Gözüm iki haritanın üzerinde.

Biri dünyayı gösteriyor, öteki Suriye’yi.

Bu saatten sonra strateji veya tıp uzmanı olacak halim yok ama yine de, neyin, nerede, nasıl geliştiğini/gelişeceğini anlamaya, kavramaya çalışıyorum.

Önce Suriye…

Herkesin dediği şu:

“Serakib, Suriye’nin kuzeyini başkent Şam’a ve kıyı kenti Lazkiye’yi de ülkenin en büyük ikinci kenti Halep’e bağlayan M5 ve M4 karayollarının kesiştiği noktada olması nedeniyle askeri açıdan büyük önem taşıyor.”

Ve Serakib, yine rejim güçleri ile Rusya’nın denetiminde.

İdlib ile Serakib arası, kuş uçumu 18 km. sadece…

Yani her şeyin olup bittiği/biteceği yer, o bölgede konuşlanmış askerlerimizin dibinde.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Görev düşsün, silahımı alır cepheye koşarım, nasip olursa şehit olurum” dedi ya bugün; hal böyleyken boşuna görev emri beklemesin, silahını alıp doğru İdlip’e gitsin!

Ya da Perşembe günü Erdoğan ile Putin’in yapacağı görüşmeden aklın egemen olacağı bir sonuç çıkması için dua etsin.

Çok yer benek benek

Ha bire baktığım dünya haritası ise harman yeri gibi.

Bazı bölgelerde noktalar yoğunlaşıp, kocaman öbekler oluşturuyor.

Bazı yerler lekesiz şimdilik ama yarın ne olacağının garantisini kimse veremiyor.

Koronavirüsün hiç şakası yok.

Dadandı mı bir yere, parçalamadan bırakmıyor.

Meretin üniforması yok ki, karşıdan tanıyasın.

Sinsinin teki.

Hangi kılıkta geldiğinin anlamanın imkanı yok.

İran mesela.

Sokaktaki insanların yanında üst düzeyde görev yapan çok kişi de virüsün pençesine düşmüş durumda.

Son olarak 23 milletvekilinin hastalığa yakalandığı resmen açıklandı.

Alarm verin alarm

En azından bizim de sarılmalara, tokalaşmalara ciddi bir ara vermememiz gerekiyor.

Hele boş yere gidip gelen heyetler yok mu, resmi makamlara…

Hepsine acilen “dur” denmeli.

Hele hele cumhurbaşkanlığı gibi çok kritik noktalara büyük hassasiyet gösterilmeli.

Su uyur, düşman uyumaz.

Düşmandan bol da bir şey yok.

Yani.

Her yere ve kişiye yakın olan birine virüs enjekte edilse, o hain de önüne geleni öpüp koklasa ve Allah muhafaza Sayın Cumhurbaşkanı’na bu musibeti bulaştırsa ne olur?

Eyvah.

Aynen öyle, eyvah!