A3 Haber

MEB’de yeni icat edilen “suç”lar: Bakanı istifaya davet etmek, Bakan’ın imajını zedelemek, eğitim politikalarını eleştirmek…

MEB’de yeni icat edilen “suç”lar: Bakanı istifaya davet etmek, Bakan’ın imajını zedelemek, eğitim politikalarını eleştirmek…

MEB’de yeni icat edilen “suç”lar: Bakanı istifaya davet etmek, Bakan’ın imajını zedelemek, eğitim politikalarını eleştirmek…
Şubat 04
13:03 2023

Eğitimci-yazar Maksut Balmuk, kısa adı ÖMK olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu eleştiren öğretmenlerin, sendikaların eleştirel içeriklerini paylaşan eğitimcilerin, yeni icat edilen “suç”lar ile suçlandığını yazdı. Türkiye’de “bakanı istifaya davet etmenin” ilk kez suç sayıldığını ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere adeta savaş açtığını kaydeden Maksut Balmuk’un bu yazısını sunuyoruz…

Maksut Balmuk

Özellikle kariyer basamakları, yani uzman/başöğretmenlik sürecinde Milli Eğitim Bakanı Özer’e çok tepki gösterildi. Tepkiler Öğretmenlik Meslek Kanunun (ÖMK) ilk aşamalarında başladı. Çünkü bu denli önemli bir kanun görüşülürken bakan Özer mecliste toplantılara bile katılmamıştı.

Sonraki süreçte ise uzman öğretmenlik sınavı, bu sınavın içeriği hakkında basında yer alan bakan ve bakanlık bürokratlarının açıklamaları, her seferinde öğretmenleri incitmişti. Başlangıçta sınavı savunan yetkili malum sendika dahil birçok sendika tepki gösterdi. Üstelik bakan Özer’in “Sınavı sendikalar istedi” sözlerine rağmen.

Eleştiren öğretmene soruşturma

Hal böyle olunca aylarca devam eden süreçte sendikaların gösterdiği tepkilere öğretmenler de ortak oldular. Bakanı istifaya davet eden sendikaların paylaşımlarını sosyal medya hesaplarında paylaşan öğretmenlere, bakanlık soruşturma başlattı.
21 yıllık AKP iktidarları döneminde ilk kez bir bakan soruşturma kalkanına sahip oldu. Bu soruşturmalar da yerelden değil direkt bakanlık merkezinden açıldı.

“Bakanı istifaya davet etmek” belki de ilk kez suç sayıldı. Bu ülkenin aydın insanları olan öğretmenlerin eleştiri hakkına dahi soruşturma açmak akla ziyan. Açılan soruşturmalarda bile eller ayaklara dolaşmış gibi koca koca bakanlık müfettişleri ve bürokratları hatalarla dolu bir süreç yönetiyorlar.

“Bakanın imajını zedelemek” suçu da icat edildi!

Sübuta erdirilen iddialara bakacak olursak; kariyer sistemini ve ÖMK’yı eleştiren öğretmenler için “Bakanlık uygulamalarını itibarsızlaştırmak, bakanın imajını zedelemek” suçlamasında bulunuldu… Öncelikle belirtelim ki “bakanın imajını zedelemek” diye bir suç tanımı, disiplin hukukumuza ait kanunlarda yok. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine tamamen aykırı bir durum.

“Bakanlık uygulamalarını itibarsızlaştırmak” yönünde de bir mevzuat yok, çünkü bakanlık uygulamaları “kişi” değil, itibar kişide olur, ancak kişinin itibarına yönelik suç olabilir. Hal böyle iken uydurma suçlarla öğretmenler rahatsız ediliyorlar. Hem de “Bizden daha fazla kimse öğretmeni sevemez” diyen bakan Özer talimatıyla.

Biraz daha açalım hataları… Aynı konu için bölgeye göre farklı cezalar var. Kimi yerde kınama cezası verilirken, bazı yerlerde kademe ilerlemesinin durdurulması cezası veriliyor. Yani bu cezadan sonra 10 yıl boyunca bakana bir kez daha istifa dese bir üst ceza uygulanacak ve memuriyetten çıkarılacak öğretmen. Bu arada kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanlar baş/uzman öğretmen olamadıklarını da hatırlatalım.

15 Temmuz’dan sonra yanlı olarak atanan koca koca (!) bakanlık müfettişlerinin başka işi yok, il il gezip bakana kalkan soruşturmaları yapıyorlar. Yolluğu, yevmiyesi, yatması, yemesi derken dünya masraf. Oysa ilde de çözülebilir bu anlamsız soruşturmalar.

Hata üstüne hata

Bununla da sınırlı değil hatalar. Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanan yönetmeliğe rağmen “kademe ilerlemesi durdurması” cezasında disiplin amiri savunma isteyecekken, disiplin kurullarına istetiyorlar.

Bu da yetmezmiş gibi onlarca yargı kararına rağmen, öğretmenin hangi fiili karşılığında hangi ceza ile cezalandırılacağı da yazmıyor savunma metinlerinde.

Evet, öğretmen onlarca sosyal medya paylaşımı yapmış, ifadesi alınmış müfettiş suçlu bulmuş ama savunma isterken hangi paylaşımları suç unsuru olarak kabul edilmiş bunu da bilmeden savunma yapacak. “Dosyanın örneğini verin” dediğinde ise devlet sırrı imiş gibi o da verilmiyor. İyi de öğretmen hangi paylaşımı için savunma yapacak? Bu soru cevapsız.

Teamüller hiçe sayıldı

Tüm kuralların hiçe sayıldığı bu soruşturmalarda asıl hiç sayılan teamüller. Anlaşılmayan hususlardan en önemlisi ise bakanlıkta öğretmenlerin sosyal medya paylaşımlarını takip edip soruşturma konusu yapan bir birim mi var? Yani bunun için bile mesai mi harcanıyor. Yoksa birileri mi tüyo veriyor bakanlığa?

Evet, eleştiri çok iyi bir şeydir, insanı da işleyişi de devletleri de geliştirir fakat insanların en doğal eleştiri aracı olması gereken beğenmediklerini istifaya davet etmeleri suç sayılıyorsa, eleştiri kültürünün bittiği noktadayız demektir.

Uzman başöğretmen sınavı yapıldı da ne oldu? Çok kolay soru tartışmalarında adeta alay konusu edildi öğretmen. Ve aynen kaygı duyulduğu gibi öğretmenler odası bölündü. 10 yıllık öğretmen uzman oldu aynı öğretmenler odasında kendinden bir yıl sonra başlayan arkadaşından 2 bin 500TL fazla aldı. Başöğretmen olan da yaklaşık 5 bin TL fazla aldı. Alan da memnun kalmadı, almayan da, evet öğretmenliğin hakkı hatta az bu alınan maaş ama içine sinmedi fazla alan öğretmenin de. Ne farkımız var diğer arkadaşımdan ve ne işe yarayacak bu unvanlar paradan başka diyorlar ve itiraz edip eşitlik istiyorlar haklı olarak.

Bu sistemi eleştirmek, mimarı olduğunu düşündükleri bakanı istifaya davet etmek nasıl suç olabilir? Nasıl soruşturma konusu olabilir? Bütün TV’ler, bakanlık kaynakları elinizde, doğruluğuna inanıyorsanız savunursunuz yaptığınızı.

Öğretmenin ses çıkarabildiği tek yer var, o da sosyal medya. Hakaret, küfür etmedikten (ki öğretmene zaten yakışmaz) sonra rahatsızlık niye? Ne diyor yargı kararları, AYM kararları, hatta AİHM: “Siyasetçilerin veya kamusal yetki kullanan görevlilerin, sade vatandaşlara göre eleştiriye daha açık olmaları kaçınılmazdır.”

Bakan seçimle gelse seçimde hesap sorarım diyecek belki öğretmen ama o da mümkün değil, çünkü bakan atama ile geliyor. “Affınızı isteyin sayın bakan” dese daha mı doğru söylemiş (!) olurdu öğretmen?

Daha da önemlisi: Soruşturmacı (ister muhakkik olsun, ister müfettiş) bir hakim gibi tarafsız olmalı ve takdir yetkisini vicdani kanaatini de soruşturmaya yansıtan, kendisine talimat verenlerin değil gerçeğin/doğrunun sesi olmalı, intikam ya da yaranma duygusu ile değil hakkaniyet ile hareket etmelidir. Aksi halde zarar gören kişi değil kurumlar/örgütler ve meslek olur.

Sonuç olarak; bu anlamsız soruşturmalar son bulmalı MEB gibi köklü ve büyük bir bakanlık koltuğunda oturan bakanın itibarı ile bakanlığa/devlete olan güven daha fazla zedelenmemelidir. Biz o koltuğu Mustafa Necatilerden, Hasan Ali Yücellerden biliriz. Bari onların ve sizden önce görev yapanların kemiklerini sızlatmayın.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER