A3 Haber

“Derin Mehmet” konuştu: Bu kadar yanılgı algı operasyonunun parçası mı?

“Derin Mehmet” konuştu: Bu kadar yanılgı algı operasyonunun parçası mı?

“Derin Mehmet” konuştu: Bu kadar yanılgı algı operasyonunun parçası mı?
Haziran 22
07:42 2022

Sedat Peker’in “Derin Mehmet” diye tanımladığı Türkiye’nin “karanlık yıllarının” valisi, emniyet genel müdürü, içişleri ve adalet bakanı Mehmet Ağar konuştu.
Kendi deyimi ile siyaseti bıraktığı 2007-2008 yıllarından bu yana ilk kez Azerbaycanlı gazeteci Eynulla Fatullayev’in Youtube kanalına konuşan Mehmet Ağar, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı yere göğe sığdıramadı.
Ağar onca yıl bekledikten ve kendisine soru sormayı bekleyen onca TV kanalı varken neden bir Azerbaycanlı gazeteciye ve onun sosyal medya kanalına konuştu.

Bu sorunun iki yanıtı var aslında.
Ağar’ın yakınları üzerinden akaryakıt istasyonu sahibi olduğu meşhur Yalıkavak’taki marinanın sahipleri Azerbaycanlı.
Hatta şu sıralar “gözden düşen” Azerbaycanlılar arasında.
İkincisi, Ağar’ın Türkiye’deki işleri sanıldığı kadar “iyi” değil.
Reisle de arası eskisini aratır düzeyde ve bunun temel nedeni Azerbaycan.
Hem oraya hem buraya “bağlılık” bildirmek, üstüne de patronlarının “desteklediği” gazeteciye konuşmak elbette en rahatı.

İşin dedikodu kısmını geçip “Derin Ağar” röportajının ayrıntıları verelim.
Emniyetteki ilk zamanlarında “silahlı sol örgütlerin” arkasında Rusya (o zaman SSCB) olduğunu düşündüklerini söyleyen Ağar, rütbesi yükseldikçe bu düşüncelerinin değiştiğini, o örgütlerin arkasında aslında ABD, Almanya, Fransa ve Belçika gibi ülkelerin bulunduğunu öğrendiğini söyledikten sonra, “Rusya’nın desteklediği bir TKP vardı, onun da Doğu Almanya’dan yayın yapan Bizim Radyo’su. Duvarlar yıkılınca onlarda kapatıp Türkiye’ye geldiler” diyerek Putin’in Rusya’sına “sıcak çikolata” ısmarladı aynı zamanda da ilerleyen dakikalarda “gol atacağı” ülkeleri de sıralamış oldu.

Yabancı baskılara boyun eğmeyecek duruma gelen Türkiye’nin Libya, Suriye gibi alanlarda nasıl başarılı olduğunu, bunun da savunma sanayi alanında yüzde seksenleri bulan yerli üretim sayesinde olduğunu anlatan, Tayyip Erdoğan’ın son yirmi yılda çok iyi dış politika yürüttüğünü savunan Ağar, “Cesur ve kararlı bir adam” diyerek içeriye de mesajını verdi.
Bunları söyleyen Ağar hem AKP Milletvekili hem de TBMM Milli Savunma Komisyonu üyesi oğlu Tolga Ağar ve kendi şirketleri üzerinden Savunma Sanayi Başkanlığı’nın hangi projelerini alıp kaç milyon dolar kazanç elde ettiklerinden hiç söz etmedi.
“Sır” sayıldığı için bizim de haberimiz yok elbette.

Mehmet Ağar “Yerli ve Milli Silah” deyince aklıma iki isim geldi.
Biri Ertaç Tinar, ikincisi ise Hospro.
Ertaç Tinar 1993 yılına kadar Sağlık Bakanlığı’na tıbbı araçlar satan biriydi.
Hospro da Tinar’ın 100 poundluk sermayeli tabela şirketi.
Ertaç Tinar aynı zamanda “diplomasiye” meraklı bir isimdi.
Mesela KKTC’nin Cenevre Fahri Başkonsolosu olmak istiyor, başvurdu.
Referans olarak da dönemin Adalet Bakanı’nı gösterdi.
Kim o isim?
Mehmet Ağar…
Neden acaba?

Susurluk Davası’nın da sanıklarından dönemin Emniyet Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin 23 Şubat 1994’de “çok acele” kaydıyla bazı malzemelere ihtiyaç duyduğunu, bunu da 285 sayılı KHK’nin 3. maddesindeki “muafiyetlerden” yararlanarak pazarlık usulü ile alınması talebinde bulundu.
27 Şubat 1994’de dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar bu talebe olumlu yanıt vererek onayladı.
28 Şubat 1994’de toplanan ihale komisyonu 1 milyon 40 bin 850 dolarlık teklifin yüzde üç indirimle 1 milyon 9 dolara Hospro firmasından satın alınmasına karar verdi.
Bitmedi…
Aynı tarihte yapılan benzeri iki teklif daha yapıldı.
Birisi 1 milyon 211 bin 214 dolarlık, diğeri ise 203 bin dolarlık.
Mehmet Ağar tarafından onaylanarak yine yüzde üç indirimle Ertaç Tinar’ın firması Hospro’dan alınmasına karar verildi.
Milyon dolarlık ihalelerin ardından Ertaç Tinar emniyete silahları “hibe” etmek istedi.
Yıllar sonra ortaya çıktı ki hibe edilen silahların “miktarı” belli değil.
Susurluk skandalı sonrası oluşan baskıyla kayıp silahlar 10 adet Baretta ile sınırlı tutulsa da bu sayının 10 parça Ruger kısa tüfek, 8 parça Remington model tüfek, 5 bin parça Buckshot kovanı, 4 parça Magnum 300 Mac Millan tüfeği olarak artarak devam ettiği belirlendi.
Peki bütün bunlar ne için yapılmıştı?
MİT’e güvenmeyen dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yapılacak “örtülü operasyon” görevini emniyetin başındaki “güvendiği” Mehmet Ağar’a vermişti.
Ağar’da İsrail ve MOSSAD ile ilişki kurmak için Ertaç Tinar’ı ve Hospro’yu kullanmıştı.
Ağar ve ekibinin izlediği yoldan elbette sonuç çıkmadı.
Ödemeler Ertaç Tinar’a, hizmet ise İsrail ve MOSSAD’dan beklenince normal.
Bu arada Ertaç Tinar kanser tedavisi gördüğü hastanede Temmuz 2005’te öldü.
Kimsesizler mezarlığına gömülecekken arkadaşları devreye girdi.
Cenazesine az sayıda kişi katıldı.

Biz dönelim röportajımıza.
SSCB’nin dağılması ve Azerbaycan’ın “bağımsızlığını” kazandığı yıllarda Erzurum Valisi olduğunu söyleyen Mehmet Ağar, yardım kampanyası başlattıklarını ve Azerbaycan’a 2-3 TIR sağlık/gıda malzemesi gönderdiklerini söyledi.
Haydar Aliyev’den ziyaret isteği geldiğini, 20 kişilik özel harekât ekibiyle Aliyev’i sınırdan aldıklarını ve iki gün Erzurum’da konuk ettiklerini söyleyen Ağar, röportajın verildiği odada hemen arkasında duran Mustafa Kemal Atatürk ve Recep Tayyip Erdoğan portrelerinin altında bulunan Haydar Aliyev ile çekilmiş resmini de “delil” olarak gösterdi.
Aklım tarihte geriye gitti.
Dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın Susurluk Raporu’na.

Raporun orijinali 119 sayfaydı.
68-69 ve 70. sayfaları ise açıklanmadı.
Yıllar sonra kayıp sayfalarda Azerbaycan’da da darbe girişimine ait olduğu ortaya çıktı.
Belgelere göre Türkiye hükumeti Haydar Aliyev’e “darbe” planlamıştı.
Darbenin planlanmasında ismi geçenler dönemin devlet Bakanlarından Ayvaz Gökdemir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Ağar’ın kimlik ve pasaport verdiği ortaya çıkan Abdullah Çatlı, MİT’in kadrolu elemanı Ferman Demirkol, Kenan Gürel, Ertuğrul Güven, Din İşleri Müşaviri Abdulkadir Sezgin, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in baş müşavirlerinden Acar Okan, Başbakanlık Baş Müşavirlerinden Kâmil Yüceoral Avrasya Vakfı kurucularından Enver Altaylı ile kardeşi Taha Altaylı.
Yani Mehmet Ağar vali olarak Haydar Aliyev’i “misafir” ederken emniyet genel müdürü olarak da “darbe” planı içinde yer alıyordu.
Tartışılmaz “sevgi” dedikleri de bu olsa gerek.

Mehmet Ağar röportajında iktidara ve Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği desteğin tam olduğunu söylerken, “Cumhurbaşkanlığı seçimi hayati. Gücümüz varsa o gücümüzün tamamıyla destek vereceğiz” diyerek Türkiye’nin Çin ile birlikte büyüdüğünü, yüzde 7,3 büyümenin önemini belirterek battı denilen tarımın bile yılda 50 milyar dolarlık ihracat yaptığını anımsattı.
Muhalefet ise adeta “hain” Mehmet Ağar için.
Bunu AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a benzeyen üslubu ile “Kuru lafla Atatürkçülük olmaz. ABD Başkanı Biden seçilmeden bir yıl önce (seçilirsem Türkiye muhalefetine yardım edeceğim) dedi. Utanç verici. Asıl utanç verici olan ise muhalefetin buna karşı çıkmaması. Bir ucu dışarıda, dışarıdan kulağı tutulan birini Türk halkı Cumhurbaşkanı seçmez. Atatürk’ün partisi Karabağ’da Ermeni tezlerini savunan laflar etmez” diyerek gösterdi.

Sedat Peker’den, Lotu Quli’den, Yalıkavak Marina’dan ve hakkındaki diğer iddialardan hiç söz etmedi.
Zaten sorulmadı da.
Öyle bir an geldi ki, artık o soru da sorulmasa “yağcılık” kokan röportaj olacağı bilindiğinden, evirip çevirip bin bir sıkıntıyla soruldu.
Neydi bu Mubariz Gurbanoğlu’nun (Mansimov) iddiaları?
“Üzülüyorum ona. Düşene vurmayız biz” diyerek ekmeğini tuzunu yediğini söylediği Mubariz Gurbanoğlu (Mansimov) hakkında “büyüklük” yaptı.
İddiaların tamamının yalan olduğunu söyleyen Ağar, bu yalanlara bir örnek olarak Yenipazar Cezaevi’nin yakınlarındaki helikopter pistinin Mubariz Gurbanoğlu (Mansimov) tarafından değil, şimdinin MHP Aydın İl Başkanı, dönemin Aydın Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık tarafından yaptırıldığını söyledi.
Gerçek hiç de öyle değildi.
O dönemde yayımlanan gazete haberlerine göre pisti yapan, daha doğrusu onaran Yenipazar’ın CHP’li Belediye Başkanı Yüsran Erden.
Ağar “unuttuğu” için mi böyle söyledi yoksa “bir ucu dışarıda” dediği CHP’yi “iş yapıyor” göstermek istemedi orası bilinmez.

Ve Mubariz Gurbanoğlu (Mansimov) ile kopma anları…
Mehmet Ağar bunun gerekçesi olarak da “Kendi devletiyle mahkemelik olan biri benim arkadaşım, dostum olamaz. Öyle olursa benim orda işim olmaz. Kendisine davacı olma dedim. Oldu. Benim orda işim olmaz” sözleri ile özetledi.
Yani Mubariz Gurbanoğlu’nun (Mansimov) Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR ile olan mahkemesini işaret etti.
Burada da yanılıyordu Mehmet Ağar.
Çünkü resmî belgelere göre davayı açan Mubariz Gurbanoğlu (Mansimov) değil tam aksine SOCAR ve açılmasını isteyen de onun dünya başkanı Rövnag Abdullayev.
Ağar gibi bakanlık yapmış birinin bu “ayrıntıyı” bilmemesi mümkün mü?
Elbette değil.
Belki de Rövnag Abdullayev’in hala/teyze çocuğu Anar Alizade ile ilgilidir.
Biliyorsunuz ki Mubariz Gurbanoğlu’nun (Mansimov) Bodrum Yalıkavak’taki marinasını gerçek değerinin altında aldığını iddia ettiği RSR Holding’in sahibi Anar Alizade.
Mehmet Ağar aynı zamanda Anar Alizade’nin marinadaki yönetim kurul başkanıydı.
Sedat Peker’in iddialarından sonra “ayrıldım” demesine rağmen halen orada ofisi ve konakladığı yer olduğu biliniyor.
Hatta AKP milletvekili oğlunun sahip olduğu MAG Petrol üzerinden de Yalıkavak Marina’daki işleri devam ediyor.
İçgüdüsel olarak eski/yeni patronlarını koruyor olabilir mi?

Mehmet Ağar “kendince” gerekli yerlere mesajlarını verdi.
İnanırlar inanmazlar belli olmaz.
Ancak bunca “hata” eski bir bakana yakışmadı.
Belki ikinci bir röportaj verir.
Verirse diye, röportajı yapacak “gazeteciye” benden de üç soru yöneltmesini rica edeceğim.
Birincisi; “FETÖ” suçlamasıyla görevden alınan bir başsavcının PETKİM’de işe girişi için “ricacı” oldunuz mu?
İkincisi; Devlet görevlisi olarak Mubariz Gurbanoğlu (Mansimov) ile birlikte gittiğinizi söylediğiniz Pensilvanya’da Fethullah Gülen’e “1980 darbesinin yapıldığı gece sizi ben uyardım kaçın, Erzurum’a gidin” dediniz mi?
Üçüncüsü; Pınarhisar Cezaevi’nde yatarken Fetullah Gülen’in size “özel olarak” gönderdiği kitapları ziyaretçilerinize göstererek övünüp, sık ziyaretinize gelen (şu anda Türkiye’de değil) İhsan Kalkavan ile Pensilvanya’ya “teşekkür” mesajı gönderdiniz mi?
Şimdilik bunları yanıtlayın yeter.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER