Site icon A3 Haber

Devlet, Arjantin’den iadesini istediği Serkan Kurtuluş’a TEŞEKKÜR ETMİŞ!

Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde olsa ortalık yerinden oynar.
Hatta istifalar peş peşe gelir ve bir sürü yönetici görevinden alınır.
Bizde ise öyle olmaz.
Kanıksadığımız bir gelişme olarak gördüğümüz gibi, bir de terfi ettirilir.

Bunlara eklenen son halka Veysel Filiz.
Sosyal Uyum İçin Avrupalı Müslümanlar Girişimi (EMİSCO) Sözcüsü, Avrupa Yozgatlılar Federasyonu Başkanı, eski Brüksel Büyükelçiliği Basın Müşaviri Veysel Filiz’in otomobilinde yaklaşık 100 kilo eroin maddesi bulundu.
Filiz’in, resmi görevli olduğu dönemlerde eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile fotoğraflar çektirdiği görüldü.

Bugünden tezi yok şöyle bir savunma duyacağız.
“Siyasetçiler herkesle fotoğraf çektirir. Kimin ne olduğunu nereden bilsinler?”
O taraftan bakınca öyle görünebilir.
Ama bu taraftan bakınca öyle görünmüyor.
Bunun nedeni de Veysel Filiz sıradan bir vatandaş olarak o fotoğraf karelerinde olmaması.
İktidar partisinin destekleyicisi, hatta önemli bir ismi olarak fotoğraflarda bulunması.
Olsun, unuturuz…
Madem uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanan Veysel Filiz için böyle bir savunma var, bir de anlatacağımız olayla ilgili nasıl bir savunma yapılacak görelim.

Serkan Kurtuluş adını artık duymayanımız kalmadı.
İzmir’de kurulduğu söylenen “FETÖ BORSASI” iddialarının kendi deyimi ile askeri kanat sorumlusu.
Kendisiyle birlikte siyasetçilerin, bürokratların ve istihbaratçıların yargılandığı İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın en önemli ismi.
Serkan Kurtuluş’un çeşitli basın yayın organlarına yaptığı açıklamalarla ticaretin nasıl siyaseti yönlendirdiğini, nasıl iç içe geçen bir ilişki ağı oluşturduğunu, kimi tehdit, gözdağı, haraç alma gibi olayların nasıl organize edildiğini öğrendik.

Memlekette yaşanan bu gelişmeler karşısında gördüğüm ve en çok üzüldüğüm konu ise Türkiye’nin okumuş, entelektüel olduğunu savunan ve sosyal medyada attığında mangalda kül bırakmayan bir sürü aydınının “ölü balık taklidi” yapıyor olması.
Alışamadığım, alışmayacağım bu davranış şeklini bir kenara not edip devam edeyim.

Türkiye’den Gürcistan’a geçişi ile başlayan uzun bir yolculuk sonunda geçtiğimiz yıl Arjantin’de yakalanan ve Türkiye’nin de iadesini istediği Serkan Kurtuluş ile ilgili her geçen gün ulaştığımız bilgilere bir yenisi daha eklendi.
Belgeyi birkaç kez inceledim.
Sordum soruşturdum.
Belge sahte değildi.

Serkan Kurtuluş’un, dönemin AKP İzmir İl Başkanı Ahmet Kurtuluş ile tanışmasının Suriye’deki Türkmenlere yardım toplamak olduğunu biliyorsunuz.
Suriye’de “komutan” diye adlandırılan, kendisini Türkmendağı’nda 2. Sahil Tümeni Komutan Yardımcısı olarak tanıtan Alparslan Çelik’in Türkiye’deki kuşkulu bağlantılarıyla ilgili bilgileri de “Adı ‘FETÖ borsası’nda geçti, ilişkileri ise çözülemedi: Komutan ne olacak?”  haberimizde detaylıca anlattık.
O dönemi ait belgelere yenilerini ekleyelim bakalım.

Bu fotoğrafa iyi bakın.
Hastane yatağındaki kişi İzzet Baldır.
Türkiye’nin devlet kurumu Anadolu Ajansı’na göre “Suriye’deki iç savaşta beş kez ölümden dönen, vücudundan çıkarılamayan 83 şarapnel parçasına rağmen Türkmendağı için mücadele eden komutan.” 
İzzet Baldır’ı ziyaret eden ayaktaki kişi ise Serkan Kurtuluş.
Peki yer neresi?
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Serkan Kurtuluş kendi sosyal medya hesabından paylaştığı ziyaret fotoğrafında ne diyor?
“Türkmen Dağı’nın yiğit komutanı İzzet Baldır kardeşimiz ameliyat olmuştur…”
Demek ki Anadolu Ajansı’nın haberindeki 83 şarapnel parçasının en azından bir bölümü Türkiye’de hatta İzmir’de devletin hastanesinde yapılan ameliyatla alınmış.
Siz devlete sağlık priminizi ödemeyin kapıdan almazlar, ama İzzet Baldır’a tedavi bedava.

Belli ki Serkan Kurtuluş İzzet Baldır’ı iyi tanıyor ve onu hastanede ziyaret ediyor.
Doğru…
Çünkü Serkan Kurtuluş da bir dönem İzzet Baldır ve Alparslan Çelik’in bulunduğu Türkmendağı bölgesindeki çatışmalara katılıyor.
Onu nereden biliyoruz?
Yine Serkan Kurtuluş’un paylaştığı Alparslan Çelik ile çekilmiş fotoğrafından…

Ortaya çıkan gerçek şu:
Türkiye, bir grup vatandaşına rejimine karşı savaşması için Suriye’ye gitmesine izin vermiş.
Sadece izin vermemiş, destek de vermiş.
Ayrıca yaralananların Türkiye’deki tedavisini de üstlenmiş.
Kendi resmi ajansı aracılığı ile de kahramanlık haberleri yaptırmış.

Peki bu kadarla kalmış mı dersiniz?
Bence de kalmamıştır.
Çünkü devletin tepelerinden desteklenen bir eylem, mutlaka bürokrasinin en alt kadrolarına kadar da yansır.
Susurluk kazasından sonra ortaya dökülen ilişkilerden tecrübeliyiz ne de olsa.
Serkan Kurtuluş’u bugün Arjantin’de İnterpol aracılığı ile yakalatan ve yargılanması için Türkiye’ye iadesini isteyen Türkiye o zaman ne yapmış?
Kahraman ilan etmiş olabilir mi?
Ya da resmi bir teşekkür belgesi?
Her ikisi birden?

Şimdilik ikincisi…
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu İzmir İli Kamu Hastaneleri Birliği Güney Genel Sekreterliği İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi antetli ve mühürlü belgesinde aynen şunlar yazıyor:
“Hastanemize tedavi amaçlı gelen, Suriyeli sığınmacılar kapsamında bulunan Bayır-Bucak bölgesinde yaşayan Türkmen kardeşlerimizin, sağlık sorunlarında maddi manevi desteğini esirgemeyen Serkan Kurtuluş Beyefendiye teşekkürlerimizi bildirmekten onur duyarız…”
Yanlış okumadınız, aynen bunlar yazıyor.
Peki bu resmî belgenin altındaki imza kimin?
Devletin üniversitesinin araştırma hastanesinin en yetkili kişisi Prof. Enver Altaş adına vekaleten Gökhan Afacan.

Gökhan Afacan kim mi diyorsunuz?
Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı.
O dönemin üniversite hastanesinde en yetkili ikinci ismi.
İmzalamış, mühürlemiş ve vermiş.

Sonra ne olmuş?
Serkan Kurtuluş sanık olarak aranmaya başlamış, Gürcistan’a, oradan da Arjantin’e gitmiş ve orada yakalanmış.
Türkiye devleti diyor ki, “Serkan Kurtuluş’u verin yargılayacağım, o bir katil…”
Ne zaman?
2019’dan sonra.
Aynı devletin üniversitesi hastanesi iki yıl önce ne diyor?
“Teşekkürlerimizi bildirmekten onur duyarız…”
Demek ki devlet ya kimden onur duyacağını bilmiyor ya da “dün dündür bugün bugündür” diyenlerin izinden gidiyor.

Son nokta.
Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde böyle bir şey olsa ortalık yerinden oynar.
Bizde ise öyle olmaz.
Kanıksadığımız bir gelişme olarak gördüğümüz gibi, bir de terfi ettirilir dedik.
Aynen öyle olmuş.
Gökhan Afacan’ın şimdiki görevi ne?
İzmir Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı (2) Başkan Yardımcısı.
Neden ve kimden “onur duyduğu” sorulmuş mu?
Sorulmuş mu?
Sorulmuş mu?

Exit mobile version