A3 Haber

Tesadüfler zinciri: CHP’li belediyelerin gözdesi VIP şoförün sırrı ne?

Tesadüfler zinciri: CHP’li belediyelerin gözdesi VIP şoförün sırrı ne?

Tesadüfler zinciri: CHP’li belediyelerin gözdesi VIP şoförün sırrı ne?
Eylül 23
07:48 2022

Seçimlerin adil ve eşitlikçi bir ortamda gerçekleşmesi demokrasinin en temel koşuludur.
Bu koşulun bütün siyasi partilere “eşit” uygulandığı ise tartışılır.
Bu yüzden de “siyasetin finansmanı” demokrasinin kendisi kadar önemlidir.
Siyasetteki kayıt dışılık, usulsüzlük ve haksız rekabet koşulları hem siyasete güveni azaltmakta hem de kamu yönetimindeki “yolsuzlukları” artırmaktadır.
Böyle olunca da “karar alma” yetkisini kullanan siyasetçiler belli grupların lehine ya da karşısındaki siyasi grupların aleyhine kaynak aktarımı yapmaktadır.
Böylece “özel çıkarlar” siyaseti yönlendirir.
Bu nedenle demokratik siyasi rekabetin olmazsa olmazı “fırsat eşitliğinin” sağlanması için siyasetin finansmanının “şeffaf olması” önemli ve gereklidir.

AKP, 2002 yılında yapılan seçimlerle iktidara geldi.
Aralıksız olarak da iktidarını sürdürüyor.
İktidara geldiklerinde özellikle Avrupa Birliği süreci nedeniyle “uyum yasaları” diye çıkardıkları Devlet İhale Kanunu var.
Bu kanun yürürlüğe girdiği 2003 yılından beri yine AKP iktidarı tarafından “iki yüze yakın” değişikliğe uğradı.
Yapılan değişikliklerde pek etkilenmeyen ise “doğrudan temin” ile “pazarlık” usulü.
Neden?
Çünkü kamu kaynaklarını kullananlar, açık ve şeffaf ihale yapmak yerine, kendilerine “yandaş” belledikleri kişi/kurumları kayırmak istiyorlar.
Bunun altında yatan neden de sadece onları korumak değil, bu yolla aktarılan kamu kaynaklarının “siyaseten finansmanında” kullanılacak olması.

Yirmi yıllık AKP iktidarının üçte ikilik bölümünde bu konuda sorun yoktu.
Sorun yoktu derken, AKP iktidarı hem merkezi hükumette hem de yerel yönetimlerde sistemi önemli ölçüde kendi “yandaşlarına” aktarıyordu.
Merkezi iktidarda olmasa bile, yerel yönetimlerde güç kaybeden AKP bir süre sonra gördü ki kendi yöntemini özellikle yerel yönetimleri kazanan “muhalefet de” kullanmaya başladı.
Benzeri şekilde muhalefet de gördü ki, merkezi sistemde oluşan “adaletsizlik” kendisi için de siyasetin finansmanında ciddi bir “kaynak” oluşturmaya başlamıştı.
Sistem bir süre sonra iktidar/muhalefet ayrımı yapmaksızın, herkesin kendi çöplüğünde öttüğü dev bir “kontrolsüz güç” haline dönüştü.
Muhalefet de karşı çıktığı “kamu kaynaklarının eşit ve şeffaf dağıtılmas itirazından vazgeçti ve kendi mahallesinde kendi “yandaşlarını” oluşturmaya başladı.

İzmir’in Menderes ilçesinde CHP’li belediyeye Cumhuriyet Savcılığı’nın başlattığı soruşturma sonucu “operasyon” düzenlendi.
Sadece Menderes değil elbette.
İstanbul’daki kimi CHP’li belediyelere, ya da Anadolu’daki pek çok belediyeye yıllar içinde onlarca operasyon yapıldı.
Menderes örneğini yukarıda anlatmaya çalıştığım “sistemi” anlatmak açısından önemli diye yazı konusu ettim.

Kamuoyuna ilk yansıyan bilgilere göre, Menderes Belediyesi ile ilgili ortaya atılan iddialarda iki konu dikkati çekiyordu.
Bunlardan biri özel sektöre ait otel inşaatının fazlalıklarına göz yumulması ve bunun karşılığında Bodrum’dan iki villanın “hediye” alındığı iddiası diğeri ise belediyenin kimi ihalelerinde usulsüzlük yapılarak “istenilen kişilere” verilmesiydi.
Sözü edilen ilk iddiadaki otelin sahibi iktidara yani AKP’ye yakınlığı ile biliniyor.
İkinci iddianın ise CHP’ye “yakınlıktan” kaynaklandığı iddia ediliyor.
Menderes Belediyesi’ndeki iddialarla ilgili hem AKP’nin hem de CHP’nin de içinde olduğu örnekleri iki kez yazdım.
“Çuvala sığmaz” başlıklı yazımda bu iddiaları ortaya koyarken, “Menderes’ten çıkan ittifaktan Diyarbakır kayyumuna ince hesaplar” başlıklı yazımda da muhalefet de olsa siyasetin finansmanının nasıl sağlandığını anlatmaya çalıştım.

Siyasetin finansmanı konusunda araştırmayı sürdürürken, iktidarın “beşli çete” diye adlandırılan kayırmacılığının görünenden de çok olduğunu gördüm.
Aşıl şaşırdığım, “sistemi değiştirmek” söylemi ile oy isteyen muhalefetin de, iktidarın yöntemlerini “benimsemiş” olması oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun onca söylemine, hatta eylemine rağmen sistem kimi CHP’li isimleri bile içine almış durumda.
Hal böyle olunca da Türkiye seçmeninin büyük oranda neden bu kadar “kararsız” kaldığını anlamak güç değil.
Çünkü “ne değişecek?” sorusunun yanıtı seçmeni ikna etmiyor.

Size bunu iki örnekle anlatmaya çalışayım.
Hemşericilik bağı olarak da adlandırabileceğimiz bu ilişki ağı, siyasetin şekillenmesi/finansmanı açısından çok dikkat çekici ve önemli.
Böylece iktidarın kendi yandaşlarına “kolaylık” olsun diye çıkardığı yasaların, muhalefet tarafından da “işine geldiği” gibi nasıl kullanıldığını göreceğiz.

Gökhan Cumalı.
Açık öğretim lisesi mezunu, özel bir VIP taşımacılık şirketinde makam şoförü.
Ticaret ile de arası hayli iyi.
Kurduğu/devrettiği şirketlerle ticaret de yapıyor.
Örneğin Gökhan Cumalı’nın 2014’de İstanbul’da kurduğu Sante Ofis Büro şirketi.
Ticaretin başarılı örneklerinden SANTE, İstanbul Ataşehir Belediyesi’nin vazgeçilmezlerinden.
Öyle ki 2014 -2019 yılları arasında İstanbul Ataşehir Belediyesi’nden çatı onarımı, plastik sandalye, mobilya, kapı ve parapet, dolap, stor perde ve mskm mobilya ihaleleri alıyor.
Üstelik de hepsi pazarlık usulü.
Bu kadar kârlı bir şirketi sonrasında devrediyor.

Devrediyor ama ticaret bu, insanın kanına girmiş bir kere.
Boş duramıyor.
Önce 1998’de Kocaeli’nde kurulmuş Kar Peyzaj şirketini satın alıyor, ardından da 2021’de yine Kocaeli’nde Galliard Proje şirketini kuruyor.
İstanbul’da olduğu kadar şanslı değil.
Kocaeli’nde alabildiği ihale sayısı sadece iki.
Her iki ihale de CHP’li Fatma Kaplan’ın yönettiği İzmit Belediyesi.
İki ihalede de İzmit Belediyesi’ne mobilya satıyor.

Gökhan Cumalı’nın “makam şoförü” olmasının yanında ticaretteki başarısı elbette pek çok kişinin dikkatini çekiyor.
Bu ilgi siyasilere de yansıyor.
Cumalı, Türkiye’de pek çok gence nasip olmayacak bu ilginin karşılığını dünyaevine girmeye karar verdiğinde alıyor.
Genç çiftin nikahını CHP’li Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu bizzat kıyıyor.
Sadece bununla kalsa iyi.
Cumalı ve eşinin nikah şahitleri de CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile CHP TBMM Grup Başkan Vekili Özgür Özel.
Bu kadarla da kalsa yine iyi.
Gökhan Cumalı’nın nikahına “kutlama” amaçlı çiçek gönderenlerden bazı isimler de ilginç.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi.
CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi.
CHP’li Ataşehir Belediyesi’nin Başkan Yardımcısı Deniz Kutlu.
Bir insanın etrafında bu kadar siyasetçi olması ne güzel.
Hatta “ihale aldığınız” belediye başkanı, eşi ve yardımcısının kutlamasının anlamı bambaşka.

Bu kadar rastlantı sadece “siyaset” ile açıklanamaz.
Yine bu kadar kişinin ortak özelliği CHP’li olmak da değil elbette.
Yukarıdaki isimlerin en büyük ortak özellikleri aynı zamanda aynı memleketli olmaları.
Neresi orası?
Elbette Malatya.
Malatyalı olmak suç değil.
Ancak hemşerilik üzerinden kurulan bu bağ, bir süre sonra kendisini “ekonomik” olarak da bütünleştiriyorsa işte orası tehlikeli.
O zaman iktidarın “mezhep” üzerinden tanımladığı siyasetin bir benzerini memleketçilik üzerinden yapıyorsunuz demektir.
Vurgulamaya çalıştığım tehlike de burası.
Bir yandan “helalleşme” çağrısı yapıp “ötekileştirmeme” üzerine siyaset yapacağınızı söyleyip diğer yanda aksine davranmak seçmeni de inandırmıyor zaten.

Bu ilişki ağının tek örneği elbette VIP makam şoförlüğü yaparken diğer yandan da şirket kurup CHP’li belediyelerden ihale alan Gökhan Cumalı değil.
Başka örnekleri de var.
Onları da bir sonraki yazıda yine örnekleriyle anlatayım sonra da büyük resim bize kimleri ve neyi işaret ediyor onu anlamaya çalışalım…

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER