A3 Haber

Dünyaca ünlü ekonomist Roubini: Trump, Çin’i yeniden büyük yapacak

Dünyaca ünlü ekonomist Roubini: Trump, Çin’i yeniden büyük yapacak

Dünyaca ünlü ekonomist Roubini: Trump, Çin’i yeniden büyük yapacak
Aralık 30
10:39 2019

Nouriel Roubini, 2008 kriziyle birlikte popülaritesi artan bir ekonomist. Son yazısında Çin ile ABD arasındaki rekabeti büyük resme bakarak ele alıyor. project-syndicate.org sitesinde 23 Aralık’ta yayımlanan yazıyı Ayşen Tekşen çevirdi.

Doğrudan ya da dolaylı mali etkileri nedeniyle Çin-ABD çekişmesi 2020’de gündemimizin ön sıralarında olacağa benziyor.

Bu bağlamda dünyaca ünlü ekonomist Nouriel Roubini’nin yorumlarına  bakmakta yarar var.

Roubini’nin project-syndicate.org sitesinde 23 Aralık’ta yayımlanana yazısını Ayşen Tekşen çevirdi.

“Trump Çin’i yeniden büyük yapacak” başlıklı yazı şöyle:

Ticaret, teknoloji ve diğer konularla ilgili gerilimleri yumuşatmaya yönelik Çin ile Amerika arasındaki son “cılız anlaşmaya” rağmen dünyanın en büyük iki ekonomisinin yeni bir uzun-süreli rekabet dönemine girdikleri artık çok açık. İlişkinin nasıl gelişeceği büyük ölçüde Amerika’nın –hayra yormanın pek de mümkün olmadığı- politik liderliğine bağlı.

ABD ve Çin’in aralarındaki ticari savaşın daha da kızışmasını engellemek amacıyla bir “ilk evre” anlaşmaya vardıkları haberi geçtiğimiz günlerde mali piyasaları şenlendirdi. Ama aslında bu coşkunun fazla bir dayanağı yok. Çin’in ABD’den daha fazla tarım (ve diğer bazı) ürünleri almaya yönelik çekingen taahhüdüne ve de resmi para birimi ve fikri mülkiyet haklarıyla ilgili ılımlı tavizlerine karşılık ABD, 160 milyar dolar değerinde farklı bir Çin ihracatıyla ilgili gümrük vergilerini durdurmayı ve 1 Eylülde açıklanan vergilerden bazılarını düşürmeyi kabul etti.

Yatırımcılar için iyi haber, bu anlaşmanın ABD ve dünya ekonomisini durgunluğa sürükleyebilecek ve dünya borsalarını dibe vurdurabilecek yeni bir gümrük vergisi paketini önlemesidir. Kötü haber ise ticaret, teknoloji, yatırım, para birimi ve jeopolitik konularını kapsayan çok daha geniş bir stratejik rekabetin ortasında bir diğer geçici ateşkesten öte bir anlamı olmamasıdır. Geniş kapsamlı vergiler olduğu gibi kalacak ve iki tarafın da taahhütlerini yerine getirmemesi halinde gerginlikteki tırmanış kaldığı yerden devam edebilecektir.

Sonuç olarak, büyük bir Çin-Amerika ayrışmasının zaman içinde şiddetlenmesi olası ve bunun teknoloji sektöründe gerçekleşmesi ise kesindir. ABD, Çin’in –yapay zeka, 5G, robot teknolojisi, otomasyon, biyo-teknoloji ve otonom araçlar dahil olmak üzere- ileri teknolojiler alanında önce özerklik ve sonra da üstünlük kazanma çabasını kendi ekonomik ve ulusal güvenliğine tehdit olarak görmektedir.

Birleşik Devletler Huawei (bir 5G lideri) ve diğer Çin teknoloji şirketlerini kara listeye aldıktan sonra Çin’in teknoloji sektörünün gelişmesini sınırlamaya çalışmaktan vazgeçmeyecektir.

ABD ve Çin arasında bir “splinternet” endişeleri doğuracak şekilde, sınır-ötesi veri ve bilgi akışları da sınırlandırılacaktır. Ayrıca, giderek artan ABD denetimi nedeniyle Çin’in Amerika’daki doğrudan yabancı yatırımı daha şimdiden 2017 seviyesinin %80 altına inmiş durumda. Yeni yasa teklifleri ABD kamu emeklilik fonlarının Çinli şirketlere yatırım yapmasını yasaklama, ABD’deki Çin risk sermayesi yatırımlarını sınırlama ve bazı Çinli şirketleri ABD menkul kıymetler borsasından çıkmak zorunda bırakma tehdidi içeriyor.

Amerika Birleşik Devletlerin, bir casusluğa bulaşabilecek ya da ABD teknolojik bilgi birikimini çalabilecek olan ABD’de yerleşik Çinli öğrenciler ve araştırmacılarla ilgili şüpheleri de sürekli olarak artmaktadır. Çin de giderek daha kararlı bir biçimde ABD’nin denetiminde olan uluslararası finansal sistemin etrafından dolaşmaya ve Amerika’nın doları silah haline getirmesi olasılığı karşısında kendisini korumaya çalışacaktır. Bunun için de Batının kontrolündeki sınır-ötesi ödemeler sistemi yani, Dünya Bankalararası Mali İletişim Birliği’nin (SWIFT) bir alternatifini ya da bir ulusal dijital para birimini devreye sokmayı planlıyor olabilir. Ayrıca, Çin devleti sınırları içindeki nakit işlemlerin önemli ölçüde yerini almış olan ileri-teknoloji dijital ödeme platformları Alipay ve WeChat Pay’i uluslararası hale getirmeyi de deneyebilir.

Tüm bu açılardan bakıldığında, son gelişmeler Çin-Amerika ilişkisinde küreselleşmenin tersine çevrilmesi, ekonomik ve finansal parçalanma ve tedarik zincirlerinin bölümlere ayrılması doğrultusunda daha da kapsamlı bir dönüşümü akla getirir. 2017 Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Stratejisi ve 2018 ABD Ulusal Savunma Stratejisi, Çin’i denetim altına alınması gereken bir “stratejik rakip” olarak kabul etti. İki devlet arasındaki güvenlik gerginlikleri Hong Kong ve Tayvan’dan Doğu ve Güney Çin Denizlerine kadar tüm Asya’da ani bir patlama için zamanın gelmesini bekliyor. ABD, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in kendisinden önceki başkan Deng Xiaoping’in “Gücünü gizle ve zamanını bekle” öğüdünü terk ederek saldırgan bir yayılmacılık stratejisi başlatmış olmasından korkuyor. Çin ise ABD’nin kendi yükselişini sınırlamaya çalışmasından ve Asya’daki meşru güvenlik kaygılarını yadsımasından rahatsız.

Bu rekabetin nasıl gelişeceğini göreceğiz. Kontrolsüz stratejik rekabet, neredeyse kaçınılmaz olarak, bir soğuk savaştan dünya için yıkıcı etkileri olan sıcak bir savaşa dönüşür. Son derece açık olan tek şey, Çin’i Dünya Ticaret Örgütü’ne kabul etmenin ve yükselişini kolaylaştırmanın onu daha serbest ve adil bir ekonomiye sahip, daha açık bir toplum olmaya zorlayacağını varsayan eski Batılı mutabakatın kofluğudur. Oysaki Xi liderliğindeki Çin, Orwellci bir gözaltı devleti yaratmış ve serbest ve adil ticaret ilkelerine ters düşen bir tür devlet kapitalizminde ısrar etmiştir. Ve şimdi de giderek büyüyen servetini askeri güç gösterisinde bulunmak ve tüm Asya’nın yanı sıra dünyayı da etkisi altına almak için kullanmaktadır.

O halde bizi bekleyen soru, tırmanmakta olan bir soğuk savaş karşısında anlamlı seçenekler olup olmadığıdır. Eski Avusturalya Başbakanı Kevin Rudd gibi bazı Batılı yorumcular “düzenlenmiş bir stratejik rekabeti” savunuyor. Diğer bir grup “işbirliği içinde rekabet” üzerine inşa edilmiş bir Çin-Amerikan ilişkisinden söz ediyor. Yine, CNN’den Fareed Zakaria ABD’nin Çin karşısında hem anlaşma hem de caydırıcılık stratejisi izlemesini öneriyor. Bunların hepsi de aynı düşüncenin farklı ifadeleridir: Çin-Amerikan ilişkisi diğer alanlarda yapıcı bir rekabet olmasını kabul ederken –özellikle, iklim, uluslararası ticaret ve finansman gibi küresel kamu mallarının söz konusu olduğu- bazı alanlarda işbirliğini içermeli.

Hiç kuşku yok ki esas sorun, Çin’le “düzenlenmiş bir stratejik rekabetin” iyi niyet taahhüdü ve diğer ülkelerle işbirliği gerektirdiğini anlamış görünmeyen ABD Başkanı Donald Trump’dır. ABD’nin başarılı olması için açık toplum, açık ekonomi modelini yirmi birinci yüzyıla taşımak üzere müttefikleri ve ortaklarıyla yakın çalışma içinde olması gerekir. Batı, Çin’in otoriter devlet kapitalizminden hoşlanmayabilir ama önce kendi sorunlarını çözmelidir. Batılı ülkeler, eşitsizliği azaltmaya ve yıkıcı mali krizleri önlemeye yönelik ekonomik reformların yanı sıra, hukukun egemenliği ilkesinden taviz vermeksizin, küreselleşme karşıtı popülist tepkiyi denetim altına alacak politik reformları da yasalaştırmalıdırlar.

Ne yazık ki, mevcut ABD yönetimi böyle bir stratejik vizyondan yoksundur. Öyle görünüyor ki, korumacı, tek-yanlı olarak harekete geçmeyi tercih eden, dar görüşlü Trump ABD’nin dost ve müttefiklerini düşmanlarına çevirmeyi yeğlemekte ve kendi yarattığı liberal dünya düzenini savunma ve onu düzetme konusunda Batıyı donanımsız ve bölünmüş halde bırakmaktadır. Çinlilerin 2020’de Trump’ın yeniden seçilmesini istemeleri hiç şaşırtıcı olmaz. Kısa vadede bir baş belası olabilir ama yeterli süre görevde kalmasına izin verilirse Amerikan yumuşak ve sert güçlerinin temelini oluşturan stratejik ittifakları yerle bir edecektir. Gerçek hayattaki bir “Mançuryalı Aday” gibi Trump da “Çin’i Yeniden Büyük Yapacaktır”.

Nouriel Roubini kimdir?

1958 yılında İstanbul’da doğdu. İtalya’da ekonomi okuduktan sonra eğitimine Harvard Üniversitesi’nde devam etti. Daha sonra IMF, Fed ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarda araştırmacı ve danışman olarak çalıştı. ABD’de Bill Clinton yönetimine danışmanlık verdi.

Roubini dünya sahnesinde en büyük çıkışını ise 2008 krizini öngören açıklamaları ile yapmıştı. Eylül 2008’de ABD’deki mortgage kredilerinde gördüğü sorunların ileride finansal sistemde sıkıntılar oluşturabileceğini söyledi. Krizden önceki, “ABD ekonomisi batarsa bütün dünya ekonomik durgunluğa girecek. Avrupa, Kanada, Japonya ve bütün gelişmiş ekonomiler sıkıntı çekecek” açıklaması dikkat çekmişti. Roubini dünya ekonomisine ilişkin öngörülerin ardından “kâhin” unvanını aldı.

Nouriel Roubini halihazırda New York Üniversitesi’nde dersler veriyor. Aynı zamanda kendi ismini taşıyan danışmanlık şirketi Roubini Macro LLC’nin yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütüyor.

 

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER