İmamoğlu: Bu şehrin hiçbir topluluğunun adı “azınlık” değildir
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB), Başkanı Ekrem İmamoğlu, kentte yaşayan sayıca az farklı inanç gruplarını anlatan “İstanbul’un Renkleri” kitabını tanıttı. İmamoğlu, “Bu şehrin hiçbir topluluğunun adı, azınlık değildir; asaleti, asilliği tamdır. Her vatandaşımız, bir kişi dahi olsa, tek bir kişi olarak bir inancı ya da bir grubu temsil ediyor olsa da ben, onu azınlık olarak tanımlayamam” dedi.
İBB, kentte yaşayan sayıca az farklı inanç gruplarını anlatan “İstanbul’un Renkleri” kitabı için tanıtım toplantısı düzenledi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen tanıtım toplantısında; Fener Rum Patriği Bartholomeos, Türkiye Ermeni Cemaati Başrahibi Tatul Anuşyan, Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav İsak Haleva, Süryani Kadim Cemaati lideri Metropolit Mor Filüksinos Yusuf Çetin, Türkiye Ermeni Katolikleri Dinî önderi Kerabaydzar Levon Zekiyan ve İstanbul Keldani Kilisesi Papazı Remzi Diril hazır bulundu.
Öymen: Hepimiz, birlikte Türkiye’yiz
Toplantının ilk konuşmacısı, kitaba katkı sunan eski CHP genel başkanlarından Altan Öymen oldu. İstanbul’u anlatan şairler ve şiirlerinden seçkiler sunan Öymen, “hemşehrilik” duygusunun önemine dikkat çekti. Öymen, “Hepimiz, birlikte Türkiye’yiz” dedi.
Öymen’in ardından kürsüye davet edilen Türk Yahudi Toplumu Başkan Yardımcısı, Türk Cemaat Vakıfları Temsilcisi Moris Levi, “2-3 gün önce, yılın en uzun gecesini yaşadık. Artık her gün, biraz daha aydınlık. Bu pandeminin karanlığında bu kitap, bize de ışık gibi geldi, küçük dini toplumlarımıza” dedi. İstanbul’daki kökenlerinin 1492’ye kadar dayandığı bilgisini paylaşan Levi, cemaat vakıfları ve üyeleriyle ilgili yaşanan süreci, şu sözlerle dile getirdi:
“Cemaat vakıfları, sayıları süratle azalan, yaşlanan ve yoksullaşan toplumlarına hizmet vermeye çalışan, kökenleri yüzlerce, hatta binlerce yıla dayanan ibadethaneleri, okulları, hastane ve yardım kuruluşlarını ayakta tutmaya çalışan, başlıca gelirleri de toplamaya çalıştıkları kiralar ve bağışlar olan kurumlardır. Görevim gereği, kitaba konu olan küçük toplumların 167 adet vakıflarını, Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi’nde temsil ediyorum. Bu vakıfların büyük çoğunluğu İstanbul’da. Orhan Veli’nin dediği gibi, İstanbul’u anımsayınca hüzünlenenlerin, İstanbul’u gözleri kapalı dinleyenlerin ve solumak isteyenlerin ülkemizde kalanlarının sürdürdükleri vakıfları temsil ediyorum. Kitapta da anlatıldığı ve başlıkta da işaret edildiği gibi, bu toplumların renkleri, izleri, nefesleri, ruhları, lezzetleri, aşkları, sesleri, müzikleri anıları olmayan bir İstanbul’da şiirler bile yavan kalırdı. İstanbul, İstanbul olamazdı.”
İmamoğlu: Zengin bir şehirdeyiz
Toplantının son konuşmasını gerçekleştiren İmamoğlu, katılımları için camaat liderlerine teşekkürlerini iletti. Davetlilerden Latin Katolik ruhani lideri, Vatikan İstanbul temsilcisi Rubén Tierrablanca González’in dün gece vefat ettiği bilgini paylaşan İmamoğlu, baş sağlığı dileğinde bulundu. “Yüz yıllar boyu, farklı kültürlerden, dinlerden, milletlerin, insanların bir arada, hoşgörü içinde yaşadığı ve bu çabayı ortaya koyduğu bir şehirdeyiz. Zengin bir şehirdeyiz” diyen İmamoğlu, “Her cemaatimizin, her inançtan olan insanımızın, bu şehrin sokaklarına, parklarına, hayatına, yaşamına büyük izler, derin hikayeler, çok derin miraslar bıraktığının da farkındayız. Şunu belirtmek istiyorum: Bu şehrin hiçbir topluluğunun adı, azınlık değildir. Çok net. Asaleti, asilliği tamdır. Bunun altını çizmek istiyorum. Her vatandaşımız, bir kişi dahi olsa, tek bir kişi olarak bir inancı ya da bir grubu temsil ediyor olsa da ben, onu azınlık olarak tanımlayamam. Böyle bir şeye hakkım yok. Bunun hissedilmesini, özellikle istiyorum. Çünkü, kimin bu şehre nasıl katkılar sunduğunu, kimse bilemez. Bazen bu yüzyıllar sonra anlaşılıyor” dedi.
“Her vatandaşımız, bizim asil hemşehrimizdir”
Konuşmacılardan Levi’nin 500, kendisinin ise 40 yıllık İstanbullu olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Nasıl bir yarışa tutuşsak? Bu mümkün değil. Bugün, ‘Bu şehri hissediyorum’ diyen de bizim asil vatandaşımız; yeni doğmuş bir bebeğimiz de bizim asil hemşehrimizdir, asil vatandaşımızdır. Onun için, çok kıymetli katkılarla bu şehri zenginleştiren herkesi minnetle, saygı ile anıyorum; kim olduğuna bakmaksızın, kimliğine bakmaksızın. O bakımdan her yönüyle rengarenk bir şehir İstanbul. Ben, bunun zenginliğini, nimetini yaşamak ve bu şehre yaşatmak istiyorum. Bunun da tek yolu var; hep birlikte yapabiliriz bunu” diye konuştu. İstanbul’un büyüleyici kimliğini daha yukarılara çıkarmak için hep beraber çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulayan İmamoğlu, bu amaca hizmet edecek kitaba emeği geçen herkese teşekkürlerini iletti. Bilinen cemaatlerin dışında, İstanbul’un renk paletinde Bulgarlar Süryaniler, Polonyalılar ve Latinler gibi grupların da olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Bu manada; bu genişliği, bu derinliği burada hissettirmesi beni çok çok mutlu etmiştir. Tabii İstanbullu kimliğinin, İstanbullu kültürünün her birisi, bir katmanı ve bir değeri gösterir. Bunun hissedilmesi önemli” dedi.
Projede önemli isimler yer aldı
Projede Rum, Ermeni, Yahudi, Bulgar, Polonyalı, Süryani ve Latin gibi tüm toplulukların insanları ele alındı. İstanbul kültürünü ve İstanbulluluk kimliğini anlatan eser için, birbirinden önemli yazar ve araştırmacılar bir araya geldi. Giriş yazısını Altan Öymen’in yaptığı eserde, Ali Çokona; İstanbul Rumlarını, Saro Dadyan; İstanbul’da yaşayan Bulgarları, Püzant Akbaş; İstanbul Ermenilerini, Rinaldo Marmara; İstanbul’un Latin Katolik Cemaatini, Nâzım Alpman; İstanbul’da bir Polonya köyü olan Polonezköy’ü, Ivo Vedat Molinas; İstanbul Yahudilerini, Sait Süsin; İstanbul Süryanilerinin dünü bugününü, Mehmet Yüce de bu toplulukların Türk sporuna katkılarını anlattı. Kitabın final yazısını, aynı zamanda proje direktörü olan Cengiz Özkarabekir ve Sevecen Tunç birlikte kaleme aldı. İBB iştiraki Kültür AŞ tarafından yayınlanan eserin genel yayın yönetmenliğini Ahmet Bozkurt, editörlüğünü de Saro Dadyan üstlendi. (ANKA)