A3 Haber

Bunca belge ve bilgiyi yayınlamak gazetecilik değilse nedir: Hain miyiz?

Bunca belge ve bilgiyi yayınlamak gazetecilik değilse nedir: Hain miyiz?

Bunca belge ve bilgiyi yayınlamak gazetecilik değilse nedir: Hain miyiz?
Haziran 11
08:46 2020

İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin yönetim kurulu üyeleri kimdir? Asıl işleri nedir? Ne kadar ücret alıyorlar? Şirketlere katkıları nedir? Bunca bürokratın yönetim kurulu üyesi yapılması doğru mudur?
Bu sorulara birkaç gündür yanıt arıyoruz.
En sonda yazmam gerekeni en başta yazayım.
İşimiz gazetecilik yapmak.
Bu yazıdan kim, neden ve nasıl alınacak gibi kaygı gütmeye başladık mı kalemi kırıp gitmemiz gerekir.
Hayır, öyle olmayacak.
Daha ne kadar yazabiliyorsak o kadar yazmaya devam edeceğiz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 18 şirketi var.
Bunların bir kısmında yüzde elli ve altında, çoğunluğunda ise yüzde yüz sahipliği var.
Yönetim kurulu üyelerinin kim olduğunun yanında, son iki yılda gözlenen değişiklikler var.
En çok göze batanı ise yönetim kurulu üye sayısı.
Örneğin, İZBETON’da 2019 yılında 12 olan yönetim kurulu üye sayısı 2020 yılında 16’ya yükselmiş. Bunun gibi GRAND PLAZA’da 13’ten 17’ye, İZDENİZ’de 11’den 15’e, İZELMAN’da 13’den 14’e ve İZBELKOM’de 8’den 11’e çıkarılmış.
Hepsinde yönetim kurulu üyesi artışı yok, kiminde de azalmış. Örneğin İZFAŞ’da 13’ten 11’e, EGE ŞEHİR PLANLAMA’da 13’ten 11’e düşmüş. Bazı şirketlerde ise aynı kalmış.

Kamuoyunda çok tartışılan, tartışıldıkça da farklı yönlere çekilen başka bir konu var.
KHK ile görevlerinden ayırılan öğretim üyelerinin belediye şirketlerine yönetim kurulu üyesi yapılması.
“Aç mı kalsalardı?” sorusu, vicdani bir sömürüyü siyasi bir kılıfa büründürerek, asıl gerçeği gizlemekten başka bir şey değildir.
Yönetim kurulu üyesi yapılan KHK’li öğretim üyelerinden Melek Göregenli dışındakileri tanımam. Melek hocanın bilimsel yeterliliğini tartışmak haddim bile değil.
Ama bütün bunlar şu soruyu sormamı engellemiyor.
Melek hoca hiçbir katkı sunamayacağı yönetim kurulu üyeliği yerine başkan danışmanı yapılamaz mıydı?
Melek hoca İzmir’in pek çok sosyolojik konularını araştıracak daha aktif bir göreve getirilerek 20 hatta 50 yıl sonrasının İzmir’ine projeksiyon tutulamaz mıydı?
Bilim insanından adil ve verimli yararlanmak bu değil midir?
Bu olasılık varken, yönetim kurulu üyeliği ile sınırlandırmak aslında KHK’lı bu değerli isimlere yapılan haksızlık değil mi?
Çünkü kamuoyu bilimsel yeterliliklerini değil, siyasi görüşlerini ve atandıkları koltukları tartışmaya başladı.
Bunun sorumlusu hocalar mıdır, siyasiler midir, gazeteciler midir?

Bir başka konu ise, yönetim kurulu üyelerin işlevi.
Hepimiz biliyoruz ki, belediye şirketlerinin yönetim kurullarında yer alanların icraat alanında hiçbir güçleri yok.
Bazılarının kendi deyimi ile, “toplanıp, çay içip, sohbet edip” dağılıyorlar.
Asıl güç ve yaptırım olanağı şirket genel müdürlerinde, onların da çoğu bürokrat.
Bu konuda bütün suçu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e yüklemek doğru değil.
Çünkü o koltuklara birileri atanacak ve Soyer’de kendi kriterlerine göre atama yapıyor.
Soyer’in atama kriterlerini eleştirebiliriz, zaten eleştiriyoruz.
Liyakat gibi çok önemli bir kriteri hesaba katmadığını söylüyoruz.
Peki yönetim kurulu üyesi isimler, kendilerinin bu göreve liyakatle getirilmediğini düşünerek Soyer’e karşı çıkıyor, görevi kabul etmemezlik yapıyor mu?
Hayır…
Benim bildiğim bu konuda itirazı olup görevinden istifa eden eski Silivri Belediye Başkanı Özcan Işık ve CHP Konak eski İlçe Başkanı Şakir Başak var. Bir de görevden alınan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eski danışmanlarından Turgay Bozoğlu.
Demek ki teklif eden kadar, teklif edilenlerin kafasında da “liyakat” konusu yok.
Herkes her koltuğa kendisini layık görüyor.

AKP iktidarından en çok şikâyet ettiğimiz konudur liyakat.
Adı yolsuzlukla anılan isimler büyükelçi, partili yöneticiler, eski milletvekilleri yönetim kurulu üyesi, kamu kurumlarına yönetici olarak atanıyor isyan ediyoruz.
Hiçbirimiz, hakkıyla elde edilmemiş makamları, açlık gibi, siyaset gibi gerekçelerin ardına sığınarak dolduramayız.
Bu ülkede asgari hatta onun altında ücret alarak geçinmeye çalışan milyonlarca insan var.
Yine milyonlarca aile borç batağında evine ekmek götürmek derdinde.
Kimse martaval okumasın.
Bu ülkede gerçekten solcuyum ya da sosyal demokratım diyen hiç kimse ne makam derdindedir ne de para.
Makam ve para bize dayatılan vahşi kapitalizmin uydurduğu gerekçedir.
Sonucu ise onursuzluk, itibarsızlık, vicdansızlık ve insanlıktan çıkmaktır.
Anlaşılan bu işte bize düşen görev belli.
Vatan haini olmaya devam edeceğiz…

Konu ile ilgili diğer yazıları aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.

https://www.a3haber.com/2020/06/06/chpnin-yerel-yonetim-modeli-iktidar-alternatifi-olabilir-mi-kandiriliyor-muyuz/

https://www.a3haber.com/2020/06/07/chp-lideri-kilicdaroglu-afyonda-baskanlara-ne-dedi-liyakat-ne-demek/

https://www.a3haber.com/2020/06/08/en-zor-soru-turkiyede-halkci-belediyecilik-mumkun-mu/

https://www.a3haber.com/2020/06/10/hem-maas-hem-sendikal-hak-hem-huzur-hakki-hak-hukuk-adalet-mi/

https://www.a3haber.com/2020/06/09/belediye-sirketinin-yonetimine-carpici-liyakat-atamasi-kim-bu-huseyin/https://www.a3haber.com/2020/06/09/belediye-sirketinin-yonetimine-carpici-liyakat-atamasi-kim-bu-huseyin/

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER