A3 Haber

Akdenizde yeni bir Game of Thrones

Akdenizde yeni bir Game of Thrones

Akdenizde yeni bir Game of Thrones
Eylül 02
14:35 2020

New York Times Yayın Kurulu imzasıyla yayımlanan analizde, iki NATO müttefiki olan Türkiye ve Yunanistan’ın yeni ve tehlikeli bir kriz başlattıkları vurgulandı. “Almanya’yı dinleyerek bir adım geri çekilme zamanı” alt başlığını taşıyan analizde, Doğu Akdeniz krizi için “Game of Thrones / Taht Oyunları” metaforu kullanıldı. Bu analizi Ayşen Tekşen’in çevirisiyle paylaşıyoruz…

Dünyanın başında yeterince dert yokmuş gibi, iki NATO müttefiki Yunanistan ve Türkiye, uzak ve yakın ülkeleri içine çeken yeni ve tehlikeli bir kriz başlattılar. Öyle görünüyor ki bu Games of Thrones’da yalnızca Almanya aklı selime geri dönüş için aracılık etme eğiliminde.

Dünya genelinde çok sayıda diğer tehlikeli dalaşmalarda olduğu gibi bu krizin merkezinde de enerji var –özellikle de geçtiğimiz on yılda doğu Akdeniz’de keşfedilen zengin gaz yatakları. Yunanistan, bölgede çok sayıda adaya sahip olmasının o adalar etrafındaki sularda kendisine münhasır sondaj hakkı verdiğini iddia ediyor ve uluslararası kanunlar da bu bakış açısını büyük ölçüde destekliyor. Ama kendini kuşatılmış hisseden Türkiye bunun tam aksini söylerken savaş gemilerinin eşlik ettiği araştırma gemilerini gaz aramaları için Kıbrıs açıklarına yolladı.

Yunanistan ve Türkiye arasındaki anlaşmazlıklar yeni değil. Ama bu anlaşmazlığı daha da karmaşık hale getiren şey gaz yataklarının pek çok başka ülke tarafından da izlenmesi. İlkesel olarak, büyük rezervlerin, kıyılarındaki bu zenginliği işletmeleri ve paylaşmaları için ülkeleri bir araya getirmesi gerekir. Aslında, -Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Mısır, İtalya, Ürdün ve hatta Filistin dahil- pek çok ülke tam da böyle davrandı.

Ancak, kısmen Yunanistan’ın bölgesel iddiaları ve kısmen de Türkiye’nin otoriter başkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de, Libya’da ve içeride sergilediği saldırgan davranışlarla dost ve müttefiklerinden çoğunu kızdırmış olması nedeniyle, Türkiye kendisini dışlanmış durumda buldu. Türkiye’nin Avrupa Birliği değil ama NATO üyesi olması; Kıbrıs’ın NATO değil ama Avrupa Birliği üyesi olması ve Yunanistan’ın ise her ikisine de üye olmasının örtüşen ve çatışan bağlılıklar yaratması ise durumu daha da karmaşıklaştıran bir başka konu. Ayrıca, Türkiye’den başka hiç kimse Türk tarafını ayrı bir devlet olarak kabul etmese de, Kıbrıs’ın güneyde Yunan ve kuzeyde Türk bölgesine ayrılmış olması gerçeği var.

Türkiye ile Libya arasında daha önce gerçekleştirilen benzer bir uzlaşmaya yanıt olarak, Yunanistan Mısırla Akdeniz’in geniş bir bölümü üzerinde etkin hak iddia eden bir enerji anlaşması yaptığını açıkladığında Almanya’nın bu kördüğümü çözme girişimi suya düştü. Operasyonları Yunan deniz kuvvetlerine ait bir firkateyn tarafından izlenen Türkiye ise hiç vakit kaybetmeden aramaları tekrar başlattı.

12 Ağustosta Yunan savaş gemisi bir Türk savaş gemisiyle çarpışmayı başardı ve durum hızla alevlendi. Libya’da kendisinin desteklemediği grubu destekleyen Türkiye’ye zaten kızgın olan Fransa, sözü hiç uzatmadan bölgeye bir çift savaş jeti ve savaş gemisi yolladı ve şu anda Türkiye’nin daha fazla arama yapmasını engellemek için Yunanistan, Kıbrıs ve İtalya’yla ortak askeri tatbikatlar düzenliyor. Yunanistan, batı kıyısındaki karasularını 12 mile çıkardığını bildirirken aslında aynı uygulamayı doğu kıyısındaki Ege Denizi için de yapabileceği konusunda Türkiye’yi uyarıyordu ve bu da Türkiye’nin kabul etmeyeceği bir hamleydi.

Bu krizde garip olan şey, Paris iklim anlaşmasına imza atan ülkeler başta olmak üzere, fosil yakıt rekabetinin şimdiye kadar yerini bu yakıtları kullanmayı durdurma yarışına bırakmamış olmasıdır. Ayrıca, koronavirüs salgını nedeniyle küresel ekonominin yavaşlaması ve buna bağlı olarak enerji fiyatlarının düşmesi sonucunda Avrupa’da çok fazla gaz mevcut.
Ekonomi, salgın, Birleşik Devletlerdeki siyasi belirsizlik, Belarus’ta sokak çatışmaları ve Rusya’nın Belarus’a müdahale tehditleri dahil olmak üzere, onları meşgul edecek bunca ciddi kriz varken Akdeniz ve Avrupa ülkelerinin harici gerilimlere dalması da anlamsız.

Eskiden olsaydı Birleşik Devletler, 1996’da Türkiye ve Yunanistan savaşın eşiğine geldiğinde yaptığı gibi, kavga eden NATO ortaklarını ayırmak için müdahale ederdi. Aslında Başkan Trump Erdoğan’la bir görüşme yaparak onu anlaşmaya zorladı ama etkili olmadı –Trump yönetimindeki Birleşik Devletler artık uygun bir arabulucu olarak kabul edilmiyor, özellikle de Trump kampanya havasına girmişse. Avrupa Birliğinden ayrıldığı için Britanya da Avrupa’yla ilgili işlerden geri çekildi. Adaylık statüsüne rağmen, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin birliğe katılma şansının olmadığı artık netleştiği için Avrupa Birliği de onun üzerinde baskı kuramıyor.

Sonuç olarak, AB hükümet başkanlarının politika belirleme meclisi olan Avrupa Konseyinin dönüşümlü başkanlığını üstlenen Alman hükümeti, Ankara ile Atina arasında mekik dokuyan Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın çabalarıyla Türkiye ve Yunanistan’ı müzakere masasına oturtmak için öncülük etti. Bu aracılığın tamamen özgecil güdülerle yapıldığı söylenemez –köşeye sıkışmış bir Türkiye, büyük bölümü Almanya’ya ulaşmaya çalışan, yeni bir Suriyeli mülteci akınını serbest bırakabilir. Ama Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk’ün varlığı sayesinde, Erdoğan en azından kendi savının işitileceğine güveniyor.

Uluslararası kanunlar denizle ilgili anlaşmazlıkta büyük ölçüde Yunanistan’dan yana olsa da hala müzakere imkanı var ve Türkiye’nin tartışmalı sulardaki arama faaliyeti henüz yasal bir kırmızı çizgiyi aşmış değil. Cuma günü Avrupa Birliği dışişleri bakanları Berlin’de buluştu ve Almanya’nın rolünü bilfiil onaylayarak Eylül sonunda Avrupa Birliği devlet başkanları bir araya gelene kadar Türkiye’ye yaptırım tartışmalarını erteledi.

Savaş kimseye fayda sağlamaz ve NATO üyeleri arasında bir çatışmanın hayal bile edilemez olması gerekirdi. Ama bakan Maas’ın dediği gibi, gerilimler Doğu Akdeniz’deki seviyeye çıktığında “En ufak bir kıvılcım bile bir felakete yol açabilir.” Almanya, tarafları hiç vakit geçirmeden tahrik edici askeri tatbikatları durdurmaya çağırdı ve bunun arkasından da tartışmalı sularda arama faaliyetlerinin ertelenmesi kararı gelecektir. Sonrası diplomasinin görevi.

(Çeviri: Ayşen Tekşen)

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER