A3 Haber

Kanun devletine doğru: Yaşadıklarımızdan çıkarmamız gereken dersler var

Kanun devletine doğru: Yaşadıklarımızdan çıkarmamız gereken dersler var

Kanun devletine doğru: Yaşadıklarımızdan çıkarmamız gereken dersler var
Nisan 21
09:03 2021

Montrö açıklaması nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan 14 emekli amiral Ankara Nöbetçi 8’nci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından “yurtdışına ve bulundukları il dışına çıkış yasağı” ile serbest bırakıldı.
Tamamında elektronik kelepçe var.
Yani nereye gitseler devlet izliyor olacak.

Emekli amirallerin gözaltına alınıp soruşturulma açılmasına dayanak yapılan Türk Ceza Kanunu’nun 316. maddesi.
Madde diyor ki: “Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.”
O suçlar da genel olarak “anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar” olarak tanımlanıyor. Haliyle anayasayı ihlal, hükumete karşı suç gibi tanımlar ve bu amaca yönelik silahlı örgüt kurmak da bu kapsamda değerlendiriliyor.

Bunlar işin hukukla ilgili tarafı.
İşin bir de görünen ama gösterilmek istenmeyen tarafı var.
Nedir o?
Emekli amiraller üzerinden topluma mesaj vermek.

Gözaltına alınmalarıyla başlayan tartışmaların geldiği nokta, emekli amirallerin üzerinden verilmek istenen mesaj ve kullanılan yöntem başarılı olmuştur.
Serbest bırakılır gibi yapılarak ayaklarındaki kelepçe ile kontrol altına alınmışlardır.
Toplum, amirallerin açıklamasının içeriğinden çok, gözaltı ve bir iki kelimeye odaklandırılarak yöntem konusunda iktidarın istediği noktaya gelmiştir.

Anımsayacaksınız, emekli amirallerin açıklamasının ardından Milli Savunma Bakanlığı Emekli Subaylar Derneği (TESUD) ile Emekli Astsubaylar Derneği’nin (TEMAD) yöneticilerini bakanlıkta ağırlamıştı.
Ziyaretin ardından Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) ve Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri Millî Savunma Bakanlığına destek ziyareti gerçekleştirerek bazı amirallerin yayımladığı bildiriyi kınadıklarını belirtti” denilmişti.

Herkes bu açıklamanın ne anlama geldiğini düşünürken, bu kez ikinci açıklama Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nden geldi.
TESUD şu açıklamayı yaptı:

5 Nisan 2021 günü saat 13.30’da TESUD Genel Başkanı ve TEMAD Genel Başkanı, beraberlerinde yönetim kurullarından ikişer üye ile birlikte MSB’lığına DAVET EDİLMİŞTİR.
Sayın Milli Savunma Bakanı’nın ülkemiz ve TSK’nın halen yürütmekte olduğu faaliyetler konusundaki paylaşımlarını müteakip TESUD Genel Başkanı tarafından; Silahlı Kuvvetlerimizin yurt içinde ve dışında yürüttüğü faaliyetlerdeki başarılarından gurur duyulduğu ifade edildikten sonra, emekli subaylarla ilgili çeşitli konular gündeme getirilmiş, görüş ve öneriler paylaşılmıştır.
Emekli amirallerin bildirisine yönelik herhangi bir KINAMA İFADESİ KULLANILMAMIŞTIR.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burasıdır.
Emekli subaylardan istediği desteği bulamayan iktidar, Milli Savunma Bakanlığı’nın yerine bu kez İçişleri Bakanlığı’nı harekete geçirdi.
Önce İçişleri Bakanlığı’na bağlı müfettiş ve dernek denetçileri devreye sokularak TESUD hakkında inceleme başlatıldı.
Ardından da bakanlıktan, “TESUD yöneticilerinin 104 emekli amiralin bildirisine destek açıklaması üzerine bakanlığımızca da 8 Nisan tarihinde Mülkiye Müfettişi ve Dernekler Denetçileri görevlendirilmiştir. Müfettiş ve denetçiler tarafından inceleme sonrası hazırlanan rapor; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca ve genel hükümler gereğince yasal işlemlerin takdir ve ifası için başsavcılığa tevdi edilmiştir. Ayrıca Dernek Yönetim Kurulu Başkanı ve diğer Yönetim Kurulu Üyeleri, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 27’nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince geçici bir tedbir olarak bakanlık makamının onayı ile görevden uzaklaştırılmıştır” denildi.
Hepimizin anladığı gibi özetle, “Bana destek olmazsan ben de seni cezalandırırım” denildi.
Bu yüzden TESUD yönetiminin iktidarın bakanlığı ve onun bürokratları tarafından cezalandırılması önemlidir.

İki yıl sonra Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri var.
Erken seçim diyenler/isteyenler de var ama görünüşe göre iktidarın böyle bir niyeti yok.
2002’de iktidara geldiğinde ne diyordu AKP?
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın…”
Doğru.
Çünkü hukuk devleti “benim insanlarım ve onların hakları önemlidir, devlet onlar içindir” der. Oysa kanun devleti ne der?
“İnsanlar devlet içindir. İnsan varsa devlet için vardır…”

2021 Türkiye’sinde yaşadığımız gerçek budur.
Alıştıra alıştıra değil, altyapısı hazırlana hazırlana Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkarılmış, artık resmen kanun devletine dönüşmüştür.
İktidar ve ortağının demokratik seçimlerde koltuğunu kaybedeceği her geçen gün daha net olarak görünmeye başladıkça, kanun devletini de daha net göreceğiz.

Daha önümüzde değiştirilecek çok kanun var.
Belki siyasi partiler kanunu, beldi ona bağlı pek çok kanunda yapılacak değişikliklerle, iktidar 2023 seçimlerini ikinci tura bile bırakmadan kazanmak istiyor.
Emekli amirallerin açıklaması ve ardından yaşananlar aslında turnusol kağıdıdır.
Yapılmak istenen/yapılan özetle budur.

İktidarı elinde tutan siyasal güç, parlamentodaki çoğunluğa dayanarak istediği kanunları kurguladığı hedefe gitme yolunda kendisine avantaj sağlayacak şekilde düzenleyecektir.
Kendi çıkarttığı kanunlarla hareket ederek, kanunlara aykırı davranmadığını göstererek çıkarlarını meşrulaştıracaktır.
Emekli amirallerin açıklaması, TESUD yönetiminin görevden alınması, muhalefet milletvekillerine fezleke hazırlanması, parti kapatma davası, iktidarı kızdıracak muhalif afişlerin kanun uydurularak engellenmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden tek imzayla çıkılabilmesi ve diğer pek çok örnek hukuk devletinden çıkıp, kanun devletine girildiğinin ispatıdır.
İktidar bu geçişi mümkün olduğunda ağır ve kendi aklındaki seçim tarihine kadar birer birer işleme koymaya başlamıştır.

Zaten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da “Demokratik Hukuk Devletini Yeniden Düşünmek” Sempozyumu’nda “Türkiye büyük bir değişim yaşamıştır ve 15 Temmuz’dan sonra geleceğini yeniden şekillendirmiştir” değerlendirmesiyle olanları ve olacakları özetlemiştir.
Bu anlayışa karşı tek yol, laik, sosyal, demokratik hukuk devletini sonuna kadar savunmaktır.
Çünkü tek korktukları özgür vatandaştır.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER