A3 Haber

Aynı tarikatın mensubu, aynı Nakşibendiliğin gericisi: AKP Kubilay’ı niçin anamaz?

Aynı tarikatın mensubu, aynı Nakşibendiliğin gericisi: AKP Kubilay’ı niçin anamaz?

Aynı tarikatın mensubu, aynı Nakşibendiliğin gericisi: AKP Kubilay’ı niçin anamaz?
Aralık 23
12:36 2020

Bir zamanlar her 23 Aralık’ta okullarda anılır, derslerde anlatılırdı…
Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’dan, Menemen’deki gerici kalkışmadan, Kubilay’ın katledilişinden söz ediyoruz.
AKP’nin dayattığı “Değerler Eğitimi” derslerinde artık bunlara yer yok.
Dolayısıyla 4+4+4 tipi okullarda ve her zerresi imam hatipleşen eğitim sisteminde yetişen çocuklarımız, ne Menemen kalkışmasını biliyorlar ne de Mustafa Fehmi Kubilay’ın katledilişini…

23 Aralık 1930 sabahı Menemen’de Nakşibendi müritleri ve onların destekçisi gerici güruh tarafından vahşice öldürülen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’la ilgili Menemen Cumhuriyet Savcılığının hazırladığı raporun girişi şöyledir:

Gazez Camisi girişinin sol tarafındaki bahçede arkası üstü yatık, sağ tarafında kasaturası kınından çekik bir halde, elbiseleri kanlı, başı boynundan ayrılmış ve etrafındaki toprakta çok fazla kan lekeleri bulunan, tahminen 25 yaşlarında, üzerinde hâki renkte askerî elbise olan; orta boylu, kumral benizli, saçları az ağarmış cesedin, Menemen’de 43. Alay 1. Tabur 3. Bölük Takım Komutanı Yedek Subay İzmirli Hüseyin oğlu Kubilay olduğu anlaşılmıştır…

Hepsi aynı tarikatın mensubu…

Tarihe “Menemen Hadisesi” olarak geçen bu kanlı cinayetin elebaşı Giritli Hasan oğlu Mehmet… Yandaşları Osman oğlu Şamdan Mehmet, Hasan oğlu Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet, Nalıncı Hasan ve Çakır oğlu Ramazan…
Hepsi Manisa’da yaşıyorlar ve hepsinin ortak özelliği Nakşibendi tarikatıyla olan bağları, tarikata olan bağlılıkları.
23 Aralık 1930 sabahı Manisa’dan Menemen’e gider altı kişi. Bir camiden yeşil bir sancak alırlar, sabah namazının hemen ardından ilçe meydanına sancağı dikerek silah zoruyla yandaş toplamaya çalışırlar.
“Din elden gidiyor” söylemiyle kısa sürede büyür kalabalık. Elebaşı Derviş Mehmet, toplanan güruha kendisini “Mehdi” olarak tanıtır, arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyler.
Giderek büyüyen kalabalık, şeriat sancağı olarak adlandırdıkları yeşil bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başladılar. “Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir” diye bağırarak bir isyan hareketi başlatırlar.

Olayların duyulması üzerine ilçedeki askeri birlik harekete geçer, dönemin alay komutanı, yedek subay Kubilay’ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderir. Mustafa Fehmi Kubilay, askerlerin yanından ayrılarak tek başına eylemcilerin arasına girer, kalkışmanın elebaşlarını ikna etmeye çalışır. Silahlı eylemcilerden biri ateş ederek Kubilay’ı yaralar. Bunu gören askerler ateşle karşılık verirler ancak tüfeklerinde mermi yerine manevra fişekleri olduğu için etkili olamazlar. Elebaşlardan Derviş Mehmet “Bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kutsal bir görevi olduğuna ikna etmeye çalışır.
Kubilay yaralı halde uzaklaşarak cami avlusuna sığınır, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşinden gelirler, Derviş Mehmet, testere ağızlı bağ bıçağını çıkarıp yedek subay Kubilay’ın başını bedeninden ayırır. Kesik başı, yeşil bayrağın sopasına iple bağlarlar. Olay yerine sonradan gelen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaralar, ancak açılan ateş sonucu o da ölür. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu ölür.
Olay yerine gelen takviye birliklerin “Teslim ol” çağrısına uymayan gericiler ile askerler arasında çatışma çıkar. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölür. Kaçmaya çalışanların hepsi tutuklanır. Bölgede sıkıyönetim ilan edilir.

24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak’ta mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile birlikte 37) kişinin idama mahkum edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatına, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmeder. İdam hükümlülerinin altısı küçük yaşta olduğundan cezaları ağır hapse çevrilir. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını iki yıl hapse çevirir. Diğer 28 idam mahkumu, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edilir.

“Tarikat ağacının zehirli meyvesi…”

Menemen iddianamesindeki bir ifade son derece önemlidir: “Tarikat ağacının zehirli meyvesi…”
Menemen’deki gerici kalkışma ve üç kişinin katledildiği vahşi cinayetin “tarikat ağacının zehirli meyvesi” olarak tanımlanması son derece açıklayıcıdır. Tüm bu olayların kışkırtıcısı, motive edicisi, zemin hazırlayıcısı Nakşibendi gericiliğidir. Yani Türkiye’de halen yasadışı bir şekilde, dernek ve vakıf adı altında faaliyet gösteren hemen hemen tüm tarikatların kökü, kökeni, çıkış kaynağı…

Tarikatların kökü, kökeni

Buraya şu iddialı cümleyi iliştirmekte yarar var: Bu topraklarda tek bir tarikat vardır, o da Nakşibendilik. Farklı adlarla anılanların hemen hemen tamamı, işte bu Nakşibendiliğin kolları, uzantıları, türevleridir: İsmailağa, Menzil, Arvasiler, İskenderpaşalılar, Süleymancılar, Erenköylüler ve diğerleri…
AKP Türkiye’sinde vali atayabilen, bakanlıklarda kadrolaşabilen, eğitim ve sağlık gibi kamusal alanları kuşatabilen bir tarikattan söz ediyoruz.
AKP içinde özellikle Nakşibendi tarikatının etkili olduğu, en başından beri gizlenmeyen gerçeklerden. Tayyip Erdoğan’ın Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergahı’yla olan çok yakın ilişkisi de bilinen gerçeklerden.

Erbakan’dan Özal’a, Binali’den Erdoğan’a kadar…

AKP’nin kuruluşundan itibaren partinin içinde yer almış pek çok önemli ismin de Nakşibendi tarikatına bağlı olduğu da biliniyor. Önceki yıllarda ANAP ve DYP içindeki siyasetçiler arasında da bu tarikatların bağlısı ya da sempatizanı olan pek çok siyasetçi bulunuyordu ancak AKP’de bu oran katlanarak arttı, tarikatlar AKP üzerinden, siyaset yoluyla kamunun her kademesinde kadrolaşmayı bu dönemde başardı. AKP’nin önemli isimlerinden Abdülkadir Aksu, Mehmet Ali Şahin, Ali Coşkun, Kemal Unakıtan, Recep Akdağ, Binali Yıldırım, Hilmi Güler, Zeki Ergezen gibi isimlerin Nakşibendilikle ilgileri olduğu geçtiğimiz 14 yıl içinde epeyce yazılıp çizildi.
2002’de kurulan ilk AKP hükümetinde bile 25 bakanın 19’unun tarikat bağlantısı, o dönemde çokça gündeme geldi.
Bütün yolların Nakşibendiliğe çıktığı AKP Türkiye’sinde, bu tarikat ve cemaatler büyüdü, gelişti, güçlendi ve her biri birer sermaye grubu haline de geldi.

Kubilay’ı anamazlar, çünkü…

Başta söylediğimizi bir kez daha yineleyelim: Bugün okullarda Mustafa Fehmi Kubilay anılmıyorsa, AKP tipi eğitim sisteminden yetişen çocuklarımız 90 yıl önceki gerici Menemen kalkışmasını bilmiyorsa, nedeni Nakşibendi iktidarıdır.
Çünkü bundan 90 yıl önce Mustafa Fehmi Kubilay ve arkadaşlarını katledenlerin zihinsel yapısı, bugün ülkeyi yönetenlerin zihinsel yapısıyla aynıdır.
Hepsi aynı tarikatın mensubu, aynı Nakşibendiliğin gericisi, aynı yolun yolcusudurlar.

About Author

Ahmet Çınar

Ahmet Çınar

Related Articles

TÜM HABERLER