A3 Haber

Çanakkale Zaferi 108 yaşında: Tarihin akışını değiştiren zaferi, AKP yıllardır “din savaşı” vurgusuyla nasıl kullanıyor?

Çanakkale Zaferi 108 yaşında: Tarihin akışını değiştiren zaferi, AKP yıllardır “din savaşı” vurgusuyla nasıl kullanıyor?

Çanakkale Zaferi 108 yaşında: Tarihin akışını değiştiren zaferi, AKP yıllardır “din savaşı” vurgusuyla nasıl kullanıyor?
Mart 18
13:31 2023

Emperyalist paylaşım savaşı olan Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti açısından önemli dönüm noktalarından biri Çanakkale Savaşı’ydı. 18 Mart 1915’te, bundan tam 108 yıl önce emperyalizmin en güçlü donanması denize gömüldü. Ancak AKP 2002’den beri Çanakkale Zaferi’ni tarihsel ve nesnel bağlamından kopararak bir “din savaşı” vurgusuyla kendi propagandası için kullandı.

A3 Haber Merkezi | Bundan tam 108 yıl önce Çanakkale’de tarihin akışı değişti. 1915’te emperyalist paylaşım savaşı olan birinci Dünya Savaşı’nın en çetin dönemi yaşanıyordu. İşgal güçlerinin Şubat ayından itibaren boğazları ele geçirmek için yaptığı saldırı, Mart ayında Çanakkale’de şiddetlendi. Nusret Mayın Gemisi ışıklarını söndürüp ilerlemeye başladı. Akyarlar’a sessiz bir şekilde mayınlarını bıraktı. 10 gün sonra saldırıya geçen müttefik donanmasından üç büyük gemi, mayınlara çarparak Boğaz sularına gömüldü.

Bu olay savaşın seyrini değiştirdi.

18 Mart günü Türk askeri işgalcileri püskürttü. O gün denizde bozguna uğrayan işgal kuvvetleri, bu kez Çanakkale’ye karadan girmek istedi. Karşılarında Mustafa Kemal komutasındaki Türk birlikleri vardı. 25 Nisan 1915 sabahı tarihin akışını tamamen değiştiren Çanakkale Kara Savaşları başladı. Önce Anafartalar, sonra Conkbayarı Zaferleri geldi. Düşman kuvvetleri çekildi. “Çanakkale Geçilmez” sözü tüm dünyaya kanıtlandı.

Çanakkale Deniz Savaşı’nda iki taraf karşı karşıya gelmişti. Bir tarafta İngiltere, Fransa, Rusya, diğer tarafta Osmanlı ve Alman güçleri bulunuyordu.

Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti topraklarında yaşanan bir safhasını oluşturuyordu. İşgal güçlerine karşı bir yurt ssavunmasıydı söz konusu olan. 18 Mart 1915 günü Birleşik Filo’nun üç zırhlısı Irresistible, Bouvet ve Ocean mayına çarparak battı.

Bu anın önemi şuradan kaynaklandı:

Çanakkale Savaşı deniz harekâtlarının, özellikle de 18 Mart Deniz Savaşı’nın 20. yüzyılın deniz savaşlarından belirgin farkları var. Bu deniz muharebelerinin en önemlileri hep açık denizde, çok geniş bir alanda yapılmıştı ve hiçbir gözlemci bulunduğu yerden tüm muharebe sahasını gözlemleyememiştir. 18 Mart Deniz Savaşı ise iki kara arasındaki dar bir deniz yolu üzerine, sınırlı manevra olanağı veren bir muharebe alanında yürütülmüştür. Herhangi bir gözlemci, geceleri dahi ışıldakların aydınlattığı kadarıyla tüm savaş alanını gözleyebilmekteydi. Diğer yandan Çanakkale Savaşı deniz harekâtlarının tümü iki deniz gücü arasında değil, esasen bir tarafın savaş filosuyla, karşı tarafın kara topçusu arasında geçen bir dizi çatışmadır. Her ne kadar her şey, 4 mil uzunluğunda ve 1 mil genişliğindeki bir deniz ve çevresindeki sırtlarda gerçekleşiyorsa da, bu su yolunun kaybedilmesi, Osmanlı İmparatorluğu için sadece bir muharebenin değil, savaşın bütün bütün kaybedilmesi olacaktı.

2002’den bu yana AKP ne yaptı?

Her fırsatta Çanakkale zaferini diline dolayan AKP kadroları, bu zaferi eğip bükerek çeşitli manipülasyonlarda bulundu.

Barış Derneği 2015’te yaptığı açıklamada, Çanakkale Zaferi’nin AKP elinde ne hale getirildiğine dikkat çekmişti.

O açıklamanın satır başları şöyleydi:

  • Savaşın bir Osmanlı savaşı olduğu, katılan askerlerin etnik ve ulusal kökenleri ama bunun da ötesinde İslam vurgusu, savaşın bir din savaşı olduğu düşüncesi her şeyin önüne geçti.
  • Bir yandan da savaşın gerçekliğini koruyan maddi izleri bütünüyle silindi ve üstlerine yollar, otoparklar ve “temsili” şehitlikler, yeni sembolik yapılar, anıtlar inşa edildi. Bölge AKP hükümetleri ve AKP’li belediyelerin düzenlediği geziler sayesinde bir tür “hac mekanı”, bir “ziyaret” halini aldı.
  • Profesyonel rehberlik yerine, alan rehberleri ve diğer uzman olmayan kişilerin rehberliği eşliğinde tur otobüsleri yarımadayı doldurdu. Ayrıca yarımadada yürütülen sosyal sorumluluk projeleri ile özel şirketlerin kendi reklamlarını daha sık görmeye başladık.
  • Gelibolu Yarımadası’nın yasal statüsü de zaman içinde değişerek Milli Park olma özelliğini kaybetti, böylece daha fazla imara açılmış oldu. Kamuya ait alanlar, köy çevreleri ve tarım alanlarının mülkiyet yapısının değişti.
  • Bölgenin yönetimi açısından bir Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı oluşturuldu. Bölgede açılan ticari mekanlarda kitsch (yoz beğeni) özelliği taşıyan anı malzemeleri satışa çıkarıldı. Görülen en önemli sorunlardan biri de, Gelibolu Yarımadası’nda Çanakkale kentinin sosyal dokusu ile hiç uyum göstermeyen bir etkinlik, anma ve hafıza mekanı oluşturulmuş olması.
  • AKP hükümetleri son yıllarda 18 Mart deniz zaferi kutlamalarını bir tür gövde gösterisine, bindirilmiş kıtaların, taşıma insanların, militanların doldurulduğu mitinglere dönüştürmüş durumda. Örneğin 2014’te Çanakkale halkı bu kalabalıklar çekildikten sonra gece sokağa çıktı ve zaferi şenliklerle kutladı. 2015’te konuyla hiç ilgisi olmayan “Bilinmeyen Yönleriyle Alija İzzetbegoviç Konferansı” düzenlendi.
  • Tüm alan ve anma etkinlikleri, hafıza oluşturma çabaları Cumhuriyet’in kurucu öğeleri arasında yer almış bu savaş anısını bir Osmanlı tarihi, coğrafyası ve kültürü bağlamına oturtmayı, bir din savaşı olarak göstermeyi hedefledi.
  • Oysa yapılması gereken, bu savaşı tarihsel bağlamında ele almak; savaşın gerçeklerini, siyasi sonuçlarını ve bu topraklarda yaşayan insanlar için ne anlama geldiğini ortaya koymak. Çökmekte olan Osmanlı düzeninden halkın payına düşen ülke savunmasıydı. Çanakkale, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı ordusunun haklı tarafta olduğu nadir çatışmalardan biridir. Gerek bu savaşla ilgili bu temel gerçeği, gerekse Osmanlı’nın emperyalist paylaşım savaşında rol kapmaya çalıştığı gerçeğini ortaya koymak, ülkemizin ilericilerine, barışseverlerine düşüyor.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER