A3 Haber

Kobani davasında konuşan Demirtaş: Allah’ın varlığı ve birliği gibi biliyoruz ki, bu dava bir kumpastır

Kobani davasında konuşan Demirtaş: Allah’ın varlığı ve birliği gibi biliyoruz ki, bu dava bir kumpastır

Kobani davasında konuşan Demirtaş: Allah’ın varlığı ve birliği gibi biliyoruz ki, bu dava bir kumpastır
Kasım 08
17:40 2021

Kobani davasının altıncı duruşmasının ilk oturumu bugün Sincan Cezaevi yerleşkesinde gerçekleştirildi. Mahkemenin davayı hızlı bir şekilde bitirmeye çalıştığına dikkat çeken avukatlar, duruşma periyotlarının adil yargılamaya aykırı olduğunu belirterek, HSK’ye yapacakları şikayet sonuçlanmadan duruşmalara katılmayacaklarını söyledi.

IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobani davasının altıncı duruşmasının ilk oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.  Duruşmaya HDP milletvekilleri, partinin Ankara il ve ilçe yönetici ve üyelerinin yanı sıra Almanya, Amerika, İtalya, İsveç ve Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’ndan temsilciler katıldı.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutulan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP eski MYK üyeleri Sibel Akdeniz ve Dilek Yağlı, siyasetçi Ayla Akat Ata, mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Mazeret bildirenlerin dışında Sincan Cezaevi’nde kalan tutuklular duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) bağlandı.

İki duruşma arasında meydana gelen mahkeme başkanının görevden alınması ve duruşma periyotlarına dair konuşan avukat Aydın Erdoğan, “Anayasaya göre hakimler ve savcılar arz olunamaz. Kendileri istenmedikçe anayasada görüşen yaştan önce emekli olunamaz. Bir kimse ya da bir topluluk yargılanan kişi özel bir mahkemede yargılanmak üzere görev teşkil edilemez” dedi.

“Dava anayasaya aykırı”

Davanın en başından itibaren anayasanın emredici hükümlerine aykırı olarak heyetin teşkil edilmiş heyet olarak görevlendirildiğinin altını çizen Erdoğan, “Heyet sadece bir tek davaya bakmak üzere görevlendirildi. Dolayısıyla olağan yargılama periyotlarından farkı bir yargılama periyodu için görevlendirildiniz. Buna bağlı olarak sadece anayasanın tabii yargıçlık ilkesi ihlal edilmedi, duruşma günlerine ilişkin temel haklar da ihlal edildi. Anayasanın yasaklanan mahkemelerin kuruluşu sadece bir kanun çıkararak böyle bir mahkeme kurmakla ilgili değildi. Böyle bir mahkemenin kurulamayacağı gibi uygulamada hakim ve savcıların görevlendirilmesiyle bir kişi ya da müvekkilleriyle ilgili böyle bir mahkeme kurulamaz. Bu yargı bağımsızlığına aykırıdır” şeklinde konuştu.

“Görevden alındı”

Önceki mahkeme başkanının rahatsızlandığı belirtilerek duruşmalara katılmaması hakkında net bir bilgi verilmediğini söyleyen Erdoğan, “Mahkemenin sayın başkanının, bizce tam olarak bilinmeyen sözlü açıklamalardan öğrendiğimize göre, önce Covid-19 sebebiyle rahatsız olduğu söylendi sonra ameliyat olduğu söylendi, ne kadar süre sonra göreve döneceği belli değil denildi, arkasından da görevden alındı. Ne zaman göreve başlayacağı belli değil sorgulamaya devam edeceğiz denildiğinde sanki başkanı bir daha göreve gelmeyeceğini biliyormuş gibi duruşmaya olduğu yerden devam etti. Bazı müvekkillerimiz biz savunma vermek istemiyoruz demişlerdir” ifadelerini kullandı.

“Mahkemeye müdahale edildi”

Bu gelişmeler ışığında mahkemede kuruluş aşamasında müdahalelerin sürdüğünü ifade eden Erdoğan, “Hakimlerin ve savcıların arz edilmesi meselesi ise sadece görevlerine son verilmesiyle ilgili değildir. Bir hakimin baktığı davadan el çektirilmesi yargıçlık teminatı bakımında ön görülen anayasal ve AİHM tarafından öngörülen teminatların ortadan kaldırılmasıdır. Bu tamamen bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kaldıran objektif bir gerçekliktir. Mahkemeye yapılan, hukuka aykırı ve adil bir yargılama teminatını ortadan kaldıran bir müdahaledir” sözlerine yer verdi.

“Bu yargılama sürdürülemez”

Duruşma periyotlarına dair de konuşan Erdoğan, “Önceki duruşmada, duruşma periyotlarının belirlenmesinde savunma hazırlıkları ve avukatların durumunun gözetilmesi gerektiği ifade edildi. Yargı bakımından savunma yargının ayrılmaz bir parçasıdır. Bizim, yargılama yürütülürken ortaya çıkan haksızlıkları ve hukuksuzlukları zamanında uyarmak ve bunların düzeltilmesini talep etme yükümlülüğümüz var. Savunma hakkı elbette yargılananlarındır ama o hakkın kullanılmasında avukatlar onların adına görev yapmaktadır. Öze teşkil edilmiş bir mahkeme olması sebebiyle duruşma periyotlarının, avukatların ve müvekkilimizin durumu gözetilmeden belirlenmesiyle yargılamanın sürdürülebilmesi ortadan kaldırmıştır” şeklinde konuştu.

Avukat Ruken Gülağacı, Sebahat Tuncel ve Sibel Akdeniz’in bilgisayar kullanımı için cezaevine gönderilen yazıya gelen yanıtın okumasını istedi. Mahkeme başkanı, gelen yazıda cezaevinin haftada 13 ile 16 saat arasında mevcut olan bilgisayar odasında yararlanmalarının sağlandığını söyledi.

“Dosyaya erişim hakkı yok”

Gülağacı, “Cezaevinde yaşanan olaylardan dolayı iki ayrı soruşturma açıldı ve 2 ayrı duruşmaya da katılmak zorundalar. Başkaca birçok davaları da var. Geçen celse bazı dosyaların ayrılmasını talep ettiniz, müvekkiller açısından dosyalar artacak. Müvekkilimizin ne tek bir dosyası var ne de sınırsız bir şekilde dosyaya erişim ne de avukatlara erişim imkanı yok. Mahkemenin evraklarının ellerine ulaşması dahi bir iki haftayı buluyor. Dolayısıyla bir savunma hakkı ihlali bu dosyanın başından beri var. Son celsede tutukluluk hakkında verdiğiniz kararda çok fazla makul süreden bahsetmişsiniz. Makul süre böyle bir dosya için hazırlanma süresiyle de ilgilidir. Müvekkilimizin sizin kadar dosyaya erişim hakkı yok. Örneğin 29 Ekim’de bilgisayara çıkma hakları olduğu halde tatil olduğu gerekçesiyle izin verilmedi” diye anlattı.

“HSK’ye şikayetimizin sonuçlarını bekleyeceğiz”

Mahkeme başkanının değiştirilmesiyle duruşma periyotlarının da değiştirildiğini ifade eden A. Çiğdem Kozan, “Böyle bir yargılama usulünü şimdiye kadar görmedik. Bu yargılama biçimi bile hukuksuzluğu çok net ortaya koyuyor. Duruşmayı doğru bir periyotla belirleyerek devam ettirmenizi istiyoruz. Bu talebimizin karşılıksız kalması durumunda gerekli HSK şikayeti yapacağımızı ve şikayet sonuçlanana kadar da bu duruşmalara katılmayacağımızı ifade etmek istiyoruz” diye belirtti.

“Davanın bir an önce bitirilmesi kimin talimatı?”

Avukat Cahit Kırkazak, mahkemenin davayı hızlı bir şekilde bitirme kararlılığının olduğunu aktararak, “Bu yargılamayı acil bitirme motivasyonunuz niye? Devlet Bahçeli’nin mi Erdoğan’ın mı, Süleyman Soylu’nun mu talimatını yerine getiriyorsunuz? Adil yargılama hakkının ihlal edildiğini, bu duruşma periyotlarının insan hakkı ihlali olduğunu biliyorsunuz. Bunları bilmenize rağmen iktidarın talimatları doğrultusunda hareket ettiğiniz ortaya çıkıyor. Eğer ki kararınız hazırsa ve dosyayı bir an önce bitirmek istiyorsanız dosyayı savcıya verin onunda mütalaası açıktır. Kararınız hazırsa bugünden kararı verin ama bizi bu oyuna karıştırmayın. Bizim bu temel haklarımızın ihlaline, siyasal iktidarın temsilcileri pozisyonuna rıza vermeyiz” şeklinde konuştu.

Demirtaş: Dik durmayı halktan öğrendik”

Kobani Davası’nda konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Dik durmayı halktan öğrendik, halkımızın öğrencisiyiz, dik durmaya devam edeceğiz” dedi.

Selahattin Demirtaş, HSK’nin mahkemeye siyasi müdahalede bulunduğunu, bunun savunma hakkının ihlaline yol açtığını belirterek, “Mahkemenizin bir takım eksikleri giderilmesi, dosya incelemesi için duruşma periyodu konusunda hassasiyet göstermesi, özellikle müştekilerin dinlendiği duruşmalarda müştekiler dinlenirken, avukatlarımızın da en azından bilgilendirilmesinin sağlanması gerekir. Bugüne kadar binlercesi dinlendi ama tam olarak kime karşı suç duyurusunda bulunduklarını kendileri de biz de bilmiyoruz. Tüm heyet üyelerinin dikkatle dinlemesini istiyoruz. Biz bu işin öznesiyiz. Allah’ın varlığı ve birliği gibi biliyoruz ki kumpas bir davadır. Avukatlarımızla dosyadaki belgelere bakarak bunu söylüyoruz, ben biliyorum. Ben hiçbir yerden talimat almadığımı biliyorum. Avukatlarımız delil toplama faaliyetine lehte olan delillerin toplanması konusunda talepte bulunurken, bunu kabul etmediniz. Lehimize tek bir ara karar kurmadığınıza göre buna dayanarak diyoruz, ‘Siz de kumpasın ortağı mısınız?’ Ben biliyorum suçsuz olduğumu. Kimsenin bana talimat vermediğini ben biliyorum. Yüzde 100 yalan olduğunu ben biliyorum, MYK üyelerimiz biliyor. O yüzden kumpas olduğuna eminiz. Sizden birileri bize kumpas kurdu kimseden talimat almadık dolayısıyla savcılık, İçişleri Bakanlığı, MİT ve Saray bir takım avukatlarla yan yana geldi ve bu dosyayı kurdu. ‘Yeni delil olarak ne sunabiliriz ki AİHM kararını uygulamayalım’ diye düşündüler” şeklinde konuştu.

“Biz onları sandığa gömeceğiz”

Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

  • Sıfır delille bizi ikinci defa tutuklayıp da ‘ne yapacağız’ dediler ve gizli tanık beyanlarına başvurdular. Savcı, gizli ve açık tanık ihalesine çıktı. Avukatlarımız sizden bu soruşturma aşamasındaki tuhaflıkların araştırılması talebinde bulunuyor. Gizli ve açık tanıklar nerede bulundu, araştırılsın. Soruşturma savcısı nasıl İzmir’e gitti, geri geldi bunlar HSK’den sorulsun. Ben anlayabiliyorum. Avukatlar ‘iki celse arasında 50 klasör daha geldi bakamadım’ diyorlar. Aleyhte, lehte ne var bilmiyoruz. Dosyayı fiziki olarak alabilsek bin klasörü koyacak yer yok. Açık söylüyorum, Devlet Bahçeli ve Erdoğan Türkiye’yi yöneten iki siyasi lider ve bu davanın sonuçlanması için grup toplantısı salonlarından yargıya talimat veriyorlar. Hem bizi terörist olarak ilan ediyorlar hem de İçişleri Bakanlığı avukatıyla dahil oluyor. Savunma hakkı dediğimiz sadece süreyle sınırlı değil. Bazı yargı mensupları ideolojik olarak Bahçeli ve Erdoğan’a bağlı olabilir, bazıları korkuyor olabilir. Ama biz onları sandığa gömeceğiz.
  • Dolayısıyla ne karar vermek istiyorsanız verin. Savcı yanınızda bir an önce mütalaayı çıkarın, kararı verin, mahkeme salonunda işimiz bitsin. Ama halk sandıkta kararı verir. Altı sene sürmüş bu soruşturma. Savcıya soruşturma için altı sene tanımışsınız ama avukatlarımıza altı aylık süreyi çok görüyor, davayı bitirmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’nin her yerinden evrak toplamış, koymuş savcı. Biz de siyaseten bunun kumpas olduğundan eminiz. Ama bırakın avukatlarımız baksın. Lehimize bir tane bile delil yok. Yapmayın. ‘Şeklen de yapmıyoruz’ derseniz savunma hakkımız elimizden alınmıştır ne fiziken ne de dijital ortamda şu an bin klasöre ulaşmış dosyanın verileri de elimizde yok. Tutukluluk devam gerekçelerini de sallıyorsunuz.
  • Tutukluluk gerekçelerine bakalım. Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davadaki gizli tanık Mercek’e ulaşılamaz duruma geldi. Bunu da tüm arkadaşların tutuk devam gerekçeleri yapmışsınız. Delil uydurmayın. Mercek adlı gizli tanık kayıp değil, olmadığı ortaya çıktı. Beyanları yok. Böyle bir gizli tanık yok dediler. Açık müzekkere cevabını okuyun. ‘Gizli tanık beyanlarına ulaşılmamıştır’ diyor. Bunu alıp ‘ulaşılamaz duruma geldi’ diyerek tutuk devam gerekçesi yaptınız, yapmayın.
  • Bize yüzlerce yıl ağırlaştırılmış ceza verseniz de binlerce yol verseniz de aynı süre yatacağız çünkü halk sandıkta karar verecek. Bu bir kumpas davasıdır. Siz bu yargılamayı devam ettirecek kumpasa dahil oluyorsunuz. Savunma yapmaya istekliyiz. Beş yılımız bitti tutuklulukta. Normalde bizim hızlandırmamız gerekiyor ama sanki biz yargılıyormuşuz da siz acele ediyorsunuz gibi bir durum var. Bu beş yıllık tutukluluğun siyasi rehinelik yıldönümünde insanlar açıklama yaptılar ama onlara da müdahale edildi. Arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ama özellikle Van’daki, başını eğmeye çalışanlara karşı dik duran arkadaşa da teşekkür ediyorum ve dik durmayı halktan öğrendik, halkımızın öğrencisiyiz dik durmaya devam edeceğiz.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER