A3 Haber

Cumhuriyet nasıl yıkıldı, yıkılan bir cumhuriyet nasıl kutlanır?

Cumhuriyet nasıl yıkıldı, yıkılan bir cumhuriyet nasıl kutlanır?

Cumhuriyet nasıl yıkıldı, yıkılan bir cumhuriyet nasıl kutlanır?
Ekim 29
10:02 2020

Bugün 29 Ekim.
Cumhuriyet Bayramı diyorlar.
Kutlanacak mı kutlanmayacak mı, tören yapılacak mı yapılmayacak mı tartışmaları her yıl polemik konusu olurken, bu yıl Covid-19 pandemisi bahanesiyle törenler kısıtlandı ya da yasaklandı.
Tüm bu tartışmaları geride bırakıp biraz gerçeğe ve nesnelliğe kapı aralasak… Olmaz mı?

Soru şu: Ortada “kutlanacak” bir cumhuriyet var mı, kaldı mı?
Sosyal medyada bir yanılsama kol geziyor. Halen bir cumhuriyet varmış yanılsaması. Tehlikeli bir yanılgı. Bugün artık “kutlayabileceğimiz” değil, geçmişte kalan, anabileceğimiz bir cumhuriyet söz konusu. Ya da bir yol daha var: Yeniden kurma fikrini ve iradesini yükseltmek…
Cumhuriyetten söz edebilmek için halkçılıktan, kamuculuktan, laiklikten, aydınlanmacılıktan, bağımsızlıktan, eşitlikten ve özgürlükten söz edebiliyor olmamız gerekir. Edemiyorsak, bir cumhuriyetten de söz edemeyiz.

Bugün Türkiye’de fiili olarak da, şekli olarak da bir cumhuriyet yoktur. Beş altı yıl önce AKP rejimine “ikinci cumhuriyet” yakıştırmasında bulunanlar oldu. Hayır. Asla. “İkinci Cumhuriyet” diyerek AKP’ye herhangi bir cumhuriyet atfedilmemeli.
Cumhuriyete ait tüm kavram ve kurumlar birer birer tasfiye edildikten, cumhuriyet yıkıldıktan sonra, yerine yerleştirilmeye çalışılan rejim, tekellere ve tarikatlara dayalı vahşi kapitalist bir dinsel despotizmdir. Bu acımasız gerici despotizmde cumhuriyeti ve laikliği temsil eden, andıran, anıştıran, çağrıştıran ne varsa büyük bir hız ve şiddetle süpürüldü. Cumhuriyet ile despotizm ayrı rejimlerdir. Cumhuriyetin olduğu yerde, AKP ve temsil ettiği islamcı despotizm olmaz, olamaz. Eğer AKP despotizmi varsa, orada da cumhuriyetten söz edilemez, edilmemeli.
Hiç kimse ama hiç kimse, despotik bir harabeye dönüştürülen bu ucube düzeni bize “cumhuriyet” diye yutturmaya kalkmasın.

Kamusal ve doğal varlıklarına sahip çıkmak isteyen, yurttaşlık haklarını kullanan insanlara, polisler acımasızca saldırıyorsa… En temel anayasal haklar, sarayda yaşayan bir kişinin iki dudağının arasına terk edilmişse… En ufak bir eleştiri ve itiraz,  hukuk dışı soruşturmalarla, sabaha karşı ev baskınlarıyla gözaltılarla karşılanıyorsa… Hukuk güvenliğinin kırıntısı kalmamışsa… Şeriat rejiminin siyasal bayrağı olan türban üniversitelerden adliyelere kadar kamusal alanın her zerresine yerleşmişse… O ülkede cumhuriyet değil, korkutmaya dayalı despotik bir rejim hüküm sürüyor demektir.
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi, etrafına topladığı patronlara “Mevzuat amcaya takılmayın, başarının sırrı pratik çözümdedir, ülke şirket gibi yönetilmelidir” diyebiliyorsa, artık o ülkeye ne cumhuriyet denir, ne laik.
Yarattıkları islâmofaşist diktatorya, Türkiye’nin potansiyel her türlü zenginliğinin, gücünün, olanaklarının patronlarca sömürülüp yok edilmesi için kurulmuş bir anonim şirkettir. Bu şirket düzeninde, hukukun adı da “mevzuat amca”dır! Bu kahrolası sistemde yargı, bir despota râm olur, hukuk “burjuvazinin fahişesi” kılınır. Fahişeliği reddedenler yok edilir.

Gelinen yer burasıdır. Fiili olarak yarattıkları kanunsuz, hukuksuz, gayrimeşru şeriat rejimi, değişik düzeylerde idari kararlarla, yönetmeliklerle, tebliğlerle, kanun hükmünde kararnamelerle, torba yasalarla “hukukileştirmeye” çalışıyorlar akıllarınca.
Yarattıkları örgütlü sömürü, örgütlü cehalet, örgütlü kötülük rejimine, sözde “hukuksal” bir zemin yaratmaya çalışıyorlar. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” dedikleri bu!

Kutlanmaya çalışılan Cumhuriyet Bayramı’nın “konusu” kalmamıştır ülkede. Cumhuriyet ancak yeniden kamucu, laik, eşitlikçi, özgürlükçü bir rejim kurulursa kutlanabilir.
Bir var oluş-yok oluş mücadelesi bu…
Yeniden var olmak, yeniden yurttaş olmak, yeniden insan olmak mı istiyoruz? O halde cumhuriyetçi olmaya; laik, kamucu, eşitlikçi, özgürlükçü bir cumhuriyeti kurmaya sadece mecbur değil, aynı zamanda mahkumuz da…
Eğer aramızda, içimizde cumhuriyetin yaşadığına hâlâ inananlar varsa, bu gerici diktatörlükten de asla kurtulma olanağımız yoktur.

Bitmiş, bitirilmiş, iğfal ve iğva edilmiş bir cumhuriyeti “nostaljik” duygularla kutlama değil… Cumhuriyeti yeniden kurma zamanı. Halkçı, kamucu, aydınlanmacı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir cumhuriyeti ilmek ilmek örme iradesini dosta düşmana gösterme zamanı…
1923 cumhuriyetinin kazanımlarına sahip çıkarak, o atılımları da içererek, yeni bir cumhuriyeti ileriye taşıma zamanı. Bu topraklardaki 200 yıllık ilerleme düşüncesinin ve devrimci geleneğin verdiği ilhamla, yeniden yurttaş olmanın erdemlerine kavuşmak için mücadele etme zamanı.
Cumhuriyete, kamuculuğa, aydınlanmaya düşman, sağlı-sollu AKP payandalarına inat; yaşasın cumhuriyet.

 

About Author

Ahmet Çınar

Ahmet Çınar

Related Articles

TÜM HABERLER