A3 Haber

Güney Kafkasya’da Azerbaycan-İsrail-Türkiye ittifakı mı? | Rusif Huseynov yazdı, Erman Çete çevirip yorumladı

Güney Kafkasya’da Azerbaycan-İsrail-Türkiye ittifakı mı? | Rusif Huseynov yazdı, Erman Çete çevirip yorumladı

Güney Kafkasya’da Azerbaycan-İsrail-Türkiye ittifakı mı? | Rusif Huseynov yazdı, Erman Çete çevirip yorumladı
Kasım 21
20:59 2022

Gazeteci ve çevirmen Erman Çete, “Turkeyscope: Insights on Turkish Affairs” dergisinde Rusif Huseynov imzasıyla yayımlanan dikkat çekici analizi Türkçeye çevirerek, kişisel blogu Kuşlama’da yayımladı. Analize dair kısa bir yorum da kaleme alan Erman Çete’nin bu çalışmasını sunuyoruz…

A3 Haber Merkezi | Gazeteci-çevirmen Erman Çete, Rusif Huseynov imzasıyla yayımlanan “Güney Kafkasya’da Azerbaycan-İsrail-Türkiye ittifakı mı?” başlıklı analize dair kısa bir değini de kaleme aldı. Çete, bu notunda şunları kaydetti:

Neredeyse tamamını çevirdiğim makale, Rusif Huseynov imzasıyla Temmuz-Ağustos 2022 tarihli 4. Sayısında (Cilt 6) yayımlandı. İsrail’in kötü şöhretli eski savunma bakanının adını taşıyan Moshe Dayan Center tarafından çıkarılan derginin editörleri Hay Eytan Cohen Yanarocak ve Joel D. Parker. Yazar Rusif Huseynov, Azerbaycan merkezli Topçubaşov Merkezi isimli düşünce kuruluşunun kurucularından ve hâlâ yöneticiliğini yapıyor. Yine makalede verilen bilgiye göre, Huseynov, German Marshall Fund’ın ReThink CEE bursuna sahipmiş. Dört dörtlük bir portre.

Huseynov, makalesinde, aslında malumu ilan ediyor ve İkinci Karabağ Savaşı ile perçinlenen bir ittifakın adını koyuyor. Ermenistan’a (ve belki de İran’a) karşı Kafkasya ittifakına, ama özellikle de Azerbaycan-İsrail ilişkilerine dair çok sayıda yayın, üstelik akademik cinsten, ortaya saçıldı. Buna ilişkin iki örnek için buraya ve buraya bakabilirsiniz. Akademik olmayan bir yayını da örnek gösterebilirim: AKP iktidarına yakınlığı bilinen Daily Sabah’ta, Cavid Veliyev imzasıyla, açıkça bir Azerbaycan-İsrail-Türkiye üçgeninin kurulma olasılığı araştırılıyor. Görünen o ki, bu ittifakı kamuoyuna duyurma işini Azerbaycanlılar üstlenmiş.

Pek malum olmayan ve Huseynov’dan öğrendiğimiz kısım ise, bu üçlünün, ittifakın test coğrafyası olarak Orta Asya’yı seçebileceği iddiası. Azerbaycan ve Türkiye’nin bölgeyle olan etnik-dilsel bağlantısı ve İsrail’in bazı Türki cumhuriyetlerle geliştirdiği ticari ortaklıklar, yazara göre, Moskova-Pekin-Tahran hattının Orta Asya’daki hegemonyasını kırabilir. Nitekim, AB ile Azerbaycan arasındaki yoğun enerji diplomasisi ve Brüksel’in Bakü’yü Asya’ya açılan kapı olarak görmesi, üçlünün lehine unsurlar gibi görünüyor. Elbette, bu ittifakın İran’la sürtüşmesi kaçınılmaz görünüyor; Bakü ile Tahran arasında, son zamanlarda yoğunlaşan soğuk savaş, Azerbaycan’ın İran içindeki Türkleri kışkırtabileceğine ilişkin imalarla birlikte İran’ın toprak bütünlüğü için kaygılanmasına sebep olabilir. Üstelik, son haftalardaki düzen karşıtı gösterilerde ortaya çıkan silahlıların, İran medyasına göre, Azerbaycan sınırından destek alması, işleri iyice karıştırabilir. Zaten İran, uzunca bir süredir, komşusunu, İsrail’in İran karşıtı operasyonlarına zemin sağlamakla suçluyor. Azerbaycan’ın en nihayetinde Tel Aviv’e elçilik açmaya karar vermiş olması da iki ülke arasındaki ittifakın alenileşmesi olarak görülebilir.

Metindeki köşeli parantezler bana aittir.

* * *

Erman Çete’nin Türkçeleştirdiği Rusif Huseynov imzalı analiz şöyle:

Sınır yok: Genişletilmiş Ortadoğu’da Azerbaycan-İsrail-Türkiye Üçlüsü

2020’deki İkinci Karabağ Savaşının ardından, 10 Kasım 2020’de Ermenistan’a karşı kazanılan zaferi kutlamak için Azerbaycan vatandaşları Bakü’de geçit töreni yaparken Azerbaycan, Türkiye ve İsrail’e ait üç bayrak taşıyorlardı. Mitingler, binalar ve arabalar İsrail renkleriyle süslendi, bu da Yahudi devletine karşı Azerbaycan’daki olumlu duyguyu açıkça gösteriyordu. Aslında Yahudiler, Azeriler ve Türkler arasındaki güçlü tarihsel ilişkiler düşünüldüğünde bu tablo kimseyi şaşırtmamalıdır. Aksine, değişen bölgesel konjonktür ve İsrail ile Türkiye arasında son dönemde yaşanan barışma sürecinin ışığında, bu kardeşlik ilişkisinin daha da derinleşeceği ve kısa sürede stratejik ortaklığa dönüşeceği görülüyor.

(…)

Azerbaycan ile İsrail işbirliği

İsrail, bu güven nedeniyle Azerbaycan’ı birincil enerji kaynağı haline getirmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı üzerinden Azerbaycan petrolünün ana ithalatçılarından biri olan İsrail, petrol talebinin yarısından fazlasını Hazar ülkesinden karşılıyor.

Azerbaycan-İsrail işbirliğinin bir diğer başarılı sektörü de askeri endüstri ve savunma endüstrisidir. Ermenistan’la uzun süren silahlı çatışmalar nedeniyle birçok gelişmiş Batı ülkesi Azerbaycan’a silah tedarik etmeyi reddetti. Buna ek olarak, geçmişte Türkiye’nin savunma sanayisi son model ürünler sağlayamıyor ve geliştiremiyordu. Bu nedenle Bakü, Rus yapımı silahlara olan eski bağımlılığından kurtulmak için askeri teknoloji için İsrail’e yöneldi.

Bu ortaklık, 2019’da Azerbaycan’ın, Hindistan’dan sonra İsrail askeri endüstrisinin ikinci büyük müşterisi (yüzde 17) haline geldiği noktaya kadar büyüdü. İsrail’in Elbit, IAI MALAT ve RAFAEL (eski adıyla ADS) gibi savunma sanayii firmaları ile çalışan Azerbaycan, İnsansız Hava Araçlarına (İHA) daha fazla önem veriyor. Sonuç olarak, modern İsrail İHA’larının satın alınması ve İsrail’in teknoloji transferi (ortak insansız hava aracı yapımı), Azerbaycan’ın Ermenistan üzerindeki askeri-teknik üstünlüğünü önemli ölçüde artırdı ve sonunda 2020 İkinci Karabağ savaşında Bakü’nün zaferine katkıda bulundu. Azerbaycan’ın güney komşusu İran başta olmak üzere birçok ülkenin İsrail insansız hava aracı teknolojisine ne kadar gıpta ile baktığı düşünülürse, Azerbaycan’a böylesine hayati bir bilgi birikiminin aktarılması, ilişkilerin stratejik doğasının açık bir örneğidir.

İsrail, Azerbaycan’ın hava, deniz ve karadaki muharebe kabiliyetlerini artırdı: İsrail tarafı, Bakü’nün banliyösü Turkan’daki askeri tersanede Azerbaycan sahil güvenliği için 25 km menzilli güdümlü füzelere ve gelişmiş navigasyon sistemlerine sahip son teknoloji gemilerin inşasına yardım etti. Azerbaycan ekonomisinin temelini oluşturan hidrokarbon kaynakları şu anda İsrail yapımı OPV-62 ve Shaldag Mk. V gemilerince korunuyor. Taraflar, Azerbaycan’ın deniz caydırıcılık yeteneklerini güçlendirecek olan Saar S72 korvetlerinin üretimi konusunda da anlaştılar. Bu korvetler, uçaksavar füze sistemleri, seyir füzeleri ve AESA radarları ile donatılacak. Ayrıca İsrail, Azerbaycan’a 200-400 km menzile ve yüksek isabet oranına sahip “Gabriel V” gemisavar füzeleri sattı.

Azerbaycan’ın hava sahası da güvenilir bir koruma altında: 150 kilometre mesafeden hedefleri imha edebilen “Barak 8” hava savunma sistemi, Azerbaycan’daki muharebede teste tabi tutuldu. Bu sistem, Bakü’ye, yeni Rus yapımı İskender balistik füzelerini ve Saddam Hüseyin’in İsrail’e saldırmak için kullandığı Sovyet yapımı Scud füzelerini imha etmede yardımcı oldu. Yeni nesil teknoloji kullanan ve 800 km mesafe içindeki tüm hedefleri gözlemleyebilen İsrail yapımı Green Pine radar sistemi, Azerbaycan’ın hava savunmasının önemli bir bileşeni.

İki ülke arasındaki askeri ortaklık, 2020 sonbaharındaki İkinci Karabağ Savaşı sınavından geçti. Çatışma boyunca, Azerbaycan ve müttefikleri yoğun baskı altındaydı. Örneğin Kanada, Azerbaycan ordusunun ilerlemesi için çok önemli olan “Bayraktar TB2” İHA’larının Bakü’ye satışını durdurması için Türkiye’ye baskı yaptı. Açıkçası, çatışmada Ermeni yanlısı bir sonuç arzulayan gruplar İsrail’e de baskı yaptı, ancak İsrail çıkar temelli lobi gruplarına boyun eğmek yerine stratejik ortağının yanında olmayı seçti. İsrail, Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin cephede hiçbir engelle karşılaşmamasını sağlamak için çatışma boyunca ihtiyaç duyduğu askeri malzemeleri Bakü’ye devamlı gönderdi.

Azerbaycan ve İsrail’in Savaştan Sonra Devam Eden İşbirliği

Azerbaycan-İsrail ilişkileri, 2020 İkinci Karabağ Savaşının ardından yeni bir sayfa açtı. Azerbaycan, 2021 yazında ilk kez İsrail’de diplomatik statüye sahip temsilcilikler kurma kararı aldı. Ayrıca, iki ülke arasında stratejik alanda önemli iki kilit anlaşma yapıldı. Anlaşmalardan biri, Çöl Mucizesi olarak adlandırılan İsrail’in, Azerbaycan’ın tarım sistemini yeniden inşa etmesine yardım edeceğini ve karşılığında Azerbaycan’ın İsrail’in gıda kaynaklarının güvenliğini garanti altına almak için tarım ürünleri tedarik edeceğini belirtiyor. Müthiş bir potansiyele, elverişli iklime ve verimli koşullara sahip olan Azerbaycan tarımının, çağdaş teknolojilerin kullanılmasıyla kısa sürede inanılmaz sonuçlar vermesi beklenmektedir.

Gelecekteki çatışmaların su üzerinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor. İsrail ve Azerbaycan, benzer stratejik hedeflerden daha fazlasında ortaklaşıyor; ikisi de su kaynaklarına yönelik ciddi tehditlerle karşı karşıya. Hükümetler arası yeni anlaşmaya göre, su ihtiyacını kısmen karşılamak için Akdeniz suyunu tuzdan arındıran İsrail, Azerbaycan’ın su yönetim sistemini modernize etmek için Bakü ile işbirliği yapacak. Güney Kafkasya’nın en kurak ülkesi olan Azerbaycan’da modern olmayan tarım uygulamaları önemli miktarda suyu israf ettiğinden, kuraklık her yıl daha da kötüleşiyor. Benzer şekilde, 2011 öncesi Suriye örneği, kuraklığın da istikrarsızlıkta nasıl payının bulunduğunun bir örneğidir.

Jeopolitik olarak, hem Azerbaycan hem de İsrail, İran’dan gelen benzer tehdit algısı nedeniyle birbirine bağlıdır. Bakü, genellikle Azerbaycan-İsrail ortaklığının üçüncü bir tarafa karşı inşa edilmediğini belirtse de İran İslam Cumhuriyeti kendini rahatsız ve hassas hissediyor. Ayrıca Tahran rejimi için, Şii çoğunluklu bir ulusun bir Yahudi devletiyle mükemmel ilişkiler geliştirdiği gerçeğini kabul etmesi psikolojik olarak zordur. Bu nedenle İran’ın üst düzey yetkililerinin Azerbaycan’a yönelik tehditleri 1990’ların ortalarından itibaren oldukça yaygın hale geldi. En son Eylül 2021’de, İran tarafı binlerce askerini Azerbaycan sınırı boyunca toplayarak büyük bir askeri tatbikat düzenledi. Tehdit Bakü’de anında tepki yarattı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İsrail yapımı Harop kamikaze insansız hava aracını kameralar önünde nazikçe okşayarak Tahran’a mesajını iletti.

(…)

Potansiyel Jeopolitik Üçgen

Fakat Azerbaycan ve İsrail, Tahran’ın nükleer ve neo-emperyal emellerini engellemek için birlikte çalışabilirler mi? İnsan, dosdoğru ‘evet’ demekte tereddüt ediyor. Nükleer karşıtı çift büyümeli ve bölgedeki benzer düşünen oyuncuları da dahil etmelidir. Amerikalılar yıllardır İsrail ile büyük Arap devletleri arasındaki düşmanca ilişkileri normalleştirmeye çalışarak, İran’a karşı NATO’nun Ortadoğu’daki bir kopyasını yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat uluslararası arenada ciddi bir değişiklik yapabilmek için jeopolitik dikkatlerin Türkiye’ye çevrilmesi gerekiyor.

(…)

İsrail-Türkiye yakınlaşması, bu ilişkiyi üç taraflı bir formata doğru geliştirmeyi arzulayan Azerbaycan’ın dış siyaset önceliklerinden biri olageldi. Bu nedenle Azerbaycan tarafı 2021’de üç ülkenin katılacağı bir zirveye ev sahipliği yapmayı bile teklif etti. Azerbaycan-İsrail-Türkiye üçgeni, Bakü’nün üçlü ittifak stratejisine kesinlikle uyacaktır. Böyle bir yapılanma, bölgedeki jeopolitik gelişmeler ışığında yerinde bir hareket olur ve son on yılda İsrail, Türkiye ve Körfez ülkeleri dahil olmak üzere çeşitli ülkeler arasındaki gerilimleri ustaca istismar eden ve Orta Doğu’daki askeri varlığını genişletmeye çabalayan Tahran’a açık bir mesaj verir.

Bu üçlünün potansiyeli, yalnızca güçlü bir hasmın karşısında durmanın ötesine gidiyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ışığında, üç ülkenin de siyasetçilerinin enerji ve gıda güvenliği stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri gerekecek. Azerbaycan’ın enerjisi, Türkiye’nin kaynakları ve İsrail’in teknolojisi, bu üç ülkenin yakın ve orta vadede yaşayabileceği krizleri çözmek için esnek çözümler sunabilir.

Orta Asya, Azerbaycan’ın İsrail ve Türkiye ile birlikte çalışabileceği bölgelerden biridir. Avrupa Birliği’nin tarihi öneme sahip enerji anlaşması geçen ay Bakü’de Komiser [Avrupa Konseyi Başkanı] Ursula von der Leyen tarafından imzalandı. Orada, AB’nin Orta Asya’ya açılan kapısı olarak Azerbaycan’ın hayati rolünü vurguladı. Rusya ve Çin, hidrokarbon kaynakları açısından zengin olan bu bölgenin kontrolü konusunda yıllardır rekabet halinde. İran, Çin ve Rusya sınırındaki bölgenin gelecekte jeopolitik ihtilaflar görme olasılığı var.

Bundan dolayı, Orta Asya ile yoğunlaşan bağlar kritiktir ve çığır açıcı olabilir. Azerbaycan ve Türkiye, Türklerle benzer etnolinguistik mirası paylaşan bu milletlerle en başından beri sıcak ilişkiler sürdürmüştür. Son yıllarda, “Rusya’nın arka bahçesi” olarak da anılan bu bölgedeki pek çok yetkili, Moskova ve Pekin’in neo-emperyal emelleriyle başa çıkmak için Ankara ile bağlarını güçlendirmeyi seçti. İsrail de Orta Asya’da geniş çaplı ilişkilerini sürdürüyor. Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan İsrail’in en tepedeki bölgesel ticaret ortakları. Fakat İsrail’in bu alandaki potansiyel ticaretini artırmak için üçlü işbirliği gereklidir. Kaynak açısından zengin ve kara ulaşım arterleri açısından elverişli bir konumda bulunan bu bölgede Azerbaycan-İsrail-Türkiye üçlüsü bir dizi ortak proje yürütebilir.

Sonuç

Azerbaycan ile Türkiye, Azerbaycan ile İsrail ve İsrail ile Türkiye arasındaki ikili ilişkiler sırasıyla kardeşçe, stratejik ve normalleşen olarak nitelendirilebilir. Şu anda enerji sektöründe siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik, tarım ve bağlantısallık projelerine genişletilebilecek bir işbirliği mevcuttur. Azerbaycan, İsrail ve Türkiye’nin yakınlığı bir dizi değişken tarafından zorunlu kılınmaktadır. Şu anda, Orta Doğu ve Kafkasya’daki tektonik değişimler göz önüne alındığında, üç ülkenin ulusal çıkarlarını geliştirmek ve ortak zorlukların üstesinden gelmek için aktif olarak işbirliği yapma fırsatını yakalamasının zamanı geldi.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER