A3 Haber

Hem maaş, hem sendikal hak, hem huzur hakkı: Hak, hukuk, adalet mi?

Hem maaş, hem sendikal hak, hem huzur hakkı: Hak, hukuk, adalet mi?

Hem maaş, hem sendikal hak, hem huzur hakkı: Hak, hukuk, adalet mi?
Haziran 10
08:04 2020

Türkiye’de memur sendikalarının örgütlenme ve toplu sözleşme yapmasının önünde 12 Eylül darbesi sonrası devasa engeller vardı.
Emekçi memurlar örgütlenerek büyük oranda aştılar.
Oldukça önemli kazanımları zaman zaman ağır bedeller ödeyerek aldılar.
Geldiğimiz noktada özellikle CHP’li belediyelerde memurlar toplu sözleşme yapabiliyor, sosyal denge tazminatı, ikramiye gibi ekonomik hakların yanında sosyal haklar da kazanıyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi CHP’nin elinde.
Ahmet Piriştina ile başlayıp bugün Tunç Soyer’e kadar gelen süreçte belediyenin yükünü çeken emekçi memurlar da az buz sıkıntılar yaşamadı.
Zaman zaman ters düşseler de sonunda belediye yönetimleriyle anlaştılar.
Belediyenin emekçi memurları 2020 yılı için masaya oturdular ve belediye yönetimiyle anlaştılar.
Ortaya çıkan sonuca göre, emekçi memurlar aylık bin 750 lira sosyal denge tazminatının yanında yılda üç kaz alacakları toplamı 2 bin 500 lira olan ikramiyeye hak kazandılar.
Bu da büyükşehirde çalışan memur emekçisine, maaşının dışında yaklaşık bin 960 lira ek gelir demek.
Sosyal kazanımlar bu rakamın dışında elbette.

Toplu sözleşme kazanımlarının az ya da çok olması tartışılır.
Dikkat çekmek istediğim konu bu değil.
Belediyenin iş yükünün büyük bölümünü sırtlanan emekçi memurların bin bir bedel ödeyerek kazandıklarını bu haklardan yararlanan bir başka kesim.
Kim mi onlar?
Üst düzey bürokrat diye tanımlanan daire başkanı, genel sekreter yardımcısı ve genel sekreter.
Hatta bu isimler, belediye emekçilerin toplu sözleşme görüşmelerinde masanın karşı yanında yani işveren tarafında oturan isimler.
Belediye emekçisinin hakları için işveren tarafında duruyorlar ama kazanılan haklardan aynen yararlanıyorlar.
Bu garip bir çelişki değil mi?

Konuyu gündeme getirmemin nedeni şu?
İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin yönetim kurullarında 69 bürokrat bulunduğunu, genel sekreter ve yardımcıların ikişer şirkette yönetim kurulu üyesi olduğunu yazmıştım.
Buna bazı üst düzey bürokratlar tepki gösterdi.
Amacın, bu bürokratların gelirine katkıda bulunmak olduğunu ilettiler.
Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik tabloda haksız sayılmazlar.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken durum, bu üst düzey bürokratların bir kısmının, memur sendikası ile masaya oturduğunda işvereni temsil etmesi ve bunun doğal sonucu olarak da “bütçede para yok” sözünün arkasına sığınarak pazarlık yapması.
Belediyenin emekçi memurlarına ayda bin 960 liralık ek geliri masada pazarlık ederken hem bu ek geliri hem de ikişer şirketin yönetim kurulu üyeliği parasını almak pek adaletli mi?

Özel bir soruya daha açıklık getireyim.
Belediye bürokratlarının yönetim kurulu üyesi atanmasının bir önceki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu döneminde zirve yaptığını yazdım.
Bu yönetim de aynı yolda yürüyor.
Bir fark var.
Kocaoğlu döneminde belediye şirketlerinin yönetiminde bulunanlara ödenen ücretler farklı farklıydı. 4 bin lira alan da vardı, 7-8 bin lira alan da.
Şimdiki yönetim bunu tek bir rakama bağlamış.
5 bin lira…
Yani İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinde yönetim kurulu üyesi olan kişi, ayda 5 bin lirayı cebine koyuyor.

Burada kamuoyunun eksik başka bir bilgisini de düzelteyim.
Belediye şirketleri olağan ya da olağanüstü genel kurullarında yönetim kurulu üyelerini seçerken aynı zamanda alacakları ücretleri de belirliyorlar. Bu rakam çoğunlukla 700 lira gibi bir rakam olarak yazılıyor.
Ancak işin aslı öyle değil.
Şirketlerin yönetim kurulları ilk toplantılarında, şirkette murahhas aza olarak görev yapacakların alacağı ücreti belirliyor. Bu rakam da üç sıfırlı oluyor genellikle.
İşin püf noktası burada.
Diyelim ki murahhas aza için 5 bin lira ücret belirlendi.
Hemen ardından alınan başka bir kararla bütün yönetim kurulu üyeleri aynı zamanda murahhas aza olarak atanıyor.
Bizim 700 lira gibi bildiğimiz ücretler aslında işte böyle binli rakamlara çıkıyor.

“Halkçı belediyecilik mümkün mü” diye sorduk.
Öyleyse bilmemiz gereken gerçek şu:
İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinde yönetin kurulu üyesi olarak görev yapanların tamamının aylık cebine giren para net 5 bin lira.
Vergisi algısı hariç.
Şimdi dönelim emekçi memurlara…
Aldıkları maaşın üzerine, ellerine geçen onca mücadeleden sonra kazançları ayda bin 960 lira.
Üst düzey bürokratların ise maaşlarının üzerine emekçi memurların kazanımı bin 960 lira artı ikişer yönetim kurullarından aldıkları toplam 10 bin lira?
Ne güzel hak, hukuk, adalet değil mi?
“Bürokratik oligarşi” dediğim de işte tam da bu…

Başka bir önemli konuya daha dikkatinizi çekmek isterim.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketleri arasında üç tanesi var ki, mutlaka araştırılmalı.
Bunlardan biri İZMİR ENTERNASYONEL OTELCİLİK, diğeri ise BAYSAN.
Bu iki şirketin neredeyse hiç faaliyeti yok.
Nedir ne değildir bilen de yok.
Üçüncüsü ise TARKEM.
TARKEM’i merak edenler, a3haber.com editörü Hayrullah Yıldız’ın hazırladığı “Bir ‘soylulaştırma’ ve ‘rant’ projesinin hikayesi: TARKEM gerçekleri”  isimli dizi yazıyı baştan sona okumalarını öneririm.
Araştırmalarımızda gerçek rakamlarına ulaşamadığım şirketler de var elbette.
Bunların başında yasal zorunluluk olarak belediyenin yüzde on ortaklığı bulunan İZMİRGAZ.
Çoğunluk hisseleri Kolin Holding’de bulunan İZMİRGAZ’da belediye temsilen, büyükşehir belediyesi başkan vekili Mustafa Özuslu bulunuyor.
Onun da diğer belediye şirketlerinde olduğu gibi aylık 5 bin lira alıp almadığını bilmiyoruz.
Kendisi açıklarsa biz de sizlerle paylaşırız.

Kıssadan hisse:
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinde ayda 5 bin lira alan 190 yönetim kurulu üyesinin İzmir halkına aylık maliyeti 950 bin lira.
Emekçi memura “kasada para yok” diye reva görülen ise ayda bin 960 lira.
Öyleyse şimdi yürüme zamanı.
Hem de yürürken “hak, hukuk adalet” diye bağırarak.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER