A3 Haber

Komplo teorilerine tersinden de bakmak gerekiyor: “Abi” biliyor!

Komplo teorilerine tersinden de bakmak gerekiyor: “Abi” biliyor!

Komplo teorilerine tersinden de bakmak gerekiyor: “Abi” biliyor!
Kasım 02
07:45 2022

Geçen hafta birbirini tamamlar içerikli iki makale yayınlandı.
Birincisi Dik Gazete’de Ömür Çelikdönmez tarafından kaleme alınan “Binali Yıldırım kazasında Rus oligarkların parmağı var mı?” başlıklı yazı.
İkincisi ise Oda TV’de Toygun Atilla’nın kaleme aldığı “Gözaltı günü işyerindeki savcı” başlıklı yazı.
Her iki yazının da ortak noktası kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu.

Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu, bir dönem AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakınları ile ortak gemi işletmeciliği yapan Azerbaycan kökenli Türk vatandaşı iş insanı.
20 Aralık 2019’da eski çalışanları Fatih Berber, Alaattin Aykaç, Mehmet Ali Ercil ve Ali Kemal Çelikten’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyeti üzerine Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu hakkında 2019/216905 numaralı soruşturma açıldı.
Savcılık, Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun “terör örgütüne üye olduğunu” iddia etti.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nu “ihbar” eden dört eski çalışanının ortak iki özelliği vardı.
Birincisi, dört isim de daha sonra Türkiye gündeminde tartışılacak Bodrum Yalıkavak Marina’nın satışı ücreti için “eksik değerlendirme” yaptıkları iddiası ile Gurbanoğlu tarafından haklarında “nitelikli dolandırıcılık” davası açılması.
İkincisi de bu isimlerin Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun yanından ayrıldıktan sonra, Gurbanoğlu’nun davacı olduğu SOCAR şirketinin yurt dışındaki şirketleri ile aynı adreste farklı farklı şirketler kurmuş olmalarıydı.
Bu konuda ayrıntılı bilgileri “Kuşkulu ilişkiler” başlıklı yazımda uzun uzun anlattım.

Aslında aynı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu hakkında 22 Haziran 2017’de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı CİMER’e başvuran Mustafa Topuz isimli vatandaşın iddiaları için daha önce soruşturma açmıştı.
Soruşturma sonunda “Şüpheli Mubariz’in örgüt üyeliği suçundan kamu davası açılmasını gerektirir yeterli şüphe oluşturan somut bir delil bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla; açıklanan nedenlerle şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir” denilmişti.
“İlişki yumağı” başlıklı yazımda da bu konuda yaşananları anlatmıştım.
Buna rağmen iki yıl sonra yeniden açılan soruşturma ve onun sonucunda yapılan yargılama ile Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun “örgüt üyesi olmadığına” karar verildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, örgüt üyesi olmadığını söylediği Gurbanoğlu için “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan beş yıl hapis cezası verdi.
Dava Yargıtay’a taşındı.
Önümüzdeki günlerde Yargıtay 3. Dairesi tarafından görüşülmesi bekleniyor.

Türkiye’nin gündemine suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı videolarla gelen Bodrum Yalıkavak Marina ve Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu konusu çok tartışıldı.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’na yapılması planlanan “suikast” iddiaları da önemli.
Sedat Peker yayınladığı videolarından birinde şu açıklamayı yaptı:
“Organize Şube polisini öldüren bu adamı deportu kaldırıp Türkiye’ye getirdi derin devletimizin başı. Niçin biliyor musunuz, Mübariz Mansimov’u öldürtmesi için. Mübariz yeri geri almak için uğraşıyor ya. Allah’a şükür o kötü olay olmadı. Mübariz de dik adam, diklendi. Sonra Guli’nin kardeşi Guli’yle konuştu, şey yapıldı. Guli ne oldu biliyor musunuz? Öldü! Aradı, ben dedi, Türkiye’ye gidiyorum. Türkiye’de biraz kalıp çıkmıştı. Gitme dedim, ben orada yokum, sıkıntı yaşayabilirsin dedim, ben güçlüyüm, Mehmet abiyle aram çok iyi, dedi. Geldi, haftası dolmadan öldürüldü…”
Peker’in bu konudaki iddiaları hiç araştırılmadı.
“Mansimov suikastı için önerilen ücret 25 milyon dolar” başlıklı yazımda bu konunun da ayrıntılarını bulabilirsiniz.

Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun Bodrum Yalıkavak Marina’daki işlerinin Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR ve onun üst düzey yöneticilerinden Anar Alizade’ye kadar uzanan karmaşık bir yapısı var.
Bu yapının önemli ayaklarından biri de İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar.
Ağar ve oğlu AKP Elazığ Milletvekili Tolga Ağar ile Bodrum Yalıkavak Marina’nın yönetim kurulu üyesi.
Hatta Mehmet Ağar bir dönem yönetim kurulu başkanı.
Mehmet Ağar’ı Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu ile tanıştıran isim de ilginç.
CHP’li TBMM eski Başkanı Hikmet Çetin.
Çetin’in, Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nu devlet ile daha “yakın” olsun diye Azerbaycan’da bir otelde tanıştırdığı Mehmet Ağar bir süre sonra Bodrum’daki marinaya “çökme” iddiaları ile gündeme geldiğinde “Bu görevi bana bir devlet başkanı rica etti” diyerek kendini savunmuş ama bir süre sonra görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Yazımın başında söz ettiğim makalelerden birinde, Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun, Binali Yıldırım’ın geçen hafta Azerbaycan’da geçirdiği trafik kazası ile alakası irdeleniyor. Şu gerekçelerle kazanın aslında “suikast” olduğu vurgusu yapılıyor.

  • Nisan 2022’den sonra Azerbaycan devlet petrol ve doğalgaz şirketi SOCAR, ürettiği petrolün nakliyatı için Rusya’nın Bakü-Novorossiisk boru hattını yerine Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattınız kullanacak.
  • Ağustos 2020’de Azerbaycan’da “darbe teşebbüsü” ortaya çıkarıldı.
  • Amaç, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in eşi ve referandumla seçilen 1. Başkan Yardımcısı Mihriban Aliyev’i devirmekti.
  • Böylece Azerbaycan’ın doğalgaz ve petrol gelir kaynaklarını Rus oligarklarla paylaşılacaktı.
  • Türk Devlet Teşkilatı, bu teşebbüse geçit vermedi.
  • 1985- 89 arası Doğu Almanya’da Putin ile birlikte görev yapan Sovyet Askeri İstihbaratı “GRU” çalışanı, KGB personeli Mubariz Mansimov’un kalemini kırarak başlandı.
  • İddialara göre, darbenin finansörü Mubariz Mansimov’du.
  • Bu nedenle de Binali Yıldırım’a yönelik Azerbaycan’da yapılmak istenilen her neyse arkasında, Azerbaycan enerji kaynaklarından primleri azalan sözde Rus derin devleti ile bağlantılı oligarkların parmağı olduğu söylenebilirdi.

Komplo teorisi kurmak “zekâ” ister.
Öyle ki anlattığınız olaylar en azından birbiri ile bağlantılı olmalıdır.
Ancak böyle olunca “okuyan” inanır.
İddia ne diyor?
Ağustos 2020’de Azerbaycan’da darbe teşebbüsü ortaya çıkarıldı ve bunun finansörü olduğu iddiasıyla Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun kalemi kırıldı ve Türkiye’de Gurbanoğlu’na yönelik “operasyon” başladı.

Öncelikle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in eşi ve 1. Başkan Yardımcısı Mihriban Aliyev “seçimle” göreve gelmedi.
26 Eylül 2016’da yapılan referandum sonucu İlham Aliyev kendisine verilen yetki ile eşini yardımcısı olarak atadı.
O yüzden birileri “darbe” yapacaksa direk devlet başkanına yapar.
Devlet başkanını “deviremeyen” darbe başka ne işe yarar?
Ayrıca Azerbaycan’da Türkiye’nin karıştığı darbe var.
Açın “Susurluk Raporu”nun yayımlanmayan bölümlerini, orada Tansu Çiller, Mehmet Ağar dahil, kimlerin Azerbaycan’da “darbe” planladığını ayrıntısıyla görürsünüz.

Gelelim tarihlere.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu hakkında Türkiye’de “örgüt üyesi olmaktan” açılan ilk soruşturmanın tarihi ne?
22 Haziran 2017.
Sonucu ne?
Soruşturmaya gerek yok.
Gurbanoğlu’na eski çalışanları tarafından yapılan “ihbar” sonucu açılan ikinci soruşturmanın tarihi ne?
20 Aralık 2019.
Azerbaycan’da “darbe” teşebbüsü ne zaman ortaya çıkarılmış?
Ağustos 2020’de.
Demek ki, 2020’nin Ağustos ayında ortaya çıkarılan “darbe” teşebbüsü üç yıl önce birileri tarafından biliniyormuş ki Gurbanoğlu’na “operasyon” başlamış.
Üstelik 2017’de Gurbanoğlu’na ait Bodrum Yalıkavak Marina’nın yönetim kurulu başkanlığını Mehmet Ağar yaparken.
Diyelim ki Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu Azerbaycan’da darbe planladı ve bunun için de darbe “tecrübeli” Mehmet Ağar ile yakınlaştı.
O zaman Ağar’ın “benim bu göreve gelmemi bir devlet başkanı rica etti” sözü ne?
Ağar’ın üstü kapalı sözünü ettiği kişinin Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev olduğunu herkes bildiğine göre, koskoca devlet başkanı kendi eşine mi “darbe” yapılmasını istedi ve Ağar’ı Gurbanoğlu’nun yanına yerleştirdi?

Gelelim bir başka gerçeğe.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’na soruşturma açıldığı yıllarda İngiltere’de iki önemli dava yürütmekteydi.
Bunlar Gurbanoğlu tarafından Rus devlet petrol şirketi LUKOİL ve Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR aleyhine açılan davalardı.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu “Rus ajanı” ise kendi devletine dava açmakla kimlere hizmet ediyordu acaba?
Bu nasıl Rus devleti ki bir yanda Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nu Azerbaycan’da yapılacak darbe için “sponsor” yapıyor, diğer yandan da “davalık” oluyor?
Neresinden baksanız elinizde kalıyor.
Ancak böylece başka bir şey yapabilirsiniz.
O da Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun Yargıtay’da görüşülecek davası öncesi “kafaları” bulandırmak.
Bu yolla birilerini “harekete” geçirip dosya üzerinde “baskı” oluşturmak.
Eğer niyet böyle ise o zaman “komplo teorisi” tamam.
Ancak tersten…

Gelelim ikinci makaleye ve ayrıntılarına.
Bir takım akaryakıt alışveriş fişleriyle desteklenen ve okuyanın kafasında soru işareti yaratmayı amaçlayan, en azından ilkinden daha “tutarlı” bir makale.
Ancak eksik.
“Neden” diyeceksiniz?
Mütevazilik yapmayacağım.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun yargılandığı dosya konusunda az çok bilgi sahibi olanlardan biriyim.
Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu ve Bodrum Yalıkavak Marina hakkında birden fazla yazı kaleme aldım.
O yüzden de “yeterli” bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum.

Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun pek çok dostu var.
Sanatçısından siyasetçisine kadar uzanan uzun bir yelpaze.
Bunların arasında elbette hukuk insanları da var.
İşte o yazıda geçen isimler de Gurbanoğlu’nun “dostları” arasında.
Hakkındaki suçlamalardan önce de varlardı hâlâ varlar.
O yüzden “dostluk” ilişkisini “sır” gibi göstermek bence hata.

Sadece kişisel görüşüm değil bu.
Aynı zamanda hukuki bir gerçek.
Neden mi?
Yazıda adı geçen hukuk insanları ve yayınlanan belgeleri ben de ilk kez gördüm.
Çok da şaşırdım.
Çünkü bugüne kadar görmediğim belgelerdi.
Dediğim gibi dosyanın çoğu hakkında bilgi sahibi olduğum için “acaba” dedim.
Bunu Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun yakın çevresi ile paylaştım.
Aldım yanıt daha da şaşırmama neden oldu.

Burada iki kelime devreye giriyor.
Soruşturma ve kovuşturma.
Soruşturma, yetkili makamlarca suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin mahkemece kabulüne kadar olan evreye deniyor.
Kovuşturma ise iddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar olan evresine deniyor.
Elimdeki belgelere ve Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun yakın çevresine sorarak edindiğim bilgilere göre bu evraklar “kovuşturma” aşamasında yok.
Yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame ve eklerinde “şüpheli” olarak görünen ve İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen dava dosyasında hazırlanan böyle bir tutanak bulunmuyor.
Peki belgeler sahte mi?
Muhtemelen değil.
Ancak yukarıda açıkladığım gibi; soruşturmayı yürüten kolluk kuvveti (polis-jandarma) kendince belgeler edinmiş ve bunları tutanak altına almış olabilir.
Ancak savcılık bu belgeleri “yeterli/değerli” görmemiş olacak ki, iddianamenin kabul edilmesinden sonraki “kovuşturma” aşamasında dosyaya koymamış.
Yani aslında “gizlenmiş” ya da “şüpheli” denilecekse de soruşturmayı yürüten savcı için sorulacak sorular arasında olabilir.
Peki soruşturma aşamasında Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’na bu konularla ilgili soru yöneltilmiş mi?
Bunun da yanıtı hayır.
Bu da bize belgelerin kaynağını işaret ediyor elbette.

Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nun Yargıtay’daki yargılaması öncesi ortaya çıkan bu ilginç durumu tıpkı örnek verdiğim iki yazıdaki gibi ben de değerlendirdim.
Benimki de bir nevi “tersine” komplo teorisi.
Ancak Gurbanoğlu ile ilgili bütün süreçlere baktığımızda, mahkemeye kimin “etki etmeye” çalıştığı ve kimleri aracı yaptığı gayet açık.
İddia edildiği gibi “darbe” faturası çıkarmak için değil, haklarında çok şey bildiği için Mubariz (Mansimov) Gurbanoğlu’nu yeniden kodese tıkmak istiyorlar.
En doğrusunu “abi” biliyor, asıl ona sormak lazım.

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER