıllık sözleşme süresi boyunca ödeme yapılacak. Bu konsorsiyuma imtiyaz olarak verilen destek ve tıbbi hizmetleri için de “hizmet bedeli” adı altında ayrıca miktar garantili ödeme yapılması söz konusu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Sağlık Bakanlığı bütçe giderlerinin fonksiyonel sınıflandırılması 2019/Aralık ve 2020/Nisan tablosu şöyle:

Sağlık Bakanlığı mali tablosuna göre 2019 yılında Sağlık Bakanlığı kiracısı olduğu şehir hastaneleri için kira ve hizmet bedeli olarak şirketlere 5 milyar TL ödeme yapmıştı. Henüz 2020 yılının ilk dört ayında bu miktar 2,5 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu bedelin 25 yıl boyunca ve her yeni açılacak KÖO hastanesi birlikte artan miktarlarda ödeneceği düşünülürse, gelecekte toplumun ne kadar büyük bir maliyetle karşı karşıya bırakıldığı daha iyi anlaşılıyor.

Hastaneler için hazırlanan ön fizibilite raporlarında 1 ABD doları 1,5 TL olarak hesaplanıyor. Oysa an itibariyle ABD doları 6,8 TL’yi geçmiş olup Türkiye’yi bir döviz krizinin beklediği ortada. Son yıllarda Türk Lirası’nın dolar ve avro başta olmak üzere yabancı para birimleri karşısındaki büyük değer kaybı ve kira bedellerinin dolar üzerinden ödenme zorunluluğunu ortaya çıkardığı büyük maliyet artışının gelecek nesiller için ne büyük bir risk oluşturduğunu tahmin etmek güç değil.

Kamu Özel Ortaklığı hastanelerinde her şey “ticari sır” olduğu için sözleşme bedelleri dolaylı olarak öğrenilebilmekte. Kalkınma Bakanlığı’ndan bildirilen rapora göre, o dönem ihalesi yapılan 19 şehir hastanesinin sözleşmedeki yapım bedelleri toplamı 10,6 milyar ABD doları iken, kira bedeli olarak bu şehir hastanelerini yapan ve imtiyazlı olarak işletecek olan şirketlere 25 yılda 30,3 milyar ABD doları ödenecek.

Miktara bağlı hizmetlerde yüzde 70 doluluk, “garanti” hasta

Kamu, ayrıca kira bedeli dışında şirketlere, imtiyazını devrettiği tıbbi ve destek hizmetleri için de gelir garantisi veriyor. Otoyollarda yapımcı şirkete verilen araç geçiş garantisine benzer şekilde, bu hastanelerde yedi kalem hizmette yüzde 70 yatak doluluk oranına denk gelen miktar garantisi veriliyor. Bu şekilde konsorsiyumun kira dışındaki gelirleri garanti altına alınıyor. Halkın sürekli hastalanacağı üzerinden hesap yapılıyor.

Risk ve maliyet kamunun, kâr özel şirketlerin!

Miktar garantisi verilen hizmetler şöyle: Görüntüleme, laboratuvar, fizik tedavi, sterilizasyon, atık bertaraf, yemek, çamaşırhane hizmetleri. Anlaşıldığı üzere kamu-özel ortaklığı yönteminde risk ve maliyet kamuda, kâr ise özelde!

Hastanelerimiz kapanıyor: Açılan 10 şehir hastanesi iş yapsın diye 30 devlet hastanesi kapatıldı!

Üstelik şehir hastaneleri bulundukları şehre yeni yatak kapasitesi kazandırmıyor. Yurttaşların şehir hastanelerine gitmeye mecbur kalmaları için, mevcut hastaneler kapatılıyor. Kapanan hastaneler Türkiye’nin en köklü, yıllardır özellikle yoksul halk kesimlerinin üst düzey sağlık hizmeti aldığı hastaneler. Açılan 10 şehir hastanesi için 30 devlet hastanesi kapatıldı. Sadece Ankara Şehir Hastanesi için altı büyük devlet hastanesi kapandı. Kapanan hastaneler arasında Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Bursa Memleket Hastanesi, Adana Numune Hastanesi, Eskişehir, Kayseri, Isparta, Elazığ, Yozgat, Mersin, Manisa devlet hastaneleri, bu illerdeki doğumevleri ve çocuk hastaneleri var.

O çok övündükleri “Kamu-Özel Ortaklığı” modeli yerli ve milli değil İngiltere’den ithal

KÖO hastanelerinin anavatanı Birleşik Krallık olarak bilinmekte. Ülkemizde son dönemde sağlık alanının gündemine oturan şehir hastaneleri de, Birleşik Krallık ’tan ithal edilen KÖO modeline göre yapılmakta. Ülkemizde bu alana ilişkin çalışmalar Sağlık Bakanlığı ile İngiliz Hazinesi Kamu Özel Ortaklığı Tanıtım Biriminin yaptığı toplantılar sonrasında başladı.
İngiltere, Kanada gibi pek çok ülkede denenen ve uygulama sonuçlarında, borçlanmanın arttığı ve yolsuzluğun büyük sorun oluşturduğu görülen bu modelde ciddi kamu zararı, pahalı sağlık hizmeti sunumu, herkesin sağlık hizmetine kolayca erişebilmesinin güçleşmesi söz konusu oldu.

Kamu özel ortaklığı aslında  bir özelleştirme yöntemi ve birçok ülkedeki örnekleri bu girişimlerinin hastaların değil, finansörlerin yararına hizmet ettiğini açık olarak ortaya koyuldu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, pandemi süresince İngiltere’deki sağlık sistemindeki olumsuzluklar ve ölümler üzerinden ülkemizin ne kadar başarılı olduğunu kamuoyuna anlattılar, ancak 15 yıllık hayalleri olan KÖO yani şehir hastaneleri modelini İngiltere’den ithal ettiklerini hiç söylemediler.

Hukuki ihtilaflarda ve ihtilafların çözümünde Londra tahkimi yetkili

Finansörler, ödemeleri garanti altına almak içinde Türk yargısına değil, Londra’daki tahkime güveniyor. Sözleşmenin uygulanması sırasında taraflar arasında doğabilecek hukuki ihtilaflarda ve ihtilafların çözümünde finansörlerden gelen talepler ile Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yerine Londra Tahkimi görevli ve yetkili olmuştur.

Sonuç olarak…

Devletin hastaneler başta olmak üzere yatırımlarını olanaklar ve ihtiyaçlar üzerinden belli bir planlama içinde yapması durumunda uzun dönem borçlanma ya da kira ödeme tarzı yöntemleri kullanmasına gerek yok. Çünkü bu yöntemler çok pahalıdır ve bu yüksek maliyetler halkın geleceğinden çalmak demek.

Şehir hastaneleri her ne kadar kamunun sahip olduğu yeni ve modern hastaneler olarak tanıtılsa da kamu-özel ortaklığı yöntemiyle yapılan bu yerleşkelerin kamu ile ilgisi olmadığı ortada. Şehir hastaneleri kamu adı kullanılarak halkın sağlığı üzerinden uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçilerine yeni ve büyük bir kaynak aktarmanın aracı olarak değerlendirilmekte.

Bu, sağlıkta örtük özelleştirmedir. Tanıtımlarında beş yıldızlı otel olarak sunulan, hastaların hosteslerle karşılandığı söylenen şehir hastaneleri aslında halk için kendi evinde kiracı olması, sürekli hastalanması ve cebinden para çıkması ile geleceğinin ipotek altına alınması anlamına gelmekte. Sermaye içinse rant aktarımı yapılması yani kısaca “Yağma Hasan’ın böreği”dir.

Kamu-Özel Ortaklığı yöntemi ile gerçekleştirilen şehir hastaneleri bir an önce kamulaştırılarak Sağlık Bakanlığına devredilmelidir.

Kaynaklar:

About Author

Ergün Demir

Ergün Demir

Related Articles

TÜM HABERLER