CHP’li Bülent Tezcan: Benim beklediğim Kılıçdaroğlu’nun bırakması, “Yeni dönemde aday olmuyorum” demesiydi
CHP eski Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, seçimlerin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa ederek “Bir daha aday olmayacağım” demesini beklediğini söyledi.
Seçimlerin ardından CHP’de başlayan değişim tartışmalarına, CHP’li Bülent Tezcan da katıldı.
Seçimleri ve akabindeki değişim tartışmalarını değerlendiren Tezcan, Sözcü yazarı Aytunç Erkin’e yaptığı açıklamada; “Değişim önce liderlik değişimiyle başlar. Çünkü büyük değişimler liderlik değişimiyle başlamıştır. Samimi bir özeleştiri ve samimi bir değişime ihtiyaç var. Hesaplaşmadan çok yenilenmeye ihtiyaç var. Bunu yaparken de kendimizi ayrı tutarak değil. Topyekun önünü açmak gerekiyor” diye konuştu.
Tezcan, seçimlerin kaybedilmesine ilişkin olarak, “Benim beklediğim sayın genel başkanın bırakmasıydı. Ancak ilk andan itibaren hem medyaya hem partiye verdiği mesajlar gitmemek üzerine kuruluydu. Bu da doğru değil” diye konuştu.
Tezcan, şunları söyledi:
“Seçim bittiği gün beklediğim de oydu: Kemal Bey’in ‘Bütün seçmene, partiye teşekkür ediyorum. Buraya kadar getirdik. Bundan sonra toplumun ihtiyacı yeni bir kadro görmektir. Ben olağanüstü kurultayı topluyorum, yeni dönemde aday olmuyorum. Bu değişimi koordine edeceğim. (Birisini getireceğim değil) Değişime önder olacağım’ demesini beklerdik. Ama şaşırtıcı biçimde önce yerel seçimi hedef gösterdi sonra da gerekirse 16’lı masa kuracağını söyleyerek çok uzun vadeli bir siyaset planlaması yaptığını anlattı. Buradan partiye, Türkiye’deki sosyal demokrasiye olumlu sonuç beklemek zor. Değişim böyle olmaz.
Bu tartışma, Kemal Kılıçdaroğlu mu olsun Ekrem İmamoğlu mu olsun tartışması değil. İmamoğlu, belediye başkanı olsun mu, olmasın mı tartışması da değil. Ekrem Bey’in de böyle bir iddiası yok. ‘Ben belediye başkanlığını bırakayım’ demiyor. Tam tersine ‘her konuyu masaya yatıralım ve konuşalım’ diyor. Tek bir seçenek yok, iki seçenek arasında sıkışmış değiliz ki. Konuşulur ve yeni bir yol bulunur. İstanbul’u da riske etmeyecek bir anlayış oluşur.
Yenilenmeyi, değişimi söylediğimizde, ‘İyi de canım İstanbul’u mu kaybedelim’ dememek gerekiyor. Değişimin karşılığı İstanbul tartışması değil. Buraya sıkıştırırsanız konuyu anlamamış olursunuz. Ya da statükoyu devam ettirmeye gerekçe aramak olur. Kimse korkmasın! Bu yaklaşımların hiçbirisi İstanbul’u kaybetmeye yönelik yaklaşımlar değil. Tam tersine böyle devam ederse sadece İstanbul’u değil birçok yeri riske edeceğiz.”