A3 Haber

49 gündür tutuklu olan gazeteci-yazar Sedef Kabaş tahliye edildi: Erdoğan’a hakaretten iki yıl dört ay ceza verildi

49 gündür tutuklu olan gazeteci-yazar Sedef Kabaş tahliye edildi: Erdoğan’a hakaretten iki yıl dört ay ceza verildi

49 gündür tutuklu olan gazeteci-yazar Sedef Kabaş tahliye edildi: Erdoğan’a hakaretten iki yıl dört ay ceza verildi
Mart 11
10:45 2022

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla 49 gündür tutuklu bulunan gazeteci-yazar Sedef Kabaş, bugün hakim karşısına çıktı.

A3 Haber Merkezi | Kabaş’ın İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşması bugün yapıldı. “Cumhurbaşkanına hakaret” ve iki bakana karşı “Kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” suçlamalarıyla toplam 12 yıl 10 aya hapsi istenen gazeteci Kabaş 49 gün sonra ilk kez hakim karşısında.

Duruşmadan notlar şöyle: 

  • Duruşma başladı. Sedef Kabaş ve avukatlarının hazır bulunduğu duruşmaya salonun küçük olması sebebiyle sınırlı sayıda basın mensubu alındı.
  • Kimlik tespitinin ardından savunmasını yapan Sedef Kabaş, “Mevcut iktidarın bana ve bize yaşattıklarına rağmen gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Yurtdışında aldığım eğitimlerden sonra kendi isteğiyle yurda dönmüş bir gazeteciyim. Hakkımda açılmış tek bir dava yok” dedi.
  • Hakim araya girerek, “Olaya ilişkin savunma yap. Hayatını anlatma bana” dedi.
  • Kabaş, “Savunma yapıyorum. Binlerce röportaj yaptığımı ve konuk olduğumu söylüyorum. Konuyu savunmama bağlayacağım. Bugüne kadar ne yaptığım programlar nede röportajlar nedeniyle hakkımda açılmış tek bir dava yoktur. Bu durum hakkımda ortaya atılan provokatör iddiasını çürütmektedir” diye konuştu.
  • Kabaş savunmasında şunları söyledi:

Gazeteci olmak dışında bir eğitmen olarak öğrenciler yetiştirdim, konferanslar verdim, danışmanlık yaptım. Geçtiğimiz yıllarda başka bir konuşmam AKP’liler tarafından montajlanarak yayınlandı. Konuşmamın içeriği kasıtlı bir şekilde çarpıtılmış ve kamuoyuna izletildi.

Goebbels yöntemlerini eleştirdiğim konuşmam, Goebbels yöntemleriyle hedef gösterildi. Merak ediyorum acaba hukuk karşısında hakkımı aramak bu husumetin sebebi midir? Bu kişiler şimdi de atasözünden hakaret çıkarıp cezalandırılmamı istiyorlar.

Ben bugün IŞİD üyesi olup emniyetin canlı bomba listesinde olsaydım serbest olacaktım, uyuşturucu ticareti yapsaydım rahat rahat dolaşacaktım.

Abdullah Öcalan’la görüşüp mektubunu okusaydım görüşleri referans alınan bir akademisyen olacaktım, Fethullah Gülen ile fotoğraf çektirseydim gözde bir bakan olacaktım. Otele çöküp devlet ihalelerine çöküp millete ana avrat küfretseydim suçlu olmayacaktım.

Cumhurbaşkanına hakaret etmedim, etmem, edilmesini de onaylamam. İktidarı gerekirse en ağır şekilde eleştiririm ve takdir edersiniz ki bunlar ifade özgürlüğü kapsamındadır ve bir gazetecinin görevidir.

Malum atasözünü kendimce yumuşatarak örnek verdim. Hakaret kastım olsa sözün orijinalini kullanırdım. Uğur Dündar da tereddütsüz müdahale ederdi. İzleyicilerden de bu yorumda ikaz, uyarı, eleştiri yapan olmadı. Hatta 6 gün boyunca RTÜK’ten de ses çıkmadı.

Takvim gazetesi manşetten beni açıkça hedef göstererek ilk kurşun atıldı. Polisler gözaltına aldı ama çağırsalardı giderdim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı insan hakları eylem bildirgesine göre insanlar artık gece yarısı gözaltına alınmayacaktı. Söz başka eylem başka.

Koro halinde bakanlar, RTÜK başkanı, AKP’liler beni suçlu ilan etti. Mahkeme kararını beklemeye gerek yoktu, hüküm çoktan verilmişti. Gencecik bir savcıya ifade verdikten sonra epey bekletildik. İnsan ister istemez düşünüyor acaba göklerden gelen bir emir mi var diye.

Ortada kaçacak bir kadın yoktu, adresim sabitti, yıllardır iktidar sahiplerinin şikayetiyle yargılanmıştım. Yatarı belki birkaç saat olan bir suçtan hapis yatırdılar. 49 gün sonra sizin karşınıza çıktım.

Nasıl bir suç işlemiş olabilirim ki 13 yıla yakın hapis yatmamı talep ediyorlar. Bunların hepsi eleştiri, hakaret olarak kabul edilemez. Aksi halkın haber alma hakkını gasp etmek anlamına gelir.

Dünyanın hiçbir hukuk devletinde yaşanmayacakları yaşattılar bana… Sözü ve kalemi dışında gücü olmayan bir kadına iktidarın gücünü kullanarak saldırdılar. Bunca saldırının öfkenin karşısında yüce Türk adaletine sığınıyorum.

Sizce bir atasözünden zorlama bir şekilde hakaret suçu çıkaranların, hakaret sicilinin bu kadar kalabalık olması garip değil mi? Hakaret edenlere “iyi bir ivme yakaladık” diyenlerin yaptığı suça teşvik değil midir? Bir atasözü üzerinden bir gazetecinin sürekli hedef gösterilmesi gerçeklerin kamuoyuyla buluşmasını engellemek değil midir?

İddia edilen suçları kesinlikle kabul etmiyorum, beraatimi ve tahliye edilmeyi talep ediyorum.

Kabaş’ın avukatı: Şikayetçilerin avukatları neden salondalar?

  • Kabaş’ın savunmasının ardından avukatı Uğur Poyraz, müştekilerin avukatlarının salonda bulunması üzerine “Neden salondalar, beyanlarının alınmasını istiyoruz” dedi. Bu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarından Ferah Yıldız, “Siz mi biliyorsunuz?” diyerek karşılık verdi. Poyraz’ın sözlerine Cumhurbaşkanı’nın başka bir avukatı, “Cumhurbaşkanı salona mı gelsin?” diye sordu.
  • Kabaş’ın avukatı Poyraz şöyle konuştu: “Bu ülkede Tayyip Erdoğan’ın talebine karşı duracak bir hakim var mıdır? Bu kararı verecek hakimin sürülmeyi göze alması gerekir. Bu dava burada bitmeyecek. İç hukuk yollarını tükettikten sonra AİHM’e de başvuracağız.”
  • İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları şikayetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini söyledi.
  • Kabaş’ın avukatlarından Kerem Altıparmak da bu talebe itiraz ederek şunları vurguladı: “Cumhurbaşkanının avukatı müvekkilinin buraya gelmeyeceğini söyleyerek açıkça ayrıcalık istiyor. Suçtan zarar gören kişilerin gelip mahkeme salonunda şikayetini anlatması gerekiyor. Eğer anayasayı ve AİHS’i tanıyorsanız bu katılma taleplerini kabul edemezsiniz.” 
  • Mahkeme hâkimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Soylu’nun davaya katılma taleplerini kabul etti.

Savcı, tutukluluğun devamını talep etti

  • Esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, Kabaş’ın davaya konu sözleriyle Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamı ve Beştepe’yi kast ettiğini ve bu nedenle savunmasının cezadan kurtulma amacı taşıdığını iddia ederek, “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan cezalandırılmasını istedi.
  • Savcı, Kabaş’ın İçişleri Bakanına yönelik “soyadına ihanet içinde olduğu” sözlerinden dolayı “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” kapsamında cezalandırmasını istedi.
  • Savcı, Kabaş’ın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözlerinin hakaret kapsamında olmadığını, bu nedenle beraatına karar verilmesini talep etti. Savcı, Kabaş’ın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.

Kabaş: 25 yıldır canlı yayın yapıyorum, kimseye hakaret etmedim

  • Kabaş, “Yargılanmaktan korkmuyorum yeter ki adalet tesis olsun. Bu suçu işleyen herkes eşit şekilde cezalandırılsın, suçtan zarar görenler eşit şekilde korunsun. Bizi kutuplaştırıcı bir dil kullanmaması gerektiğini söylediğim sözlerimden hakaret çıkarmak da ironidir” dedi.
  • Kabaş, “Tweet meselesinde bir link kampanyası oluşturuldu, bu yüzden hiçbir yorum yazmadan bunun atasözü olduğunun bilinmesi için tweet attım. O sırada hakkımda ana avrat küfür ediliyordu. 25 yıldır canlı yayın yapıyorum, bir tek kez herhangi birine hakaret ettiğimi kimse söyleyemez” dedi.
  • Duruşmaya 15 dakika ara verildi.

Kabaş’ın avukatı beraat ve tahliye talep etti

  • Aranın ardından duruşma başladı.
  • Kabaş’ın avukatı Bahar Ünlüer, “Müvekkilin bakmakla yükümlü olduğu 12 yaşında bir oğlu var. 49 gündür tutuklu olması nedeniyle annesinin bakım ve şefkatinden uzak. Parkinson hastası büyük annesinin yanında kalıyor” diyerek beraat ve tahliye talebinde bulundu.
  • Kabaş’ın avukatlarından Kerem Altıparmak da esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunarak, “Burada çok ciddi bir aile hayatına müdahale var. Tutukluluğun devam etmesi bunu etkileyecektir. AİHM’in Vedat Şorli kararı kesindir, Bakanlar Kuruluna yollanmıştır ve siz de buna uymak zorundasınız” dedi.

Av. Poyraz: Erdoğan Beştepe’de oturduğu sürece, hiçbir hakim bu davada beraat kararı veremez

  • Av. Uğur Poyraz da şunları söyledi: “Kimse benim gözlerimin içine bakarak, bunların hukuk devletinin uygulamaları olduğunu söyleyemez. Bu davada bir karar vereceksiniz. Bu ülkede Erdoğan Beştepe’de oturduğu sürece kimse bu davada beraat veremez.”
  • Sedef Kabaş’a son sözü soruldu. Kabaş, “Karar verirken o videoya bakarak karar vermenizi istiyorum” dedi.
  • Duruşmaya karar için yarım saat ara verildi.

Karar verildi

  • Kararını açıklayan mahkeme, Kabaş’a “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan iki yıl dört ay hapis cezası verdi. “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlaması yönünden Kabaş’ın beraatına hükmeden mahkeme, tahliye kararı verdi.

Gazeteci Sedef Kabaş: Haklıysak korkmayacağız, haksızlık varsa da susmayacağız

Cezaevi çıkışında açıklama yapan Sedef Kabaş, “Bizi takip eden, destek veren herkese teşekkür ediyorum. Ben bu desteği çok önemsiyorum. Çünkü gün dayanışma günü arkadaşlar. Dolayısıyla bu süreçte beni yalnız bırakmayan; amasız, fakatsız destek olan, arkamda duran, bana sahip çıkan ve onca baskıya, sindirmeye rağmen müthiş bir dayanışma sergileyen ve ‘Biz buradayız.’ diyen herkese hem şahsım hem ülkem adına çok teşekkür ediyorum. Benzer bir desteği bana bu kapının arkasında Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde yatan, artık kız kardeşlerim dediğim kadınlar da hissettirdi. Bu yüzden şu mesajı vermek istiyorum: ‘Haklıysanız korkmayacaksınız, haksızlık varsa da susmayacaksınız.” dedi.

“Devletin, iktidarın, hükûmetin bütün imkânlarını kullanarak bir kadın gazetecinin üstüne çullandı”

Kabaş, “Zaten tahmin ediyorum çoğunuz takip ettiniz. Ama şöyle bir dönüp baktığınız zaman ben sadece hiçbir şekilde hakaret kastı olmadan bir atasözü kullandım. Bütün bu hengamenin bütün bu sürecin nedeni bu. Herkesin bunun üzerine düşünmesini istiyorum. Ne yapacağız biz bundan sonra? Bize bir genelge yayınlasınlar, bilelim hangi atasözünü kullanacağız, hangilerini kullanmayacağız. Ona göre konuşalım. Devletin, iktidarın, hükûmetin bütün imkânlarını kullanarak bir kadın gazetecinin üstüne çullandı. Yaptığım sadece anonim bir atasözü… Ve Çerkes atasözü. Şahsıma ait değil diyerek sadece attığım bir atasözü tweetimden dolayı hapis yatmamı talep etti şikayetçi olanlar. Sonrasında göz altına alındım. Şimdi bunu zul addederim kendime. Kim kaçacakmış? Bunu yazın lütfen. Yarın öbür gün biri kaçacaksa o Sedef Kabaş olmayacak. Haklıysak korkmayacağız, haksızlık varsa da susmayacağız. O yüzden ben Allah’ın izniyle bundan sonra da bir gazetecilik sorumluluğu çerçevesinde elimden geldiğince gerçekleri anlatmaya, yazmaya, toplumla buluşturmaya devam edeceğim” ifadesi kullandı.

“Dayanışma yaşatır”

Kabaş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Oğluma sürpriz yapacağım. Bu süreçten çok haberdar olmasını istemedim. En büyük temennim onunla kucak kucağa, koyun koyuna uyumak. Çok özledim çünkü. Bunu da kamuoyunun bilmesini istiyorum. Bu eldivenler çok önemli. Bakın, avlu dedikleri bahçede ilk yürüyüşümde -kar, kış, kıyamet bir günde getirildim- ellerim çok üşümüştü. Bu eldivenleri birkaç saat içinde cezaevindeki kız kardeşlerim örüp verdi bana ellerim üşümesin diye. Dayanışma yaşatır. Teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER