Halil Falyalı.
Geçtiğimiz gün KKTC’nin Girne kentinde kurulan profesyonel pusuda şoförüyle birlikte öldürüldü.
Suikastın ayrıntılarını, soruşturmayı, göz altıları günlerdir okuyor, dinliyoruz.
Ortak düşünce, yer altında ve yer üstünde kartların yeniden karıldığı.

Son yirmi yıl içinde büyük bir servetin sahibi olan Halil Falyalı için uyuşturucu ticaretinden kara para aklamaya kadar pek çok tanımlama var.
Ama asıl servetinin “sanal kumar” üzerinden oluştuğu da gerçek.
MASAK raporlarına göre yasa dışı bahis oyunlarının yılda ortalama 150 milyar liralık pasta oluşturduğuna bakarsak, Falyalı’nın başına gelenleri kestirmek de zor olmaz.

Halil Falyalı’nın Kıbrıs’tan yürüttüğü sanal bahis bütün dünyanın sorunu.
Genellikle de denetimin pek yapılmadığı Balkan ülkeleri, Ukrayna ve de özellikle Rusya sanal bahis oyunlarının merkezi.
Türkiye’de de yer altı dünyasının ilgisini çeken sanal bahis için polis zaman zaman operasyonlar düzenliyor.
Bunların sonuncusu 24 Aralık 2021’de yapıldı.
“Operasyonun ortaya çıkardığı ilişki ağları nereye uzanıyor?” başlıklı yazımda bu operasyonun ne anlama geldiğini anlattım.
Halil Falyalı cinayeti ile işte bu ilişki ağı daha bir önem kazandı.
Neden mi?

Falyalı gibi Saral ailesi de “sanal bahis” dünyasının önde gelenlerinden
Polis raporlarına göre Türkiye’deki yıllık 5 milyon dolarlık “sanal bahis” piyasasının tek hâkimi Saral ailesi.
Hatta bu konuda kimi “siyasiler” tarafından da kollanıyorlar.
Tıpkı Halil Falyalı’nın Kıbrıs’taki kimi siyasiler tarafından kollandığı gibi.

Kimi köşe yazılarında ve televizyon programlarında Halil Falyalı cinayeti ile birlikte Sedat Peker ve İzmir’de “FETÖ BORSASI” diye bilinen davanın sanıklarından AKP İzmir İl eski Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’un adı sıkça geçti.
İlk bakışta ilgi çeken bu benzetme zaman içinde değerini yitirdi.
Nedeni de Ahmet Kurtuluş’un Sedat Peker’in videolarında Halil Falyalı’dan bahsetmesinden yıllar önce evinde öldürülmesiydi.
Öyle olunca da aralarında “ilişki” kurmak gerçekten zordu.
Peki aralarında gerçekten bir ilişki var mıydı?
Varsa bu ilişkiyi nasıl adlandırmak gerekiyordu?

26 Aralık 2021’de İzmir Çiğli de restorandan çıkıp evine giderken Ufuk Gürbüz siyah motosikletli ve kasklı iki kişinin silahlı saldırısına uğradı.
Saldırganların silahından çıkan mermiler Ufuk Gürbüz’ün aracının arka camına isabet etti.
Aradan iki aya yakın zaman geçmesine rağmen olayla ilgili herhangi bir gelişme olmadı.
Bunun nedenini de polis, saldırının yapıldığı yere yakın MOBESE kamerası olmaması ve yolun aydınlatmasının yetersiz olmasını gösterdi.

Ufuk Gürbüz kim?
Evinde öldürülen AKP İzmir İl eski Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’un şoförü.
Aynı zamanda İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “FETÖ BORSASI” davasının “SPİL” isimli gizli tanığı.
Saral ailesine yapılan operasyondan iki gün sonra, Halil Falyalı’nın Kıbrıs’ta öldürülmesinden ise iki ay önce Ufuk Gürbüz’e düzenlenen silahlı saldırı önemli.
Faillerinin halen bulunamamış olması ise daha önemli.
Çünkü Ufuk Gürbüz sadece “FETÖ BORSASI” davasının gizli tanığı değil, aynı zamanda Ahmet Kurtuluş’un da gizli kasası.
Kurtuluş’un ailesini emanet edecek kadar güvendiği Gürbüz’ün sadece günlük bilgilere sahip olduğunu düşünmek biraz saflık olur.
Neden mi?

Birlikte biraz gerilere gidelim.
Ahmet Kurtuluş’un tutuklanmadan önce kurduğu son ticari işletme İTÜNOVA içindeki yazılım/bilişim şirketi.
Kimlerle ortak?
Saral ailesi ile.
Aracı kim?
Sedat Peker.

Sedat Peker, “çocukluk arkadaşı” olarak tanımladığı Ahmet Kurtuluş ile samimi.
Üstelik Saral ailesi ile ortak yapacak kadar.
Kurtuluş ile Sakarya’da, İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da yenilen yemekler, birlikte yapılan seyahatler gizli saklı değil.
Ahmet Kurtuluş’un Sedat Peker’in seyahatleri için “özel uçak” kiralaması” bilinen gerçek.
Hatta Sedat Peker’in videolarında “Ahmet kardeşime haksızlık yapıldı. Bazı üst düzey insanlar kendilerini kurtarmak için onu harcadı” derken gayet samimiydi.
Gerçi anlatacağım dedi anlatmadı ama olsun bir gün anlatır…

İstanbul’da Saral ailesine yapılan operasyonun bir nedeni de haklarındaki şikâyet.
Şikâyeti yapan Serkan Atiker.
İyi bir yazılımcı olan Atiker aynı zamanda kulüp işletmecisi.
Sarallar’ın kendisini kandırdığını ve tehdit ettiği yönündeki şikâyeti savcılıkta.
Sedat Peker’in Ahmet Kurtuluş’a “yardım olsun” diye kurdurduğu İTÜNOVA’daki bilişim şirketi ile Serkan Atiker’in ilgisi olabilir mi?
Örneğin, ortaklaşa “ticaret” yapmak için İzmir Sarnıç’ta girişimlerde bulunmuş olabilirler mi?
Bence olabilir.
Hatta en az iki kez buluşup görüşmüş de olabilirler.

Peki Sedat Peker, çocukluk arkadaşı Ahmet Kurtuluş’a yardım ederken sadece İstanbul’da mı iş ilişkisi kurmasına aracılık etmiştir?
Yoksa Türkiye dışında da yeni “olanaklar” yaratmış mıdır?
Örneğin Kıbrıs’ta…

Sizlerle bir fotoğraf paylaşacağım.
Tarih 2 Aralık 2014.
Yer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ercan Havaalanı.
Sedat Peker, beraberindekiler ile birlikte Kıbrıs’a birkaç günlük ziyaret yapıyor.
Daha havaalanında başlayan coşkulu kalabalık gezi boyunca sürüyor.

Fotoğrafa dikkatlice bakın.
VIP minibüsün kapısından kendisini karşılayanlara selam veren Sedat Peker’in sağında kırmızı yuvarlak içinde iki kişi var.
Kim onlar tanıyabildiniz mi?
Fotoğrafta daha önde duran mavi gömlekli kişi İzmir 3 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “FETÖ BORSASI” davası sanıklarından dönemin AKP İzmir İl eski Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş.
Kurtuluş’un hemen sağında güneş gözlükleri kafasında duran ise aynı davanın gizli tanığı SPİL, yani bildiğimiz adıyla Ufuk Gürbüz.

Şimdi bir başka fotoğraf daha paylaşayım.
Bu da Sedat Peker’i Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ercan Havaalanında karşılayan kalabalığın konvoy halinde Girne’ye gidişi.

Bu fotoğrafta aracın ön koltuğunda en solda oturanı tanıdınız mı?
Evet, yine Ufuk Gürbüz.
Ahmet Kurtuluş ve Sedat Peker ise VIP minibüsün içinde.
VİP minibüsün plakası dikkatinizi çekmiştir.
Evet İzmir plakalı.
Ahmet Kurtuluş tarafından Sedat Peker’in “kullanımı” için İzmir’den kiralanıp gemi ile Kıbrıs’a özel olarak getirilip, yine aynı yolla İzmir’e dönen makam aracı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve bazı mezar ziyaretlerinin yanında, kendisi için düzenlenen etkinliklere de katılan Sedat Peker, Türkiye’ye döneceği gün yine bir ziyaret sonrası kalabalığın içindeyken bulunduğu yere son model Mercedes yanaşır.
Korumalar tarafından arka kapı açıldığında, içinden kilolu bir erkek iner.
Sedat Peker’in saygı ile karşıladığı bu erkek elbette geçtiğimiz gün suikaste kurban giden Halil Falyalı’dan başkası değildir.

Şimdi şu soruları sormanın zamanı:

• Halil Falyalı, Sedat Peker ve Ahmet Kurtuluş bu buluşmada sadece tokalaştı mı yoksa görüştü mü?
• Görüşme ayak üstü mü yapıldı yoksa VİP minibüs içinde üç isim özel olarak bir süre görüştü mü?
• Görüşmede Ahmet Kurtuluş’un “bilişim” şirketi ve ortakları ile Halil Falyalı’nın “ticaret” yapabilmesinin yolları arandı mı?
• Ahmet Kurtuluş’un evinde öldürülmesinden yıllar sonra “ortaklarına” operasyon yapılması, iki ay sonra da Halil Falyalı ’ya suikast düzenlenmesi tesadüf mü?
• Bütün bu olayların birinci dereceden “tanığı” Ufuk Gürbüz’e motosikletten ateş edilmesi “tesadüf” ile açıklanabilir mi?
• Aradan geçen iki aya rağmen tek bir “ipucu” bulunmaması normal mi?
• Yer altında bunlar yaşanırken, bu karmaşık ilişki ağının yer üstünde en çok tartışılan SOCAR şirketinin dünya başkanı Rövnag Abdullayev’in görevinden alınıp Ekonomi Bakan Yardımcılığı’na getirilmesi ne anlama geliyor?

Yer altında ve yer üstünde kartlar yeniden karılıyor ise daha başlangıçtayız.
Sanki öncü depremler yaşıyoruz.
Asıl deprem olduğunda hangi gökdelenler yıkılır, kimler altında kalır bilmiyoruz.
Belki de tek yapabildiğimiz “kimse var mı?” diye seslenmekten öte gitmiyor.