A3 Haber

Halk sağlığı uzmanı Doç. İlker Belek yanıtladı: Covid-19’dan kurtulmak için toplumun ne kadar aşılanmalı?

Halk sağlığı uzmanı Doç. İlker Belek yanıtladı: Covid-19’dan kurtulmak için toplumun ne kadar aşılanmalı?

Halk sağlığı uzmanı Doç. İlker Belek yanıtladı: Covid-19’dan kurtulmak için toplumun ne kadar aşılanmalı?
Aralık 05
20:22 2020

Halk sağlığı uzmanı Doç. İlker Belek, “Salgının sona ermesi için Türkiye’de 68 milyon kişi aşılanmalı. Aşının koruyuculuğunun ne kadar devam edeceğini de bilmiyoruz, yani tekrarı gerekebilecek. Aşıyı yaptırmama hakkı diye bir şey olamaz. Aşı bireylerin sorumluluğu, devletin görevi” dedi.

A3 Haber Merkezi | Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olan halk sağlığı uzmanı Doç. İlker Belek, kişisel blogunda yayınladığı analizinde, Covid-19 aşılarını ele aldı. Belek, etkili olabilmesi için kaç kişinin aşılanması gerektiğini ve toplumda kışkırtılan aşı karşıtlığını değerlendirdiği analizinde, “Aşılanmak toplumsal bir sorumluluktur, hiç kimsenin aşı yaptırmama hakkı, özgürlüğü yoktur, bu hak ve özgürlük ancak aşıya karşı özel duyarlılığı olanlara tanınabilir, vatandaşları parasız aşılamak devletin görevidir” dedi.

Doç. İlker Belek’in analizinin tamamı şöyle: 

Aşıların yaygın uygulanma sürecinin başlayacağı bu günlerde, salgına son vermek, virüsün yayılımını durdurmak için kaç kişinin aşılanması gerektiği konusu önem kazanıyor.

Toplumsal bağışıklık (herd immunity)

Bir hastalığın salgın olmaktan çıkması, etkeninin yayılımının durdurulabilmesi için toplumun o hastalığın etkenine karşı kazandığı bağışıklık düzeyi önemlidir.

Covid salgınının başından beri tartışıldığı gibi bu olgu toplumsal bağışıklık, sürü bağışıklığı gibi kavramlarla açıklanır.

Toplumsal bağışıklık toplumda virüse karşı bağışıklık kazanmış bireylerin oranıyla ölçülür.

Salgının sona erebilmesi için bu oranın belli bir düzeyin üzerine çıkması gerekir.

Toplumsal bağışıklık kazanmanın yolu

Bireysel ve toplumsal bağışıklık iki yolla kazanılır: Hastalığın geçirilmesi veya aşılanma. Bunların oluşturduğu bağışıklık düzeyi birbirinden farklı olabilir.

Covid için, hastalığın geçirilmesinin salgını engelleyecek düzeyde bir toplumsal bağışıklığı kısa süre içinde sağlayamayacağı açıktı. Hiçbir önlem uygulanmaksızın, kendi haline bırakıldığında bile bu süre 20 yılı buluyordu. Öte yandan salgının halk sağlığı ve ekonomiler üzerinde yarattığı tahribat toplumsal bağışıklık adına salgının kendi haline bırakılması tercihini gündemden düşürüyordu.

Dolayısıyla Covid’e karşı toplumsal bağışıklık oluşturmanın tek etkili ve insani yolu olarak geriye aşı seçeneği kalıyordu.

Zaten bu nedenle bütün dünya Şubat ayıyla birlikte aşı araştırmalarına odaklandı.

SARS-COV-2 yayılımını engellemek için gereken toplumsal bağışıklık düzeyi nasıl hesaplanır?

Tam bu noktada çok önemli bir soru ortaya çıkar: Covid salgınını engellemek için gerekli toplumsal bağışıklık oranı nedir?

Örneğin Kızamık için bu oran %92 kadardır ve bunu sağlayabilmek için de toplumun neredeyse tamamının aşılanması gerekir.

Bir salgın etkeninin toplum içindeki yayılımını engelleyebilmek için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi virüsün yayılım hızıyla ilişkilidir.

Bu da R0 (temel üreme) katsayısı ile ölçülür.

R0 katsayısı, daha önceden hastalık etkeninin hiç olmadığı, yani insanların o etkene karşı tamamen duyarlı oldukları ve o hastalığa ilişkin hiçbir koruyucu önlemin söz konusu olmadığı bir topluma etkenin girmesiyle birlikte, etkenle enfekte olan bir hastanın etkeni bulaştıracağı kişi sayısıdır.

R0 katsayısı kızamık için 11-18, boğmaca ve çocuk felci için 5-7, kabakulak için 4-5, HIV için 3,6, SARS için 2-5, grip için 2-3, EBOLA için 2 olarak bulunmuştur.

SARS-COV-2 içinse DSÖ 25 Mart tarihinde 1,5-6, ortalamasını ise 3,3 olarak vermiştir. Aynı tarihlerde Fahrettin Koca ülkemiz için R0’ı 4,5-5 olarak açıklamıştır.

R0 katsayısı bize etkenin yayılımını durdurmak için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyini hesaplama olanağı verir, şöyle:

Gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi = 1- 1 / R0

İşte kızamık için sözünü ettiğimiz gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi buradan çıkar: 1 – 1 / 12 = 0,92. R0 değeri büyüdükçe, yani hasta kişinin bulaştırdığı kişi sayısı arttıkça; etkenin yayılımını durdurmak için, yani toplumu o etkene karşı bağışık kılmak için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi de yükselir.

Covid için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi ise (Bakan’ın verdiği 4,5 R0 değerini aldığımızda) şöyle olur: 1 – 1 / 4,5 = %78.

Covid için gerekli %78 toplumsal bağışık düzeyi için toplumun ne kadarı aşılanmalı?

SARS-COV-2 yayılımını durdurmak için gerekli toplumsal bağışıklık düzeyi %78’dir ama bu, toplumumuzun %78’inin aşılanmasıyla %78 toplumsal bağışıklık düzeyine ulaşacağımız anlamına gelmez.

Zira Covid aşısının (ve bu bütün aşılar için geçerlidir) sağladığı bağışıklık oranı (aşının etkinliği) %100 değildir.

Bir aşıyla sağlanan toplumsal bağışıklık oranı aşının etkinlik oranı ile aşılanan nüfusun oranının çarpılmasıyla bulunur.

Ülkemizde etkinlik oranı %95 kadar olan Pfizer-BionTech ile Modena’nın mRNA aşıları kullanılacaksa %78’lik toplumsal bağışıklık oranına ulaşabilmek için toplumumuzun %82’sinin (0,78 / 0,95) aşılanması gerektiği sonucu ortaya çıkar. Yani 68 milyon kişinin. Kullanacağımız aşının etkinlik oranı %90’a düştüğünde ise aşılanması gereken nüfus 72 milyona çıkacaktır.

bunlardan daha düşük aşılama oranları, aşının koruyuculuk süresine bağlı olarak aşılananları koruyabilecek olsa bile; en azından bölgesel, risk gruplarını etkileyen yeni salgınların ortaya çıkmasını ve hatta aşılananların da yeniden hastalanmasını engelleyemez.

Ayrıca, mevcut aşıların kazandıracağı bağışıklık süresine göre (ki bu henüz hiçbir aşı için bilinmiyor) aşılamanın belli aralıklarla tekrarlanması da gerekebilir.

Buradan da anlaşıldığı gibi aşılanmak toplumsal bir sorumluluktur, hiç kimsenin aşı yaptırmama hakkı, özgürlüğü yoktur, bu hak ve özgürlük ancak aşıya karşı özel duyarlılığı olanlara tanınabilir, vatandaşları parasız aşılamak devletin görevidir.

Doç. İlker Belek kimdir?

1961 doğumlu. 1984’te Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1990’da aynı fakültenin Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan sağlık antropolojisi alanındaki teziyle uzmanlık aldı. 1996 Ağustos ayından beri Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi. 2000’de doçent oldu. 2007’de TTB Nusret Fişek Halk Sağlığı Bilim Ödülü’nü aldı.
Kitaplarından bazıları: Toplumsal Bilinç (1991), Marksist Bakış Açısıyla Bilimsel Teknolojik Devrim ve Endüstriyel Demokrasi (1993), Sınıf, Sağlık, Eşitsizlik (1998), Türkiye İçin Sağlık Tezi (2. Baskı, 1998), Postkapitalist Paradigmalar (2. Baskı 1999), Antalya’da Hekimler (2003), Sosyoekonomik Konumda ve Sağlıkta Sınıfsal Eşitsizlikler: Antalya’da Beş Yıllık Bir Araştırma (2004), Eleştirel Sağlık Sosyolojisi Sözlüğü (2006), Marksizm ve Sınıf Bilinci (2007), Sosyal Devletin Çöküşü ve Sağlığın Politik Ekonomisi (3. Baskı, 2009), Küba’da Sağlık (3. Baskı, 2015), Esnek Üretim: Derin Sömürü (2. Baskı, 2011), Sağlıkta Dönüşüm: Halkın Sağlığına Emperyalist Saldırı (2012), Kapitalizmde Sınıf (3. Baskı, 2017), Dinin Toplumsal Kökenleri (2015), Din, Toplum, İktidar: İmanın Siyasi Ontolojisi (2016).

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER