A3 Haber

Yanis Varoufakis’in analizi: Enerji krizi kasıp kavururken, asıl ihtiyacımız olan ne?

Yanis Varoufakis’in analizi: Enerji krizi kasıp kavururken, asıl ihtiyacımız olan ne?

Yanis Varoufakis’in analizi: Enerji krizi kasıp kavururken, asıl ihtiyacımız olan ne?
Eylül 05
14:32 2022

Avrupa Birliği’nin enerji sektörü, piyasa köktenciliğinin dünya genelindeki elektrik ağlarına ne yaptığının iyi bir örneğidir. Ucuz doğalgazın son bulmasıyla birlikte, bireysel müşteriler ve şirketler kendi hükümetlerinin uyduruk bir kurama sarılmasının bedelini ödüyor… Yunan ekonomist ve siyasetçi, Çipras hükümetinde maliye bakanlığı da yapan Yanis Varoufakis’in Project Syndicate’te yayımlanan analizini Ayşen Tekşen Türkçeleştirdi…

Yanis Varoufakis – ATİNA | Penceremin karşısındaki sıradağlarda yer alan rüzgâr türbinlerinin pervaneleri bugün özel bir gayretle dönüyor. Dün geceki fırtına dindi ama sert rüzgârlar devam ediyor ve sıfır ek maliyetle (ya da ekonomistlerin jargonuyla son birim maliyetiyle) elektrik şebekesine ekstra kilovatlar ekliyor. Ama korkunç bir hayat pahalılığı krizinde iki ucunu bir araya getirmek için mücadele eden insanlar, bu kilovatları sanki Teksas’tan Yunanistan kıyılarına taşınan en pahalı sıvılaştırılmış doğalgaz ürünüymüş gibi ödemek zorundalar. Yunanistan ve Avrupa’nın çok ötesinde hüküm süren bu saçmalık son bulmalı.

Söz konusu saçmalık devletlerin rekabetçi ve dolayısıyla da verimli bir elektrik piyasası uydurabilecekleri yanılgısından kaynaklanıyor. Evlerimize ve işyerlerimize tek bir elektrik kablosu girdiğinden, meseleyi piyasanın eline bırakmak kimsenin istemediği bir sonuç olan dört dörtlük bir tekele yol açar. Ama hükümetler daha önceden enerjiyi üreten ve dağıtan kamu hizmetlerinin yerine rekabetçi bir piyasa uydurabileceklerine karar verdiler. Yapamazlar.

Avrupa Birliği’nin enerji sektörü, piyasa köktenciliğinin dünya genelindeki elektrik ağlarına ne yaptığının iyi bir örneğidir. AB, üye devletlerini elektrik şebekesini güç üretim santrallerinden ayırmaya ve şebekenin sahibi olan yeni bir şirkete elektrik sağlama konusunda birbiriyle rekabet edecek yeni firmalar oluşturmak için enerji santrallerini özelleştirmeye zorladı. Bu yeni şirket de sahip olduğu kabloları, elektriği toptan alacak ama evler ve şirketlerin perakende işi için kendi aralarında yarışacak olan bir sürü başka şirketlere kiralayacaktı. Üreticiler arasındaki rekabet toptan fiyatı minimize ederken, perakendeciler arasındaki rekabet nihai tüketicinin düşük fiyatlardan ve yüksek kaliteli hizmetten yararlanmasını sağlayacaktı.

Ne yazık ki, bırakınız uygulamayı, bunların hiçbiri kuramda da işletilemedi.

Uydurma piyasa, birbiriyle çelişen zorunluluklarla yüz yüze kaldı: şebekede her an minimum miktarda enerji bulundurmak ve yatırımı yeşil enerjiye yöneltmek. Piyasa köktencileri ikili çözüm önerdiler: sera gazı salımı izinleri için bir başka piyasa oluşturmak ve son birim maliyeti fiyatlandırması getirmek ki bu da her kilovatın toptan fiyatının en pahalı kilovata eşit olması gerektiği anlamına geliyordu.

Gaz salımı izni piyasası, elektrik üreticilerini daha az kirleten yakıtlara geçmeye teşvik etmeyi amaçlıyordu. Sabit verginin aksine, bir ton karbon dioksit salınımının maliyeti piyasa tarafından belirlenecekti. Kuramda, sektörün linyit gibi korkunç yakıtlara dayalı olduğu ölçüde, AB tarafından verilen salınım izinlerine yönelik talep de büyük olacaktı. Bu, onların fiyatlarını arttıracak, doğalgaza ve nihayetinde yenilenebilir enerjiye geçme isteğini güçlendirecekti.

Son birim maliyet fiyatlandırmasının amacı, düşük maliyetli üreticilerin yüksek maliyetli enerji şirketlerinin fiyatını kırmasını engelleyerek minimum seviyede elektrik arzı sağlamaktı. Fiyatlar, düşük maliyetli üreticilere daha ucuz olan ve daha az kirleten enerji kaynaklarına yatırım yapmak için gerekli kâr ve nedeni sağlayacaktı.

Bu yönetmeliği hazırlayanların aklındakini anlamak için bir hidroelektrik santrali ile linyit santralini düşünün. Hidroelektrik santrali kurmanın sabit maliyeti büyük ama son birim maliyeti sıfırdır: su bir kez türbini döndürdüğünde santralin ürettiği bir sonraki kilovatın maliyeti yoktur. Buna karşılık, linyit santralini inşa etmek çok daha ucuzdur ama üretilen kilovat başına pahalı sabit linyit miktarını yansıtan son birim maliyeti sıfırdan büyüktür.

Avrupa Birliği, hidroelektrikle üretilen her kilovatın fiyatını linyit kullanılarak üretilen bir kilovatın son birim maliyetinden düşük olmayacak şekilde sabitlemek suretiyle hidroelektrik şirketlerini şişkin bir kârla ödüllendirmek istedi ve bu kârın ek yenilenebilir enerji kapasitesine yatırılacağını umdu. Bu arada, verilen fiyat son birim maliyetini ancak karşıladığından, linyit yakıtlı enerji santrali neredeyse hiç kâr etmediği gibi, kirlilik için alması gereken izinlerin giderek yükselen faturasıyla karşı karşıyaydı.

Ama gerçeklik kuramdan daha acımasızdır. Pandemi küresel tedarik zincirlerini kasıp kavurunca doğalgazın fiyatı yükseldi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından üç katına çıktı. Bir anda, en çok kirlilik yaratan yakıt (linyit) en pahalısı olmaktan çıktı ve fosil yakıtlara ve LNG altyapısına daha uzun vadeli yatırımı harekete geçirdi. Son birim maliyeti fiyatlandırması, enerji şirketlerinin elektriğin ortalama maliyetinin çok üstünde ödeme yaptıklarını fark eden öfkeli perakende tüketicilerden dev kiralar almasına yardımcı oldu. Beklendiği üzere, tepelerinde dönen ve manzaralarını bozan pervanelerin kendilerine ve çevreye hiçbir faydasını göremeyen halk, rüzgâr türbinlerine düşman oldu.

Doğalgaz fiyatlarındaki yükseliş, uydurulmuş bir piyasanın doğal bir tekele dönüştürülmesi durumunda meydana gelen yaygın yanlışları görünür kıldı. Hepsini gördük: Üreticiler toptan satış fiyatını sabitlemede ne kadar kolay dümen çevirebilir. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettikleri fahiş kârlar vatandaşları nasıl yeşil enerjiye geçişe düşman eder. Uydurulmuş piyasa rejimi, daha yoksul ülkelerin enerji maliyetlerini azaltacak müşterek tedariki nasıl engeller. Perakende elektrik piyasası nasıl gelecekteki elektrik fiyatları üzerine spekülasyon yapan, iyi zamanlarda kâr eden ve planları tutmadığında devletten kurtarma paketleri isteyen şirketlerin yer aldığı bir kumarhane haline gelir?

Şimdi uydurulmuş enerji piyasalarını durdurma zamanı. Onun yerine, elektrik fiyatlarının ortalama maliyet artı küçük bir kârı yansıttığı kamusal enerji ağlarına ihtiyacımız var. Gelirleriyle daha fakir vatandaşların açıklarının telafi edileceği bir karbon vergisine ihtiyacımız var. Yeşil hidrojen ve açık deniz yüzer rüzgâr santralleri gibi, geleceğin yeşil enerji teknolojileri için büyük ölçekli Manhattan Projesi benzeri bir yatırıma ihtiyacımız var. Ve son olarak, toplulukları ihtiyaç duydukları enerjinin sahipleri, yöneticileri ve faydalanıcılarına dönüştüren ve mevcut yenilenebilir kaynaklardan (güneş, rüzgâr ve bataryalar) oluşan, belediyeye ait yerel ağlara ihtiyacımız var.

(Çeviri: Ayşen Tekşen) 

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER