A3 Haber

İzmir Tabip Odası Başkanı: Kontrollü normalleşme süreci iflas etti, hasta seçmek zorunda kalabiliriz

İzmir Tabip Odası Başkanı: Kontrollü normalleşme süreci iflas etti, hasta seçmek zorunda kalabiliriz

İzmir Tabip Odası Başkanı: Kontrollü normalleşme süreci iflas etti, hasta seçmek zorunda kalabiliriz
Nisan 13
12:06 2021

Türkiye genelinde vaka sayılarındaki artış endişe veren boyutlara ulaştı. İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, mevcut Covid-19 servis ve yoğun bakımlarının dolduğuna dikkat çekerek, “Olgu artışının böyle devam etmesi durumunda, hasta seçmek zorunda kalabiliriz” dedi.

Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkmasının ardından küresel çapta etkisini sürdüren koronavirüs salgınında Türkiye, vaka sayılarında başı çekiyor. Hastanelerin alarm verdiği dönemde yeni kısıtlamaların alınıp alınmayacağı merak konusu oldu. Ülke genelinde vaka artışı devam ederken İzmir’de de hastanelerin yoğun bakım üniteleri alarm veriyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın dün Bilim Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada İzmir’de yoğun bakım doluluk oranının yüzde 80’in üzerinde olduğunu belirtti.

Türkiye’de son verilere göre günlük vaka sayısı 50 bini aştı. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, son 24 saatte vaka sayısı 54 bin 562, hasta sayısı 2 bin 548, vefat sayısı ise 243 oldu.

Gazete Duvar’dan Nuray Pehlivan’ın haberine göre, kontrollü normalleşmenin ardından vaka sayıları hız kesmeden arttı. İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, normalleşmenin zamanlama hatasına dikkat çekerek, şunları söyledi:

  • ‘Kontrollü normalleşme’ süreci başlatılmadan önce Şubat ayının ikinci yarısından itibaren olgu sayılarında artışlar başlamış ve bilim insanları Mart ayı sonlarında yaşanabilecek 3. pik için uyarılar yapmıştı. Yani böyle bir ortamda kontrollü normalleşme süreci başlatıldı. Gelinen noktada salgında günlük olgu ve vefat sayıları katlanarak artarken, maalesef rekorlar kırıldı. Nüfusa göre yeni olgu çıkışı açısından dünyada ilk üçte yer alıyoruz. Dolayısıyla ‘kontrollü normalleşme’ sürecinin iflas ettiğini söyleyebiliriz. Bu pikte baskın hale geçen, çok daha hızlı bulaşan, aşıların ne kadar etkili olduğunu kesin olarak bilemediğimiz İngiliz varyantı göz önüne alındığında önümüzdeki günlerin çok daha zor olacağını düşünüyorum. Bütün bu verilere karşın ülkeyi yönetenlerin salgınla mücadele konusunda güven veren bütünlüklü bir stratejilerinin olmadığını görüyoruz.

“Pandemi, bulaş zinciri kırılarak sona erdirilir”

Dr. Çamlı, pandemi sürecinde salgının hastanelerde kontrol altına alınamayacağını ifade ederek, şöyle devam etti:

  • Pandemi yönetiminde en başından beri yapılan yanlışlardan biri de salgının hastanelerde karşılanmaya çalışılmasıdır. Kovid olgularını hastanelerde, yoğun bakımlarda tedavi etmeye çalışarak pandemiyi kontrol altına almak mümkün değil. Pandemi birinci basamakta etkin bir koruyucu hekimlik çalışmasıyla, salgında bulaş zinciri kırılarak yani yaygın test, bilimsel ve etkin bir filyasyon takibi, izolasyon, karantina süreçlerinin sıkı takibi, hızlı bir aşılama ile kontrol altına alınabilir. Bulaş zincirine engel olunmadığı takdirde sağlık sistemi katlanarak artan olgulara bir zaman sonra cevap veremeyecektir. Şu anda mevcut Kovid-19 servis ve yoğun bakımları doldu. Yeni Kovid-19 servisleri, yoğun bakımlar açılmaya çalışılarak talebe cevap verilmeye çalışılsa da olgu artışının böyle devam etmesi durumunda, yoğun bakıma alma konusunda, hasta seçmek zorunda kalabiliriz.

“İl Pandemi Kurulu’na alınmadık”

İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Çamlı, salgın sürecinde sağlık meslek ve emek örgütlerinin süreç dışında tutulmaya çalışıldığını söyledi ve ekledi:

  • Ülkemizde salgın en başından bu yana şeffaf olmayan, epidemiyolojik verileri kamuoyu ve bilim insanları ile paylaşmayan bir anlayışla yönetildi. Salgınla mücadelede toplumun diğer kesimleri sağlık meslek ve emek örgütleri, yerel yönetimler süreç dışında tutulmaya çalışıldı. Örneğin İzmir Tabip Odası olarak İl Pandemi Kurulu’na alınmadık. Yıllardır içinde bulunduğumuz İl Hıfzıssıhha Kurulu’ndan ise alınan kararlara düştüğümüz şerhler sonrasında çıkarıldık. Pandemi yönetiminde “Ben bilirim!” anlayışının egemen olduğunu görüyoruz. Süreçte bütün itirazlarımıza karşın, ekonomik kaygıların toplum sağlığının önüne geçebildiği kararlar uygulandı. Bilim kurulunun aldığı kararların, ne ölçüde göz önüne alındığını bilemiyoruz. Ancak bir bilim kurulu üyesinin “Süreç bilim kurulu kararlarına göre yönetilseydi, bu duruma gelinmezdi” şeklinde açıklaması oldu. Pandemide gelinen noktanın sorumluluğu kimdedir? Bunun açıklanması gerekiyor.

“Aşı temininde sıkıntı yaşanıyor”

Aşılama hızının da düşük olduğuna dikkat çeken Çamlı, şu ifadeleri kullandı:

  • Ücretsiz, güvenli ve etkili aşı, siyasi iktidarın bir lütfu değil her yurttaşın doğal habkkıdır. Aşılamada risk gruplarına göre bir aşılama takviminin oluşturulması ilkesel olarak doğru bir yaklaşım. Ancak gerek dünyada neoliberal politikaların sebep olduğu ahlaki çöküş, gerek ülkeyi yönetenlerin aşı üreticileriyle anlaşmalar konusunda geç kalmaları sonucu aşı temininde sıkıntılar yaşanıyor. Aşılama süreçlerinin şeffaf yönetilmemesi, kamuoyu ile gerçeklerin paylaşılmaması, aşı temini konusunda yetersizliklere bağlı aşılama hızının düşük olmasının yanı sıra, aşıya erişimde yaşanan sorunlar, önceliklerde yaşanan değişimler bu konuda da yöneticilere olan güveni azalttı. Öğretmenler ya da kargo elemanları gibi meslek grupları varken, futbolcuların aşılanması kamu vicdanında rahatsızlık yarattı.

“Hiçbir ‘ulusal çıkar’ toplum sağlığının önüne geçemez”

“AVM, fabrika ve atölyeler kapanmalı” diyen Çamlı, açıklamalarına şöyle devam etti:

  • Pandemide katlanarak artan vaka sayılarına karşı çalışanlar, sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğratılmadan; AVM, fabrika, lokanta, atölye, şantiye gibi kalabalık ve kapalı alanlar derhal kapatılmalı. En az 14 gün tercihen 28 gün zorunlu üretim alanları dışında çalışanlar hiçbir şekilde mağdur edilmeden çarklar durdurulmalıdır. Zorunlu üretim alanlarında çalışanlar için iş yerine ulaşmada ve iş yerlerinde fiziksel önlemler alınmalı, dönüşümlü çalışma modelleri ile çalışma ortamlarında bulunan sayısı azaltılmalıdır. Bu süreçte kapanmadan kaçınılmasının temel nedeni ekonomik kaygılar oldu. Türkiye, dünyada salgın nedeniyle vatandaşlarına en az ekonomik destek sağlayan ülkelerden biri. Sosyoekonomik destek sağlanmadan uygulanacak bir kapanma kişileri açlık ve hastalık arasında tercih yapmaya zorluyor. Bu açıdan sosyal ve ekonomik destek paketleri ile birlikte uygulanması gerekiyor. Ancak böyle bir kapanmayı pandemi mücadelesinde sihirli bir çözüm gibi görmek de doğru değil.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER