Site icon A3 Haber

Yuval Noah Harari: Geleceğimizi değiştirmek için çocuklara tarih öğretme şeklimizi değiştirmeliyiz

Ünlü tarihçi, yazar ve akademisyen Yuval Noah Harari, “Biz yetişkinler bizlere anlatılan sakatlayıcı hikâyeleri unutamayabiliriz ama onların kuşaklar boyunca devam etmesini durdurabiliriz” diyor… Harari’nin The Guardian’dan yayımlanan analizini Ayşen Tekşen Türkçeleştirdi…

Yuval Noah Harari | Çocukları tarihten koruyamayız. Ukrayna’da milyonlarca aile evlerini Vladimir Putin’in savaşında kaybetti. Delhi’de rekor kıran 50 °C sıcaklıklar yüzünden bu yaz ders çalışamadan ya da oynayamadan evde kilitli kalmış çocukları gördük. Yükselen yiyecek fiyatları dünya genelinde çocukların aç kalmasına neden oluyor. Dolayısıyla, gelecek kuşağın önemli sorularla yüzleşmesi kaçınılmaz: Neden savaşlar oluyor? Doğadaki yerimiz ne? Para nedir ve neden bu kadar önemli?

Sıklıkla çocuklar bu soruları yetişkinlerden çok daha fazla ciddiye alırlar. Yetişkinlerin kanıksadıkları şeyleri sorgularlar. Yetişkinler, çocukların her açıklamamıza “neden” cevabı vermesini sinir bozucu bulabilir. Ama genellikle çocuğun yapmaya çalıştığı şey yalnızca bizlerin uzun zaman önce yapmaktan vazgeçtiği şekilde olayların derinine inmektir.

Çocukları tarihten koruyamadığımız gibi yanlış tarihsel anlatıya maruz kalmaktan da koruyamayız. Çok erken yaştan başlayarak gençler, yalnızca güncel olaylarla ilgili olarak değil bizzat insanlık öyküsünün ana temasıyla ilgili olarak da –biz kimiz, nereden geldik ve nasıl geldik- bir mitler ve kirli bilgi bombardımanı altında kalır.

Örneğin benim ülkem İsrail’de seküler okul öğrencileri bile Neandertalleri duymadan ya da Lascaux ve Sulawesi mağara sanatını görmeden çok önce Cennet Bahçesi’ni öğrenir ve Nuh’un Gemisi’nin renkli resimlerini görürler. Bunun bir etkisi vardır. Yaratılış’ın “yeryüzünü doldurun ve ona egemen olun” buyruğundan Sanayi Devrimine ve günümüzün ekolojik krizine uzanan dolambaçsız yolu izlemek mümkündür. Rus çocuklarının okulda öğrendiği tarih anlatıları ile Putin’in Ukrayna’yı işgali ve bunu izleyen küresel gıda krizi arasında da bir diğer doğrudan etkileşim hattının varlığı görülebilir.
Çocukları mitlerin eline terk edersek ilerideki yaşamlarında bu düşünceleri unutmaları zor ve kimi kez de imkânsız olur. Mühim meseleleri çocuklarla dogmatik inanca değil de kanıta dayalı olan bilimsel ve sorumlu bir biçimde açıkça konuşmak hayati önem taşır. Bu, yakınlarda çocuklar için dünya tarihi yazarken bizzat boğuştuğum bir zorluk.

O çalışma sırasında önemli meseleleri çocuklara anlatmanın incelikli bir iş olduğunu öğrendim. İnsanların vahşi doğada yaşadığı ve çocukların günlerini ağaçlara tırmanmayı, hayvanların izini sürmeyi ve ateş yakmayı öğrenerek geçirdiği taş devri avcı-toplayıcıların günlük yaşamlarını incelemek gibi bazı konular eğlenceli. Ama diğer konular daha zorlayıcı. Örneğin, Sapiensler ile Neandertaller karşılaştığında ne olduğunu incelemek, Sapiens bir anne ile Neandertal bir babanın çocuğu için hayatın nasıl bir şey olabileceğini tartışmamıza yol açarak ırkçılık, savaş, soykırım ve neslin tükenmesi gibi konuları gündeme getirir.

Tarihin karanlık yüzü hakkında konuşmak önemlidir ama çocukları korkudan felç etmekten nasıl kaçınacağız? Rehber ilkelerden biri, dinleyici bunları kaldırabilecek olgunluğa erişene kadar belirgin dehşet içeren açıklamaları paylaşmayı ertelemektir. Bunun yerine, felaketler ve adaletsizlikleri ele alırken eylemliliği vurgulamak en iyi yoldur: işler ne kadar kötü olursa olsun, insanlar genellikle daha iyiye yönelik değişiklikler yapabilir. Bu hüsnükuruntu değil, tam da tarihin özüdür. Nihayetinde tarih, geçmişin incelenmesi ya da savaşların, felaketlerin veya binlerce yıl önce hüküm sürmüş ölü kralların listesi değildir. Tarih, işlerin nasıl değiştiğinin incelenmesidir.

Dünyanın hep aynı kaldığını ve şimdiki yaşam şeklimizin insanlar için tek yaşam şekli olduğunu düşüncesine kapılırsak, doğal olarak değişikliğin imkânsız ve karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümsüz olduğunu hissederiz. Her şey çok adaletsiz bile olsa ne elimizden ne gelir ki? Kendimize, dünya böyle işte deriz. Ama tarihi incelemek suretiyle insanların her zaman bizim gibi yaşamadığını ve dünyanın sürekli değiştiğini öğreniriz. Dünyayı dünya yapan insanlardır ve dolayısıyla onu insanlar değiştirebilir. Elbette kolay bir iş değil ama daha önce pek çok kez yapıldı.

Tarihin bu denli güçlü olmasının nedeni budur. Dünyayı değiştirmenin anahtarıdır. Öyle ki, pek çok yerde hükümetler tarihten korkar. Liderler nadiren insanların matematik ya da fizik öğrenmesini engeller. Ama pek çok hükümet insanların ve özellikle de gençlerin tarihin en azından belli bölümlerini öğrenmesini yasaklar. Her şey binlerce yıl önce hüküm sürmüş ölü krallara, onların zihinlerimizi ele geçirmek ve değişimi dondurmak için mezardan uzanan buzlu ellerine geri uzanır.

Ne de olsa, günümüzde pek çok insanın hâlâ inandığı ve sadık kaldığı tanrılarla, uluslarla, parayla ve sevgiyle ilgili çeşitli hikâyeler uyduranlar ve onları yayanlar çok uzun zamandır ölü olan bu krallardı. Bu anlatılardan bir ölçüde kurtulmak ve farklı davranmak için öncelikle onların nasıl oluşturulduğunu ve yayıldığını anlamamız gerekir. Aksi halde, onları asla oldukları gibi göremeyiz: sadece hikâyeler. “Neden?” diye soran çocuklar bu eski masalları temelinden sallayabilecek müthiş bir güçtür.

Ancak dehşet uyandırmadan kaçınmaya ek olarak, kendi sorumluluklarımızı gençlere yüklememeye de özen göstermeliyiz. Yetişkinlerin senaryosundaki en eski günah, çocukların bizim projelerimizi üstlenmesini ve özellikle de çözülmesini istediğimiz –ama nasıl olacağını bulamadığımız- sorunları çözmesini beklemektir. Çocuklarla önemli meseleler hakkında konuşurken ara sıra kendimize bunu gerçekte neden yaptığımız sormalıyız.

Dünyadaki her insan ağır bir yükün altındadır. Gençlere tarih öğretirken bazen bunu yükümüzün bir kısmını sonraki kuşağın omuzlarına aktarmak için yaparız. Gençlerin, hayatımız boyunca ağırlığını hissettiğimiz çatışmaları, kimlikleri, anıları ve inançları taşımaya devam etmesini isteriz. “Al evlat, bu noktaya kadar bunları ben taşıdım, şimdi senin sıran!”
Bu haksızlık. Çocukları korkularının, yanılsamalarının ve nefretlerinin en azından bir kısmından kurtarmaya yardımcı olmak tarih öğretimi için çok daha iyi bir nedendir. “Bunları görüyor musun evlat? Yıllarca bunlara takılıp kaldım ve beni mahvettiler. Dikkatli ol. Senin de onları taşıman gerekmez!”

Tarihin insanları bağlamaktan ziyade özgürleştirme aracı haline gelmesini umuyorum. Eski çatışmaları sürdürmek yerine yeni uzlaşmalar oluşturacak bir araç. Sonuçta, tarih öğrenmenin amacı geçmişi hatırlamak değil ondan kurtulmaktır.

(Çeviri: Ayşen Tekşen) 

Exit mobile version