A3 Haber

Korkutan dosya: Savcının İzmir’den tayin edilmesinin nedeni iddianame mi?

Korkutan dosya: Savcının İzmir’den tayin edilmesinin nedeni iddianame mi?

Korkutan dosya: Savcının İzmir’den tayin edilmesinin nedeni iddianame mi?
Kasım 04
11:13 2020

Her zamanki gibi kendilerine ulaştırılan dosyayı araştırmaya başlayan İzmir Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekipleri şaşkındı.
Dosya ile ilgili araştırmayı derinleştirdikçe karşılarına yeni isimler çıkıyor, olaylar organize bir yapıyı işaret ediyordu.
Polis amirleri bile sonucu kestiremiyordu.
Cumhuriyet Savcısı’nın da talimatı ile operasyon yapılmasına karar verildi.

İzmir Cinayet Büro ekipleri 10 ve 17 Mart 2017’de İzmir, İstanbul, Manisa, Muğla ve Ankara’da başlattıkları operasyonda 56 kişiyi gözaltına aldılar.
66 ayrı adrese yapılan aramalarda 3 AK-47 (Kaleşnikof) tüfek, 1 el bombası, 23 ruhsatsız tabanca, 14 av tüfeği, 16 kilogram esrar ve 1 çelik yeleğin ele geçirildi.

Dosya, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’na verildi.
İddianameyi hazırlayacak Cumhuriyet Savcısı Ferhat Deniz çalışmaya başladı.
Bir yandan şüphelilerin sorgusu sürerken, diğer yandan da çeşitli olaylarda mağdur olanların verdiği bilgilerle dosya genişletildi.
Savcı Ferhat Deniz’in 2016/92489 sayılı soruşturma dosyası tamamlanarak 4 Ocak 2019’da hazırlanan iddianame dava açılması için İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yollandı.
69 sanıklı iddianame, aynı mahkemede görülen 2017/490 Esas sayılı dava dosyasıyla birleştirilerek yargılama yapılması istendi.

İsmini ilk kez İzmir Cumhuriyet Savcısı Ferhat Deniz’in hazırladığı iddianame ile tanımladığı yeni bir suç örgütü vardı artık.
Savcı Deniz iddianamesinde, “… soruşturmalarında haklarında işlem yapılan iş adamlarına yönelik menfaat temin saikiyle ve örgütlü hareket edildiği, bir nevi kamuoyundaki tabirle ‘FETÖ Borsası’ olduğu kuşkusu uyandığı” diye tanımladığı yapı için şu değerlendirmede bulundu:
“… soruşturma yürütülenlere şahsi menfaatlerini tatmin için yanaştıkları, örgütün mensuplarıyla pazarlıklar yaptıkları, para karşılığında haklarında işlem yapılmayacağını taahhüt ettikleri ve dolandırıcılık eylemlerine karşılık bulamayınca da devlet tarafından korundukları ve güç aldıkları yalanı ile kaba kuvvete kalkıştıkları, kendilerini devlet görevlisi veya devletin etkin birimleri ile irtibatlı olarak tanıtan ve gerçekten de bu kişilerle bağlantı kuran suç örgütü lideri ve yöneticileri ile üyelerinin, dolandırdıkları şahıslara verdikleri zarardan daha vahim olacak şekilde devletin silahlı terör örgütleri ile mücadelesine ilişkin toplum nezdindeki güvene zarar verme potansiyeli yarattıkları, suç örgütü lideri ve üyeleriyle bağlantılı olup, devletin bahşettiği makamları ve olanaklarını kötüye kullanarak, toprağının her karışı şehit kanıyla sulanan aziz vatana ve şehitlerine ihanet eden başta kamu görevlileri olmak üzere tüm şüphelilerin mümkün olan en ağır şekilde tecziyelerinin gerektiği değerlendirilmelidir…”

İzmir Cumhuriyet Savcısı Ferhat Deniz’in hazırladığı iddianame İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek dava açıldığında otuza yakın olay hakkında detaylı bilgiler vardı.
İddianameye göre, suç örgütü liderliğini Serkan Kurtuluş’un yaptığı silahlı bir yapıydı.
Sadece Serkan Kurtuluş yoktu elbette.
Çeşitli eylemler yapan örgütün içinde siyasetçi olarak dönemin AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı ile, dönemin İzmir Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Kudret Dikmen de vardı.
Soruşturma dosyasını didik didik eden kimi isimlere, kimi sanık ve tanıklara göre aslında iddianame buz dağının görünen yüzüydü.
Kimi tanıklar, sanıklar soruşturma aşamasında hem polis ifadelerinde hem de savcılık ifadelerinde bazı isimleri söylemelerine rağmen ifadelere yansımadığını yaptığımız ikili görüşmelerde bana da anlattı, ama ispatı mümkün değildi.
Mahkemede duruşmalar sürerken ilginç bir gelişme yaşandı.
İddianameyi hazırlayan İzmir Cumhuriyet Savcısı Ferhat Deniz, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) Haziran 2020 ana kararnamesiyle Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi’ne üye olarak görevlendirildi.
Savcı Deniz’in doğum yerinin Diyarbakır olmasına rağmen atamasının yapılması şaşırttı.
Üstelik savcı Ferhat Deniz’in herhangi bir atama talebinin bulunmadığı öğrenildi.

Hazırlanan ve davası görülmeye başlanan iddianamede, öncelik silahla öldürme, yaralama, bombalama, adam kaçırma, yağma, tehdit gibi suçlar öncelikliydi.
Bu eylemler Serkan Kurtuluş’un liderliğini yaptığı suç örgütünü işaret ederken, Kurtuluş’u yönlendiren, yöneten, istihbarat ve güç verenler arasında ise sadece Ahmet Kurtuluş ile Kudret Dikmen’in adı geçiyordu.
Peki aslı öyle miydi?
Sadece bu üç ismin üzerinden yürütülen soruşturmaya kimi isimler dahil edilmemiş miydi?
Neden dahil edilmemişlerdi?
Ve en önemlisi kimdi bu isimler?
Örneğin otuza yakın olay irdelenirken, aynı suç örgütünün yaptığını kimi tanık ifadelerinde gördüğümüz gazeteci Süleyman Gençel’e düzenlenen saldırı ve daha da ileri giderek öldürülmesinin planlanması olayı iddianamede yoktu.
Aynı şekilde suç örgütü liderlerinin ekonomik ilişkileri, kurdukları sistem, İzmir ve İzmir dışındaki ticari ilişkileri de dosyada bulunmuyordu.

A3 haber olarak bu araştırmaları yaptık.
https://www.a3haber.com/2020/09/07/siyaset-ticaret-ve-tehdit-dolu-sasirtici-iliski-aglarinin-hikayesi-aslinda-kim-olduruldu/
https://www.a3haber.com/2020/09/08/sirketler-elden-ele-sehirden-sehire-neden-dolasir-ticaretin-sirri-mi/
https://www.a3haber.com/2020/09/09/ayni-adresteki-iki-sirketin-dort-yillik-macerasi-bulmaca-gibi/
https://www.a3haber.com/2020/09/10/hells-angels-alman-uyruklu-turklerle-aralarindaki-baglantinin-anlami-ne/ başlıklı özel dosyamızda, kimi isimlerin nasıl bir araya geldiğini anlatmaya çalıştık.

Dava ilerledikçe sanık sıfatındaki kimi isimler yavaş da olsa konuşmaya başladı.
Önce gizli tanık deşifre oldu ve mahkemede ortaya çıkan gerçeğe göre gizli tanığın aslında Ahmet Kurtuluş’un şoförü Ufuk Gürbüz olduğu görüldü.
Gürbüz de hem polis hem de savcılıkta kimi isim ve konuların ifadelerine yansıtılmadığını söyledi.
Sadece Ahmet Kurtuluş ve Kudret Dikmen’in mal varlıkları ve para trafikleri incelenirken, kaynak da yine davanın sanık ya da kimi tanıklarıydı.

Kendi içinde anlaşılır bir mantık izleyen suç çetesi sadece iddianamede anlatılanlarla mı sınırlıydı, yoksa ilişkiler daha mı karmaşıktı?
Ahmet Kurtuluş tutuklu iken nasıl ev hapsine çıkarılmıştı?
Etkin pişmanlıktan yararlanıp itirafçı olmuş muydu?
Tutuklandıktan sonra verdiği yeni ifadeler var mıydı?
Bu ifadelerinde ekonomik ilişkilerini ve bazı isimleri eklemiş miydi?
Ahmet Kurtuluş’un ev hapsine çıkarılması aslında öldürülmesinin de yolunu açmış mıydı?
Ahmet Kurtuluş evinde öldürülmesi sıradan bir cinayet miydi?
İşte bu soruların yanıtlarını aramanın zamanı şimdi.
Karmaşık görünen ilişkiler belki de sanıldığı kadar karmaşık değildir.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER