A3 Haber

KENT KONSEYLERİ DOSYASI | Görevleri fikir üretmek olmalı; alkışlamak, eleştirmek değil: Konseyler başarılı mı?

KENT KONSEYLERİ DOSYASI | Görevleri fikir üretmek olmalı; alkışlamak, eleştirmek değil: Konseyler başarılı mı?

KENT KONSEYLERİ DOSYASI | Görevleri fikir üretmek olmalı; alkışlamak, eleştirmek değil: Konseyler başarılı mı?
Ağustos 02
09:05 2020

Kent konseyleri, aslında kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzmanlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizması olarak düşünülmüştür.
Öyle mi olmuştur.
Maalesef hayır…

Bırakın tartışmayı, demokratik yapıları bile kalmamıştır.
Bir nevi belediyelerin yarı resmi STK’si haline gelmiştir.
Kimlerin seçileceğini belediye başkanları belirler durumdadır.
Bu yüzden Metin Erten ismi önemlidir.
Hem CHP kökenlidir hem de kent Konseyleri’nin de kuruluşunda önemli işlere imza atmıştır.

Şimdilerde ne yapıyor derseniz ne bir belediye şirketin yönetiminde yer alıyor ne de belediyelere danışmanlık yapıyor gibi görünüp milyonları götürüyor.
Araştırmalarına devam ediyor, kitap yazıyor, fikir üretiyor.
İstanbul’dan, Ankara’dan danışman ve bürokrat ithal eden İzmir belediyeleri Metin Erten’i bilmiyor mu?
Biliyorlar elbette ama orası ayrı bir konu…
Doç. Metin Erten sorularımıza yanıt vermeyi sürdürüyor.

İlk bölümüne BURADAN, ikinci bölümüne BURADAN ulaşabileceğiniz söyleşimizin üçüncü ve son bölümü şöyle:

Konseylerin ekonomik bağımlılığı var mıdır, konseyler nasıl denetlenir, denetlenmeli midir?

Konseyler ekonomik anlamda tümüyle belediyeye bağlıdır. Belediye mekân verir, bütçe verir, eleman verir, telefonları, genel giderleri karşılar. Belediye yasası da böyle olmasını ister zaten. Bu ekonomik bağlılığın iyi ve kötü yanları da vardır elbette.
Denetlenmeli midir? Elbette her şey denetlensin ama nasıl?
Konsey tüzel bir kişilik değildir. Ne bütçesi ne elemanı vardır. Hiçbir işini ihale etmez, maaş ödemez.
Bir de işin şu yanı var.
Konsey çalışmaları gönüllü yapılan işlerdir. Hem gönüllü olacaksınız hem denetleneceksiniz. Bu da itici bir durum.
Doğru olan şu bence.
Denetleme evet, ama kendi üyeleri tarafından. “İyi ve yeterli çalışma yapabildik mi?”

Konsey mi, belediye konseyi mi, arada ne fark vardır?

Bu bir imaj sorunudur. “Kentin, kentlinin konseyi” olursanız herkes katılır, herkes bir şeyler üretir. “Belediyenin konseyi” olursanız yalnız belediyeye oy vermiş olanlar katılır, oy vermeyenler haklı haksız, sürekli sizi eleştirir. Çünkü belediyenizi desteklemiyordur
Doğru olan “belediyenin konseyi” olmak değil, “kentlinin konseyi” olmaktır.

Konsey sivil toplum örgütü müdür, belediyenin birimi midir?

“Belediyenin bir birimi değildir” diyeceğim ama belediyeler kendi birimleri gibi olsun istiyor, kimi konseyler de buna dünden razı.
Tartışmayan, üretmeyen ama makam garantili konsey.
Konseylerin bu STK, belediye birimi dengesini kurmaları gerekmektedir.
Konseyler belediyenin bir birimi olmamalı, ama belediyenin karşısında ya da alkışlayıcısı bir STK da olmamalıdır.
Belediye ve kentin diğer yöneticileri ile kentin çıkarları için fikir üreten bir yer olmalıdır
Kentlinin katılımı, onların da fikir üretmeleri isteniyorsa da STK gibi davranması doğrudur.
“STK nedir”e” girersek o apayrı bir konu bu arada.

Her siyasi eğilim/parti konseyde temsil edilmeli midir, yoksa yalnızca mecliste grubu olanlar mı bulunmalıdır?

Ankara’da mecliste hangi partinin grubunun olup olmadığı, bir kentteki konseyi ilgilendirmez.
Bu nedenle kendi kentinde, kentiyle ilgili sözü olan, fikri olan herkese kapısı açık olmalıdır. Bu anlamda kentteki ne kadar parti tabelası varsa hepsi konsey içinde temsil edilmelidir.

Kimler konsey başkanı, yöneticisi olamamalıdır?

Yaklaşık 30 yıldır yerel yönetimler ve meclis/konseylerle ilgileniyorum. O kadar olumsuz şeyler gördüm ki hangi birini örnek versem.
Evet. Bazıları konsey başkanı ya da yöneticisi olamamalıdır.
Tüm partiler konseyin içinde olmalıdır ama bu anlamda bir partinin il/ilçe yöneticileri konseyin yönetiminde olmamalıdır.
Partinin yan birimi gibi algılanmasının önüne geçer bu.
Birkaç kötü örnek vererek iyiye, doğru gidelim isterseniz.
Bir zamanlar bir belediye başkanı vardı. Aynı zamanda konseyin de başkanıydı. Başkanı sürekli işin tuhaflığı ile ilgili uyardık, rica ettik.
Sonunda bir toplantıda “konsey başkanlığını bırakacağım” dedi.
Sonra duyduk değiştirmiş. Karısını konsey başkanı yapmış. Karısını yapan değil ama belediye başkanı olarak inatla konsey başkanlığını sürdüren yerler gördük.
Konsey başkanlığı yapan kaymakamları da gördüm. Konuştuğumda “ben istemiyorum, rica minnet beni başkan yaptılar, bu doğru değil ama ne yapabilirim” demişlerdi
Yani kaymakam/vali de konsey başkanı olmamalı, belediye başkanı da olmamalı. Onlar kentle ilgili karar verici durumda zaten. Öneriyi başkaları üretecek, onlar son kararı verecekler.
Bunun dışında belediye başkanının birinci derece yakınları da olmayabilir. Bunlar tartışılabilir ama sokağa verilen imaj olarak “belediyenin, başkanın ya da partisinin kendi ekibi” veriliyorsa o konseye katılım olmaz ve yürümez.

Konsey sosyal çalışmalara (panel, gezi, kermes, ziyaret vb.) ne kadar yapmalıdır. Bunun ölçüsü ne olmalıdır?

Bunun standart bir ölçüsü yok elbette.
Konseyler “neler yaptınız” sorusunun yanıtı olarak bu tür etkinlikleri gösteriyorlar.
Oysa bunlar adı üstüne “etkinliktir.” “Kentin yönetimine katılım” değildir.
Bu türden etkinlikleri herhangi bir dernek de yapabilir. Konsey bunları yaparsa fazlalık mıdır? elbette değildir ama konseyin asıl işi bu değildir, olmamalıdır.
Örneğin pandemi sürecinde kimi konseyler kentlerinde maske dağıttılar, yardım dağıttılar. Kötü mü? Elbette değil.
Ama pandemi geçer geçmez ilk genel kurullarında “kentimizin sağlık sistemi nasıldır, bir daha böyle bir durum olursa neler yapılmalıdır, kentimizin hastane durumu, sağlık çalışanı vb. sorunları nelerdir, nasıl olmalıdır…? diye tartışmalı ve fikir üretmesi gerekmektedir.

Konsey başkanlığı için görev süresi konulmalı mıdır?

1 yıl, 3 yıl, 5 yıl. 1-2 dönem. Farklı süreler konulabilir.
Ben içinde bulunduğum tüm meclis/konseylerde “her yıl” seçim yapılmasını istedim ve yaptım da.
Böylece başkanların/kişilerin değil, meclisin/konseyin öne çıkacağını düşündüm.
Süre ile ilgili kesin bir kural olmalı mıdır? Hayır.
Ben her yıl yönetim ve başkanlık seçimi yaptırdım ama işin öbür ucunda kurulduğu günden beri (kimi yerlerde 5-10 hatta 15) yıldır aynı kişinin başkan olduğu konseyler var. Bu kabullenilebilir bir şey değildir.

Büyükşehir kent konseyi olur mu, olmalı mıdır? Yapısı, örgütlenmesi nasıl olmalıdır, kimlerden oluşmalıdır?

Büyükşehir kent konseyi olur ve olmalıdır.
Nasıl olacağı ile ilgili resmi bir düzenleme yoktur. Olmasına da gerek yoktur zaten.
Ülkemizde büyükşehirde kurulu olup “iyi” çalışan bir konsey yoktur ne yazık ki. Dolayısıyla bize model olabilecek bir oluşum da yoktur.
Bu anlamda iki farklı yaklaşım vardır.
Bunlardan birincisi, “büyükşehrin tümüyle kendi başına üyeleri olan, ilçelerden tümüyle bağımsız bir yapı olmalı” yaklaşımı. Bu ilçe kent konseylerini dışlayan, onların üye olarak katkısını gereksiz bulan bir yaklaşımdır
İkincisi de “ilçe kent konseylerini de içinde barındıran, üyelerinin tümü ya da çok büyük bir çoğunluğu ilçe kent konseylerinden gelen, biraz büyükşehir meclis yapısına benzeyen” bir yaklaşımdır.

Örneğin İzmir’de 6 bin 400 dernek vardır. Ayrıca vakıflar, odalar, sendikalar…. Bunlardan hangileri konsey üyesi olmalıdır. Bunu kim belirleyecektir? Ölçüt ne olacaktır?

Bir anımla sorunun yanıtını vermek istiyorum.
Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğünü hazırlıyorum. Belediye başkanımız Şebnem Tabak’la görüşüyoruz sık sık.
İş meclis genel kurulunun kimlerden oluşacağına geldi. Odasındayız ve başkaları da var.
“50 kişi yeter” diyen de çıktı, “700-800 kişi olsun” diyen de.
Ama ben buraya gelmeden önce dersimi çalışmış ve Sayın Hakkı Ülkü’ye sormuşum, “sizde neden 200 kişiydi” diye.
Yanıtı çok basit ve etkiliydi.
“Bu insanları toplayacağımız en büyük salonumuz 200 kişilikti de ondan”.
50 çok azdı ama 800 kişiyi toplayacak salonumuz da yoktu.
Ben 270 önermiştim. Öyle de yapıldı.
Ama yukarıda da söylediğim gibi 15 sayfalık dernek listesini ve bin 500 STK’nın arasından rakamı neye göre eksiltecektik. (Konak Kent Konseyinde rakam 4 bin civarındaydı)
Her türlü hemşeri derneğini dışarıda bıraktık, listenin yarısı silindi. Her engelli grubunda yalnızca birini aldık, liste yine azaldı. Kahvehane açmak için kurulan dernekleri sildik, liste azaldı. Ama yine çoktu.
Bu kez bu derneklerin ne kadar etkinlik yaptıklarını, çalışma alanlarını inceledik.
Çok etkinlik yapan, üreten, koşturan dernekleri bulduk
Sonunda bin 500 rakamını 30 dernek, 8 sendika ve 25 odaya kadar düşürdük. “Biz neden orda yokuz” diyen de çıkmadı.
Sonuç olarak, her konsey kendi rakamını, kendi ölçütünü kendisi bulacaktır.
Kimisi sayı çokluğundan ötürü birilerini eleyecek, kimisi de kentinde zaten 3-5 tane dernek olduğu için hepsine “katılın” diyecektir.

Bir belediye bünyesinde, resmi bir birim olarak konsey müdürlüğü, konsey daire başkanlığı vb. adlarla kent konseyi birimi olmalı mıdır?

Asla ve kesinlikle olmamalıdır. Konsey belediyenin bir birimi değildir.

Böyle bir birimin olması ve istisnasız tüm işlemlerin belediye eliyle yürütülmesi, konsey için yararlı mıdır, zararlı mıdır?

Türkçe olmayan bir sözcük ama yine söyleyeyim. Külliyen zararlıdır.

Konsey uluslararası kuruluşlardan, finansal açıdan destek almalı mıdır?

Konseyi geçim kaynağı olarak görenler son yıllarda bu yollara girmektedir.
Konsey gönüllü, ücretsiz, kişisel çıkar ve amaç güdülmeden kente hizmet için oluşturulan bir yapıdır. Tüm giderleri de yasal olarak belediye tarafından karşılanmaktadır.
Bu anlamda başka bir finansal destek kabul etmemelidir.

Son ve genelleyici soru. Türkiye’de kent konseyleri başarılı mıdır, başarısız mıdır?

“Kentin yönetimine katılmak” anlamında gelinen durum olarak şöyle bir “genel” gruplandırma yapayım. Mahalle komiteleri, halk meclisi, kent senatosu, kent parlamentosu ve kent meclisleri başarılı olmuştur. Kapıları sökmek, halk günleri, YG-21 ve konseyler başarısız olmuştur.

DOÇ. METİN ERTEN KİMDİR?

1961 doğumlu. Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü mezunudur. İstanbul Üniversitesi’nde Çevre Bilimleri (Geoekoloji) alanında yüksek lisans ve doktora çalışması yaptı. Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Kentleşme ve Çevre Sorunları Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyeliği görevlerinde bulundu.
Metin Erten, kentlerde yönetime katılım konusunda yaklaşık 30 yıldır çalışmalar yapmaktadır. Birçok ulusal ve uluslararası toplantıda, sempozyumda konuyla ilgili bilgilendirme yapmış, Türkiye’de birçok konsey için yönetmelik hazırlamış, Karşıyaka Kent Meclisi’ni kurmuş ve bir dönem başkanlığını yapmış, Konak Kent Konseyi başkanlığını yapmış, Türkiye’de alanında ilk örgütlenme olan Türkiye Kent Konseyleri Platformu’nun kuruluşuna öncülük yapmış ve sözcülüğünü yürütmüştür.
Erten’in, Çevre ve Yerel Yönetim konularında çeşitli araştırmaları, yazıları, bildirileri ve kitapları yayınlandı. Kent meclisleri/konseyleri hakkında Türkiye’de yazılmış tek kitap olan “Karşıyaka Kent Meclisi” ve “Nasıl Bir Yerel Yönetim?” adlı kitaplar dahil birçok kitabı bulunmaktadır.
Erten, yerel yönetim anlayışının yeni sokaklardan, yeni binalardan, yeni yollardan ibaret olmadığını düşünüyor. Bunların yanında daha çok kültür, sanat ve spor, daha çok karşılıklı iletişim, daha çok aidiyet ve kendini ifade edebilme alanı, kentinden daha çok gurur duyma duygusu, daha çok fikir sorma ve hesap verme, daha mütevazi, çevreye ve tüm canlılara daha saygılı bir bakış açısı olarak özetlediği bir yerel yönetim anlayışına inanmaktadır.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER