A3 Haber

Demansa rağmen cezaevinde tutulan Aysel Tuğluk’un son durumu: Beslenmesinden banyosuna arkadaşları destek oluyor

Demansa rağmen cezaevinde tutulan Aysel Tuğluk’un son durumu: Beslenmesinden banyosuna arkadaşları destek oluyor

Demansa rağmen cezaevinde tutulan Aysel Tuğluk’un son durumu: Beslenmesinden banyosuna arkadaşları destek oluyor
Ağustos 19
11:55 2022

Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, aynı koğuşta kaldığı demans tanısı konulan eski HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un sağlık durumunun her geçen gün kötüye gittiğini söyledi. Kışanak, “Ne zaman neyi unutacağını, karıştıracağını ve ne gibi risklerle karışılacağını tahmin etmek güç. Gece uyku düzeni de giderek bozuluyor. Giyinmesi, banyosuna, kişisel bakımına, beslenmesine, ilaçlarına, hijyen koşullarına kadar gündelik yaşamın zorunlu kıldığı her konuda yanındaki arkadaşlar destek oluyor” dedi.

Kışanak, 2021 yılında demans tanısı konulan ve Kocaeli Üniversitesi’nin “hapishanede kalamaz” raporuna rağmen Adli Tıp Kurumu’nun “cezaevinde kalabilir” raporuyla hapishanede tutulan Tuğluk’un sağlık durumu ile ilgili Bianet’ten Nazan Özcan’ın sorularını yanıtladı.

Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) 22 Haziran 2022’de hazırladığı son raporda da Aysel Tuğluk için “Cezaevinde kalabilir” denildi. Bu raporu nasıl yorumluyorsunuz?

ATK siyasallaşmış bir kurum. Hasta tutuklularla ilgili verdiği raporlarda hep bunu görüyoruz. Aysel’le ilgili verdiği raporda da açık siyasi bir tutumun göstergesi. Ancak son raporda yazılan muhalefet şerhi önemli. Aysel’in sağlığının ciddi derecede bozulduğunu aslında gayet iyi biliyorlar. Siyasi angajmanları, hakikati olduğu gibi yazmalarını engelliyor.

İşin tuhaf bir diğer yanı ise ATK raporlarından da Aysel’in demans olmadığına dair bir ibare yok. Hatta “hatırlama, akılda tutma, akıcı konuşma, zamanı bilme, kavramları anlama, kelime bulma vs” konularında uygulanan birçok testi yapamadığı belirtiliyor. Raporda “bilişsel bozukluk” tespiti de yapıyorlar ama ne hikmetse “cezaevinde kalabilir” ve “kısmen savunma yapabilir” deniliyor. Demans zaten “bilişsel bozukluk” demektir. Hekim kimliği taşıyan hiç kimsenin bu durumdaki bir hastaya “tek başına yaşamını sürdürebilir” diye rapor düzenlemesi gerçekten anlaşılabilir değil. Maalesef ATK bunu yapıyor.

Aslında en önemli sorun, hasta tutuklular için tek yetkili kurumun, ATK olması. ATK kriminal konularda uzmanlaşmış bir kurum olabilir, ama kritik sağlık sorunları başka bir konudur. Farklı hastalar konusunda uzmanlaşmış çok sayıda hastane var. Tam teşekkülü bir hastaneden alınan raporun yeterli olması gerekir. Aysel’le ilgili olarak yaklaşık iki yıl önce Kocaeli Devlet Hastanesi nöroloji servisinin tanısı ile ilaç tedavisi başlandı; daha sonra da Kocaeli Tıp Fakültesi’nden heyet raporu çıktı. Buna rağmen bu raporlar yeterli görülmeyerek ATK’ye sevk ettiler. ATK da bilinen politik raporlarını düzenledi.

Raporda “Aysel Tuğluk’un üç ay süreyle günlük olarak izlenmesinin gerektiği” belirtiliyordu. Bu izleme yapılıyor mu, yapılıyorsa nasıl yapılıyor?

Üç aylık gözlem sürecinin nasıl işletileceğine dair bir bilgimiz yok. Böyle bir gözlem yapılamıyor. Aysel’in sağlık sorunlarını cezaevi yönetimi, revirdeki doktor, sağlık personeli ve infaz koruma memurları gayet iyi biliyorlar. Fakat bu konuda bildiklerini veya gözlemlerini raporlama, resmi bir görüş haline getirme yetkileri yok. Hatta zaman zaman cezaevinin rutin kurallarını Aysel’e de uygulamaya çalıştıklarında tartıştığımız da oluyor. “Haklısınız ama bizim yapabileceğimiz bir şey yok” diyorlar.

Aysel hanımın sağlık durumunun gitgide kötüleştiğine dair duyumlar alıyoruz. Siz son durumunu anlatabilir misiniz? Siz koğuş arkadaşları olarak demans hastası olan arkadaşınıza bakmakta hapishane koşullarında ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?

Demans, cezaevi koşullarında hızla ilerleyen bir sağlık sorunu. Çünkü maalesef sadece ilaç tedavisiyle ilerlemesi durdurulabilen ya da tedavi edilebilen bir hastalık değil. Geçmişte tanıdığı, bildiği, ortak anılarının olduğu kişilerle temas halinde olması, sohbet etmesi, yani güçlü bir sosyal destek imkânı, ilaçtan bile kıymetli. F tipi cezaevi ise üç kişi ile sınırlı bir tecrit mekânı. Bu koşullarda, tüm çabalarımıza rağmen Aysel arkadaşımıza gerekli ve yeterli sosyal iletişim desteği sağlayamıyoruz. Ve sağlığı her geçen gün kötüye gidiyor. Kişisel mahremiyeti nedeniyle birçok konuyu kamuoyu ile paylaşmıyoruz. Bu konuda hem duygusal, hem de etik olarak zorlanıyoruz.

Bu nedenle fazla ayrıntı yazmayacağım. Anlayış göstereceğinizi umuyorum. Ama şunu söyleyebilirim 24 saat gözümüz kulağımız Aysel’in üzerinde. Çünkü ne zaman neyi unutacağını, karıştıracağını ve ne gibi risklerle karışılacağını tahmin etmek güç. Gece uyku düzeni de giderek bozuluyor. Giyinmesi, banyosuna, kişisel bakımına, beslenmesine, ilaçlarına, hijyen koşullarına kadar gündelik yaşamın zorunlu kıldığı her konuda yanındaki arkadaşlar destek oluyor. Hepimiz, buradaki tüm kadın arkadaşlar, büyük bir özveriyle elinden geleni yapıyor. Cezaevi koşullarının yarattığı zorlukları aşmaya çalışıyoruz. Ama Aysel’in daha fazla gecikmeden, özgürlük koşullarında ciddi bir tedavi ve bakım imkanına kavuşması gerekir.

Yargılandığı Kobani davasıyla ilgili zorla SEGBİS’le bağlanmıştı, zorlandığını görmüştük. Davanın gidişatı vs. hakkında neler söylüyor ya da bir yorum yapabiliyor mu?

Dava, yargılama, duruşma, vs konular tam bir kâbus. Demans hastaları için en önemli duygu durumu kendisini güvende hissetmesi. Kaygı, belirsizlik, endişe, gerginlik Aysel’in sağlığını anında olumsuz etkiliyor. Sakin, normal koşullularda yapabildiği, hatırladığı şeyleri de, gerginlik olunca unutuyor, karıştırıyor. Kobane davasında, defalarca Aysel’in durumunu anlatmamıza rağmen, mahkeme heyeti ısrar ettiği için Aysel, SEGBİS’e çıkmak zorunda kaldı. Öncesinde sakinleştirmek için epeyce uğraştık yine de SEGBİS’e bağlanınca başı sonu belli olan bir tek cümle bile kuramadı.

Sürekli ziyaretine gelen avukatını bile tanıyamadı. “Bu kim?” diye bize sordu. Bir bana, bir Figen başkana (Yüksekdağ) bakarak, bu soruyu iki-üç kez tekrarladı. Hâkim soru sorduğunda Aysel yine bize bakıyor “Ne diyor?” diyerek bizden yardım istiyordu. Heyet de buna tanık oldu ama SEGBİS mikrofonu kapatarak, Aysel’in durumunun tam olarak kayıtlara yansımasını engellediler. Bizler de duygusal olarak çok zorlandık. Zira anlatmaya çalışsak da beş-on dakika sonra aynı soruların tekrarlanacağını biliyoruz.

Davanın gidişatı hakkında değerlendirme yapması mümkün değil. Davalar, getirilen evraklar, duruşmalar vs. Aysel için kaygı ve endişe kaynağı olmak dışında hiçbir anlam ifade etmiyor. Tebliğ edilen evrakları okuyup anlaması imkânsız. Kendisine gelen mektupları bile okuyamıyor. Henüz okumayı unutmuş değil, zorlanarak da olsa okuyor ancak, cümlenin başını sonunu bir araya getirip anlamını ortaya çıkaramıyor. Mahkeme sürekli evrak gönderiyor, cezaevi görevlileri bu belgeleri tebliğ ediyor ama Aysel artık imzasını unutmuş, sadece kalemle bir şeyler karalıyor, onlar da “tebliğ ettik” diye gidiyorlar. Yanındaki arkadaşlar, evraklara bakıp basit bir iki cümle ile durumu anlatıyor, ancak bir süre sonra Aysel bu anlatılanı da unutuyor. Zaten bizler de Aysel arkadaşımızın sağlığını düşünerek, olumsuz şeyleri anlatmamaya özen gösteriyoruz.

 

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER