A3 Haber

Unutulan ‘İspanyol gribi’ salgınıyla koronavirüs salgınının benzerlikleri neler?

Unutulan ‘İspanyol gribi’ salgınıyla koronavirüs salgınının benzerlikleri neler?

Unutulan ‘İspanyol gribi’ salgınıyla koronavirüs salgınının benzerlikleri neler?
Mart 22
14:00 2020

Ocak 1918’de ilk kez ABD’nin Kansas eyaletinde kayıtlara geçen ve ‘İspanyol gribi’ olarak adlandırılan salgın hastalık, son günlerde yaşadığımız koronavirüs salgınıyla yeniden gündeme geldi.

Özellikle İtalya’da koronavirüsten, Suriye’de devam eden savaştan dolayı yaşanan insan trajedilerine bakıp, belki de ne kadar şanssız bir nesil olduğumuzu düşünüyoruz. İrlandalı büyük yazar Samuel Beckett’in II. Dünya Savaşı’ndan sonra yazdığı, savaşın yıkıcı etkisi ve insanın çaresizliğini ele alan trajikomik tiyatro eseri “Godot’yu Beklerken”, aslında insan trajedisinin her zaman var olduğunu ve geçmişteki kötü olayları kolayca unuttuğumuzu bize hatırlatıyor: “Dünyadaki gözyaşı miktarı sabittir. Ağlamaya başlayan biri için, bir yerlerde bir başkası keser ağlamayı. Aynı şey gülmek için de geçerlidir. Bizim kuşak hakkında kötü bir şey söylemeyelim öyleyse, önceki kuşaklardan daha bedbaht değiliz çünkü. İyi şeyler de söylemeyelim. En iyisi hiçbir şey söylemeyelim. Nüfusun arttığı doğru.

İspanyol gribi neden unutuldu?

forumusa’da Dr. Işıl Acehan’ın yazısına göre I. ve II. Dünya Savaşlarından daha fazla ölümün gerçekleştiği ancak “unutulan salgın” olarak adlandırılan İspanyol gribinin bu şekilde anılmasının nedeni, “unutulan savaş”-Kore Savaşı ile aynıydı. 1950’de başlayıp üç yıl süren Kore Savaşı, hem II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde kalmış, hem de medya sansürüne uğramıştı. Aynı şekilde, İspanyol gribinin de unutulmasının nedeni, I. Dünya Savaşı’nın gölgesinde kalması ve basın sansürünün uygulanmasıydı.

50 ila 100 milyon arası ölüm olduğu kaydedilen İspanyol gribinin üzerinden 100 yıldan fazla süre geçmesine rağmen yaşanılanlar aynı bugünü hatırlatıyor. Avrupa’da savaş sırasında Amerikalıların verdiği asker kaybının yarısı İspanyol gribine bağlı ölümlerdi. Bir yandan da kolera ve tifo salgınları devam ediyordu.

Salgın nasıl başladı?

1918-1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgını dünyanın tüm bölgelerini etkilemiş, tüm nüfusun 1/5’ine bulaşmıştı. Salgın hastalıklar konusunda çalışan tarihçilerin hemfikir olduğu nokta, hastalığın ilk olarak Ocak 1918’de ABD’de Kansas eyaletinin, Haskell ilçesinde ortaya çıktığı. Burada yaşayan Dr. Loring Miner, ABD Halk Sağlığı Hizmetlerini hastalık konusunda uyarmıştı.

4 Mart 1918’de, Haskell’den gelen bir aşçı, Albert Gitchell, o zamanlar I. Dünya Savaşı sırasında Amerikan birliklerinin eğitim gördüğü askerî tesis Fort Riley’de hasta olduğunu bildirdi. Birkaç gün içinde kamptaki 522 kişi hastalanmıştı. Nihayet 11 Mart 1918’de virüs New York, Queens’e ulaşmış, Ağustos 1918’de, Fransa, Sierra Leone ve Boston, Massachusetts’te aşağı yukarı aynı zamanlarda hastalığın daha öldürücü bir türü ortaya çıkmıştı.

Neden ‘İspanyol gribi’ denildi?

İlk ortaya çıktığında, koronavirüs gibi, “belirtileri gribe benziyor” diye bahsedilen bulaşıcı hastalığa I. Dünya Savaşı’nın Müttefikleri, ‘İspanyol gribi’ adını verdiler. Çünkü salgın, 1918’de İspanya’ya taşındıktan sonra basında sıkça yer almış ve İspanya savaşa katılmadığı için Almanya, Avusturya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi basın sansürü uygulamamıştı. Savaşta olan devletlerde uygulanan sansürden dolayı, ölümcül salgının sadece İspanya’yı böyle etkilediği düşünülüyordu. Oysa siperlerde günlerce dip dibe yaşayan askerler ve kamplardaki savaş esirleri, İspanyol gribinin pençesindeydi. Savaş sonrasında ülkelerine geri gönderilen savaş esirleri de hastalığı taşıyordu…

Virüsün sadece hasta ve yaşlıları değil, gençleri daha çok etkilemesinde, savaşta beslenme ve barınma koşulları çok kötü olan askerler, fazlaca sayıda hastanın bir arada bulunduğu tedavi merkezlerinin etkisi büyüktü. Bunun yanında, ABD’ye 20. Yüzyılın başında özellikle doğu ve güney Avrupa’dan ve Osmanlı’dan göç edenlerin çoğunlukla tek başına gelen erkekler olmaları, “boarding house” denilen yurt tarzı binaların odalarında birçok kişinin bir arada ve sağlıksız koşullarda yaşaması da hastalığın çok sayıda kişiye bulaşmasında muhakkak etkili olmuştur.

Komplo teorileri ve ırkçılık

Koronavirüs için pek çok komplo teorileri üretildiği gibi İspanyol gribi için de bu tür teoriler ortaya atılıyordu. Virüsün, savaş sırasında Almanların kullandığı U-Boat isimli denizaltılar tarafından yayıldığı söyleniyordu.

Bugünlerde ABD Başkanı Donald Trump’ın koronavirüsü “Çin Virüsü”olarak konuşmalarında ve twitlerinde kullanması ırkçı bir söylem olarak tanımlanıyor. İspanyol gribi döneminde de ABD’de yayınlanan yazılarda aslında gribin ilk başta 1917’de Çin’de başladığı, Asya’nın dünyanın tüm hastalıklarının bulunduğu ve yayıldığı yer olduğu, virüsün asıl kaynağının Avrupa değil, Çin olduğu söyleniyordu.

İspanyol gribini anlatan yazılarda virüs, bir Çin ejderhası olarak resmediliyordu. 1918’de Çin’de, dünyanın diğer bölgelerine göre ölümler az olmuş, bunun da nedeninin Çinlilerin ilk önce virüse maruz kalıp bağışıklık kazanması olduğu belirtiliyordu. New York Tribune gibi önemli gazetelerde yer alan yazılarda, virüs ABD’ye Asya’dan gelmiş ve gizemli bir şekilde öldürücü hale dönüşmüştü.

İspanyol gribi günlerinde ABD’de hayat ve karantina

Amerikan gazetelerinde İspanyol gribinin ilk yer aldığı yazıların Ekim 1918’de, virüsün mutasyona uğrayıp en ölümcül halini aldığı ikinci dalgasında yayınlanmaya ve halk için uyarıların yapılmaya başladığını görüyoruz. Bunun yanında, son günlerde videosu çokça paylaşılan İtalya’nın Bergamo kentindeki sayfalarca ölüm ilanları gibi, Amerika’nın yerel gazetelerinde sayfalarca İspanyol gribinden ölüm ilanı yer alıyordu.

Alınması gereken önlemlerin başında, aynı bugün koronavirüs’ün yayılmasını engellemek için yapıldığı gibi, karantina geliyordu. Kelime kökeni Venedikçe’de 40 gün (quaranta giorni) anlamına gelen karantina uygulaması, ilk olarak Ortaçağ’da Venedik’e gelen gemilerin, eğer salgın yaşanan limanlardan gelmişlerse, yolcularının karaya ayak basmadan 40 gün bekletilmesiyle ortaya çıkmıştı.

İspanyol gribinin öldürücülüğü artmaya başladığında da salgın hastalıkların bulaşmasında en etkili yöntem olan karantina uygulanmaya başlamıştı. Örneğin New York gibi liman kentlerinde Avrupa’dan gelen yolcular karaya çıkmadan en az 30 gün gemide bekletiyordu. Tiyatrolar ve okullar salgın boyunca kapatılmamış ancak hijyen kurallarına uymayanlara polis gücü ve yüksek cezalar uygulanarak yüksek önlemler alınmıştı.

Yine bugünlerde paylaşılan uzman uyarıları gibi, o günlerde de gazetelerde şu gibi uyarılar yer alıyordu:

  • 1. Yüzünüze bir mendil tutmadan asla öksürmeyin veya hapşırmayın.
  • 2. Topluluklardan ve kamuya açık yerlerden mümkün olduğunca uzak durun.
  • 3. En basit soğuk algınlığı bile geçiriyorsanız yüzünüzü diğerlerinin yüzünden uzak tutun.
  • 4. Eğer gripte olduğu gibi semptomlarınız varsa evde kalın. Başkalarının evini ziyaret etmeyin ve ziyaretçi kabul etmeyin. Evde pencereleri açın ve içeri temiz hava girmesini sağlayın.

Karantina günlerinde sosyal medya yoktu ama gazeteler vardı

Şimdiki gibi karantina günlerini sosyal medyadan paylaşanlar gibi, İspanyol gribi günlerinde insanlar neler yaşadığını gazete sayfalarına taşımıştı. Bu dönemde gazetelerde “Halkın Sesi” (The People’s Voice) köşelerinde İspanyol gribi için karantina hakkında yazılmış pek çok şiir görüyoruz.

İspanyol gribi bizi yakaladı
Şimdi ne olacak?
Revirden azıcık kaçamak çıkıyoruz
Ah İspanyol gribi, vah İspanyol gribi
Sanırım, bir milyon yıldır karantinadayız
Eğer buradan çıkamazsak
Gözyaşlarına boğulacağız

Şimdilerde cami, kilise ve sinagoglarda ibadetlerini yapmamaktan yakınanlar, İspanyol gribi zamanlarında da vardı. Aynı bugün gibi, yapılan uyarıların dinlenmemesi de hastalığın kurban sayısının trajik seviyelere çıkmasına neden olmuştu:

Dünya sarsılıyor çünkü kiliseye gidemiyoruz
Ve çocuklar dışarıda gezemiyor
Çünkü evlerde tutuluyor

Sistemleri çığırından çıkmış insanlar
Bugüne kadar çalıştılar
Servetlerini biriktirmeye devam edip
Alıkonulup yatağa yatırılana kadar
Gelen uyarıları dinlemediler
Ve şimdi onlar
İspanyol gribi kurbanlarının rakamları arasında…

İspanyol gribinin yayılmasını engellemek için uyarı şiirleri bile yazılmıştı. “İspanyol gribi seni de alacak” şiirinde şu dizeler yer alıyor:

Tabakları sterilize etmek ve virüsü korkutmak için
Evimizde bir fıçı dezenfektan duruyor

Ellerini yemekten önce yıka
Aksi taktirde
Dikkat etmezsen
İspanyol gribi
Seni de alacak!

1918’den beri dünyada çok şey değişti… Bazen eskinin romantizmine kapılıp “ah eski günler” diyoruz. Ancak bugün yazılmış gibi olan satırları okuduğumuzda aslında aynı “Godot’yu Beklerken”deki gibi, insanın durumunda değişen tek gerçek nüfusun artması. Dünyanın gözyaşı miktarında ve insanların hatalarında bir değişiklik yok.

İspanyol gribi salgınında ABD’deki Türkler

Son olarak, İspanyol gribi sırasında ABD’ye Osmanlı döneminde göç etmiş Türklerin de oldukça etkilendiğini tahmin edebiliriz. Worcester, Massachusetts’te 1910’ların başında Türklerin kurduğu “Moslem Brotherhood Association” (Müslüman Kardeşler Derneği), 1918’de Müslüman usullerine göre defnedilebilmeleri için bir mezar bölümü satın almıştı. Burada Osmanlı Türkçesiyle yazılmış ve mezarlık bölümünü belirleyen obelisk ile ilk mezar taşlarında 1918 tarihi vardır. Bu da, hastalığın çok sayıda ölüme neden olduğu Boston yakınındaki şehirde İspanyol gribinden ölümlerin artmış olabileceğini düşündürüyor…

About Author

Uğraş Vatandaş

Uğraş Vatandaş

Related Articles

TÜM HABERLER