A3 Haber

Ankara nasıl Türkleşti: Türkiye’nin başkentinde gömülü kozmopolitik mirasın gün ışığına çıkarılması

Ankara nasıl Türkleşti: Türkiye’nin başkentinde gömülü kozmopolitik mirasın gün ışığına çıkarılması

Ankara nasıl Türkleşti: Türkiye’nin başkentinde gömülü kozmopolitik mirasın gün ışığına çıkarılması
Eylül 19
07:54 2022

Kenan Cruz Çilli, Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi, kültürü ve siyaseti üzerine çalışan Türk-Portekizli bir araştırmacı ve yazar… Oxford Üniversitesi’nde Modern Ortadoğu Çalışmaları alanında yüksek lisans yaptı… Çalışmaları The Sunday Times, Middle East Eye, Media Diversity Institute, Haaretz, Courrier International, Ajam Media Collective, Avlaremoz, Şalom ve El Amaneser gibi yayın organlarında yayımlandı. Kenan Cruz Çilli’nin Ajam Media Collective’de yayımlanan “Ankara Nasıl Türkleşti: Türkiye’nin Başkentinde Gömülü Kozmopolitlik Mirasın Gün Işığına Çıkarılması” başlıklı incelemesini Ayşen Tekşen Türkçeleştirdi…

Kenan Cruz Çilli

Rus sanatçı Yevgeny Lansere, Sovyet elçisi Semyon Aralov’un daveti üzerine 1922 yılında Ankara’ya geldi. Henüz ulusun başkenti ilan edilmemiş olsa da Ankara o tarihte bile Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk milli hareketinin merkeziydi. Bunun öncelikli nedenlerinden biri güvenlik kaygılarıydı: Ankara, önceki on yıllarda hem Bulgar hem de Rus orduları tarafından neredeyse ele geçirilmek üzere olan İstanbul’dan coğrafi olarak daha korunaklıydı. Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya Savaşındaki yenilgisinin ardından, 1918’de Müttefik Kuvvetlerin İstanbul’u işgal etmesi milliyetçi hareketin güvenlik kaygılarının haklılığını gösterdi. Bu bağlamda, Ankara merkezli milliyetçi hareket Trakya ve Anadolu’da Müttefik işgalini defetme ve yerine yeni bir Türk ulus devleti kurma görevi üstlendi.

Yeni kurulmuş olan Sovyetler Birliği dünyadaki anti-emperyalist hareketleri desteklemek istediği için bu küçük orta Anadolu şehrine bir elçi atamıştı bile. Lansere, böyle kritik bir dönemde Ankara’da kaldığı süre boyunca şehrin hareketli piyasasını, sakinlerini ve Türk ulus devleti şekillenmeye başlarken meydana gelen genel sosyal ve siyasi değişiklikleri anlatan kapsamlı notlar aldı. Türkiye cumhuriyetinin başkenti ilan edilmesinden sadece bir yıl önce Ankara’da yaşamın nasıl göründüğüne dair fikir veren bir dizi ayrıntılı çizimler de bu notlara eşlik ediyordu.


Ankara’da bir ev 1922, Yevgeny Lansere.

Lansere’in notlarında özellikle büyüleyici bir nokta da Ankara’nın belli bölgelerinde İspanyolca konuşulduğunu duymasının yarattığı şaşkınlığa ilişkin anlatımıydı. Sözünü ettiği dil tam olarak İspanyolca değil ama 15. Yüzyıl sonunda İspanya ve Portekiz’den sürülmelerinin ardından Osmanlı İmparatorluğuna yerleşen Sefarad Yahudilerinin konuştuğu Yahudi İspanyolcası ya da Ladino idi.

Türk milliyetçiliği söylemleriyle şekillenmiş ve onlardan etkilenmiş olan günümüzün Ankara tarihi anlayışları, Osmanlı dönemindeki Ankara’yı etnisite, dil ve din anlamında homojen, küçük, uzak bir kasaba olarak resmetmeye çalışır. Bu milliyetçi bakış açısına göre, 1923’de Ankara’yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olmaya değer bir aday kılan şey tam da bu özellikleriydi.

Böylece şehir, ilk Cumhuriyetçilerin cumhuriyet Türkiye’si için öngördükleri kentsel, siyasi ve sosyal değişiklikler için boş bir sayfa görevi görebilecek örnek bir Türk-Müslüman şehri olarak tasvir edildi. Eski imparatorluk merkezi İstanbul’un algılanan geriliği, bozulmuşluğu, dindarlığı ve kozmopolitliğinin bir karşı-savı olarak yeniden tasavvur edildi. Dolayısıyla, güç merkezini Ankara’ya taşımak, Türkiye’nin imajını değiştirmenin ve Türk şehirciliği ve modernitesine ilişkin yeni bir vizyonu gerçekleştirmenin fırsatı olarak görüldü.

Ancak, Ankara’ya ilişkin bu anlayış, şehrin çok kültürlü geçmişini silmeye hizmet eder. Gerçekte, geç Osmanlı dönemindeki Ankara, önemli Ermeni, Rum Ortodoks ve Yahudi nüfusuyla kayda değer dini çeşitliliğe ve mezhepsel canlılığa sahip bir şehirdi. Ankara’nın fazlasıyla homojen bir Cumhuriyet başkentine dönüşümü, 1915’de Ermeni nüfusunun kırıma uğramasıyla ve tarihi kalenin etrafındaki Hıristiyan mahallelerini büyük ölçüde yok eden 1916 Büyük Yangınıyla başlayan bir dizi olayın sonucudur. Sonrasında ise “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası ve Varlık Vergisi gibi dil ve ekonomi politikaları, Ankara’da kalan küçük gayrimüslim toplulukların göç etmesini hızlandırarak erken cumhuriyet dönemindeki Türkleşme sürecini devam ettirdi. Büyük Yangın gibi fiziksel felaketler ve Türk devletinin 20. yüzyıl başındaki homojenleştirici şehircilik ve demografi politikaları Ankara’nın kozmopolitliğine onarılmaz zararlar verdi. Bu politikalar sadece gayrimüslim topluluklarının değil, aynı zamanda şehrin gayrimüslim kültürel mirasının önemli bölümünün büyük ölçüde yok edilmesine neden oldu.

Ankara takriben 1900. 1916 Büyük Yangınından önce (Mıkhitarist Mezhebi Arşivi)

Ankara Şehir Merkezinde Ulus Meydanı ve Zafer Anıtı (Kaynak: SALT Research Archive)

Cumhuriyetin ilk on yıllarında modern Ankara’nın yeni binaları, bulvarları, parkları, meydanları ve geçitleri tasarlanır ve inşa edilirken, şehrin gayrimüslim mirası dışlandı ve tekrar tekrar yok edildi. Bir zamanlar Ankara’ya yurdum diyen Ermeni, Rum Ortodoks ve Yahudi topluluklarının varlığını kanıtlayan şeylerden yalnızca çok küçük bir bölümü günümüze kalmıştır. Şehir hızla büyümeye devam ederken, Ankara’nın azınlık topluluklarının yerel ve ulusal ortak belleği de yok olmaya devam ediyor. Örneğin, Ankara’nın ziyaretçileri de uzun zamandır orada oturanlar da şehirdeki ikonik eski cumhurbaşkanlığı konutu, Çankaya Köşkünün aslında Ohannes Kasapyan adlı Ermeni bir kuyumcu ve tüccarın evi olduğunun genellikle farkında değildir. Bu köşk ve bitişiğindeki bağ, Ankara’nın dış mahalleleri Çankaya ve Dikmen tepelerine serpiştirilmiş çok sayıda yazlıklardan biriydi. Şehrin zanaat ve ticaretle yakından ilgilenen zengin Ermeni ve Ortodoks Rum sakinlerinin çoğu, yazları şehrin kuru ikliminden kaçmak için ünlü Çankaya Köşkü gibi köşkler inşa etti.

Çankaya Köşkünün hikâyesi, büyük ölçekte Türkiye’deki pek çok Ermeni mülkünün hikâyesini yansıtır. 1915’de Ermeni Kıyımını başlatan tehcir emirlerinin uygulanmasının ardından, Ermenilerin mülklerine devlet el koydu. Ertesi yıl boyunca yüzbinlerce Ermeni yok olurken, bu mülklerin çoğu hiçbir zaman iade edilmedi. Günümüz Ankara’sına ilişkin söylemlerin inşa edildiği milliyetçi prizma, şehrin gayrimüslim tarihine ve mirasına ilişkin tarihi detayları seçici bir şekilde karartmaya çalışır. Hal böyleyken, Türkiye Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesinde yer alan Ankara Köşkünün tarihi sayfasında binanın ilk Ermeni sahiplerinden hiç söz edilmemesi şaşırtıcı değildir. Böylelikle, bugün müze olarak kullanılan köşk, bahçesindeki çeşmede yer alan küçük Ermenice yazı dışında, kimliğinden etkin biçimde arındırılmıştır.

Çankaya Köşkü / 1927 (İsmail Uğurlu Tunalı Koleksiyonu)

Gençlik Parkı 1950’ler (Wikimedia Commons)

1914 yılında, çoğunluğu oluşturan 69,000 Müslümanlarla birlikte Osmanlı Ankara’sı 85,000 kişilik bir nüfusu barındırıyordu. 11,000 kişiyle Ermeniler ikici büyük cemaati oluşturuyor ve onları daha küçük Rum Ortodoks ve Yahudi nüfus izliyordu. Ankara Hıristiyanlarının önemli bölümü şehrin tarihi kalesinin içindeki ve etrafındaki mahallelerde otururdu.

O sırada Ankara’da çoğu Ermeni cemaatine ait yaklaşık on üç kilise vardı. 1916 Büyük Yangını Ankara’yı kasıp kavurarak birçok mahalleyi yerle bir etti. Çok sayıda insan bunun hesaplanmış bir kundaklama eylemi olduğunu iddia etse de yangının nedeni tartışmalıdır. Kesin olan şey ise o dönemde itfaiye altyapısının ciddi biçimde yetersiz ve donanımsız olduğu ve yangının gayrimüslimlerin yaşadığı mahalleleri orantısız bir biçimde yok ettiğidir. Ankara’nın neredeyse tüm kiliseleri Büyük Yangında yanıp kül olurken ayakta kalan birkaç tanesi ilerideki yıllarda yıkıldı.

Günümüzde Ankara’da ayakta kalan hiçbir Ermeni kilisesi ya da şapeli yoktur. Şehirdeki son Ermeni dini mekânı, Ermeni Katolik cemaatine ait olan eski şapel ve mezarlıktı. Bu dini kompleksin 1947’de yıkılmasıyla Ankara’da yüzyıllarca süren Ermeni eklesiyastik varlığı son bulmuştur. Söz konusu mezarlığın ve aynı dönemde yok edilen diğer gayrimüslim mezarlıklarının en önemli mezar taşlarından bazıları, bir zamanlar Katolik mezarlığının yer aldığı bölgeden çok uzak olmayan Roma Hamamı Açıkhava Müzesine taşındı. Bugün Roma Hamamı Müzesi, Bedros Külahlıyan adlı Ermeni rahip ve (İbranice mezar taşı yanlışlıkla baş aşağı yerleştirilmiş olan) Şlomo Halevi adlı Yahudi haham gibi figürlere ait mezar taşlarıyla pek çok açıdan bir mezarlıklar mezarlığıdır. Yakın zamanda bölgede yeni bir bina kompleksinin inşaatı başlayıp da insan kemikleri kalıntıları bulunduğunda, 1947’de yerle bir edilen Ermeni Katolik mezarlığı Türkiye’de manşetlere çıktı. Çok sayıda aktivist ve politikacının inşaat çalışmasının durdurulması ve alanın kurtarılması doğrultusundaki talep ve ricaları eski mezarlığın korunmasını sağlayamadı.

Ankara’da bir Ermeni Katolik Şapeli, 1922.

Ankara’nın eski Ermeni bölgesinde bir zamanlar Aleksan Topalyan’ın dükkânına ev sahipliği yapan bina (foto: Yazarın).

Roma Hamamı Müzesinde baş aşağı duran bir Yahudi mezar taşı (Foto: Yazarın)

Ankara’nın eski Ermeni mahallelerinden çok uzak olmayan bir bölgede şehrin eski Juderia’sı ya da Yahudi bölgesi yer alır. Yevgeny Lansere, yüzyıl önce Ankara’da İspanyolca konuşulduğundan söz ederken, muhtemelen Juderia’nın dar, dolambaçlı sokaklarını kastediyordu. Bugünlerde ise, yalnızca bir zamanlar yüzlerce Sefarad Yahudi’sinin yaşadığı eski Yahudi bölgesinde değil tüm Ankara’da Ladino duymak imkânsızdır. Juderia, pek çok Yahudi’nin yeni, modern Yenişehir mahallesine taşınmaya başladığı 1930’lara kadar yerel Yahudi cemaatinin odak noktası olmaya devam etti. Ankara’daki diğer gayrimüslim cemaatlerin aksine, Türkiye’nin başkenti ilan edilmesinden sonra Ankara’da yeni fırsatlar ortaya çıktığından, Cumhuriyetin ilk on yıllarında Yahudi nüfusu arttı. Bununla birlikte, Türkiye’nin geri kalanında olduğu gibi, erken Cumhuriyet döneminin azınlık-karşıtı politikaları sonucunda Yahudi göçünü tetiklendi.

Örneğin, Yirmi Kur’a Olayı (amele taburları) sadece gayrimüslim Türk vatandaşlarından oluşan özel askeri birliklerin kurulmasını kabul eden ayrımcı bir zorunlu askerlik politikasıydı. Bu gayrimüslim askerlere askeri eğitim verilmiyordu ve silah taşıma izinleri yoktu. Bunun yerine, imalat, inşaat ve yol çalışmalarında kullanıldılar. Türkiye’nin tarafsız kaldığı II. Dünya Savaşında uygulanan bir önlem olarak, Yirmi Kur’a asker alımları, gayrimüslim vatandaşların eşit hak ve görevlere sahip eşit vatandaşlar değil de dış güçlerin olası işbirlikçileri olduğu kavramını esas alıyordu. Yirmi Kur’a Olayı sırasında şehrin merkezindeki bir askeri üste çalıştırılan Ankara’daki pek çok Yahudi asker, yolları döşedi, ağaçlar ekti ve nihayetinde Ankara’nın en eski parklarından biri olan Gençlik Parkı’nın yarattı.

Çok sayıda Yahudi ailesinin 1948’deki kuruluşundan sonra İsrail’e göç etmesiyle, Ankara’nın Yahudi nüfusu yirminci yüzyıl ortasında azalmaya başladı. Birbirini izleyen askeri darbeler ve artan politik kutuplaşma nedeniyle Ankara’daki siyasi iklimi giderek istikrarsızlaştığından, Yahudilerin geri kalanı Türkiye’nin en büyük Yahudi cemaatinin toplandığı İstanbul’a göç ettiler. Bugün, ara sıra hazin yıkılışlarını ya da kötücül biçimde kundaklanmalarını bildiren haberlerle, Juderia’nın Osmanlı döneminden kalma güzel konakları harap oluyor. Mahalle çürümeye devam ederken, Yahudi kimliğinin sadık bir hatırası mahallenin ortasında ayakta duruyor: Sinagogu.

Etkileyici Ankara Sinagogu 1907 yılında son halini aldı. Süslü Türk halıları ve binanın merkezinde yer alan ahşap Teva’sıyla bu yapı, tipik Osmanlı dönemi Sefarad Sinagogunun eşsiz bir örneğidir. Yapının iç aydınlatması mükemmel olup süslemeli Kutsal Dolap ülkedeki en güzellerinden biri olabilir. Ancak, ne yazık ki Ankara Sinagogu neredeyse her zaman ziyaretçilere kapalıdır ve kapıları Yom Kippur ya da Sukot gibi özel günlerde yılda bir ya da iki kez açılır. 2020’de Ankara’nın yeni seçilen belediye başkanı Mansur Yavaş, Juderia da dâhil olmak üzere Ankara’daki tarihi mahallelerin hepsini korumayı taahhüt etti. Ancak, korona virüs salgını ve sürmekte olan ekonomik gerileme sonucunda, mahalleyi kurtarma planları henüz uygulanmadı.

Ankara’nın Yahudi Mahallesinde iki eski konak (Foto: Yazarın)

Ankara’nın 20.yy başı sinagogunun dışı (Foto: Yazarın)

Ankara’nın 20.yy başı sinagogunun içi (Foto: Yazarın)

Ankara tarihine ilişkin popüler cumhuriyetçi şekillendirmelerinin aksine, şehir her zaman örnek bir Türk-Müslüman yerleşimi değildi. Bugünkü Ankara, dünya genelinde 20.yy siyasetine egemen olan milliyetçi ideallere uygun bir dizi hesaplı politikanın sonucu olarak Türkiye Cumhuriyetinin homojen başkenti haline geldi. Ankara’nın devlet eliyle yayılan resmi tarih anlatısı, şehirdeki kozmopolitliğin anılarının silinmesine hizmet eder. Bununla birlikte, Ankara’nın gayrimüslim tarihi bütün olarak şehrin tarihiyle öylesine derinlemesine iç içe geçmiştir ki bu yitik kozmopolitliğin anımsatıcıları günümüzde yeniden yüzeye çıkmaktadır. Onlarca yıl boyunca şehrin sembolik kalbi olan ikonik Çankaya Köşkünden Gençlik Parkı gibi önemli kamusal alanlara kadar, çoğulcu bir geçmişin anımsatıcıları hep mevcuttur.

Günümüzde Ankara’nın tarihsel çok-kültürlülüğünden geriye kalanlar, 300 civarında üyesiyle Ermeni cemaati ve yaklaşık 35 kişilik minik bir Yahudi cemaatidir. Ermeni cemaati hem yakınlardaki Stanoz/Zir Vadisinden Ankara yerlileri hem de Anadolu’nun diğer bölgelerinden olup da 1915 kıyımından kurtulanların torunlarından oluşur. Şehirde bir Ermeni kilisesi olmadığından, Ankara Ermenilerinin çoğu aslında 1916 Büyük Yangınında harap olan mahallelerden birinde yer alan Katolik St. Theresa Kilisesinde toplanırlar. İstanbul’un çok daha büyük Yahudi cemaatinden gelen heyetler, dini bayramlarını Juderia’daki tarihi sinagogda kutlamak için özel günlerde Ankara’daki küçük Yahudi cemaatine katılır.

Yeni mahalleler ve metropolün her yerinde mantar gibi biten yüksek binalarla şehrin toplam nüfusu 5 milyona yaklaşırken, Ankara’nın çeşitlilik içeren tarihi ve çok-kültürlü mirası, şehrin Osmanlı geçmişine açılan bir pencere olmaya devam edebilir. Türkiye günümüzde farklılık sorunlarıyla boğuşurken geçmişteki adaletsizlikleri görmek, daha eşitlikçi ve adil bir toplum için yol haritası çizmeye yardımcı olabilir. Dolayısıyla, geriye kalan Ermeni ve Yahudi yerleşimlerinin kurtarılması ve korunmasının yanı sıra şehirdeki kültürel miras projelerinin ve kent planlaması politikalarının bir zamanlar Türkiye başkentini tanımlayan dini ve etnik çeşitliliği dikkate alması çok önemlidir.

Katolik st. Theresa Kilisesinin içi (Foto: Yazarın)

Roma Hamamı Müzesinde Ermeni ve Rum Ortodoks mezar taşları (Foto: Yazarın)

Yahudi-İspanyolcası mezar taşları (Foto:Yazarın)

Referanslar:

  • “1916 Ankara Yangını.” Hafıza Kaydı. http://www.hafizakaydi.org/buyukankarayangini
    Akpınar, Ipek. The Rebuilding of Istanbul after the Plan of Henri Prost, 1937-1960: From Secularisation to Turkish Modernisation, 2003.
  • “Ankara’daki Yahudi Mahallesi Yıkım Tehlikesi Altında.” soL, Mart 22, 2021. https://haber.sol.org.tr/haber/ankaradaki-yahudi-mahallesi-yikim-tehlikesi-altinda-28479
  • Bahar, Beki Luiza. Efsaneden Tarihe: Ankara Yahudileri. İstanbul: Pan, 2003.
  • Balancar, Ferda. The Sounds of Silence III: Ankara’s Armenians Speak. İstanbul: Hrant Dink Foundation, 2015.
  • Basa, Inci. “From Praise to Condemnation: Ottoman Revivalism and the Production of Space in Early Republican Ankara.” Journal Of Urban History 41, no. 4 (2015): 711-738.
  • Djirikian, Catherine. “Catherine Djirikian Collection – Los Angeles.” Houshamadyan. https://www.houshamadyan.org/oda/americas/catherine-djirikian-collection-usa.html
  • Esin, Taylan ve Zeliha Etöz. 1916 Ankara Yangını: Felaketin Mantığı. İstanbul: İletişim Yayınları., 2015.
  • Gül, Mehmet Murat, and Lamb, Richard. “Urban Planning in Istanbul in the Early Republican Period.” Architectural Theory Review 9, no. 1 (2004): 59-81.
  • Kelleci, Aved. “Ankara’da Katolik Ermenilere Ait Son Şapel Ve Cemaatin Fransız Kilisesi’ne İntikali.” Ankara Araştırmaları Dergisi = Journal of Ankara Studies 8, no. 2 (2020): 337-59.
  • Keyder, Çağlar. “Capital City Resurgent: İstanbul since the 1980s.” New Perspectives on Turkey 43, no. 43 (2010): 177-86.
  • Kezer, Zeynep. “Of Forgotten People and Forgotten Places: Nation-Building and the Dismantling of Ankara’s Non-Muslim Landscapes.” Essay. In On Location Heritage Cities and Sites, edited by D. Fairchild Ruggles, 169–91. Springer, 2012.
    Lansere, Yevgeny. Ankara Yazı: Bir Sovyet Sanatçısının 1922 Yılı Notları Ve Resimleri. Çeviren Mehmet Bora Perinçek. İstanbul: Kaynak Yayınları, 2004.
  • Özdemir, Özgü ve Okan Yücel. “Ankara Ulus’ta Üzerine Toki̇ İnşaatı Yapılan Ermeni Katolik Mezarlığı Ve Şapelinin Hikâyesi: Başkentin Yerli Hıristiyanlarına Ait Son Kilise.” Medyascope, Mart 26, 2021. https://medyascope.tv/2021/03/26/ankara-ulusta-uzerine-toki-insaati-yapilan-ermeni-katolik-mezarligi-ve-sapelinin-hikayesi-baskentin-yerli-hiristiyanlarina-ait-son-kilise/
  • Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı. “Atatürk Müze Köşkü.” Ana Sayfa. https://www.tccb.gov.tr/muzekosk/.
    Uluğ, Elif, ve Mansur Yavaş. “Ankara’da Kültürel Bir Miras: Yahudi̇ Mahallesi̇.” Şalom Gazetesi, Mart 18, 2020. https://www.salom.com.tr/haber-114814
  • ankara_belediye_baskani_mansur_yavas_tum_tarihi_bolgeleri_canlandirmak_icin_koklu_calismalar_yapacagiz.html
  • Interior of the Catholic Church of St Theresa (Photo by Author)
  • Armenian and Greek Orthodox Tombstones at the Roman Baths Museum (Photo by Author)
  • Jewish Tombstones in Ankara with Inscriptions in Judeo-Spanish (Photo by Author)

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER