A3 Haber

Akşener: Vatandaşa verirken “lira”, yandaşa verirken “lira-cık”

Akşener: Vatandaşa verirken “lira”, yandaşa verirken “lira-cık”

Akşener: Vatandaşa verirken “lira”, yandaşa verirken “lira-cık”
Mart 23
10:59 2022

 AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1915 Çanakkale Köprüsü’nden geçiş ücreti “200 liracık” ifadesini kullanmasına partisinin grup toplantısında tepki gösteren İYİ Parti lideri Akşener, “Vatandaşa verirken ‘lira’, yandaşa verirken ‘lira-cık’. Biliyorsunuz gemilerde ikiye ayrılıyor gemi, gemicik” sözleriyle tepki gösterdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündemi değerlendiriyor.

Akşener’in açıklamaları şu şekilde:

  • Geçtiğimiz cuma günü Çanakkale Zaferi’mizin 107. yılını idrak ettik. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kahramanlarımızı bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Diyanet’e tepki

  • Her ne hikmetse milli günlerimize denk gelen cuma namazlarımızın hutbelerinde Diyanet yönetiminin aklına nedense Atatürk gelmiyor. Elmalılı Hamdi Yazır’a, yüce dinimizin mukaddes kitabı, Kur’an-ı Kerim’in tefsirini yaptıran, sadece 1923 yılında, 126 caminin bakımını yaptıran, Gazi Mustafa Kemal’in adı, bizzat kendisinin kurduğu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aklına gelmiyor. Hatta, hutbelerde onun adını anmamak için, adeta özel bir çaba harcanıyor. Vefasızlığa bakar mısınız? Buradan, diyanet yetkililerine seslenmek istiyorum: Küffara karşı, serden geçen aziz ecdadımıza, herkesten önce, sizin vefa göstermeniz gerekmez mi? Ay yıldızlı bayrağımız, Türk yurdunun üzerinde, ilelebet dalgalanabilsin diye, göğsünü siper eden istiklal kahramanlarına, bir Fatiha’yı çok görmek, ayıp değil mi? Gazi Mustafa Kemal’in adını anmamak, her şeyden önce, mukaddesatımıza aykırı değil mi? Yazıklar olsun.

Çanakkale Köprüsü açılışı

  • Biliyorsunuz 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışı yapıldı. Ülkemizde taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun. Ancak biz bu taşın nasıl konulduğuyla da ilgileniriz. İYİ Parti olarak sıklıkla bir şeyin altını çiziyoruz. ‘Biz projeye değil ranta karşıyız’ diyoruz. Milletimizin helal parası haramzadelerin cebine giriyor. Bay kriz proje görünümlü tezgahlar üzerinden milyonlarca doları rantın beş atlısına bir çırpıda ödüyor. İşte bizim karşı olduğumuz şey bu soygundur. Bizim karşı olduğumuz şey bu adaletsizliktir.

“Vatandaşa verirken ‘lira’, yandaşa verirken ‘lira-cık”

  • Çelişkiler insanı bay kriz eskiden ‘Bu köprüler, yollar, tüneller için devletin yani milletin kesesinden 5 kuruş çıkmıyor’ diyordu. Bu arkadaşımız daha nice konuda yaptığı yine kendi kendini yalanladı. Köprünün geçiş ücretini 200 liracık olarak açıkladı. ‘Geçen 200 liracık verecek ama üzerini devlet olarak biz tamamlayacağız’ dedi. Nihayet gerçeği kendi sesinden itiraf etti. Vatandaşa verirken ‘lira’, yandaşa verirken ‘lira-cık’. Biliyorsunuz gemilerde ikiye ayrılıyor gemi, gemicik. Dahası var.
  • Çanakkale’de, adalar hariç iki yaka arasında, feribotlar, günde 7 bin araç taşırken, bu köprüye, günlük 45 bin araç garantisi verilmiş. Şaka gibi, ama maalesef gerçek. Bu matematik üstadı arkadaşlar, günde 45 bin, yılda 16 buçuk milyon araçlık garanti verdiler. Yani, müteahhit firmalara, yıllık 246 milyon avroyu garanti ettiler. Bitmedi. Sözleşmeyi imzaladıkları gün, avro 4 lira 80 kuruştu. Bugünse, 16 lira 40 kuruş. Daha inşaat devam ederken, maliyet 3 buçuk kat arttı. İşte size, Ak Parti’nin, bir yandan, vatandaşa “dövizini bozdur” çağrıları yaparken, öbür taraftan, yandaşının eline, “avrocukları” sayan, üstün yönetim anlayışı. İşte size, bitmeyen bir yerli ve millilik edebiyatı arasından, milletin hazinesini, dövizle borçlandırmakta hiçbir sakınca görmeyen, Ak Parti zihniyeti. Allah ıslah etsin.
  • Ben, “Neden köprü yaptınız?” demiyorum. Ben; “Hong Kong’la Çin’i bağlayan köprünün, kilometre maliyeti, 360 milyon dolarken, Bay Kriz’in yaptırdığı köprünün, kilometre maliyeti, neden 900 milyon dolar?” diyorum… Ben, “Neden yol yaptınız?” demiyorum. Ben; “Neden bir liralık işi, beş liraya yapıyorsunuz?” diyorum. Ez cümle ben; “Milletimizin alın teriyle, fedakarlıklarla doldurduğu hazineyi, neden müteahhitlerinize peşkeş çekiyorsunuz?” diyorum. Çünkü, biz bu filmi, daha önce de izledik. Osmangazi köprüsünün durumu ortada. İşte o nedenle, aynı soygun modeliyle yapılan Çanakkale Köprüsü’nü de, sanki hafızamızı yitirmiş gibi, görmezden gelemeyiz.

Akşener’in ziyaretleri

  • İktidar mensupları, lüks salonlardan dışarı çıkamazken, biz, memleketimizi 2 yıldır, karış karış geziyoruz. Milletimizin sesine ortak oluyor, dertlerine çözümler geliştiriyoruz. Geçtiğimiz hafta da, İstanbul Şile’de ve Aydın’daydık. Gördük ki; İktidarın büyüme masalları, Şilelileri de, Aydınlıları da teğet geçmiş…
  • Şile’deki pastaneci kardeşim, “Şeker bulamıyoruz.” diyor. Bir eczacı kardeşim, “Birçok ilacı bulamıyoruz.” diyor. “Fiyatlar sürekli artıyor, hastalar bize patlıyor.” diyor. Sağlığın veresiyesi mi olur? Ama eczanelerdeki veresiye defteri, her geçen gün kabarıyor. Şarküteri sahibi bir esnaf kardeşim, “Dükkanın günlük gideri, 800 lira. Ama şu saate kadar, sadece 250 gram peynir satabildim.” diyor.
  • Dört aydır kirasını ödeyememiş. Nasıl ayakta kalacağını soruyor. Bu sorular bana değil, sana Sayın Erdoğan. Sen sarayında rahatsın. Beş maaşlı, on maaşlı saray insanları da evlerinde rahat. Ama bu insanlar cevap bekliyor. Bu insanlar, çare arıyor. Bu insanlar, çile çekiyor Sayın Erdoğan! Turizmden tarıma, birçok imkâna sahip Aydın’da da; işsizlik, yoksulluk ve pahalılık almış başını gitmiş…
  • Mesela; Nazilli’de karşılaştığımız bir anne, “Çare, çare, çare” diyerek, feryat ediyor. Diyor ki; “Kimine, 5 yerden maaş gidiyor. Benim çocuğumsa, delik deşik ayakkabıyla geziyor. Ben, sabahları çocuğuma harçlık veremiyorum.”
  • Mesela; İncirliova’da pastane sahibi bir kardeşim diyor ki; “Hammadde fiyatları çok yüksek. Bunların düşürülmesini istiyoruz. Biz de üzerine fiyat koyduğumuzda, bu sefer vatandaşın, alım gücü düşüyor. Yani 1 kilo alan vatandaş, yarım kiloya düşüyor. Yarım kilo alan, 250 grama düşüyor. Elektrik fiyatları da çok yüksek. 3000 ila 3500 lira arasında sadece buraya geliyor. İmalathanemle birlikte, benim aylık ödediğim elektrik, 10.000 lira. Ayrıca toptancımızda, marketlerde şeker yok. Şekeri artık kotayla veriyorlar.”
  • Bir başka kardeşim ise, içine düşürüldüğü duruma isyan ediyor. Diyor ki; “1.600 lira Bağ-Kur ödedim. Arabamı sattım, Bağ-Kur borcum olmasın diye. Ama ilaçlarım bile karşılanmadı. Bu halkın neyini alacaksınız daha fazla? Canımızı mı istiyorsunuz? Canımızı mı verelim?”
  • Mesela; Efeler’de şarküteri esnafı bir kardeşim diyor ki; “Eskiden 1 kilo sattığımız peyniri, artık 200 gram, ancak veriyoruz. 2 kişi çalışıyoruz. Asgari ücret yükseldi ama, bu zamlarla geçinemiyoruz. 4250 lira, çocuklarla beraber yetemiyoruz. Ev bizim olmasa, yanmıştık.”
  • Aydınlı üretici kardeşim diyor ki; “Kredi çekip, hayvanlara yem alıyorum. Yem 150 lirayken, süt 4 buçuk liraydı. Şu anda, yemin çuvalı, 350 lira. Biz hâlâ, 4 buçuk liraya süt satıyoruz. Nasıl dayanabileceğiz başkanım? Dayanacak gücümüz yok…”

“Neyin tiyatro olduklarını acı bir şekilde görecekler”

  • Aziz milletim; Bereketli topraklarımızda, refah üretmek yerine, Afrika’ya tarım yatırımı yapmaktan bahseden, üreticilerimizi kaderine terk eden, bu garip zihniyetten kurtulmak için; Aydınlı vatandaşlarımız da artık gün sayıyor. 25 kiloluk tohumun maliyeti, 350 lirayken; Satış fiyatının, 1250 lira olması, çiftçilerimizi toprağına küstürüyor. Üretim maliyetleri, sürekli artarken; Desteklerin, âdeta sadaka niyetine verilmesi, çiftçilerimizi perişan ediyor. Pamuk üreticileri dertleriyle, bir başına bırakılırken; Suriye’den pamuk ithal edilmesi, çiftçilerimizi kahrediyor.
  • Ne var ki; Biz bu gerçekleri söyledikçe, onlar inkâr ediyor. Biz milletin sesi oldukça, onlar tiyatro diyor. Varsın olsun. Yalan mıymış, gerçek miymiş, çok yakında zaten görecekler. O sandık gelecek, bu arkadaşlar da, neyin tiyatro, neyin gerçek olduğunu acı bir şekilde görecek. Hiç merak etmeyin, az kaldı. Onlar, kendi yalanlarına, kendileri inanadursunlar, Biz, milletimizin gerçeklerini, anlatmaya devam edeceğiz.

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER