Gazeteci Barış Terkoğlu’nun “Pelikan” yapılanmasıyla ilgili verdiği bir söyleşi nedeniyle Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’ın açtığı tazminat davasını mahkeme reddetti.

Gazeteci Barış Terkoğlu’nun  7 Nisan 2019 tarihinde “Pelikan” yapılanmasına dair Birgün gazetesine verdiği bir söyleşide, yapının merkezinde Berat Albayrak ile Turkuaz grubunun başındaki Serhat Albayrak’ın olduğu konuşuldu. Bu söyleşi nedeniyle Serhat Albayrak ve Turkuaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Birgün gazetesine ve gazeteci Barış Terkoğlu’na tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde haksız ve hukuka aykırı ifadelerin müvekkilin ticari itibarını zedelediği öne sürülerek 200 bin TL’lik tazminat talep edildi.

Mahkemeden ders gibi karar

Halktv.com’dan Seyhan Avşar’ın haberine göre, İstanbul 7 ‘inci Asliye Ticaret Mahkemesi davayı reddetti. Mahkeme ders niteliğinde bir gerekçeli karar yazdı. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) dikkat çekilen kararda, “AİHS’in ifade özgürlüğü başlıklı 10’uncu maddesinin birinci fıkrası; ‘Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir” ifadeleri yer aldı.

“Güncel ve görünür gerçekliğe uygun”

Birgün gazetesinin 07 Nisan 2019 tarihli nüshalarında ve ilgili internet sitesinde “Pelikancıların İstanbul Savaşı” manşetinde yer alan haberde, “Teşkilat içerisinde farklı bir teşkilat gibi çalışan yapının merkezinde Damat Berat Albayrak ile Turkuaz grubunun başındaki isim Serhat Albayrak var./ Pelikan denilen bana göre ‘yeni paralel devlet’ örgütlenmesi de bu partilerden biri. Merkezinde Albayrak kardeşler var. Bakan Berat Albayrak Beyi ve Turkuazı yöneten Serhat Beyi kastediyorum” şeklinde ifadelerin kullanıldığının görüldüğü kaydedildi.

Davacıların toplum karşısındaki konumu, iş durumu ve statüsü nedeniyle toplumdaki normal kişi için beklenen eleştiri sınırının daha da geniş olarak yorumlanması gerekmekte olduğunu belirten mahkeme; davaya konu yayınların güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğunu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığını, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğunu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığını, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte olduğunu ve ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığını kaydetti. Mahkeme tüm bu nedenlerle yapılan yayının davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığını kaydederek davayı reddetti.