A3 Haber

Mustafa Alp Dağıstanlı yazdı: Gazeteciler Soylu’nun ve Habertürk’ün tuzağına nasıl düştü?

Mustafa Alp Dağıstanlı yazdı: Gazeteciler Soylu’nun ve Habertürk’ün tuzağına nasıl düştü?

Mustafa Alp Dağıstanlı yazdı: Gazeteciler Soylu’nun ve Habertürk’ün tuzağına nasıl düştü?
Mayıs 25
23:42 2021

İddiaların hedefindeki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, dün akşam Habertürk’te gazetecilerin sorularını yanıtlayacağı vaadiyle katıldığı canlı yayında hiçbir soruya yanıt vermeyip kendi mesajlarını vermesinin yankıları sürüyor. Mustafa Alp Dağıstanlı, Diken’de yayımlanan analizinde, Habertürk stüdyosundaki gazetecilerin tuzağa nasıl düştüklerini yazdı.

Mustafa Alp Dağıstanlı, Diken’deki analizinde, “Bu program, gazeteciliğimizin sorunlarını önümüze getirdi bir kere daha” yorumunda bulundu.

Dağıstanlı’nın “Gazeteciler tuzağa nasıl düştü?” başlıklı analizi şöyle: 

Evet, tuzaktı. Tuzak olduğunu bilmeliydik.

Belli ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun aralarında muhalif olarak bilinenlerin de bulunduğu gazetecilerin karşısına çıkması bir hükümet kararıydı; her şey Habertürk yönetimiyle, programın yapımcılarıyla birlikte hazırlanmıştı.

Müsamerenin sunucusu Kübra Par, program için belirledikleri ilkeyi anlatmaya şöyle başladı: “Biz bu akşam ne kimsenin temelsiz iddialarının iddiacısıyız…”

Bu söz, moderatörün, Habertürk yönetiminin tartışmayı madara edeceğinin ilanıydı. Nitekim, Soylu da birkaç kere ‘suç örgütü lideri’nin sözlerine itibar edilmesinin ve kendisine sorulmasının kabul edilemezliğini dile getirdi. Merdan Yanardağ da bu zokayı yuttu ya da zaten yutup gelmişti, ‘bir suç örgütü liderinin iddialarına tabii ki temkinli yaklaşılması gerektiğini’ söyledi.

Oysa böyle bir programın amacı, kimden gelirse gelsin iddiaların mesnetli olup olmadığını ortaya koymaktır, en azından. Ayrıca, devlet de bir suç örgütüdür, hele böyle iddialar karşısında ve hele sadece AKP döneminde değil, öncesinde yaşadıklarımız, gördüklerimiz ışığında. Dolayısıyla, devletin, hükümetin, Soylu’nun sözlerine de temkinle yaklaşmak, iddialara ve Soylu’ya eşit uzaklıkta olmak, bunu ilan etmek, göstermek şarttı. Nitekim, mesela işkenceler, faili meçhul cinayetler konusunda Soylu’nun yalan söylediği açıktı. Sosyal medyada sürüsüne bereket örnekler verildi bunlara, ama stüdyodaki gazetecilerden çık çıkmadı.

İktidar böyle bir programa karar vermişti ve her şeyi de ayarladı muhtemelen. Şeffaflık arayan ‘Açık ve Net’ programının nasıl kotarıldığı şeffaf değildi yani. Hükümetin muhalif görünümlü bir resme ihtiyacı vardı. Bu resmi, savcılık soruşturmasının yerine koyup ‘aklanma’yı planlamışlardı (Böyle savcı var mı yok mu, yargı sürecinden bir şey çıkar mı soruları baki).

Bilmemiz, sormamız, öğrenmemiz gereken ilk şey şuydu: Bu gazeteciler ekibini kim, nasıl, hangi kriterlere göre belirlemişti?

Oturma düzeni de bir şey diyordu bize. Soylu’ya rahat bir koltuk verilmiş, gazeteciler sandalyelere yerleştirilmişti. Herhalde dik durmaları için! Ama sadece oturuşları dik gibiydi. Yani, eşitler arası bir konuşma düşünülmemişti. Ayrıca, mesela, bir masa etrafında oturabilirlerdi. Bir daire biçiminde konumlanabilirlerdi. İnsan yerleşimlerinde mekanların daireden dörtgene geçişinin hiyerarşinin başlamasıyla ilgili olduğunu antropolojik araştırmalar gösterdi. Denilebilir ki, dört gazeteci, bakanın karşısında bir cephe oluşturmuştu, onu sorguya çekeceklerdi. Ama öyle olmadığını gördük. Gazeteciler hadlerini öğrenmiş şekilde hizaya geçmişti; oturmasalar esas duruşlarını da göstereceklerdi. Soylu’ya saygıda kusur etmediler, karşılarında devlet vardı! Böyle kapıkulu saygısını Koçi Bey cebine bile koymazdı.

Soylu, konuşmasının ortalarında ve asıl programı kapatırkan (gerçekten o başladı, o kapattı) bu olanağı kendisine verdikleri için kanal yönetimine teşekkür etti. Ahali bir sorgulama olanağı beklerken, zaten bütün devlet olanakları elinde olan içişleri bakanına olanak verildiği itiraf edildi böylece. Soylu, zaten gördüğümüz şeyi dile getirdi.

Programın hazırlanmış bir tuzak olduğunun önemli bir başka işareti de Soylu konuşmaya başlar başlamaz ortaya çıktı. Sedat Peker’in bir kıza tecavüz ettiğini söylerken ekranda bu konuyla ilgili bir gazete kupürü beliriverdi. Demek, ekibi, bakanın konuşmalarına paralel görselleri, ‘belgeler’i program yapımcılarına vermiş, her şeyi ayarlamıştı. Birkaç dakika sonra Soylu başka bir konudan bahsederken yine bir ‘belge’nin ekrana getirilmesini isteyince, ‘madaratör’ Kübra Par, “Ekranlarda göstermemiz çok doğru olmayabilir” dedi. E, bu kadar utanma kadı kızında bile yoktur! İtirafa gel.

Tuzağın göstergelerinden biri de şuydu: Hükümet muhalif gazeteciler önünde aklanmayı planlamıştı ve hazırlanmıştı. Soylu böyle bir hazırlıkla geldi programa. Dosyalar, kupürler, şunlar bunlar. Evet, bunların hiçbirinin soruşturulmasını beklediğimiz konularla ilgisi yoktu. Zaten anlattıklarının da ilgisi yoktu. Ama olsun, işte bunları anlatmaya da hazırlanmıştı, programa hazırlanmıştı. Yalan söylemeye hazırlanmıştı, yavuz hırsızlık yapmaya hazırlanmıştı. Bunun böyle olacağını da biliyorduk. Biz de, gazeteciler de buna hazırlıklı olmalıydı.

Ama bu yetmez. Gazeteciler başka türlü de hazırlanmalıydı. Soylu ve ekibi, bu program ilan edilene kadar hazırlığını yapmıştı. Gazetecilere bir hazırlık süresi bırakmamıştı. Pazar günü ilan edildi program, pazartesi buluşuldu. Bir günde böyle etraflı, çetrefil bir konuya kim hazırlanabilirdi ki?

İşte burada gazeteciliğimizin temel sorunlarından birine geliyoruz, gelmeliyiz. Soylu içişleri bakanı, Sedat Peker’in iddiaları doğru olsa da olmasa da meseleleri en iyi bilen kişi o. Yalan da söyleyebilir, doğru da. Bunu nereden bileceğiz, nasıl ölçeceğiz? Programa katılan gazeteciler, Sedat Peker’in söylediklerinden daha fazla bilgiye sahip miydi? Sadece Sedat Peker’in iddialarını dillendirmek bir soru sorma eylemi sayılamaz. Onların da dosyaları, belgeleri olmalıydı, onlarla dolu gelmeliydiler programa. Fakat o kadar hazırlıksızdılar ki Merdan Yanardağ, Sedat Peker’in program sırasında attığı iki tweet’i aktarınca cesur gazeteciliğin zirvesine ulaşmış oldu.

Kemalizmiyle hiç uyuşmasam da Uğur Mumcu’nun değerini bir kez daha anlamış olmalıyız şu programda. Mumcunun olmadığı yerde yalancının mumu ilelebet yanar; yandı. Uğur Mumcu dosyalarıyla, hakim olduğu karmaşık ilişkileri, bağlantıları sergileyerek kanıtlarla yazardı, konuşurdu. Programa katılan gazeteciler, Mumcu’nun öldürülmesini bile sormadı Soylu’ya; Sedat Peker, Mehmet Ağar’ın katil olduğunu açık açık söylemesine rağmen.

İşin doğrusu, bu kadar pisliğe batmış Türkiye’nin gazetecileri, birkaç çaba dışında, bu konularda uzmanlaşmamış. Yine de en azından uyuşturucu meselesindeki bilgisi için Cengiz Erdinç bu ekip içinde olsaydı, belki Timur Soykan olsaydı, hazırlanma zamanları olsaydı manzara biraz değişebilirdi.

Tabii, başka gazeteciler Merdan Yanardağ’la İsmail Saymaz’ın gösteremediği gazetecilik reflekslerini gösterebilirdi ve yine manzara biraz daha değişik olabilirdi. Programdaki gazeteciler Soylu’nun saçmasapan, ilgisiz laflarını kesmeyi bile akıl edemeyecek sorularında ısrar edemeyecek kadar uysaldı. Soylu’yu, AKP’yi, devleti aklamak amacıyla seçilmiş olduklarını kanıtlamış oldular. Soru sorma yöntemlerini, ilgisiz konulara yönelmelerini, Soylu’nun kaçmasına yol veren ‘tesbih gibi‘ sorularını bırakıyorum bir yana.

Şunu görmüş olmalıyız herhalde: Çeşitli konularda çeşitli kanallarda ahkam kesmek gazetecilik olmadığı gibi, gazeteciliğin önüne geçiyor, onu buduyor, didinip çalışmayı arkaya itiyor, uzmanlaşmayı, bir mesele üstünde derinleşmeyi değersizleştiriyor.

Bu program, gazeteciliğimizin sorunlarını önümüze getirdi bir kere daha. Daha önce de bu sorunlar önümüze gelip durmuştu, oralı olmadık. Bugün Türkçede yazılmış bir tek doğrudüzgün haber olmamasını dert ederek başlayabiliriz kendimizle uğraşmaya; dün de yoktu.

Gazeteci arkadaşlarımızın düştüğü tuzak, kendi kendimize kurduğumuz tuzaktır. Kolayın tuzağı. Kendi yetersizliğimizdir. Topyekun Türkiye gazeteciliğinin sorunudur. Kendi sorunumuzu çözmeye yeltenmeden, bu çabayı göstermeden başka hiçbir sorunu çözemeyiz, deşemeyiz. Kendi işimizi iyileştirme çabası göstermeden nasıl başka şeyleri iyileştirebiliriz ki?

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER