A3 Haber

KENT KONSEYLERİ DOSYASI | Yaşanabilir kenti halk istemeli: Konsey belediye birimi mi?

KENT KONSEYLERİ DOSYASI | Yaşanabilir kenti halk istemeli: Konsey belediye birimi mi?

KENT KONSEYLERİ DOSYASI | Yaşanabilir kenti halk istemeli: Konsey belediye birimi mi?
Ağustos 01
08:52 2020

Şehirleri ortak akılla tartışarak ve demokratik yapılarla yönetilmesi fikri bizim değildir.
Avrupa Birliği’nin “ortak” almak için koyduğu şartlardan biridir.
Yoksa bizim neyimize Kent Konseyi falan kurmak?
O yüzden de demokrasi kurar gibi yaptığımız, sonrasında belediye başkanlarının iki dudağı arasına sıkıştırdığımız yapılardır kent konseyleri.
Peki şehirde yaşayanların umurunda mıdır?
Katkı sunarlar mı?
Bunların yanıtlarını da Doç. Metin Erten verdi.

İlk bölümüne BURADAN ulaşabileceğiniz söyleşiye devam ediyoruz…

Yönetmelikteki yanlışlar nelerdir?

Soruyu “doğru olan tarafı var mıdır” diye sorsak daha iyi aslında.
İyi niyetle şöyle diyelim, “bir şeyler düzenlenmeye çalışılmış ama işe yarıyor mu? Asla.”
Yasada “belediye yardım ve destek sağlar” denmesine karşın, yönetmelikte hemen her şeyi belediyeye bağlamak bence yanlış.
Hemen her şey belediye başkanının isteklerine göre oluşunca da sonuçları görüyoruz.
“Başkan ve adamlarından oluşan bir konsey” imajı.

Uzmanlar, il genel meclisi, belediye meclis üyeleri eski belediye başkanları, belediye başkan adayları neden konseye katılamamaktadır?

Kendi tüzüğünüzü kendiniz hazırlarsanız, böyle bir sınırlama yok. Ama bakanlığın hazır yönetmeliğini kullanacaksanız bunları toplantılarınıza çağıramazsınız.
Düşünün. Kentinizde uzmanlığı kent yönetimi, imar, planlama vb. olan biri var. Ama onu konseye üye yapamıyorsunuz. Ya da eski belediye başkanını hatta başkan adaylarını. Bunların tümünün o kentle ilgili bir sürü fikri vardır oysa.
İzmir için şöyle somutlaştırayım.
Bu konuda tarihe geçmiş dört kişi bu kentte yaşıyor. Osman Özgüven, Bülent Baratalı, Hakkı Ülkü ve Şebnem Tabak.
Bu kişiler yönetmeliğe göre konsey üyesi değiller. Bu işin tarihini oluşturmuşlar ama şimdi bir konseye gidip düşüncelerini anlatamıyorlar.
Bu yanlış.
Karşıyaka Kent Meclisi tüzüğünü hazırlarken de bunu düşünmüş ve alanında uzman olan insanların başka hiç kurumun temsilcisi olmalarına gerek kalmadan doğrudan kent meclisine üye olmalarını sağlamıştım
“Uzmanlar” diye bir grup oluşturmuştum. Bir eski bakanımız vardı örneğin. O, bu gruptan meclis üyemiz olmuştu. Çok önemli katkılar yapmıştı.
Şimdi siz o eski bakana “sen burada üye olamazsın, kentinle ilgili bir şey söyleyemezsin, sen git kendine bir dernek bul, orası adına toplantılarımıza katıl” diyemezsiniz, dememelisiniz.
O zaman, onun da orada olabileceği bir yapı oluşturmanız gerek.
Bu uygulamayı sonraki yıllarda Konak Kent Konseyi’nde de yapmıştım. Çok katkıları oldu bu insanların
O nedenle diyorum, “kendi tüzüğünüzü kendiniz hazırlayın, kim katılmak, kim kentle ilgili bir şey söylemek istiyorsa çağırın, konuşsun”

Yasa, “Belediyeler…. Kent Konseyi’nin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar” diyor. Destek sağlamak ne anlama gelmektedir. Belediyeler destek mi sağlıyor, orayı yönetiyor mu?

Sondan başlayayım. Orayı yönetiyor.
Yasada genel bir tanımlama yapılmış. “Belediye yardım ve destek sağlar.” “Sağlayabilir” değil “sağlar.” Yani sağlamak zorunda. Sağlamazsa yasaya göre suç
Ama bu yardım ve desteği 2 tane kalem vererek de sağlayabilir, konseye oda, eleman, bütçe vb. vererek de sağlayabilir.
Belediyeler bu anlamda evet konseylere destek sağlıyorlar ama diğer yandan da orayı egemenlikleri altına alıp yönetiyorlar
Ama bu yönetmenin sokakta bir karşılığı var.
“Belediyenin konseyi” algısı, konseye herkesin katılımını engelliyor. Bu da başarısızlığı getiriyor.

Mahkemelerde konseyle ilgili davalara neden bakılmamaktadır?

Bir yaptırımı olmadığı için. Ortada konseylerle ilgili tanımlanmış bir suç, hata, yanlışlık yok çünkü.

Konseyle ilgili bilirkişilik neden yoktur?

Bilirkişilik listesinde böyle bir tanımlama yok. Mahkemesi olmayınca bilirkişiliğe de gerek duyulmamış gibi.

Yasada bulunan “Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir” maddesi kentinizde en son ne zaman işlemiştir?

Yasada istenen şöyle.
Kent konseyi genel kurulu kentle ilgili bir konuda bir karar alacak. Örneğin kentimizdeki şu binanın yıkılmasını, trafiğin şurada şöyle düzenlenmesini, şuraya yeni bir pazar yerinin yapılmasını, şuranın sanayi alanına dönüştürülmesini…
Bunu yazılı olarak “biz genel kurulumuzu topladık, şu konuyu tartıştık ve öneri oluşturduk. Bizim şu konudaki görüşümüz şudur, önerimiz de şudur” diye belediyeye yazılı olarak gönderecek.
Son kararı verecek ve kenti yöneten yer belediye meclisi olduğu için onlar da konseyden gelen bu yazıyı değerlendirecekler. Olumlu ya da olumsuz bir karar alacaklar.
Yasada istenen uygulama böyle ama gerçekte böyle mi. Elbette değil.
Belediyelerden böyle kararlar çıkmıyor. Mecliste bunlar görüşülmüyor.
Peki kimi suçlamalı şimdi?
Konseylerden belediye meclisine onlarca öneri gidiyor da belediye meclisi konsey için “boş ver, tartışmaya bile değmez” mi diyor. Hayır
Konseylerden belediye meclisine giden böyle öneriler yok.
Öneri oluşması için konseyin genel kurul yapması, konuyla ilgili tüm üyelerin görüşünün alınması, yani önce kendi üyeleriyle bunu tartışması gerek.
Bu da yapılmıyor

Hangi siyasi eğilimler konseylere duyarlılık göstermektedir?

Hiçbiri desek çok mu karamsar oluruz?
Bu kadar değil elbette. Ama geçmiş pratiklere bakıldığında genel olarak sol yapılar bu tür çalışmalara daha eğilimliler.
Bir de kadınlar. Kadınların bu konuda daha duyarlı olduklarını, sahiplendiklerini gözlemlerim ve rakamlar açıkça göstermektedir.

Devletin (sistemin), belediye başkanlarının, partilerin, kent yaşayanlarının konseylere bakış açısı nasıldır?

Olumlu değil.
Sistemin böyle bir çalışması yok. Ama en azından yapanlara, çalışanlara bir müdahalesi de yok. E, yönetmeliği kötü de olsa, AB’ye “sizdeki konseyler bizde de var” demek için bile olsa yasaya da koydu.
Partilerin genel olarak merkezi anlamda bugün için böyle bir çalışması yok. İçlerinde bu konuda en çok çalışma yapmış olanı dönem dönem de olsa CHP.
Belediye başkanlarının çok büyük bir çoğunluğu konseyleri gereksiz buluyor. Olacaksa da kendi müdürlüğü gibi çalışsın istiyor.
Asıl önemlisi biz kent yaşayanları.
Kent yaşayanı olarak bizim hiç böyle bir derdimiz yok. Şöyle bir özeleştiri yapalım. Bizler kentimiz için fikir üretmektense yalnızca şikâyet etmeyi seviyoruz. Çünkü şikâyet etmek daha kolay. Üretmek için çalışmak, araştırmak gerek.
Biz kentliler olarak 5 yılda sandığa gidip oy vermeyi yeterli buluyoruz.
Şöyle düşünün.
Bir belediye başkan adayı sokakta gezerken karşılaştığı 10 kişiden 9’u futbol kulübü için stadyum yapılmasını isterse, başkan seçildikten sonra ilk gündemi stadyum olur. Ama stadyum isteklerde 30. sırada ise başkanın gündemine bile gelemez.
Bakış açısında önemli olan siyasetten çok sokaktır, kentlidir.
Kentli; konseyi, iyi çalışan ve üreten bir konseyi isterse, siyaset bunun gereğini yapar.

Konsey binalarının belediyenin içinde-dışında olması önemli midir?

Evet. Çok önemlidir.
Konseyler gelinen durum olarak belediyenin bir birimi müdürlüğü gibi algılanmaktadır. Başkanının bile kim olacağına, neyi konuşacağına, başkanın hangi açılışına gideceğine belediye başkanının karar verdiği bir konsey.
Bu imajı pekiştiren bir şey de konsey bürolarının belediye binasının içinde olmasıdır.

Konsey-belediye başkanı ilişkileri nasıl olmalıdır?

Hepimizin bilmesi gereken şey, kenti yönetenin belediye başkanı ve meclisi olduğudur. Yani karar veren yer orasıdır. Konsey öneri üretir. Yaptığı her öneri belediye başkanının hoşuna gitmeyebilir. O da bu öneriyi yerine getirmez. Getirmek zorunda da değildir zaten.
Konseyin görevi “ne yapsak da belediye başkanını rezil etsek” değildir.
Konseyin görevi “ne yapsak da belediye başkanının şakşakçılığını yapsak” da değildir.
Konseyin görevi kenti için öneri üretmektir.
Konsey üretir, kenti yönetenlere sunar. Önerileri yerine getirip getirmemek kenti yönetenlerin sorumluluğundadır.
Konsey, belediye başkanının önünde, arkasında, yanında, karşısında değildir. Ne başkana karşıdır, ne onun elemanıdır. Burada herkesin bulunduğu yeri bilmesi önemlidir.
Aradaki işleyiş konseyden başkana doğru da olmayabilir. Belediye başkanı da konseyden görüş oluşturulmasını isteyebilir.
Yurtdışında katıldığım benzer bir toplantıda belediye başkanı kentliye “kentimizde çok katlı binalar istiyor musunuz” diye bir gündem önermişti. Konuyla ilgili olarak o kentte birkaç ay süren tartışmalar yapıldığını biliyorum.

Halkın konseylerle ilgili genel gözlemi nasıldır?

Ne yazık ki olumsuz. Son derece olumsuz.
“Başkan ve elemanları” gözüyle bakılıyor.

Konsey örgütlenmesi aşağıdan yukarıya (önce semtte/mahallede, sonra kentte) mi olmalıdır, yoksa tersi mi?

Doğal ve doğru olanı aşağıdan yukarıya doğru olmasıdır.
Yani kentin bir sokağı vardır. Sokakta yaşayanlar bir araya gelir ve sokağın sorunları, çözümleri için fikir üretirler. Karşıyaka’da Aksoy sokağında böyle bir yapı vardı gerçekten.
Sonra o mahallede başka sokak örgütlenmeleri oluşur, bunlar bir araya gelir ve mahalle meclisi diyebileceğimiz yapıyı oluşturur.
Buradan da kentini tümünü kapsayan kentin konseyi.
Ülkemizde ne yazık ki tersi oluyor. Önce çatıda konsey kuruluyor, sonra aşağıda mahalle meclisleri. Sokaklara daha sıra gelmedi.
Ama hep yukarıdan aşağıya doğru.

DEVAMI VAR…

  • Görevleri fikir üretmek; alkışlamak, eleştirmek değil: Konseyler başarılı mı?

About Author

Serdar Öztürk

Serdar Öztürk

Related Articles

TÜM HABERLER