A3 Haber

Bora Çınar yönetip oynadığı “Leydi Bright’ın Deliliği”ni böyle tanımlıyor: Cümbüşlü bir delirme hikayesi…

Bora Çınar yönetip oynadığı “Leydi Bright’ın Deliliği”ni böyle tanımlıyor: Cümbüşlü bir delirme hikayesi…

Bora Çınar yönetip oynadığı “Leydi Bright’ın Deliliği”ni böyle tanımlıyor: Cümbüşlü bir delirme hikayesi…
Kasım 21
13:51 2022

Eşcinsel ve orta yaşını geride bırakmış bir erkeğin hikâyesini konu alan “Leydi Bright’ın Deliliği” tiyatro sahnesinde. Yönetmen ve oyuncu Bora Çınar, “Leslie’nin odasında kendi halinde geçen kısa bir süreye şahit oluyoruz. Cümbüşlü bir delirme” diyor. Türkiye’de ilk kez sahnelenen ve +16 yaş uyarısıyla tiyatroseverlerle buluşan oyuna dair soruları Cihangir Köroğlu sordu, Bora Çınar yanıtladı…

“Yaşlanmakta ve yalnızlaşmakta olan bir eşcinsel nasıl delirir?” “Şaşalı ve zevk dolu bir yaşam nasıl sonlanır?” “Yalnızlık bir kader midir?” Amerikalı oyun yazarı Lanford Wilson’ın “Leydi Bright’ın Deliliği” eseri tiyatro sahnesinde. Bora Çınar’ın yönetip oynadığı tek perdelik oyunda, yaşlanıp güzelliğini yitirmekte olan eşcinsel bir erkeğin yapayalnızlık ile delilik arasında gidip gelen yaşamından kesitler sunuluyor. Oyunda, Leslie Bright’ın yalnızlıkla verdiği şaşalı, acılı ve eğlenceli mücadele gözler önüne seriliyor. Dün akşam Kadıköy Boa Sahne’de izleyiciyle buluşan oyun aralık ayı boyunca çeşitli sahnelerde oynanacak. Çınar ile “Leydi Bright’ın Deliliği” üzerine konuştuk.

Oyunu izleyenler bu soruların yanıtlarını alacak elbette ancak ben buradan bir kez daha size sormak istiyorum: “Yaşlanmakta ve yalnızlaşmakta olan biri nasıl delirir?”

Leydi Bright, yaşlanmasının ve yalnızlığının deliliğe doğru gidişinin çok farkında. Bana kalırsa bu farkındalık ile Leslie bize renkli, inişli çıkışlı, cümbüşlü bir delirme yaşatıyor. Böyle yaşlanan ve böyle yalnızlaşan biri, takıntılarıyla, düşleriyle, geçmiş özlemleriyle, hâlâ yaşattığı anı ve insanlarıyla delirmesini bir düzene koyuyor aslında. Annemin sık sık söylediği bir söz var, “Yalnızlık Allah’a mahsustur.” Leslie’nin delirmesi, bu imkânsız mutlak yalnızlığı yok etme çabasından geliyor illa ki.

Biraz Bora Çınar’dan biraz MotaPerform’dan söz eder misiniz? Bu yolculuk nasıl başladı?

2000 yılında İstanbul Kocamustafapaşa’da, artık bazılarımızın pek de aşina olmadığı mahalle kültürünün göbeğinde doğup büyümüş bir çocuk Bora. Kendimi hâlâ çocuk görüyorum. Lisede muhasebe bölümünde okudum. Aynı yıl, Sadri Alışık Konservatuarı’na burslu olarak girdim. Böylece günahkar bir tiyatro oyuncusu olma yoluna da girmiş oldum… Eh, tiyatro yapıyorsanız, bir kere de olsa o günahkar ve deli damgasını yemelisiniz.

Son iki yıldır Bergama’da, Bergama Tiyatro Festivali ile tiyatro üretimi yapıyorum. Öğrendim ki, işin mutfağında olmak gerçekten büyük bir okulmuş. Leydi Bright’ın Deliliği oyununu yapmaya karar verdiğimde, can dostum ve oyunun yapımcısı Oytun Tez, her zamanki açık yürekliliğiyle desteğini verdi. Oyun tek kişilik olsa bile, bir ekibe ihtiyacım vardı. Çevirmen, yardımcı yönetmen, sanat yönetmeni, kostüm ve ışık tasarımcıları, ses, fotoğraf derken ufak bir kumpanya oluştu. Bu tek kişilik oyunun arkasında on kişilik bir ekip var. MotaPerform kendi kendini oluşturdu, diyebilirim.

Neden Lanford Wilson, neden Leydi Bright’ın Deliliği?

Lanford Wilson ve Leydi Bright’ın Deliliği ile Amerikan tiyatrosu ve Amerikan tiyatrosunda eşcinsellik üzerine araştırma yaparken karşılaştım. Lanford Wilson’ın hayatını, oyunlarını okuduğumda Leydi Bright’ın Deliliği (Madness of Lady Bright) ve Home Free oyunları çok ilgimi çekmişti. Leydi Bright’ın Deliliği oyununu okuduktan sonra, oyun üzerine yazılan tezleri ve makaleleri inceledim. Bu araştırmalar sonucunda Leydi Bright’la aramda çok tatlı bir bağ oluştu.

Oyunun yalnızlığı, yaşlılığı, bunlarla delirmeyi bize didaktik şekilde anlatmamasından, bize “yalnızlık budur,” “yaşlılık böyledir” dememesinden çok hoşlanmıştım. Seyirci Leslie’nin yalnızlığı ve deliliğinin içinde buluveriyor kendisini. Leslie’nin odasında kendi halinde geçen kısa bir süreye şahit oluyoruz da diyebiliriz. Metni kitaplığıma koyduğumda, “Bir gün bu oyunu yönetip oynayacağım” diye geçirmiştim içimden. Üç yıl kitaplığımda dinlendikten sonra hayata geçirebildim.

Okuduğum haberde bir cümle dikkat çekiyor: “Acı dolu bir kahkaha.” Acıyla dolu bir kahkahayı seyirciye geçirmek nasıl bir duygu?

Leslie o kadar güzel acı çekiyor ki, kahkahasının da bir o kadar acı olduğunu hissediyorum. Ben seyirciye belli bir his verme derdinde değilim aslında, ben seyirciye Leslie’yi veriyorum. Belki Leslie’nin haline acı dolu bir kahkaha yerine, küçümseyici bir kahkaha atacaklar; ya da kahkahanın esamesi okunmayacak, gözyaşları göreceğiz onun yerine. Benim oyuncu olarak derdim, geçmişiyle, şimdiki hisleriyle Leslie’nin hakkını vermek ve seyirci ile Leslie arasında bir bağ oluşturmak.

MotaPerform bundan sonra nereye gider, gidecek, hedef ne?

MotaPerform’un felsefesi, “bulunduğumuz her alan sahnemizdir,” mottosuna dayanıyor. MotaPerform biraz da kendi kendini kurdu demiştim ya; daha önce çıkardığım oyunlarda prova mekanım yoktu. Bergama halkı sağ olsun… onlar “benim depo boş,” “benim evin bir odası boş,” “arka bahçem var,” dedikçe, ben de bulunduğum her alanı sahneye dönüştürdüm.

Doğruyu söylemek gerekirse nereye gideceğini ben de bilmiyorum. Bunu biraz yolda görüp öğreneceğiz gibi. Emin olduğum tek şey, yeni projelerle her yeri sahnemiz yapmaya devam edeceğiz. Bu sıralar yola çıkış noktam, Türkiye’de oynanmamış yeni metinlere yer vermek oldu. Leydi Bright’ın Deliliği de onlardan biri zaten, Türkiye’de ilk defa oynanıyor.

(Bu söyleşi BirGün gazetesinin 21 Kasım 2022 tarihli sayısında yayımlanmıştır.)

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER